Arslan BULUT
“Mart sabahlarının her an soğuğa kayabilen serinliği, çok geçmeden sıcak esmeye başlayacağını hissettiren ılık bir rüzgâra bırakıyor yerini ve İstanbul’da, aylardır yüzünü pek nadir gösteren güneş ağız dolusu gülerken, (…) toprağa, ağaçlara, denize, insanlara baktıkça artık iyice anlıyorum ki, filizleriyle, tomurcuklarıyla, kendine özgü renkleri ve kokusuyla geliyor bahar.
İçim ışıyor.
Üstelik sadece etrafa bakarken değil.
Baharın işaretleri elimdeki gazetelerde de var.
Taraf’ın tek kelimelik manşetinde, mesela:
KÜRDİSTAN…”
İşte budur 6.5 yıllık AKP iktidarının sonucu: “Kürdistan!”
Yasemin Çongar, Nazım Hikmet’in “Bahar geldi, bahar geldi, bahar geldi ulan, Tomurcuklandı yine içimdeki kan” dizelerinden esinlenerek, “Kürdistan”ı bahar sevinci ile karşılıyor.
Gören gözler için bundan daha iyi bir belge olamaz ama Türklerin, “Türkiye’nin Cumhurbaşkanı düzeyinde telaffuz ettiği Kürdistan sözü, Türkiye’nin parçalanması anlamına gelir” diye düşünmemesi için seçime birkaç gün kala her türlü tedbir alınıyor.
Halbuki PKK bile artık Türkiye’nin gözetiminde resmen masaya davet edilmiştir. Barzani yönetimi, terör örgütü PKK’yı Nisan ayında Erbil’de yapılacak Kürt konferansına davet etti. Neçirvan Barzani ise Gül’ün “Kürdistan” kelimesini telaffuz etmesinin tanıma anlamına geldiğini söyledi.
Süreci tersine çevirme kapasitesine sahip bulunanlar ise sanık durumunda olsun olmasın, çeşitli suçlamalarla baskı altına alınıyor, korkutulmak isteniyor. En azından bu insanlar, zamanlarını kendilerini savunmaya ayırdıkları için milli refleksleri çalışmıyor!
Böyle bir ortamda Ergenekon soruşturmasının ikinci iddianamesi açıklanıyor. İlk bilgilere göre iddianamede, “AKP’yi ve MHP’yi bölmek, MHP’nin yönetim kadrosunda değişiklik yapmak, CHP lideri Deniz Baykal’ı devirmek” gibi suçlamalar var.
İddiaların doğru olduğu varsayılsa bile bu tür siyasi girişimlerin hiçbiri suç değildir. Yoksa, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ı da milli görüş hareketini parçalamaktan dolayı suçlamak veya eskilere gidersek “4’lü takrir” vererek CHP’den kopan Celal Bayar ve arkadaşlarını da yeniden yargılamak gerekir!
İlk anda insanın aklına “Ergenekon bir siyasi parti midir? Televizyonlarda açıklanan bu bilgiler, Ergenekon’un seçim bildirgesi midir? Ergenekon siyasi partisi, 29 Mart yerel seçimlerine katılacak mıdır? Katılacaksa, adayları kimdir? Katılırsa ne kadar oy alır” gibi sorular geliyor.
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, sonradan inkâr etmiş olsa da Türkiye’nin Güneydoğu bölgesini, kendi topraklarına katmayı planlayan bir devletçiği ismen tanıdığını ilân ediyor; Cengiz Çandar, “Cumhurbaşkanı Gül’ün Bağdat yolunda ‘Kürdistan’ sözcüğünü telaffuz ettiğini öğrenince, derinden bir ‘ohh’ çektim” diyerek durumu tescil ediyor.
Bu arada, PKK bayrakları ile yapılan mitingler, “Nevruz olaysız geçti” diyerek sunulurken, yaklaşık 5 milyon insanın Türkiye bayrağıyla katıldığı Cumhuriyet mitingleri, terör organizasyonu olarak nitelendiriliyor.
Cumhuriyeti korumakla görevli olanlar, milli olan her düşünceyi terör torbasına doldururken, başka görevliler de demokrasi maskesi altında, Türkiye’den toprak talebi olan Kürdistan’a ebelik yapıyor.
Herhalde 12 Eylül darbesi başladığında, ABD Başkanı’nı “Bizim çocuklar başardı” diye uyandıran CIA görevlisinin bugünkü ardılı, Başkan Obama’ya “Planı başarmak üzereyiz. Toplumsal muhalefeti susturduk. Türkiye’ye Kürdistan baharı geldi, bizim çocuklar oh çekti” demiştir artık. Biraz erken mi seviniyorlar dersiniz, yoksa gerçekten başardılar mı?
“Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” ya hani!
Bir yanıt yazın