TF DANIŞMA KURULU ÜYESİ KIRLIKOVALI AMERİKALI ERMENİLERİN MÜTHİŞ PLANINI AÇIKLIYOR
Kırlıkovalı: “Yasa ölmedi; sadece buzdolabına kaldırıldı”
Son bir haftadır Amerika’nın önde gelen gazeteleri, Ergün Kırlıkovalı ismi çerçevesinde, “Sözde Ermeni Soykırımı” tartışmalarına Türkiye kanadının nasıl baktığını manşetlerine taşımaya başladılar.
Işıl Öz, LOS ANGELES (Turkish Journal)
Son bir haftadır Amerika’nın önde gelen gazeteleri, Ergün Kırlıkovalı ismi çerçevesinde, “Sözde Ermeni Soykırımı” tartışmalarına Türkiye kanadının nasıl baktığını manşetlerine taşımaya başladılar. Böylelikle uzun yıllardır bu konuda mücadele veren Kırlıkovalı’nın mesajları daha fazla Amerikalı tarafından net bir şekilde duyulmuş oluyor.
Ben de sesini duyurmak isteyen Turkish Journal yazarımız Ergün bey’e ulaşmayı başardım ve de işte merak ettiklerim ve de cevapları…
Birçok gazetede haberleriniz yayımlanmaya başladı. Hem de sansürsüz, bunun sırrı nedir?
Adam Schiff’in birkaç dolar toplamak ve beni hedef yapıp sözüm ona cezalandırmak için başlattığı hareket çığ gibi büyüyerek onun başına dert oldu.
Nasıl yani?
Türkiye’nin başına son sekiz yıldır bir bela kesilen Schiff’i önceden gözüme kestirmiştim ve de rakiplerini araştırmaya başlamıştım. Hiçbirini tanımasam da aralarından biri öne geçti: Charles Hahn. Kendisini desteklemek üzere kampanyasına destek olmaya karar verdik ve de olan oldu. Sadece 200 doların üstü olan bağışlar Federal devlete bildirildiği ve bunlar da bir websitede isim, adres dahil listelendiği için Schiff’in ofisinin bu isimleri ve miktarları görmesi zor olmadı. Schiff bu bilgileri derhal Ermeni sitelerine bildiriyor (panarmenian.com) ve destek arıyor. Daha doğrusu bunu fırsat bilip biraz daha para topluyor. Ama bu hareket ona pahalıya patlıyor. Çünkü önce azılı bir Türk-düşmanı olan Ermeni gazetesi Asbarez konu ile ilgili 24 Ekim’de bir haber yapıyor. Onu gene aynı gazetede 27 Ekim tarihinde bir haber izliyor. Bunu Pasadena Star News group 29 Ekim’de bir haber yapıyor. Bütün bu haberlerde ismim geçtiği için (Schiff güya beni hedef yapıyor ya…) PSN gazetesi muhabiri beni arayıp, bulup telefonda benle bir ropörtaj yapıyor ve 30 Ekim’de daha ayrıntılı bir haber yapıyor. Bunu Associated Press görüyor ve abonelerine bir haber geçiyor ki bu haber Pasifik’ten Atlantk’e birçok gazetelerde yer buluyor. Derken Los Angeles Times bunu farkediyor. Önce LAT küçük bir haber yapıyor, arkasından LAT muhabiri benimle bir telefon görüşmesi yapıp daha büyük bir rapor yayınlıyor. (1 Kasım) Bugün geldiğimiz yer bu.
Bu seçimlerde Kongrede Türkiye düşmanı olan politikacıların karşısında duran adayları destekleme fikri nasıl doğdu?
Baharda ben ve eşim bir karar aldık: Bu seçimlerde Kongrede Türkiye düşmanı olan politikacıların karşısında duran adayları destekleyecek, kazanamazsak bile hiç olmazsa burada olduğumuz ve yaptıklarından hiç hoşlanmadığımızı Türk düşmanlarına iletmiş olacaktık. Ya onlar Kongrede Türkiye’ye zarar veren çalışmalarını keserler (ya da azaltırlar) ya da gelecek seçimlerde tekrar karşılarındaki adayları destekleyecektik. Böylece Türkiye’ye çatmanın bir maliyeti olduğunu onlar da görecekti. Planımız, beklentimiz ve umudumuz buydu.
“Amerika’da suya sabuna dokunmadan oturmak bu ülkeyi anlamamaktır, buranın hakkını vermemektir”
Konuyu yakın arkadaşlara açtık. Bizler şahsiyetsiz, kişiliksiz, ufuksuz, kültürsüz, bilgisiz, parasız insanlar değiliz. Sadece hiçbirimiz bir harekette bulunmuyor dedik. Tribünde oturup emekliler kahvesindeki ihtiyarlar gibi gece gündüz şikayet edeceğimize birşeyler yapsak ya dedik. Arkadaşlar bu görüşleri benimsedi ve birşeyler yapmamız için bizlerin liderliğini beklediğini söyledi.
Araştırmaya ilk olarak nereden başladınız?
İlk olarak, tüm Amerika’daki bir numaralı Türk düşmanı olan ve Kongre’de Kaliforniya’nın 29′uncu bölgesini temsil eden Demokrat partili politikacı Adam Schiff’e baktık. Bölgesinde (Glendale, Burbank, Pasadena) çok Ermeni olduğu için, Schiff resmen Ermenilerin borazanı haline gelmişti. Ermeniler ne metin tutuşturuyorlarsa eline onları Kongre kayıtlarına geçiriyor ve böylece Ermeni görüşlerini ABD tarihinin bir parçası haline sokuyordu.
Kongredeki 106 nolu yasa tasarısı (House Resolution 106) da bu kişinin başının altından çıkmıştı. Ermeni lobisi oturmuş, yasayı kaleme almıştı. Schiff de bunun Kongre’de yasa olabilmesi için gerekli işlemleri derhal başlattı. Kısa zamanda 200′ün üzerinde Kongre üyesinin imzasını ve desteğini aldılar. Zaten Kongrenin lideri Nancy Pelosi de soykırım yasasının geçeceğini açıkça ilan ediyordu. Türkiye’nin baştırmasına rağmen 106 maalesef alt komiteden geçti. Sıra Kongredeki büyük oylamaya gelmişti. Artık yaşanın geçmesine ramak kalmıştı. Bush yönetimi bastırdı. Son dört ABD Dışişleri Bakanı ve son dört ABD Savunma bakanı ortak bir mektup yazıp ABD çıkarlarının geri dönüşü olanaksız bir yara alacağını belirttiler ve sonunda yasanın oylamasını ertelettiler.
“Yasa ölmedi; sadece buzdolabına kaldırıldı”
ABD Kongresinden arka kanallardan aldığım çok ciddi ve üzücü duyumlara göre Ermeniler bir baskın planı hazırlıyorlar. Obamayı Türkiye’nin olası baskılarından kurtarmak için Ocak ayı başında Kongre açıldığında ve Obama’nın başkanlık yemini etmesine 2-3 hafta kala, bir “huruc” harekatı ile bu yasayı Kongre’de alel acele oylayıp geçirmek ve Türkiye’ye de “Oldu da bitti maşallah” demek. Bundan sonra Obama “Ben durduramadım, çünkü henüz başkan olmamıştım” diyebilecek. Diğerleri de Türkiye’ye, “Kabul et artık kardeşim, olmuş bitmiş bir olay. Geçmişi bırak, geleceğe bak” diyecekler.
Bu planı bozmak için bir yol var mı sizce?
Evet var; derhal seçimlerden sonra, yani kasımın ikinci haftası, Kongre’deki “Turkish Caucus” diye bilinen ve içinde tam 80 Kongre üyesi bulunan grubun başkanlarını Türkiye’ye davet etmek ve Türk liderlerle dünya kamuoyu önünde görüşme yapmalarını sağlamak. Böylece bunlar, yasa baskın oylama için Kongreye geldiğinde, kürsüye çıkıp; “Bakın, bu yasa ABD çıkarlarına ters. Bizler daha yeni Türkiye’den geldik. Cumhurbaşkanı, Başbakan, iktidar ve muhalefetteki politik parti başkanları, askerker, işverenler, işçiler, aydınlar, halk ve herkesle görüştük. Hepsi bu konuda birleşmiş ve tek bir sesle konuşuyorlar. 106 geçerse dostluğumuz çok zarar görür. Ortaklık biter. Çok ama çok kötü olur.” Tabii Türkiye, Pentagon, Dışişleri, bazı büyük işverenler de baştirir. Bunları duyan Kongre üyeleri de öyle kolayca “evet” oyu veremez. Bir ihtimal, yasa geçmez. Tek çıkış yolu bu.
Charles Hahn ile tanışmanızı kısaca anlatabilir misiniz?
Koreli-Amerikalı ve bir finansmancı-banker olan Charles Hahn ve kampanya direktörü ile mayısta Huntington Beach’te güzel bir sahil lokantasında yemek yedik. Bu yemeğe toplumumuzdan altı lider katıldı. Önce Hahn’i dinledik. Sonra dertlerimizi, beklentilerimizi anlattık. Türklerin Kore’de yaptığı kahramanlıkları biliyordu. Hatta ninesi Hahn’ı “Torunum, gördüğün her Türk’e teşekkür et, bizim için Kore’de can verdiler” diyerek büyütmüş. Arada yüzde yüz bir anlaşma olduğunu gördük. Sevindik ve ümitlendik. Bunun üzerine 20 Eylül’de bizim evde büfe tipi bir akşam yemeği verdik ve toplumumuzu Charles Hahn ile tanışmaya, onu desteklemeye davet ettik. Müthiş bir katılım oldu. Şaşırdım. Toplumumuz zaten hazırmış. Elliye yakın insan geldi ve postada gönderilenlerle beraber onbeşbin dolara yakın para topladık.
Son olarak Amerikalı Türk toplumuna bir mesajınız var mı?
Birşeyleri başlatmak bazen böyle çok hoş neticeler ve kazanımlar üretebiliyor. Arkadaşlardan google’da “Kırlıkovalı Hahn” sözlerini girip çıkan listedeki gazetelere bir göz atmalarını isterim. İnanılmaz derecede bir uyanış var. Amerikalılar arasında bile Ermenilerden bıkmış bir sürü insanın olduğunu şaşırarak öğrendim. Demek ki sessizce oturmakla bir yere varılmıyor. Tribünde oturup herkese akıl veren ama bir iş yapılacağı zaman da hemen ortaya mazeretler sürüp kaybolan, hiçbir işe yaramayan bir sürü Türk tanıyorum. Hayatında bir mektup yazmamış, bir Kongre üyesi ile karşılıklı konuşmamış, Türk toplumuna yardım için hiçbir zaman elini cebine atmamıştır. İşte bu arkadaşlarıma sesleniyorum: İşin bir ucundan da sizin tutmanızın zamanı gelmedi mı acaba? Siz bu dünyada turist misiniz?
Peki “tribünde oturanlarımız” sizce ne yapmalı?
Önce bulundukları bölgedeki Türk-Amerikan derneğine derhal üye olup aidat ödesinler. İmkanları varsa cömert bir bağış yapsınlar. O bölgede Türk derneği yoksa birkaç dost biraraya gelip hemen kursunlar. Sonra bu derneği New York ve Washington’daki tepe örgütlerimizle ilişkilendirsinler (NY’ta Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu, WDC’de Türk-Amerikan Dernekleri Kurulu) İnanın, şu kadarını yapsalar bile müthiş bir uyanışın temelleri atılmış olur. Sonra dostlarımız derneklerimize destek olsunlar. Paraysa para, bilgiyse bilgi, meziyetse meziyet, el emeği ise el emeği, göz nuru ise göz nuru. Yağdırsınlar. Örneğin sizin de bildiğiniz gibi, San Diego’da bir Turkish House projesi var. Aylardır para toplamaya çalışıyorlar ama büyük miktarlara ulaşamadılar. Halbuki bu kuruluşun paraya boğulması gerekir. New York’taki Turkish Forum yıllardır kendi yağıyla kavrulmaya çalışıyor. Ellerindeki bilgisayaralar ve yazılımlar eskidi. Yenisi parayla. Hani para? Düşünün ki bir TF bir milyon adrese gidiyor. Bu bir güçtür. Desteklesek belki on milyona çıkabilir. Bunun gibi FTAS, ATAA, bölgesel dernekler hepsi para ihtiyacı içinde.
“Kefenin cebi yoktur”
Sevgili dostlarım, kardeşlerim, büyüklerim… Paranızı öbür dünyaya mı götüreceksiniz? Bir kısmını Türk derneklerine verin ki şu ABD’de ses getiren projeler meydana çıkabilsin, paran yoksa bir gazeteye, TV’ye, politikacıya mektup da mı yazamazsın? Yazılanlara, yapılanlar bir destekte mi olamazsın? Herşeyi başkalarından beklemeye, isimsiz, kimliksiz, ufuksuz yaşamaya artık son vermek istemez misin?
Bakın, iki kişi toplandık, bir politikacıya destek olduk, dünyalar nasıl değişiverdi: www.latimes.com
www.pasadenastarnews.com
latimesblogs.latimes.com
Bütün bunlar, birkaç kişi ile oldu. Yarım milyon Türk-Amerikalının birdenbire ayağa kalktığını, derneklere üye olup bağışlarda bulunduğunu, medyaya, politikacılara mektuplar yağdırdığını düşünebiliyor musunuz?
İşte benim hayalimde yatan Türk-Amerikan toplumu aynen öyle birşey…
2 Kasım 2008