Sunday, 15 March 2009 13:19 |
T.C. Hükümeti varlığını ödün vererek idame ettirebiliyor. Örneğin Kıbrıs, ve Ege de, AB, ve ABD ye, vs. vs.
Sokırım kelimesi ile Türkiye tehdit edilmektedir. Kendi haklılığını korumaktan aciz dış işlerimiz problemleri ödün vermekle geçiştirmeye çalığıyor. Ermenistan’a verilen ödünlerle belki soykırım kelimesi bir sene daha ertelenecek fakat, önümüzdeki sene aynı şekilde başka ödün talepleri ile karşımıza çıkacak.
Ermenistan’a açılımımız Azerbaycan’ı rahatsız etmektedir ve bunda da haklılar. Bazılarımız Azerbeyacan’ın bizi yalnız bıraktığı konuları sıralayabilir. Haklıdırlar da!. Fakat burada Türkiye’nin güvenilirliği söz konusu. Türkiye’nin bu tutumu bizimle dost olan ülklere bizim güvenilir bir ülke olmadığımızı, işimize gelince onları yüz üstü bırakabileceğimizi göstermektedir. Karabağ konusunda bizim bıraktığımız boşluğu İran dolduruyor. Türkiye ABD nin kayığına binerek ilerlemeye çalışırken İran izlediği bağımsız politika ile Ortadoğu’nun lideri durumuna geldi veya kısa zamanda gelecektir. Türkiye’nin çıkarları icin ABD nin kayığına binilse de işi bitince okyanusun ortasına fırlatılacağımızdan hiç şüpheniz olmasın. ABD nin eski müttefikelerine ne oldu? Balık beyinli olmayalım. Bu demek degildir ki ABD yle ilişkileri keselim veya ABD’ye kafa tutalım. Tabii ki kesemeyiz, fakat kiminle dans ettiğimizi unutmamamız gerekir. Aklıma gelmişken bir fıkra anlatayım. Gemi batınca dört kişi, biri Amerikalı, biri Çinli, biri Fransız, diğeri İngiliz bir kurtarma sandalında okyanusun ortasında kurtulmak için beklerken yemekleri bitmiş. Sandaldakilerden birisinin kendini feda etmesi gerekince. İngiliz kalkmış Krallık çok yaşa deyip kendini okyanusa atmış. Bir kaç gün sonra bir kişinin daha fedekarlık yapması gerekmiş. Fransız kalkmış Fransa çok yaşa deyip kendini denize atmış. Geriye Amerikalı ile Çinli kalmış. Bir kaç gün sonra yine bir kişinin daha kendini feda etmesi gerekmiş. Bu sefer Amerikalı ayağa kalkmış Amerika cok yaşa deyip Çinliyi denize atmış. Ermenistan’la ilişkileri geliştirmek gerekir, fakat biz bunu nasıl yapacağımızı bilemiyoruz. Şu an Ermenistan’la ilişkileri Ermenistan değil de biz istediğimiz, hatta zorlandığımız için geliştiriyoruz. Bu da Türkiye’nin çıkarlarına yarar getirmekten çok zarar veriyor. Bizim Ermenistan’a verdiğimiz destek Türkiye ve Türk düşmanı bir yönetimi iş başına tutmaktan başka bir şey değildir. Onlara dostça yaklaşmak dostluğu artıracak, problemleri çözecek diye propaganda yapanlar kendi düşüncelerini bir daha gözden geçirmelerini tavsiye ederim. Yapılan açılım yeterli değil daha çok açılım yapmak gerekir o zaman belki Ermeniler bizim dostmuz olur düşüncesi ile hareket ediliyor. Yine bir fıkra aklıma gledi. Köylünün komşusu her sene tarlasının sınırını komşusunun tarlasına doğru yarım metere genişletiyormuş. Tabii ki her sene sınır kavgası yapıyorlar. Toprağından her sene yarım metre kaybeden komşu artık kavgadan bıkmış ve diğer komşusuna demiş ki. Komşu gel sen şu sınırı iki metre benim tarlama uzat da dört sene kavga yapmayalım demiş. Acaba Ağrı dağını Ermenilere versek bu kavga biter mi? Buradan sonraki muatalaayı size bırakıyorum. Benim düşüncem şu: Ermenistan’la bütün ilişkiler kesilmeli ve Ermenistan’ı devlet olarak tanımaktan vaz geçilmeli. Ayrıca İran’a ve Gürcistan’a Ermenistan’la olan bütün ilişkilerini kesmesi için baskı yapılmalı. Taa ki Ermeni hükümeti yıkılıp yerine Türkiye’ye dost, barıştan yana olan bir hükümet kurulunacya kadar. Bu kıskaç altında kalan Ermenistan halkı bu diyaspora hükümetini değiştirir ve yerine barışı ön plana alan bir hükümet kurar. O zaman sınırlar ardına kadar açılır. Şimdi bizim yaptığımız Türk düşmanı olan bir ikitidari ödünledirmek oluyor. Ne kakar düşmanca davranırsak o kadar ödün kopartırız teorisi Ermenilerin inanarak izlediği bir politika. Karahan Mete |
Bir yanıt yazın