Degerli arkadaslarim
Yarin aksam ABD baskani BARACK HUSEYIN OBAMA Turkiyeye geliyor
Dogal olarak Turk basini Obamanin gelisine kitlenmis durumda Her yazar kendi gorus acisindan Obamanin gelisini yorumliyor
Hasan Cemal de bu gun aynini yapmis. Asagidaki yazisini okumanizi arzu ederim cok guzel bir yazi ve degerli yorumlar
Hasan Cemal Bush doneminin neden yurumediginide belirtmis 1 Mart Teszkeresinin gecmemesi ve Cuval hadisesi.
Fakat 1 Mart’ta adamlarin kuzeydan yapacaklari taarruzu bizim tereddutumuz yuzunden yapamadigini ve
bu yuzden ABD nin Irakta cok nedenli ve 6 yil suren buyuk bir gucluge ugradigini belirtmemis
Ulkeler arasindaki dostluk ve iliskiler nereden bakarsaniz bakin bir alis veris meselesidir
Obama Turkiyeye ne icin geldigini ve Turkiyeden neler almasi icin neleri vermesi gerektigini biliyor
bize gelince, ben sahsen simdiki hukumetin ne isteyecegimizi bildigine bile inanmiyorum
Adam bize karnimizin yumusak tarafindan yaklasiyor ERMENI SOYKIRIM iddiasindan bahis etmiyecegim
Bu konu artik kabak tadi verdi.
Ben bu konuda soz soylemiyecegim amma siz Ermeni hududunu ( Azerbaycani ve belkide tum orta asya Turk cumhuriyetlerini
kayip etmek pahasinada olsa) acin diyecegine kendim gibi inaniyorum
Politikaya dikkat edin Keci boynuzunun odununu bize verirken agzimizada bir parmak bal caliyor.
ABD Orta dogu politikasini kendi milli menfaatlerine paralel olarak Israil’in Milli menfaatlerine gore yurutur.
Her ikii ulkede Orta doguda Turkiyesiz yapamiyacaklarini bilirler.
Bush 6 yil Turkiyeyi uyutmasini PKK yi basimiza surerek belirledi.
Incirligi kayip etme zoru ile Erbilde Muazzam bir Hava alani yapti isede Turkiyesiz Bu alanin kiymeti olmadigini anladi.
Bu arada Irak Kurtlerini de oyalamasini hem becerdi ve hemde Turkiyeye karsi kullandi
Obama ve onun kurmaylari Obamaya Turkiyesiz Orta dogu politikasinin yuruyemiyecegini guzelce anlattilar
Turkiye ise politikasini Gul, Babacan ve 3-5 yazar ile yurutmeye calisiyor
El oglu Maddi ve manevi milyarlarca dolara patliyacak muazzam politikasini SOYKIRIM vadi ile atlatacak..
ABD Turkiyesiz yapamaz hele Turkiyeyi karsisina almaya hic cesaret edemez
Turkeyenin Rusya, Cin , Iran , ve Suriye ile flort etmesi Amerika ve ondan kotusu Israil icin korkulu ruyalarin en korkulusu olur
Kapilar arkasinda ABD’nin Turkiyeden isteklerinin baslicasi Afganistana Asker gondermemizi istemek ve Askerini
Turkiye uzerinden cekmemizi kabul etmemiz
Karsiligi “SOYKIRIM kelimesini agzima almiyacagim ve Avrupa birligine girmenizi kolaylastircagim”.
“Bunun icinde Sizde Ermeni hududunu acin. Ayni zamanda Ergenekonu cikararak Turk ordusunun gucunu cokertemesenizde azaltin”
PAZARTESI ve SALI GUNU COK ENTERESAN GECECEK
HAYDI HAYIRLISI. AHH ATAM NEREDESIN?
VEDAT ASLAY
GUNEY KALIFRNI’YA
Hasan Cemal h.cemal@milliyet.com.tr
İstikrar ve istikrarsızlık kapısıyla Başkan Obama’nın ziyareti (2)
Başkan Obama hoş geldi ama…
5 Nisan Pazar 2009
Sözü uzatmak yersiz. Eğer bir Amerikan Başkanı, Barack Hussein Obama, Beyaz Saray’a taşınmasından sonra daha dört ay bile geçmeden ilk ikili denizaşırı ziyaretini Türkiye’ye yapıyorsa, yeni Amerikan yönetiminin öncelikler listesinde Türkiye’nin önemi ortaya çıkar.
Bu açıdan herhangi bir kuşku yok.
Şu da söylenebilir:
Başkan Obama Amerika’sı Türkiye’yi kaybetmek istemiyor, önemsiyor ve Türkiye’yle dostluk v e işbirliğini derinleştirmek istiyor.
Nedenleri sır değil.
Amerika’nın ‘sorunlar coğrafyası’na baktığınız vakit Irak, İran, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin görülür. Başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri ya da petrol alemi dikkati çeker.
Rusya bu coğrafyaya bitişiktir.
Hazar Havzası’ndan Batı’ya doğru açılan enerji yolları ve enerji güvenliği gibi yaşamsal bir konu, yine bu coğrafya kapsamındadır.
Balkanlar-Kafkasya-Ortadoğu’dan oluşan şeytan üçgeniyle de, Afganistan’la da kesişir bu coğrafya.
Türkiye işte Amerika’nın bu ‘sorunlar coğrafyası’nın tam yüreğindedir.
Üstelik büyük ve güçlü bir ülkedir. ‘İslam ülkesi’dir ama birçok eksiğine rağmen bir demokrasidir, laik bir cumhuriyettir.
Güçlü bir ordusu vardır.
Batı’nın bir parçasıdır, ABD’nin dostu ve müttefikidir ve NATO üyesidir. Aynı zamanda AB’ye ortaklık süreci içindedir.
Şu rahatça söylenebilir:
Yeni Amerikan yönetimi, kendi ‘sorunlar coğrafyası’nda Türkiye’yle çok işi olduğunun bilinci içinde gözüküyor.
Başkan Obama yönetimi, bu nedenle güçlü, istikrarlı ve demokratik -AB yolundaki yürüyü=C 5ünü de sürdüren- bir Türkiye’nin Amerika’yla yakın işbirliğini öncelikler gündeminin üst sıralarına koymuş durumda.
Başkan Obama’nın Richard Holbrooke gibi, bir bölümü Başkan Clinton döneminden gelen kurmayları arasında “Türkiye’nin kazanılması” görüşünün ağır basması hiç kuşkusuz bu gündem sıralamasında rol oynamıştır.
Şu soru akla takılıyor:
Başkan Bush döneminde de Amerika açısından Türkiye önemli değil miydi? Önemliydi tabii.
Ancak, Bush döneminde Neo-Con’ların iflah olmaz kibiri ve çılgınlık halleri her şeyin önüne geçmişti. 1 Mart tezkeresi ve ‘çuval rezaleti’yle de Türk-Amerikan ilişkileri dibe vurmuştu.
Belki daha önemlisi, Başkan Bush Washington’uyla Ankara’nın bölgeye dönük dış politika vitesleri farklıydı.
Başkan Bush, Irak’tan sonra İran’a vurmak niyetindeydi. Türkiye’nin İran’la, Suriye’yle, Hamas’la diyalog açılımlarından rahatsızdı.
Şimdi durum değişti.
Başkan Obama, Irak’tan çekilmenin planları içinde. (Ayrıca Obama, Bush yönetiminden farklı olarak Kuzey Irak ve PKK konusunda Türkiye’nin duyarlıklarına daha yakın duruyor)
Yine Obama İr an’a da elini uzattı. Bunun gibi Suriye ve Hamas’la kapıları aralayacağına dair belirtiler artıyor.
Bush döneminde Rusya’yla da bir yerde ‘sertlik’ egemendi. Ankara’nın Rusya’yla ilişkilerini geliştiriyor olması, Washintgon’da kaşların çatılmasına yol açabiliyordu.
Başkan Obama, Moskova’yla da diyalog ve işbirliği yoluna gitmek istediğini gösteriyor.
Başkan Bush, kendi başına buyruk ve kibirli tutumunu Avrupa’ya karşı da sürdürmüştü. Obama’yla birlikte bu tek taraflılık da değişiyor.
Küresel krize karşı küresel işbirliği anlayışının Washington’da ağır bastığı, bu çerçevede küresel kapitalizm ile birlikte dünyaya da yeni bir düzen verilmesi konusunda el birliği yapılması ve herkesin aynı teknede bulunduğu gerçeği -G20 zirvesiyle birlikte- Başkan Obama yönetiminde de kabul görüyor.
Bir başka deyişle:
Obama Amerika’sı, Bush Amerika’sından çok daha farklı bir raya oturmaya hazırlanıyor.
Washington’daki bütün bu değişim, genel olarak Türkiye’nin çıkarlarına uygun. Bölgesel ortamın yumuşaması, diyalog kanallarının açılması, Ortadoğu’da, Kafkasya’da çatışma değil uzlaşma anlayışının20ön plana çıkması, Türkiye’nin bugüne kadar izlediği politikalara ters düşmüyor.
Uzun lafın kısası:
Ankara ve Washington’da bazı gereksiz toplara son anda yanlış vuruşlar yapılmaz ise Başkan Obama’nın ziyaretinin, Türk-Amerikan ilişkilerinde güzel bir sayfa açacağı söylenebilir.
Son kez belirtmekte yarar var:
Ziyaretin iyi geçmesi, aynı zamanda Başbakan Erdoğan’ın önündeki ‘istikrar kapısı’nın açılmasına olumlu katkı yapacaktır.
Ama bunun için Başbakan Erdoğan’ın da, dünkü yazımda da belirttiğim gibi, demokratikleşme ve AB yolunda reformcu adımları yeniden başlatması ve New York Times’ın dünkü başyazısında işaret edildiği gibi, medya ve Doğan Grubu örneğinde kendini belli eden “otoriter eğilimleri”nden vazgeçmesi de çok önemli olacaktır.
İyi pazarlar!
Bir yanıt yazın