14 Nisan 2009 / Ahmet KÜLAHÇI
Almanya’daki görevinde birinci yılını dolduran Büyükelçi Ahmet Acet, sivil toplum örgütlerinin burada yaşayıp Türkiye’de politika yapmalarını doğru bulmadığını belirtirken, ortak çıkarları daha iyi savunmak için birlikte hareket etme çağrısında da bulundu.
Büyükelçi Ahmet Acet
Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet, Almanya’da Türkler’in gelecekte çok önemli projelere imza atacağına inandığını belirtirken, bunun gerçekleşmesi için sivil toplum örgütlerine ortak çıkarları için birlikte hareket etme çağrısında bulundu.
Büyükelçi Acet, Hürriyet’in “Almanya’da bundan 20 yıl önce görev yaptınız. Gördüğünüz gibi Türk toplumu son 20 yıl içinde ciddi bir şekilde değişim gösterdi. Muhtemelen 20 yıl sonra buraya Büyükelçi olarak bir daha gelmeyeceksiniz. Ama yine de 20 yıl sonra Türk toplumunu nerede görüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi:
İki konuyu aşabilirsek Türk toplumu 20 sene sonra iftihar edilebilecek bir düzeyle gelecektir.
Birincisi; Türk sivil toplum örgütlerinin, burada gerçek anlamda bir sivil toplum bilinciyle, zihniyetiyle, ruhuyla hareket edip, birbirleriyle uğraşacaklarına, tamamen kendi yararlarına, tabii Türkiye’nin de yararına bir baskı grubu gibi gerçekten hizmet vermeleri gerekiyor. Tabii burada bazı sivil toplum örgütlerini soyutlamak durumundayım.
Kimse alınmasın, ama burada genelleme yapmak zorundayız. Şu 23 Nisan meselesine bakın örneğin. Berlin’de 23 Nisan biraraya gelinip de tek bir elden kutlanamıyor. Bunu yapamayan bir sivil toplum 20 sene sonra aynı durumda olmaz mı? Nedir burada sorun? Gerçekten anlayamıyorum ben. Bu konuda birleşmek biraraya gelmek o kadar zor mu? 23 Nisan niye iki ayrı yerde, iki ayrı organizasyon tarafından kutlansın? Aynı etkinliğe birlikte katılımda bulunulup, güçlü bir temsil dururken niye bu iki başlılık. Bölük pörçük, cılız bir etkinlik kime ne yarar getirir?
Türkiye politikası yapmak
İkincisi; burada yaşayıp Türkiye’de siyaset yapmak olmaz. Olmamalıdır da. Bunu anlamak mümkün değil. Buna akıl erdiremiyorum. 20 yıl öncesinin Türkiye’si ile günümüzün Türkiye’si arasında dağlar kadar fark var. Türkiye’de hakikaten başdöndürücü demokratik gelişmeler oldu son yıllarda. Özellikle düşünceyi ifade özgürlüğü, dernekleşme konularında ciddi gelişmeler yaşandı. Özetle Türkiye’de her birey, dernek, cemiyet, vakıf istediği gibi derdini analatabilecek durumda. Şimdi bunları inkar eden insanlarımız var hala. Derneklerimiz var.
Hala ortamı yakaladığı zaman Türkiye’ye hakaret etmek, Türkiye’deki düzeni eleştirmek, Büyükelçiliği beğenmemek gibi tavır içinde olanlar var. Halbuki direkt olarak veya Türkiye’deki kolları vasıtasıyla sıkıntılarını dile getirmeleri mümkün. Buradan çıkardıkları seslerin bir etkisi olmuyor. O yüzden burada boşa enerji harcıyorlar. Bazı dernekler var. Beni de davet ediyorlar etkinliklerine. Ama biliyorum ki, gittiğim zaman hakarete maruz kalacağım. Çünkü bunu usul edinmişler. Davetinizi niye kabul edeyim? Devletimize, hükümetimize, büyükelçiğimize hareket edileceğini bildiğim yere niye gideyim? Cevap vermem gerektiğinde gerginliğe yol açacağımı bildiğim toplantıya neden katılayım? Halbuki Almanya bunun yeri değil. Bunları bizim aşmamız lazım.