TÜRKİYE’NİN YÜKSELEN YILDIZI
Türkiye ile Yunanistan’ın ve buna bağlantılı olarak da Kıbrıs Rum tarafının yükselen yıldızları, bir tahterevallinin iki ucunda oturuyor sanki.
Biri yükselirken, diğeri aşağılara doğru iniyor.
Bazen de tahterevalli tam yatay duruyor ve ne birinin, ne de diğerinin yıldızı öbürününkinden daha yükseğe çıkmış oluyor.
ABD Başkanı Obama’nın ilk yurt dışı resmi ziyaretini Türkiye’ye yapması, Türk Yunan-Rum dengesinde yıllardır Yunan-Rum tarafında gözüken ağırlığın değiştiğini gösteriyor.
Bu değişimin, özellikle Kıbrıs konusunun çözümünde farklılıklar yaratacağı kesin.
Kıbrıs Rum tarafı Küba’ya Büyükelçilik açarak ABD’nin dış politikasında hassasiyet gösterdiği bir konuda ilk yanlış adımını attı.
ABD’ye karşı bayrak açan ve her tür uluslar arası toplantıda ABD karşıtı tavır takınan Chavez’le kucaklaşması ise diğer bir büyük hatası oldu Hristofyas hükümetinin.
Ve özellikle de ABD’nin önemle üzerinde durduğu “Barış İçin Ortaklık”a Kıbrıs Rum tarafının katılmayı reddetmesi ise ABD’ye karşı bir başka politik gafları oldu.
İnsan beyni gibi devletlerin de hafızaları geçmişi unutmuyor.
Obama’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki konuşmasında, “Yunanistan’ın antik Grek İmparatorluğu yeniden kurma niyetinde olduğunu” belirtmesi, ABD’nin Yunanistan’a bakış açısını gözler önüne seriyor.
Zaten ABD Başkanı Obama’nın Amerika Birleşik Devletleri Başpiskoposu Dimitriu ile yaptığı görüşmenin Beyaz Saray Personel Müdürü Ram Emmanuel huzurunda gerçekleşmesine rağmen resmî programa alınmaması ve Beyaz Saray’ın Basın Bülteni’nden de çıkarılması, Türkiye Yunan-Rum dengesindeki değişiminin ilk habercisiydi ve gerçekte de pek de iyi anlaşılmamıştı.
Obama’nın Türkiye ziyaretinde İstanbul’da beş dinin temsilcileri olan Hahambaşı, Ermeni Baş Patriği, Suriye Ortodoks Başpiskoposu, Fener Rum Patriği ve Müftü ile görüşmesini Beyaz Sarayın resmi TV kanalının fotoğraflar ve kısa görüntülerle yayınlarken, Fener Rum Patriği Bartholomeos’la olan görüşmeyi yayın dışı bırakması, bir çok düşünen kafada soru işareti yaratırken Bartholomeos’un kendi kendine layık gördüğü “Ekümenik” sıfatını da yerle bir ederek, ABD’nin bu sıfata itibar etmediğini ortaya koydu.
ABD’nin ünlü yayın kuruluşu CNN, kısa da olsa bu görüşmeyi yok saydı ve “Fener Patriği ile görüşme olmadı” diye de haberini yayınladı.
Tüm bu tesadüflere ilaveten Fener Patriği Bartholomeos’un Obama’ya Kasım ayının ilk günlerinde Washington’da olacağını açıklamasına rağmen ABD Başkanı’nın Bartholomeos’u Beyaz Saray’a davet etmemesi, zaten kafalarda oluşmuş olan soru işaretini daha da pekiştirdi.
Beyaz Sarayın resmi organizasyonlarında “ihmalin” söz konusu bile olamayacağına göre akla en yakın gerekçe, ABD için Türkiye’nin bu dönemde “Olmazsa olmaz bir ülke” konumuna yükseldiğidir.
ABD Başkanı Obama’nın, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kabulü sırasında, “Kıbrıs sorununun uluslararası ilişkiler ve özellikle Türkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkilediğini” belirtmesi de ABD’nin dış politikasının Obama ile yön değiştirdiğini ve ABD’nin Türkiye’ye ve Kıbrıs konusunda da Türk tezlerine destek verdiğini ortaya koyuyor.
Belli ki, bu ziyaretten sonra ABD’nin Kıbrıs konusuna bakış açısı ve Talat-Hristofyas müzakerelerinin seyri, geçmişe göre daha farklı olacak.
Prof. Dr. Ata ATUN
Bir yanıt yazın