Muhalefetteki Muhalifler

107527232_88a6bb002d1

Muhalefet kelimesi enteresan bir kelimedir.

Eli değdiğini kendine çeker…

Bir kere muhalif olup muhalefete düşen bir daha muktedir olamaz…

Derin ve dipsiz bir çukurdur… Düştükçe derinlere düşersiniz, ama hep ordasınız…

İktidarın tam zıttıdır.

Muhalefette kalmayı alışkanlık eden iktidar becerisini yitirir.

Tarihte hiç bir muhalif ve muhalefet iktidar olmamıştır.

Osmanlı zamanının muhalifleri şehzadelerin arkasındaki vezirlerdi. Şehzadeleri iktidara karşı ayaklandırdılar, bir sürü masumun ölmesine sebeb oldular.

Neticede iktidar yüzü görmediler… Bir kere muhalefette olmaya gör, iktidarı unut…

Yavuz Sultan Selim’e muhalefet edenlerin bugün sadece türküleri söyleniyor, o gün bugün iktidar olacaklar…

Osmanlı’ya muhalefet edenler, Celali İsyanları adıyla anılıyor. Suhteler de ayaklanmıştı. Sonra da Yeniçeriler.. Hepsi yok oldu gitti. Onlar da iktidar yüzü görmediler..

Atatürk’e de muhalefet edenler oldu. Onlar da iktidar olamadı.

İktidar, muhalefetten gelmez.

Muhalefet iktidar çıkaramaz.

Menderes muhalefet etmedi..

Demirel de iktidar olduğunda, muhalefetten gelmemişti.

Ecevit de muhalefete düşmeden iktidar olmuştu.

Erbakan, yıllarca muhalefette kaldı, sonra zor bela iktidar oldu. “Koalisyan kaotik ortamında” ancak yarım yamalak başbakanlık yapabildi, sonra da burnundan fitil fitil getirdiler.

Turgut Özal, iktidar partisine muhalefet ederek iktidara gelmedi. Direkt iktidara yürüdü…

Mesut Yılmaz da muhalefetten gelmedi.

Tayyip Erdoğan da hiç muhalefet tecrübesi yaşamadı.

Bu iktidar sahiplerinden muhalefete düşen ve uzun yıllar muhalefette kalanlar bir daha asla iktidar olamadılar.

Siyasi hayatta bu böyledir.

Dini hayatta da… Aykırı olan bir sürü sapık görüşler vardır..

Kitaba, Sünnete kanaat getirmeyip kafasına göre dini kurallar uyduran asi ruhlular, tarihte fitne erbabı olarak anılmaktan öteye gidemediler…

Yalancı peygamber, yalancı şeyh, sahte mürid, batıl sapık tarikat oldular… Fakat asla hakikate varamadılar…

Ticari hayatta, ekonomik gerçeklere uymayanlara, yani var olan ekonomik kurallara muhalefet edenlere müflis tüccar denir ve bunlar asla başarılı olamazlar.

Bilimde de bu böyledir. Bilimsel verileri tatmin edici bulmaz ve beğenmezseniz zarar edersiniz.

Aile hayatında da bu böyledir.

Arkadaş çevresinde de bu böyledir.

Her şeye itiraz ediyor, hiç bir şeyi beğenmiyor, uyumsuz, hırçın, kavgacı bir görüntü veriyorsanız çevrenizde muhalefete düştünüz, ar belasına katlanılmak zorunda kalan birisi oldunuz demektir.

Hele uzun süre muhalefette kalıyor ve muhalif olarak yaşıyorsanız iktidar olma şansınızı ve daha da önemlisi muktedirlik yeteneğinizi yitiriyorsunuz demektir.

İktidarsızlık, daha da önemlisi muktedir olamamak kompleksi sizi hırçın yapar.

Önce alınmaya başlarsınız. Çıt kırıldım olursunuz…

Sonra aldırmaya başlarsınız kendinize göre.. Her şeyden nem kaparsınız… Her şey size karşı tertipleniyor gibi gelir size… Çaresiz kalırsınız. Muhalefettesiniz. Ne iktidarınız var ne de muktedirsiniz.

Bu çaresizlik sizi saldırgan yapar. Sağa sola, bilinçsizce ve anlamsızca çıkışlar ve hücumlar yaparsınız.

Kalple, sözle ve elle saldırır durursunuz etrafınıza, ne olduğu ve kim olduğunu önemsemeden…

Saldırganlığınızı bastırmak için, kendi kendinize hedef yaratma aşırılığına kaçacak derecede gözünüz döner.

Herkese birer yafta vurursunuz.. Vatan haini, işbirlikçi, komünist, faşist, gerici, yobaz, mürteci, dinsiz, imansız, kahpe, şerefsiz, soysuz gibi bir sürü kelime ağzınızda sakız olmaya başlamıştır…

Cümlelerinizi bu kelimelerle kuruyorsunuzdur artık…

Sözleriniz, aklınızın eseri olmaz.. Siz artık sözlerinizin esiri olmaya başlarsınız.

İnandıklarınızı konuşma fırsatı bulduğunuz o meşum muhalefet hayatınızın sonuç alamadığınız uzun yılları, size bıkkınlık, bezginlik ve sabırsızlık vermiştir.

Bu umutsuz ve sonuçsuz muhalefet tipi hayat tarzı, dudaklarınızın arasından dökülen anlamsız sözlere inanma psikolojisini, sizde uyandırır.

Ne olduğunu anlamadığınız bir söz söyler, sonra onun gerçekleşmesi için ne lazımsa yaparsınız…

“Bakın benim dediğim oldu” tatminini yaşamak için dünyanın altını üstüne getirmeyi göze aldığınızın farkında bile olmazsınız.

Sosyologlar elle saldırı aşamasına gelen muhaliflere anarşist diyorlar.

Eski tabirle eşkiya.

Malum eşkiya dünyaya padişah olmaz.

Ve bakarsınız ki, iktidarla boğuşa boğuşa günleriniz geçerken birden muhalefet saltanatının sultanı olursunuz…

Osmanlı padişahlarının 25-30 yıl iktidarda kaldıkları gibi, sizin alışılagelmiş aykırı, agresif, verimsiz, tatminsiz ve mutsuz süren hayatınız, sizi bırakmaz ve muhalefetin uzun yıllar tahtta kalan sultanı yapar..

Alemin kralı olur çıkarsınız…

Lafta kalan delikanlılık edebiyatıyla kendinizi kandırmaya, mahalle kabadayısı gibi el kol sallamaya ve nihayetinde de saplandığınız hayata iyice demir atmaya başlarsınız.

Kısırdöngüye kapılır, artık sizin mutsuz ve tatminsiz görüntünüz, sizi görenler üzerinde umutsuzluk manzarası şeklinde yansır.

Bu hayat tarzını benimseyen insanlar ailelerinde, çevrelerinde, toplumda, ekonomide, siyasette tam bir kangren unsurlardır.

Dolayısıyla hepsi zavallı birer tıbbi vakadırlar.

Bunların sorunu iktidar değil, sağlık sorunudur.

Muhaliflerin veya uzun süre muhalefette kalanların, dolayısıyla muvaffakiyet yüzü göremeyenlerin doktor kontrolü yapılırsa görülür ki, bunların ruh halleri hiç de sağlıklı değildir.

Hatta acilen tıbbi müdahale gerektirecek bir manzara arzedebilirler.

Muhalif yaşam biçimini tercih edenlerin çocuklarına, ailelerine, arkadaşlarına, çevrelerine olsun saygı duymaları ve inatlarını sürdürmemeleri gerekir…

Bunlar kendilerine acımazlar… Etraflarını da kendi dünyalarına çekerler.

Hiç olmazsa çevrelerinde bulunan aile yakınlarını bunların çekilmez hayatlarından kurtarmak gerekir.

Hiç bir şeyden memnun olmayan ve tatminsizlik sorunu yaşayan insanlar vardır etrafınızda.

Güvensizlik sorunları vardır. Hiç kimseye güvenmezler, size de güvenleri yoktur…

Verdiğiniz değeri haketmezler, hatta bilmezler…

Hiç bir şeye güvenmedikleri için hiç bir şeye de inanmak istemezler…

İnanmadıkları için son derece korkaktırlar…

Burunları kanayıncaya kadar pehlivan, sinek ısırığı kadar yara aldıklarında ödlektirler…

Hemen hemen hepsinin Allah’la sorunları vardır. Kimisi namaz niyaz, iman itikat hak getire cinsinden, kimisi de kalple Allah arasına girilmez türünden takılırlar…

İşte bunlara muhalifler, muhalefet edenler, aykırı, asi, uslanmaz, iş beğenmez ama elinden iş gelmez agresif tipler deriz…

Ne yaparsanız yapın onlara bir şey beğendiremezsiniz. Onlar da beğenmezler… Hatta kendilerinin yaptıklarını da beğenmezler kaldı ki, zaten bir şey yapmazlar, yapamazlar..

Aksi, yaramaz, haşari, mızmız diye nitelendirilen çocuklar vardır.

Bu çocuklar aslında depresyona uğramışlardır.

Bunların hırçınlıkları, haylazlıkları maruz kaldıkları psikolojik travmayı bizden gizler…

Çocukluk döneminde başlayan bu depresif durum fark edilmezse ve dahası tedavi edilmezse çocuk erişkin döneme bu mirasla birlikte girer.

Erişkin dönemde ise,  çocukken tedavi edilmeyen depresyonlar kronikleşir…

Hayat boyu mutsuz, tatminsiz, hiç bir şeyden memnun olmayan bir insan olur…

Bu mutsuz ve huzursuz insanlar, devamlı surette başlarına bir şey gelecekmiş gibi telaşlı olurlar.

Bir bakışlık kadar dikkat ederseniz görürsünüz ki, toplu iğne ucunda oturuyorlar gibi tez canlıdırlar… Gözleri velfecri okur, elleri ve ayakları rahat durmaz… Hop oturur hop kalkarlar…

Toplumda makbul olan veya daha az ayıplanan hiperaktif ve panik atak kelimelerine can simidi gibi sarılırlar! Tuhaf ve hastalıklı hallerini saklamak zorundadırlar…

İlk önce bu durumlarını gizlemek isterler. Kendilerini saklamak, dışarı vurmak istemezler..

Belki de bizlere, “başlarına gelmiş felaketmişiz” gibi bakıyordurlar da biz bilmiyoruz!

Görünüş itibariyle mutlu ve huzurlu olmaya çalışırlar..

Kendi bunalımlarını örtmenin en kolay ve akla ilk gelen yolu, etraflarında olup biten şeylerde kusur aramaktır.

Bu ruh halinden kurtulmak için de daha çok içki, sigara ve uyuşturucu tüketirler. Gayrimeşru hayata düşkündürler…

Çevre ile ilişkileri bozuktur. Aile içi şiddet göstermeye meyillidirler. Eşleriyle uyumsuzdurlar ve iyi anlaşamazlar…

Bu mutsuzlukları, memnuniyetsizlikleri, huzursuzlukları yani muhaliflikleri çocuklarına da bulaşır.

Bu muhalif yaratılışlı insanlar iktidarın yanında yer almazlar.

Orada kendilerine yer bulamazlar, kaldı ki, onlara zaten yer verilmez, vermek de doğru değildir.

Hep beraber toplandıkları yerlere bir bakınız…

Stadyumlar bunlarla doludur…

Kumarhaneler…

Birahaneler….

Meyhaneler…

Genelevler…

Terör örgütleri…

Çeteler…

Vb.

Muktedirsiz insanların buluşma noktaları…

Buralara yolunuz düşerse aklınızda olsun…

Siz onlar için, onların başına gelebilecek bir felaketsiniz!

Ağzınızla kuş tutsanız, melek gibi iyi olsanız, göğü yere indirip yeri göğe kaldırsanız, bir ellerine ayı, bir ellerine güneşi verseniz onlar yine tatmin olmazlar ve mutlu olmazlar…

Mecelle’de bir kural vardır…

“Def’-i mazarrat celb-i menafiden evladır!”

Zarardan kurtulmak kâr etmekten iyidir…

Onun için bunlardan uzaklaşmak yetmez…

Bunları yanınızdan defetmelisiniz…

Okumazlar…

Yazmazlar…

Düşünmezler…

Çalışmazlar…

Hazreti Ali’ye, “Allah’ın hükmüyle hükmetmeyen kafirdir” derler.

Velinimetlerine “istemezük” derler…

Atatürk’e Deccal derler…

Hükümete “erken seçim” derler…

Ve ölür giderler…

Musallada imam istemezler!

Cenneti anlatanlara muhalefet olsun diye cehennemi tercih ederler!

Muhalefet kelimesi enteresan bir kelimedir. - 107527232 88a6bb002d1

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir