NEO OSMANLI TÜRKİYE’DE HALİFE VE PADİŞAH 1. R. T. ERDOĞAN SADRAZAM GEORGE FRIEDMAN
Artık biz Müslüman Türklere karada, havada ve dahi uzayda ölüm yok.
Macar Yahudi’si ABD’li George Friedman “Önümüzdeki 100 Yıl” kitabından sonra İş Yatırım’ın 2009 yılı “Geniş Açı” toplantısının konuşmacı misafiri olarak 3 Mart günü İstanbul’da “ezberimizi bozmaya” devam etti.
Aynı gün İstanbul’da Zincirlikuyu-Söğütlüçeşme metrobüs hattının açılışında -inşallah bir yetkili veya siyasi partilerimizden biri “Zihni Sinir proje metrobüsün ultra maliyetini” sorar- “Son Osmanlı Padişahı 1. Recep Tayyip Erdoğan” pankartı ile karşılandı. Ancak pankarttaki unvan eksik idi. Zira Yavuz Sultan Selim’den itibaren padişahlarımız aynı zamanda İslam halifesidir. Başlıkta ben gerekli düzeltmeyi yaptım.
George Friedman, ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’ın danışmanlarından ve “Gölge CIA” olarak isimlendirilen Teksas-Austin’deki “Stratfor”un kurucusu. Bünyesinde çoğunluğu “eski” CIA çalışanı 70 uzman bulunan bu düşünce kuruluşu aynı adla birde dergi yayımlıyor. Ekonomik ve siyasi öngörülerde bulunuyor.
Friedman’ın yayımlanan altı kitabı da New York Times’ın en çok satanlar listesine girmeyi başardı.
Friedman son yayımlanan “Önümüzdeki 100 Yıl” adlı kitabı ve İstanbul’daki konferans ve gazetelere verdiği mülakatta sürekli Osmanlı İmparatorluğu’na atıfta bulunuyor. Türkiye’ye “ılımlı İslam” cumhuriyeti olacaksınız, halifeliği dirilterek Arap-İslam dünyasına “Neo-Osmanlı Türkiye” olarak hükmedeceksiniz diyen Friedman’a göre Türkiye planlamadığı halde bu role sürüklenecek. ABD’de süper güç olmayı istememişti ama nihayetinde olmuştu işte.
Eh bu kadar ezberimizi bozan, yüreğimize su serpmekten yorulan Friedman da Neo-Osmanlı Türkiye’sinin sadrazamlık makamını hak ediyor. Ben de, nasıl olsa özellikle Fatih’ten sonraki sadrazamlarımızın çoğunluğu dönme-devşirme Enderun Mektebi yetiştirmesi, Friedman’ı sadrazamlığa uygun buldum. Diyeceksiniz ki, “Hoca sen bu Yahudi Amerikalıyı devletin ikinci adamlığına oturtuyorsun ama adam Müslüman değil”. Dert etmeyin, Yahudi olduğu için sünnetlidir. Padişah ve Halife 1. R. T. Erdoğan Friedman’ı bir grup devletlunun huzurunda bir sandık lokumla birlikte kelime-i şahadet getirterek İslam’a kazandırır.
Bu sefer diyeceksiniz� “Ama hocam adam Türkçe bilmiyor.” Vallahi oyunbozanlık ediyorsunuz derim. Bay Friedman bütün Amerikalılara “Türkçe öğrenin” fetvasını patlattı bile. Kaldı ki atamız Osmanlı İmparatorluğu’nda zırnık Türkçe bilmeyen takımından veya “bütün Müslümanlığı kelime-i şahadetten” ibaret olan sadrazam ve paşalardan Anadolu’daki Müslüman Oğuz Türk’ünü soykırıma tabi tutanlar var desem� “Siyasal İslamcı” kardeşlerimiz “onlar Alevi’ydi” deyip işin içinden sıyrılıverirler. Tabi kazın ayağı öyle değil bir. İkincisi de bir kısmı Alevi de olsa onlar da Müslüman ve Türk’tüler. Bizdendiler. Gulam/köle/Enderun Mektebi kaçkınlarından binlerce defa bizdendir o kılıçtan geçirilen Türkmenler.
Neyse derin konular bunlar. Ama meraklı okuyucularımız için bir okuma kaynağı;( Doç Dr. Haldun Eroğlu, “Osmanlılarda Yönetim ve Strateji”, Gökkubbe Yayınları, 0216-327 65 61)
Belki bazılarınız diyeceksiniz ki; “Hocam Türkiye Neo-Osmanlı İmparatorluğu olsa fena mı olur?”
Önce bir fıkra
Bizim Temel “Ben yapamam” dediyse de kasabanın imamı ölünce cami cemaati onu imam olarak tayin eder. Bir gün kasabanın güzeli “Hocam ben falan beyden çok hoşlanıyorum, o da benden ama evlenemeyiz de, beraber olsak ne olur?” diye danışınca Temel, “Nikâhsız, evlenmeden olmaz öyle şey, cehenneme gidersin” der. Bir müddet sonra aynı güzel Temel’e bir başkası için tekrar aynı hususta danışır ama bizim temel “Olmaz öyle şey, cehennemin dibini boylarsın” cevabını verir. Aradan bir müddet geçtikten sonra bizim güzel Temel’e gelir ve; “Hocam benim gönlüm sende “deyince Temel gülerek; “Seni gidi seni, cennete gitmek istiyorsun ha!” der.
Şimdi “eski Osmanlı”ya bakarsak üç tane Osmanlı İmparatorluğu görürüz;
a) 1512’ye kadar kurucusu Oğuz Türklerinin merkezi hükümetine hâkim olduğu Osmanlı-Türk İmparatorluğu. Eğer “Neo-Osmanlı Türkiye” den kasıt buysa, eyvallah. Ama olmaz. Çünkü bunun için Türkiye’nin kendi içindeki “meselelerini” çözmüş, teknoloji üretebilir ve nükleer güç olması gerekiyor. En önemlisi de yöneticilerinin milli bir kafaya ve vizyona sahip olması gerekiyor.
Demek ki böyle bir “Neo-Osmanlı Türkiye” Batı’nın DİN-FELSEFE-SİYASET üçlüsüne dayanan jeostratejisine uygun değildir. Kaldı ki bu dönemde Osmanlı Doğu’ya değil Batı’ya yürümektedir.
b) 1512-1838 döneminin Osmanlı İmparatorluğuna bakarsak; devletin kurucusu Oğuz Türklerinin barışta reçber, savaşta asker olduğu, Enderun Mekteplerinde yetiştirilen gulam/kölelerin Osmanlı merkezi yönetimine hâkim olduğu, 1519’dan itibaren Celali İsyanları adı verilen ve Anadolu Türklüğünün iktisadi olarak yoksulluk çukuruna itildiği iltizam-mültezim rüşvet çarkının tıkır tıkır işlediği bir devirdir. Bitmedi, 1517’den itibaren Osmanlı-Türk medreselerinden Semerkant-Buhara-İstanbul ekseninde gelişen İmam Hanefi-İmam Maturidi öğretisine dayanan, İngiliz Toynbee’nin “Kuzey Müslümanlığı” olarak adlandırdığı “Türk Müslümanlığı”nın tasfiyesi, Selefi/Eşari Mısır kökenli ulemaların medrese ve şeyhülislamlık kadrolarında hâkimiyet kurmaları� Ulemanın “hediye” adı altında rüşvet çarkının içine özellikle sokulması. 1580’de, dünyanın en büyük, İstanbul-Cihangir’deki rasathanesinin “Taküyiddin meleklerin bacaklarını gözetliyor” gerekçesi ile şeyhülislamlık fetvası, padişah onayı ile topa tutularak yüce kitabımız Kur’an’da 60 ayette yer alan aklı vestiyere asmamız, ilme Allah’a ısmarladık dememiz. 1589’da ulemanın “Matematik okumak caiz midir?” tartışmaları ve daha pek çok şey. Bir hususu daha ilave edeyim. Kanuni Sultan Süleyman, asıl adı Roxelanne Anastasia Lisowky olan Ukrayna Yahudisi-köle Hürrem Sultan’ın (1506-1589)’ın kışkırtması, ayak oyunlarıyla Müslüman Türk anadan olma öz oğlunu, Şehzade Mustafa’yı perdenin arkasından seyrederek boğduruyor. Böylelikle Osmanlı sarayında dönme-devşirme kölelerden oluşan Hanım Sultanlar entrikası devri başlıyor. Kapitülasyonları veren de Kanuni’dir.
Böyle bir Neo-Osmanlı Türkiye’yi ancak ahmak Müslüman Türk ya da Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Türkiye’sinin nimetlerinden sonuna kadar istifade eden ama Gazi’yi dinsizlikle, demokrat olmamakla suçlayan “NEO-ENDERUN KLİĞİ” mensupları ister. Bunlar zaten milli tarih şuurundan yoksun, Türk’üm demeyi ırkçılık sayan, antropolojik ırkçı-siyasal “İslamcılardır”.
Bu türden bir Neo-Osmanlı Türkiye’yi de Batı pek istemez. Zira burada da Batı’nın Yahudi-Hıristiyan kültürüne dayanan “rekonkista” siyasetine her şeye rağmen direnen bir padişahlık makamı -dikkat edin merkezi hükümet demiyorum- ile Anadolu ve Rumeli’ndeki Müslüman Türklük vardır.
c) 1838-1918 dönemi Osmanlı İmparatorluğu. Bu dönemde 1838 Balta Limanı Serbest Ticaret Antlaşması var. 1839 Tanzimat Fermanı var. 1856 Islahat Fermanı, dış borç batağı ve dünün IMF’si Duyun-ı Umumiye, Birinci ve İkinci Meşrutiyet var. 1908’de “seçimle” işbaşına getirilen çoğunluğu Müslüman Türk’ten oluşmayan Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı var. Sevr dayatması var. Ve ünlü Amerikalı tarihçi Justin McCarthy’nin “Ölüm ve Sürgün” kitabında detaylarıyla anlattığı ALTI MİLYON MÜSLÜMAN TÜRK’ÜN soykırıma uğraması var.
Bugün baktığımızda özellikle 1991’den beri açıkça AB’nin, ABD’nin ve BOP için ABD-İsrail-İngiltere ekseninin Türkiye’den istediği siyasi, iktisadi, sosyolojik, kültürel ve dini AÇILIMLAR Osmanlı İmparatorluğu’ndan 1838-1918 arasında istenen ve bizi batıran, parçalayan “reformlar”. İşte istenen “Neo-Osmanlı Türkiye”, “ılımlı İslam Cumhuriyeti Türkiye” sözünü ettiğimiz “açılımlar/reformlar”dan sonra gelecek. Türkiye, Türk milleti “cennete gidecek”.
Anlaşılan George Friedman’ın annesi çok güzel bir kadın.
“Laikliğin” “siyasal laikliğe” dönüştürülmesi ahmaklığı ile “siyasal İslamcılığa” geldik. Siyasal İslam Kur’an’daki Müslümanlık olmayıp şeyh efendinin diktatörlüğüdür.
“Türkiye Ilımlı İslam Cumhuriyeti/Neo-Osmanlı” söylemleri ile dünyanın en geri kalmış Müslüman ülkelerinden 35.’cisi yapılmak, sömürgeleştirilmek isteniyor. Şu anda dünyanın en fakir 34 ülkesi Müslüman’dır.
Atatürk’ün Cumhuriyet Türkiye’si bütün sıkıntılarına rağmen 75 milyon nüfusu 600 milyar dolar milli geliri ile dünyanın 17.’si, Avrupa’nın 7.’si, İslam dünyasının birincisidir. Türkiye’ye en yakın İslam ülkesi İran’ın 70 milyon nüfusu ve 300 milyar dolar milli geliri vardır. Arap dünyasının lideri Mısır 80 milyon nüfus ve 125 milyar dolar milli gelire sahip.
Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ruhuna Fatihalarımla “Ne Mutlu Türküm Diyene”.
Bir yanıt yazın