General James G. Harbord
Tarih: 1 Agustos 1919.
ABD Başkanı Wilson, General James G. Harbord (1866-1947) başkanlığındaki bir heyeti Ermeni katliamı ve “Ermenistan” mandası konusunda inceleme yapması için görevlendirdi.
General Harbord başkanlığındaki heyet Washington gemisiyle İstanbul’a geldi.
Ardından Batum üzerinden Ermenistan’a geçti.
Ermenistan’da Katolikos’u, 5. Kevork’u ziyaret etti. Buradan Anadolu’ya geçti; Van’ı, Bitlis’i gördü. Burada 1915 katliamına tanıklık etmiş kişilerle görüştü.
General Harbord 16 ekim dönüş yolunda gemide raporunu kaleme aldı.
Rapora göre:
Türkler; vakur.
Kürtler; pejmürde kılıklı.
Gürcüler; makul.
Azeriler; kuşkucu.
Ermeniler; yetenekli.
Araplar; vahşi idi…
General Harbord’un raporu Türkler hakkında beklenmedik olumlu nitelemelerle doluydu.
Örneğin; bölgedeki Amerikan misyonerleri Ermeniler’i değil; sempatik, tembel ama zevk düşkünü Türkler’i sevdiklerini söylemişlerdi.
Rapor ırk temelinde akraba olmalarına rağmen Ermeni ve Kürtler’in birbirlerinden nefret ettiklerini belirtiyordu.
Harbord’u etkileyen; ister Türk, ister Ermeni, ister Kürt olsun bölgede yaşayan insanların tümünün yoksulluğu, perişanlığı, açlığı oldu. Her milletten ortada kalan yetim çocukların durumları yürek parçalayıcıydı.
Doktor ve ilaç bulunmayan bölgede sadece tifüsten ölen Türk askerlerinin sayısının 600 bin civarında olduğunu bildiren Harbord raporuna; ölüm oranındaki çokluğa, açlık ve yetersiz sağlık koşullarının büyük etkisi olduğunu yazdı.
Kuşkusuz General Harbord raporunda Ermeniler’e yapılan büyük kıyımlara da değindi. Ancak bunun yanında Ermeniler’in yaptığı katliamlardan da bahsetti. Raporunda, Ermeniler’in yaptıklarını anlatan gözü yaşlı Kürtler’in sözlerine yer verdi.
Heyet incelemeleri sonunda, Türklerle Ermeniler’in, yüzyıllarca bir arada, barış ve güvenlik içinde yaşamış oldukları görüşüne yer verdi. Ayrıca, Türklerin Ermeniler’e karşı herhangi bir şekilde soykırım hazırlığında bulunmadıklarının altını çizdi. Rus sınırında yığınak yapılmış olduğunu ve Erzurum civarında sivil halkın Ermeniler’e saldırıya hazırlanmakta olduklarına ilişkin en ufak bir kanıta rastlanmadığı da raporda belirtildi.
Tam tersine, sınır bölgesindeki Türklere sınırı aşmamaları için çok sıkı emirler verilmiş olup, buna karşılık, isteyen Ermeniler’in, Türk Ermenisi olduklarını kanıtlamak şartıyla, Türkiye’ye girişlerinin serbest bırakıldığını gözlemlerine dayanarak yazdılar.
Ermeniler’in bir bölümünün evlerine döndüğü, mülklerini yeniden edinmeye başladıkları, hatta bir bölümünün geçmiş zaman için kira almaya başladıkları da raporun tespitleri arasındaydı.
Bölgedeki nüfus meselelerine de değinen General Harbord raporunda, bir iki yer dışında Ermeniler’in çoğunluk oluşturmadıklarının altını çizdi.
Ermeni sorununun Ermenistan’da çözülemeyeceğini belirten rapor, Osmanlı ve Rusya’nın nasıl tepki göstereceklerinin önemli olduğunu vurguladıktan sonra; biri Ermenistan’da diğeri Anadolu’da “iki Ermeni mandası” kurulabileceğini ancak bunun da ekonomik olmayacağını öngörüyordu.
Sıvas’ta Mustafa Kemal’le de görüşen General Harbord raporunu ABD Senatosu’na ne zaman sundu dersiniz:
24 nisan 1920’de!
Yani her yıl dünyayı ayağa kaldıran sözde “Ermeni Soykırımı” günü…
Başkan Obama bakalım, hangi 24 nisan’ın gerçeğine inanacak?
Diasporanın politik söylemlerine mi, yoksa vatandaşı General Harbord’un raporuna mı?.. Soner Yalçın Odatv.com
0000000000000000000
General James G. Harbord Raporu
Anadolu’da kongreler yapılırken, Paris Konferansı’nda Amerika, Yakındoğu ve Ortadoğu’ya ilişkin kararları uygulama görevini almıştı.
Bu karar doğrultusunda General James G. Harbord, bölgeyi inceleyip bir rapor hazırlamak üzere bir heyetle Sivas’a giderek Mustafa Kemal’le görüşecek, oradan da Erzurum ve Kars’a geçecekti.
Yapılan görüşmede konuşulanlar ise kâğıda döküldü.
24 Eylül 1919 tarihli bu muhtırada:
* Ortak bir yaşam sürdürülen Ermenilerin, İtilaf Devletleri’nce kendilerine gösterilen yakınlıktan cesaret alarak ulusun ve devletin saygınlığına ve haklarına açıkça hücumlara başladıkları;
* Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Derneği’nin ilk hedefinin Osmanlı Devleti topraklarının bütünlüğünü korumak ve milli egemenliği sağlamak olduğu;
* İtilaf Devletleri aleyhinde saldırgan niyetler beslenmediği; ancak bu yeni devletteki Ermenilerin, Müslüman halkı yok etmek üzere çalışmalarda bulundukları;
* İngilizlerin Ermenilerin Müslümanlara karşı tutumlarını destekledikleri, dahası onları bu konuda kışkırttıkları;
* Devletin İzmir, Antalya ve Adana gibi eşsiz bölgeleri düşman işgali altında bulunduğu; Türk ulusunun bin yıldan uzun süredir bu topraklarda yaşama hakkına sahip olduğu, ;
*Eğer yabancıların entrikalarından kurtulmak mümkün olursa ve memleketin sorunları, milli iradeye saygı duyan güçlü bir hükümetçe yönetilirse, yurdun bütün dünya için memnunluk kaynağı olacak bir duruma geleceğine dair en kesin güvencelerin verilebileceği bildiriliyordu.
Bir yanıt yazın