TALAT’IN ENDİŞELERİ
Sayın Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın son haftalarda verdiği mesajlar 19 Nisan seçimlerinden sonra KKTC’de iktidarın değişmesinden çok endişe duyduğunu ortaya koymakta.
Endişesi, CTP ağırlıklı mevcut iktidar değişirse birilerinin kendisine karışacağı ve artık görüşmeleri tek başına kendi istediği çerçevede yürütemeyeceği veya bir takım benimsemediği kuralları dikte ettireceği yönünde.
Bu nedenle de son bir haftadır her konuşmasının içinde bu düşüncesinin ve endişelerinin izleri rahatlıkla görülüyor.
Tabii anlayana.
Talat’ın Cumhurbaşkanı seçildiği 16 Nisan 2005’den beridir yürüttüğü görüşmelerde bir arpa boyu yol bile alamaması, yılların baryası (samimi dostu) Hristofyas’ın 24 Şubat 2008’de Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen müstakbel yeni devletin vatandaşlarının “Vatandaşlık Haklarından” başka hiçbir konuda anlaşma sağlanamamış olması, Kıbrıs Türkünde müzakerelere karşı bir bıkkınlık ve yılgınlık yarattı.
CTP’nin 19 Nisan seçimlerinde iktidardan gidebileceği olasılığı, KKTC’de yaşanan ekonomik çöküntü ve Kıbrıslı Türklerin müzakerelerden duyduğu bıkkınlık Talat’ın 2010 Nisan’ında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de şimdiden tehlikeye soktu.
ABD’nin Talat’a ve dolayısı ile CTP’ye vermek istediği yapay destek çerçevesinde organize edilen Talat’ın ABD Dışişleri Bakanı Clinton ile görüşmesi artık ne CTP’nin kaybettiği oyları geri getirebilecektir ne de düşüş eğilimine girmiş olan Kıbrıslı Türklerin Talat’a duyduğu güvenin azalışını durdurabilecektir.
Cumhurbaşkanı Talat, eğer bu çerçevede ve koşullarda, hiç kimse müdahale etmeden ve kendisine karışmadan müzakereleri yürütürse 2009 sonlarına doğru bir anlaşmanın yapılabileceğinden bahsetmekte.
Bu aslında çok tehlikeli bir söylem ve öngörü.
Ortada anlaşılmış hiçbir metin yokken, bırakın metni, madde veya başlık bile yokken 24 Haziran 1968 tarihinde Beyrut’ta başlamış ve 41 yıldır sürmekte olan müzakerelerin sekiz ay sonra bitirileceğinden ve hakkaniyete dayalı, sürdürülebilir bir anlaşmaya varılacağından bahsetmek tam bir hayalperestlik ve ciddi bir stratejik hatadır.
Aslında, ya çok ince bir oyun oynanmakta ya da sonuçları iyice hesap edilmemiş politik bir hata yapılmaktadır.
Cumhurbaşkanı Talat bu söylemi ile bile bile ve kasten daha şimdiden çıkmaza girmiş olan müzakerelerin sorumluluğunu hem Kıbrıslı Türklere hem de UBP’ye yüklemenin zeminini hazırlamıştır.
Çok değil daha birkaç gün evvel Rum Cumhurbaşkanı Hristofyas “Müzakereler iyi gidiyor” mealinde beyanat verdiği için Downer’i resmen azarladı ve güney Kıbrıs’ta yapılan bir tören sonrasında da “Talat 19 Nisan seçimleri nedeni ile böyle konuşabilir ama müzakerelerde herhangi bir ilerleme yok” diyerek 2009 sonunda müzakerelerin bitmeyeceğinin ipuçlarını verdi.
Zaten aynı çerçevede bir söylemi de Rum Cumhurbaşkanı sözcüsü Stefanu, bir kaç gün evvel dile getirmişti.
19 Nisan seçimlerinden sonra oluşacak hükümet, Cumhurbaşkanı Talat’a KKTC’nin Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatacak ve KKTC ile Kıbrıslı Türklerin çıkarları doğrultusunda müzakereleri sürdürmesini isteyecek.
Anlaşılan müzakereler devam edecek ama Talat da artık başına buyruk olamayacak ve tek başına bu müzakereleri sürdüremeyecek.
Tutanaksız baş başa görüşmeler ise bir daha hiç olmayacak.
Prof. Dr. Ata ATUN
Yazıları posta kutunda oku