Sevgili Türkan Saylan Hanımefendi,
Ben bu satırları kaleme alırken, iki koy ötede piyangonuza çıkan “12. Dalga” kapsamında eviniz aranıyormuş. Bir de aynı zamanda başkanı olduğunuz ve binlerce üyesinden biri olmaktan gurur duyduğum Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin merkezi ve çeşitli şubelerine de baskın yapılmış.
Öncelikle ülkem adına, size reva görülen bu muameleden dolayı, şahsınızdan özür diliyorum. Gözaltına (“henüz”), alınmamış olsanız da, yapılan ayıbın derecesi değişmiyor. Bu ülke bu seviyede bir irtifa kaybını hak etmiyordu Sn Saylan. Bu yaşadıklarınızdan dolayı inanın çok büyük bir utanç içindeyim.
Sizin evde neler bulunacağını çok iyi biliyorum. Defalarca sizi orada da ziyaret edip, kahvenizi içme şansım oldu. 1989’dan beri süren dostluğumuz çerçevesinde, yıllardır sizinle her türlü yakın işbirliğim oldu. Yurdun dört bir köşesinde kaç defa beraber panellere katıldık. Kaç projeyi beraber tasarladık. Bu nedenle sizi ve ülkemize yönelik tüm “niyet”lerinizi, Türkiye’de en iyi bilenlerden biriyim. Yaşadığınız “arama” operasyonu çevresinde, en büyük üzüntülerimden biri, büyük bir disiplin ve özveri ile biriktirdiğiniz arşivinize bir zarar verilmiş olması.
Siz hep ülkemizin, “Çağdaş Yaşam”ın gerekleri çerçevesinde, eğitime, kültüre, Cumhuriyet değerlerine, sosyal devlete, vatandaşlarımızın sağlığına, demokratik haklarına ve özgür iradesini hak ettiği gibi geliştirebilmesine sonsuz bir önem verdiniz.
Evinizi arayanlar, çok ürkütücü bilgilere ulaşabilirler Sn. Saylan: orada gözlerini kamaştıran bir aydınlanma ışığı, bitmez tükenmez bir Atatürk sevgisi ve halk sevgisi, bilime ve eğitime yönelik sonsuz bir inanç ve saygı bulacaklar. Bu değerlerin tercümesi de şöyle oluyor: Darwin kuralından, laik demokrasi değerlerinden, Mustafa Kemal’in irtica ve yobazlar üstüne sarf ettiği sözlerden ve attığı nutuklardan, Atatürk Cumhuriyeti’nin tüm temel değerlerinden rahatsız olanlar, sizin evinizde bu rahatsızlıklarını besleyecek sonsuz malzeme bulacaklar!
Siz ve başkanlığını yaptığınız dernek olarak, bu kimilerine “tehlikeli” gelen faaliyetleriniz çerçevesinde, en çok gençlere ve onların eğitimine önem verdiniz. Sizin gözünüzde gençler, bu ülkenin aydın, güler yüzlü, sağlam bir eğitim ve kişilikle yetiştirilmesi gereken sigortaları oldular. Çünkü siz hep “Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi”ne inandınız Sn. Saylan… Bu doğrultuda Cumhuriyet meşalesinin hep hukukun üstünlüğü, bilim, kültür ve Atatürkçülüğe inanan örnek gençlerin elinde yanmaya devam edeceğine inandınız.
Siz, hep saçınızı süpürge ettiniz bu değerler için Sn. Saylan. Hastalığınızı hiçe saydınız. Kendi rahatınızı, sağlığınızı, uykunuzu, hiç bir zaman gözetmeden gece gündüz, yaz kış bu değerlerin peşinden koştunuz. Bir kere daha ulusun adına size teşekkür edip ellerinizden öpüyorum sevgili Türkan Hanım.
Aylardır, hiç kimseyi ikna etmeyen bu soruşturma kapsamında, kendisi gibi düşünmeyen 2. Cumhuriyetçi veya İslamcı olmayan herkesi “jurnallemeye” devam eden malum medya mensuplarının, bu son operasyonu, şu anda hangi keyifle izlediklerini de biliyorsunuz. Onlar, iddialarının ettiklerinin tersine, gazeteciliğin de, demokrasinin de, insanlığın da birer utanılacak müsveddeleridir. Onların mantığına göre, Cumhuriyet mitinglerine katılan veya CHP’ye destek veren herkes de suçlu veya potansiyel suçludur! Bu kadar zavallı bir dar görüşün, hoşgörüsüzlüğün esiridirler. Fütüristik yazılarımda sözünü ettiğim “beyin okuma” yoluyla, iktidar ve malum yandaş medyanın görüşlerini paylaşmayan herkes, bu kirli torbanın içine atılmalıdır bu acınası profillere göre! Her gün sözde haber kanallarını dolaşan bu hilkat garibeleri, medyacı değil, dinci faşist bir zihniyetin “liberalizm” kılıfıyla sözde kamuflaja alınmış zavallı maşaları, demokrasi ve özgürlüğün doğrudan fakat maskeli düşmanıdırlar.
Sn. Saylan, siz katıldığınız her miting ve her konuşmada “ne şeriat ne darbe” diyerek, hep dimdik ayakta durdunuz. Size ve diğer tüm Atatürkçü yurtsever, demokrat insanlara reva görülen muamelelerin, mesela onda biri, 28 Şubat’ta bu gruba uygulansaydı, nasıl bir “demokratik” tepki verirlerdi düşünebiliyor musunuz? “Sana yapılmasını istemediğin şeyleri başkasına yapma” diye bir söz vardır. İşte bu hem hukuk devletinin, hem de dinlerin temelinde yatan “etik” insanlık anlayışından hiç nasiplerini almamıştır bu insanlar…
Ben, ulusum adına sizden ve bu terörü dün ve bugün yaşayan başta Sn. Mehmet Haberal, Sn. Erol Manisalı ve eski-yeni rektörler-akademisyenler olmak üzere tüm Atatürkçü aydınlardan özür diliyorum Sn. Saylan. Bir gün adalet yerini bulacak ve taşlar yerine oturduğunda, çok kişinin yüzü kızaracak! Buna eminim; Derin Saygılarımla…
Bedri Baykam
Bir yanıt yazın