Başbuğ: TSK üniter devlet yapısının korunmasında taraftır

10.27 | 14.4.2009 Milliyet

Başbuğ: TSK üniter devlet yapısının korunmasında taraftır

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, “TSK, Atatürk’ün bize emanet ettiği ulus devlet, üniter devlet yapısını korunmasında elbette taraftır, taraf olmaya devem edecektir. Bundan da kimsenin şüphesi olmasın” dedi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne itimadı sarsan iki yaklaşım olduğunu belirtirken bunlardan birinin “Demokratlık kisvesi” adı altında TSK’yı yıpratmak amacıyla sistematik muhalefet yapılması olduğunu söyledi.

TSK’nın demokrasi adına sık sık eleştirilmemesi gerektiğini kaydeden Orgeneral Başbuğ, TSK’yı yıpratmaya yönelik ikinci yaklaşımı “Toplumun mütedeyyin kesimlerini etkilemek amacıyla yürütülen TSK’yı din karşıtı olarak gösteren kötü niyetli propaganda kampanyaları” şeklinde açıkladı. Orgeneral Başbuğ, “Toplumumuz bu kampanyaya itibar etmemekte ordusunu sevmekte ve güvenmektedir. Bu asker Türk milletinin bizatihi kendisidir” dedi.

Orgeneral Başbuğ askerlik mesleğinin profesyonel niteliğine saygı gösterilmesi gerektiğini belirtirken “Askerlere kendisini organize etme konusunda önemli boyutta otonomi verilmelidir” diye konuştu.

Bugün bazı cemaatler ekonomik güç olmaya gidiyor. Sorun dini duygularının kendi amaçları için alet olarak kullanılmasıdır. Kendilerini demokratik güç olarak takdim etmekte ve güç olarak göstermektedirler. Hedeflerine ulaşmakta TSK’yı hedef göstermektedirler. TSK aleyhine faaliyet göstermektedirler. TSK’nın etkisiz kalacağını düşünmek büyük yanılgıdır.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin “Yıllık Değerlendirme Toplantısı” başladı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Harp Akademileri Komutanlığı’nda yıllık değerlendirme konuşmasını yapıyor. Toplantıya üst düzey komutanlar, öğrencilerin yanısıra, çok sayıda gazete, televizyon ve haber ajansı yöneticisi, yazar, gazeteci katıldı.

Başbuğ’un konuşmasında öne çıkan başlıklar

Sivil – Asker ilişkilerinin özü anlaşılamıyor

Askerlik mesleğinin ne olduğu anlaşılmalı

Askerlik meslekten ziyade yaşam biçimidir

Toplumların dönüşümünde modernleşmesinde asker daima öncü olmuştur

Silahlı kuvvetlerde etik ve ahlaki değerler çok önemlidir. Askerin üniformasının şerefi ve onuru herşeyin üstündedir

Askerlikte güven ve itimat ilişkisi çok önemlidir

Askerliğin toplumun güveni itimatı üzerine inşaa edilmesi hayatidir

TSK yapılan anketlerde her zaman en güvenilir kurum olarak başta yer almaktadır

TSK’ya itimadı sarsan iki yaklaşım var

Demokratlık kisvesiyle TSK eleştirilmemeli

TSK’yı din karşıtı olarak gösterenler var

Bu asker Türk milletinin kendisidir. Kim ne derse desin Türk ordusu, halktır, halktandır, halk içindir

Asker ve sivil ilişkileri kendine özgü şartları dikkate alınarak incelenmelidir.

Sivil liderler gerçek güce sahiptir.

Sivil asker ilişkileri yasalar çerçevsinde güven ve itimada dayalı askerlik meseğine saygı göstermesine dayalıdır

Askeri liderlerin sorumlulukları önemlidir.

Güvenlikte askerin tavsiyeleri dinlenmeli

Yaptıkları tavsiyeler dinlenecek ve değer verilecek. Sivis asker ilişkilerini sağlıklı yürümesi için önemlidir.

Ancak son söz sivil iradededir. Ancak dikkate alınmaması durumunda ortaay çıkacak zararlar karar vericiler olan siyasilere aittir.

Sivil asker ilişkilerini Genelkurmay Başkanı yürütür.

MGK’yı sorgulayanlar yasaları okumalı.

Demokrasi ve laiklik vazgeçilmezdir. Günümüz şartları TSK’nın önemini artırıyor.

Türkiye 1970’den buyana terör örgütleriyle mücadele etmiştir. En büyük zararı PKK vermiştir. PKK eylemlerini etnik çatışma gibi göstermeye çalışmış ama başaramamıştır.

30 yıldır mücadele etmemize rağmen bazı kavramları oturtamadık. Asimilasyon nedir, entegrasyon nedir, millet kavramı nedir?

Kurumlarda ayrımcılık yapıldığını öne sürmek büyük bir haksızlık. TSK ayrımcılık uygulanmaması konusunda emsalsiz bir örnek.

Şehit olanlar arasında çok sayıda Kürt ve Zaza evladımız var nereye koyacaksınız bunları.

‘TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR’

Türk Devrimi ve Modernleşmesi” konusundaki tespitlerini de anlatan Orgeneral Başbuğ, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu bir devrim, devrimin amacının ise bir ulus devletin yaratılması olduğunu kaydetti. Bu düşünceden hareket ederek Atatürk’ün, Türk milletini “Türkiye
Cumhuriyeti’ni kuran, Türkiye halkına, Türk milleti denir” şeklinde tanımladığını anımsatan Orgeneral Başbuğ, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kimdir? Cevap, Türkiye halkıdır. Görüldüğü gibi buradaki halk ifadesi, sınırları çizilen bir coğrafyada – ki burası Türkiye’dir – yaşayan halkın bütününü, yani hiçbir dini ve etnik ayrım yapılmaksızın, Türkiye halkını işaret etmektedir. Aynı ülkü etrafında toplanmış ve Türkiye sınırları içinde yaşayan Türkiye halkının, siyasal ve sosyolojik bir olgu etrafında kendi rızası ile birleşmesiyle bir milletin oluşacağı ve bu millete ise Türk milleti denileceği, Atatürk’ün ’Türk milleti’ tanımında açıkça yer almaktadır” diye konuştu.

TSK’yı “din karşıtı” göstermek isteyenler var

Bugün bazı din eksenli cemaatler kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmekte ve çeşitli nedenlerle de görünürde kendilerinin güçlü bir konuma geldiğine inanmaktadır. Ancak bu güç imajı ve algısı yanıltıcıdır. İşte bu tip bazı cemaatler hedeflerine ulaşmada kendilerine en büyük tehdit olarak TSK’yı görmektedirler.

Bunun için de her fırsattan istifade ederek destekleyicilerinin de yardımıyla TSK aleyhine faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu yapılanlara karşı hukuk devleti kapsamında (altını çiziyorum) hukuk devleti kapsamında TSK’nın tepkisiz ve etkisiz kalacağını düşünmek ise büyük yanılgıdır.

Şimdi burada haklı olarak şu soruları sorarak bu konuyu kapatalım:

– Anayasanın 24. maddesinde açıkça belirtilmesine rağmen dinin sosyal ekonomik ve siyasel düzenin kısmen de şekillendirmesini kabul edebilir misiniz?

– Bu kapsamda din eksenli bazı cemaatleri, toplulukları hareketleri anayasanın 24. maddesine göre nereye koyacaksınız?

– Önemli olan dinin, din duygularının, dince kutsal sayılan şeylerin herhangi bir şekilde, herhangi bir amaçla istismarına yönelmesi değil mi?

– Dinin araçsal hale getirilmesi, dine yapılacak en büyük kötülük değil mi?

– Dinsel cemaatlerin siyasal alanda yer alması modernitenin çok önemli bir özelliğini aşındığı anlamına gelmez mi?

– Modern toplumlarda kişi artık bir cemaatin üyesi olmayı değil birey ve vatandaş olarak yer almıyor mu?

– Toplumun inanan-inanmayan, dindar-dindar olmayan ayrımı yapanlara soruyorum; inanan-inanmayan, dindar-dindar olmayan ayrınmını yaparken insanların iman ve dini inançlarını siz hangi hakla değerlendiriyorsunuz? Bu hakkı size kimse vermiyor ki, Allah ile kul arasındaki bir konuyu siz nasıl değerlendirerek bu kişiyi inanan-inanmayan diye ayırabilirsiniz? Bu aslında dinize karşı en büyük saldırıdır.

– Böyle yaprak gruplaşmalar, cemaatleşmeler ile kutuplaşmalar ile nereye gideceğiz?

10.27 | 14.4.2009 Milliyet - ilker basbug

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir