Sayın Abdullah Gül
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı
15 Nisan 2009
Yüce Cumhurbaşkanım,
Türkçe basını takip ederken, Irak Anayasası`nın Uluslararası Hukuk`a aykırılığının ne yazık ki ülkemizde gözden kaçmış olduğunu görüyorum. Irak Anayasası ve sözde Kürt Parlementosu`nun hukuki yapısı ve Uluslararası Hukuk`a aykırılığı noktasında, Mart 2008`de Kanal A televizyonunda Sayın Doç.Dr. Mehmet Seyfettin Erol`un sunduğu Sınırötesi programında detaylı açılımlarım olmuştu.
Çok kısa cümlelerle şu anki Irak Anayasası ve bu çevrede şekillendirilmiş olan sözde Kürt Parlamentosu`nun Uluslararası Hukuk`a aykırılığı:
Türk – Irak Sınır Antlaşması olarkta bilinen Türkiye- İngiltere ve Irak arasında yapılmış olan 1926 Ankara Antlaşmasını, Irak Krallığı Genişleme Antlaşması olarak algılanması gerekmektedir, bu Antlaşma ile bugün Musul olarak adlandırılan bölge Osmanlı Vilayet sistemi içerisindeki yapısı ile Irak Krallığı`na geçmistir. Bu noktada gözden kaçan, antlaşma tarihinde Irak Krallığı`nın Milletler Cemiyeti Mandası altında olduğudur. Milletler Cemiyeti ana sözleşmesinini oluşturan 26 maddenin ( Convenant of the League of the Nations ) 22. Maddesi Manda Yönetim Hukuku`nu tarif etmektedir. Milletler Cemiyeti sözleşmesinin 22. maddesinin 2. paragrafında ise. Mandator ülkenin manda yönetimi altında yapacağı her işlemin Milletler Cemiyeti adına yapılacağı belirtilmektedir. Her yıl sonunda da mandator ülkenin yapmış olduğu çalışmalar ve sözleşmeler Milletler Cemiyeti`ne sunulur ve onaylanır denmektedir.
1926 Ankara da imzalanan antlaşma`da bu çerçevede 1927 tarihinde Milletler Cemiyeti tarafından onaylanmıştır. Bu manada 1926 yılında Ankara`da imzalanan antlaşmanın tarafları olarak Türkiye, İngiltere ve Irak Krallığı olarak görmek yanlıştır. Doğrusu 1926 antlaşması, Türkiye ve Milletler Cemiyeti arasında yapılmış olarak kabul edilmelidir. Bu antlaşma ile Irak Krallığı`na bırakılan topraklarda herkes ve her azınlık eşit statü, eşit şartlar altında Irak Krallığı`na bağlanmıştır.
1932 Tarihinde Irak Krallığı`nın İngiliz mandası altından tam bağımsızlığa kavuşmadan önce Milletler Cemiyeti`ne bağımsızlık deklerasyonu vermistir. Bu deklerasyonun 2 maddesi çok önemlidir. 1.Madde bu deklerasyonun anayasal deklerasyon olduğu bildirmektedir. Gelecekte çıkacak hiçbir yasa bu deklerasyonun üstüne geçemiyeceğini belirtmektedir. Madde 4`de ise tüm Irak vatandaşlarının merkezi yapıya eşit statüde bağlı olduğu belirtmektedir. Herhengi bir azınlık parlementosundan bahsedilmemektedir, hiçbir azınlık başka bir azınlığa karşı farklı statüde olamayacağını belirtmektedir.
1932 – Anayasal Deklerasyon
Irakta Manda Rejiminin Bitimi Münasebetiyle Kanun
I. Bölüm
1. Madde
Bu bölümde ifade edilen taahhütler Irak´ın temel kanunları olarak kabul edilmiştir ve hiçbir kanun, tüzük ve resmi hareket bu maddelerle çelişemez veya bunlara karşı olamaz, hiçbir kanun, tüzük ve resmi hareket şimdi veya ileride bunların üstüne geçemez.
4. Madde
1. Bütün Irak vatandaşları kanun önünde eşit olacaktır. Irk, dil ve din ayrımı olmadan aynı medeni ve siyasi haklardan faydalanabileceklerdir.
2. Seçim sistemi Irak´taki bütün ırk, dil ve din azınlıklarının eşit olarak temsil edilebilmelerini garanti edecektir.
3. Irk, dil ve din farklılıkları hiçbir Irak vatandaşının medeni ve siyasi haklarını (kamu görevleri alma, fonksiyonlar ve ödüllendirilme, mesleki ve endüstriyel faaliyetler) engelleyemez.
4. Herhangi bir Iraklının herhangi bir dille serbestçe özel görüşmelerde bulunmasına, ticari, dini ve her türlü basın yayın faaliyetlerine ve genel toplantılar yapmasına sınırlama getirilemez.
5. Arapça´nın Irak Hükümetinin resmi dili olması ve Irak Hükümetinin yaptığı özel düzenlemelere aykırı olmamak suretiyle, bu deklarasyonun 9´ncu maddesinde ifade edilen Kürtçe ve Türkçe´nin kullanımı ile ilgili olarak ana dili resmi dilin dışında olan bütün Irak vatandaşlarına mahkemelerde kendi dillerini yazılı ve sözlü olarak kullanabilmelerine gerekli imkanlar sağlanır.
Bu deklerasyon ile Milleter Cemiyeti tarafından garanti altına alınan Irak Kralığı`ndaki azınlık hakları, Milletler Cemiyeti`nin 2.Dünya Savaşı sonrasında kendini lağv etmesi sonrasında oluşturulan Birleşmiş Milletler tarafından 7 Nisan 1950 tarihinde Ekonomik ve Sosyal Konseyi`in E/CN.4/267 tarihli kararı ile de tekrar Birleşmis Milletler tarafından da koruma altına alınmıştır.
Irak Anayasası`na bu noktadan baktığınızda, kurulan sözde Kürt Parlemantosu`nun Birleşmiş Milletler`in kendi koyduğu hukuka karşı olduğu oldukça açıktır. Birleşmiş Milletler`in şu anki Irak Anayasası`nı onaylaması, Birleşmiş Milletler`in kendi içinde yaşadığı bir hafıza kaybı sorunudur. Sözde Kürt Parlamentosu Uluslararası Hukuka aykırı bir yapılanmadır.
Üzülerek belirtmeliyim ki Birleşmiş Milletler, gerek Batı Trakya ve gerekse de Kıbrıs konusunda da ciddi hafıza kaybı sorunu yaşamaktadır.
Yüce şahsınıza ve yüce makamınıza saygılarımla arz ederim.
Mehmet Şükrü Güzel
Cenevre- Isviçre