Site icon Turkish Forum

ALMAN BAKAN VİZESİZ AVRUPA’NIN YOLUNU AÇTI

TÜRK VATANDAŞLARINA VİZE ALMA ZORUNLULUĞU YOKTUR - vizesizavrupa

– ALMAN BAKAN TIR-SÜRÜCÜLERİNE DUR DEMEK İSTERKEN VİZESİZ AVRUPA’NIN YOLUNU NASIL AÇTI?
– VİZE HERKES İÇİN NEDEN KALKMIŞTIR?
– AVRUPA KOMİSYONU TÜRKİYE’NİN HAKLARI SÖZ KONUSU OLUNCA NEDEN VE NİÇİN SUSUYOR?
– HAKLAR RAPORU’NUN NEDEN VE NİÇİN AÇIKLANMASI GEREKLİ?

TÜRK VATANDAŞLARINA VİZE ALMA ZORUNLULUĞU YOKTUR

A(E)T/AB-Türkiye ilişkilerinin temelini oluşturan “Tam üyeliğe dönük ‘ön üyelik’ modelinin” hedefinden Avrupa Birliği (AB) üye ülkelerince hukukun üstünlüğünden sapmalar sonucu ortaya önemli sorunlar yumağı çıkmıştır. Bu doğrultuda AB üye ülkelerinde hukuki alanlarda ve buna bağlı olarakta ilişkilerde iniş ve çıkışlar kaçınılmaz olmuştur. Bu gelişmenin ışığı altında aşağıdaki sıralanan soru ve tezler göz önünde bulundurulacaktır:

– Hizmetlerin serbest dolaşım hakkı hangi tarz ve yöntemlerle hayata geçiril(e)memektedir? Buna karşı ne yapmalıyız?

– Topluluk Hukuku birliği, özerkliği, üstünlüğü ve doğrudan etkinliği özellikleriyle ulusal yasalardan üstün ve farklı olmasına rağmen AB ve buna bağlı olarak viyesiz Avrupa hakkımız AB üye ülkelerinde nasyonalist bir yaklaşımla yorumlandığı anlatılacaktır. Bu arada şu gerçeklerinde altı özellikle çizilmelidir:

1) Türkiye’de bulunan işverenlerin de Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ADAT) nezdinde dava açma haklarının olduğu, ancak bu haklarını kullanmadıkları,

2) Hizmet sektöründeki Türk firmalarına ve onların çalıştırdıkları personele karşı yerleşme ve ticari faaliyetlerini negatif etkileyecek sınırlamaların getirilemeyeceği, ancak bunun hergün yaşanan bir olay olduğu ve buna karşın büyük işveren kuruluşlarının sustuğu;

3) Ulusal yasalarında değişiklik yaparlarken mevcut hakları geriye götürecek değişikliklerden kaçınılması gerektiği, ancak AB üye

4) İkili antlaşmaların düzenlemesiyle getirilen ve Türk işverenlerinin durumunu 1973 yılındakinden daha kötüye götüren hükümlerin geçersizliği. Bunları tesbit ettirtmek için bir BİLİM KURULU’nun kaçaınılmaz olduğu; bunun bu hakları tek tek sıralaması gerektiği

5) A(T)B Komisyonu’nca yazdırılmış ve Avrupalı Türklerin haklarını anlatan bir bilimsel raporun kamu oyumuzla paylaşılmadığı bilinmektedir. Artık haklara sahip çıkma ve yanlışları anlatma zamanı gelmiştir.

Haklarımız ve Mücadelemiz

Hukuk tarihinde ilk kez Salih Zeki Sevince’nin uğraşısı sonucu 1976 tarihli 2/76 ve 1980 tarihli 1/80 ve 3/80 sayılı Türkiye–AT Ortaklık Konseyi Kararları, Avrupa Hukuku’nun bir parçası olarak teyit edildi. Onun açtığı yolda devam ederek, bugün sayıları 5 milyonun üstünde olan Avrupalı Türkler ve Türkiye’de 70 milyon insanımız için AB üye ülkelerinin milli yasalarının yanında, Türkiye–AT Ortaklık Hukuku da artık belirleyici hukuk sistemi olarak kabul edilmeye başlanmıştır. Bu olay son 19 yıllık Vizesiz Avrupa Mücadelesini başlatan ve sonuçta Avrupa ülkelerinin Türk vatandaşlarından istediği vizenin hukuksuzluğunu götüren sürecin başlangıcıdır. Bu yolda 19 yıl içerisinde 48 dava sonuçlanmıştır. Bunlardan en sonuncusu ise 19 Şubat 2009 tarihli Soysal Davası’dır.

Alman Hükümeti’nin hukuksuz tavrı: Bakan tır şoförlerine dur diye yola çıktı ama sonunda vizesiz Avrupa’nın yolunu açtı. 1995 yılında Almanya Çalışma Bakanı Norbert Blüm Alman yasalarına göre kurulmuş ve sahipleri Türk kökenli Alman vatandaşı olan taşımacılık firmalarımızı iflas etme noktasına getirmek istiyordu. Mart 1995’den sonra da uygulamaya başlanan ve 1 Ocak 1997 tarihinde yürürlüğe giren yeni yönetmeliğe göre bakanlığın beklentileri şöyleydi:
• Taşımacılık işverenleri yabancı tır sürücüleri yerine yerli iş veya çalışma ve oturma izni olan yabancı sürücüleri işe almak için gayret gösterdiklerini ispatlamak zorundadırlar. İşverenler yerel iş ve işçi bulma kurumları ile ortaklaşa çalışarak Almanya İş Piyasası’ndan, ihtiyaçlarını, işsiz sürücüleri bir kurstan geçirdikten sonra iş vererek karşılamalıdırlar.
• Taşımacılık firmaları kurs almak isteyen sürücülerin pratik bilgilerinin artmasına yardımcı olmak için onlara destek vermelidirler. Yani kendi firmalarının tırlarını kurslar için kullandırmalıdırlar.
• Taşımacılık firmaları, yabancı sürücüleri çalıştırdıkları tırlarla Almanya içinde yük taşımamayı garanti etmek zorundadırlar.

Sonuç: Türk Vatandaşlara vize alma zorunluluğu kalkmıştır.

Vizeyi kaldırma yolunda Avrupa Topluluğu Adalet Divanı’na (ATAD) yansıyan son karar, 19 Şubat 2009 tarihinde üye ülkelerin en yüksek ve en son mahkemesi olan Avrupa Toplulukları Adalet Divanı tarafından açıklanmıştır. Türkiye’de yaşayan ancak bir Alman firmasında tır şoförlüğü yapan Mehmet Soysal, Cengiz Salkım ve İbrahim Savatlı bu davayı açan kişileridir. Alman hükümeti, davacıların 2001 ve 2002’deki vize isteklerini geri çevirince Berlin İdare Mahkemesi’ne başvuran davacılar kendilerine vize uygulanamayacağı tezini temel almışlardır.

OLAYIN GELİŞİMİ

1995 yılında Almanya Çalışma Bakanı Norbert Blüm 150 civarında olduğu tahmin edilen alman yasalarına göre kurulmuş ve sahipleri Türk kökenli alman vatandaşı olan transport firmalarımızı iflas etme noktasına getirmek istiyordu. Ayrıca yine bu firmaların ve bazı Alman firmalarının tırlarında çalışmakta olan 3000 civarındaki tır sürücüsünün de işlerine son verilmesi kaçınılmaz görünüyordu. Buna bağlı olarak da 400 alman vatandaşının işsiz kalması söz konusuydu. Almanya daha az vergi almaya razıydı.

Bir transport işverenimizin dediği gibi “Alman İdari Makamları yanlış iş yapmazlardı” ve böyle karar vermişlerse bu karar da hukuken doğruydu. İşte karar öyleydi ama verilen karar işverenimizin söylediğinin aksine hiç de hukuken doğru değildi. Kararın verilmesinde hukuki gerçeklerden ziyade yıldırma politikası belirleyici olmuştu.

SORUNUN ORTAYA ÇIKIŞI

Almanya’da halen geçerli olan İş ve İşi Teşvik Yasası’nın 19’uncu maddesinin 1’inci fıkrasına göre; ”Avrupa Birliği ülkelerinden gelmeyen yabancıların bir işe girmeleri için çalışma izni almaları zorunludur.” Bu genel kuralın istisnalarından biri ülkelerarası çalışmakta olan tır sürücüleriydi. Çalışma İzni Yönetmeliği’nde öngörülen bu istisna hakkı adı geçen yönetmeliğin 1 Eylül 1993’de değiştirilmesi ile geçerliliğini yitirmiştir. Bu tarihten sonra tır sürücülerine de çalışma izni alma zorunluluğu getirilmiştir. Bunun için tır sürücüsünün çalıştığı transport işverenin ana iş merkezi yerinin Federal Almanya olması gerekmektedir. İşverenlerin zor duruma düşmelerini büyük ölçüde azaltmak için bu sürücülerin çalışma izni alma zorunluluğu geçici bir kararla 30 Eylül 1996 tarihine kadar uzatılmıştır.
Federal Çalışma Bakanlığı 13 Eylül 1996 tarihli yeni direktifle üçüncü ülkelerden gelen tır sürücüleri için çalışma izni muafiyeti hakkını genel olarak 31 Ekim 1996 tarihine kadar uzatmıştı. Yine aynı kararla tır sürücüleri için çalışma izni muafiyetine belli koşullar altında 30 Nisan 1997’e izin verilmişti.

30 Eylül 1996 tarihinde de Federal Çalışma Bakanlığı Çalışma İzni Yönetmeliği’ni 1973 tarihinden günümüze kadar 12’inci kez değiştirmiştir. Bu değişiklik 9 Ekim 1996 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Adı geçen yönetmeliğin tümü 1 Ocak 1997 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Basınımızın gözünden kaçan bu önemli değişiklikle, Federal Çalışma Bakanlığı 1995 yılının Mart ayından beri direktifler, iç yazılar gibi yollarla yaptığı uygulamaları resmileştirmiştir. Bu değişikliklerin bizler için ne getirip, ne götürdüğünün enine boyuna incelenmesi kaçınılmazdı.

Bu uygulamanın AT-Türkiye Ortaklık Hukuku’yla ne derece uyum sağladığı ise ayrı bir konuydu. Ancak Türk tarafından bu konuyu anlayan ve anlatan muhataplar yoktu. Sanki Ortaklık Hukuku ortada yoktu. Avrupalı her istediğini yapabilirdi. Resmi makamlar, sivil toplum kuruluşları susunca birilerinin susmaması gerekiyordu. Anadolu insanın kaba deyimiyle derenin derinliğini ölçecek bir köy delisine ihtiyaç vardı.

HAKLAR RAPORU’NUN GİZLENDİĞİ BİR ZAMAN KESİTİ

Bu haklara dönük yazılmış bilimsel bir araştırma, hasuraltı edildiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Hem de Türkiye’nin, Almanya’nın, Fransa’nın, İtalya’nın, İngiltere’nin, Hollanda’nın, Belçika’nın, Danimarka’nın, Lüksemburg’un, Yunanistan’ın, İrlanda’nın, İspanya’nın ve Portekiz’in yani toplan 13 Avrupa ülkesinin bilgisi dahilinde yazılmış bir rapor. Mahkemelerde belge olsun diye 14 bilim insanının kaleme aldığı bir belge. Bizler hakları kullandırmayan ve hakları gün ışığına çıkartabilen araştırmaları hasıraltı eden bir toplumun bireyleriyiz.

Bu rapor Türk Kamuoyuna o zaman sunulsaydı, bugün farklı bir durum olurdu. Artık Rapor, 2009 yılında kamuoyumuza sunulmalıdır Artık bu raporu ve içeriğini Türk kamu oyunun öğrenme zamanı gelmiş ve geçmiştir. Bu görevi Çalışma Bakanlığımız yerine getirmelidir. Raporu yazanlardan biri bu bakanlığın görevlendirdiği kişilerden biriydi.

Exit mobile version