f.koru@yenisafak.com.tr
ABD Başkanı Barack Obama göreve gelmesi üzerinden henüz iki ay geçmeden Türkiye’ye resmi bir ziyaret yapacağını açıkladı. Başkan Obama gelecek ayın başlarında (6-7 Nisan) ülkemizde olacak. Nisan ayının bizim için bir özelliği daha var: Her 24 Nisan’da ABD başkanları 1915’te yaşanan trajediyle ilgili bir açıklama yaparlar…
Biraz tuhaf kaçabilir sorum, ama yine de sorayım: Nisan ayının başında ülkemizi ziyaret edecek olan Başkan Obama, 24 Nisan’da imza için önüne getirilen resmi açıklamada 1915 trajedisini ‘soykırım’ olarak tanımlamaktan selefleri gibi kaçınacak mı, yoksa dünyaya (ve tabii bize de) bir ‘ilk’ mi yaşatacak?
Tuhaflığı her halinden belli bu sorunun: İlk ziyaret edeceği ülkeler arasına aldığı Türkiye’yi rencide edecek, iki ülkenin ‘parlak’ olma istidadı taşıyan bundan sonraki ilişkilerini bütünüyle tersine çevirecek bir hamleye geçit vermesi Obama’nın, hiç değilse ilk bakışta, akıl-dışı görünüyor…
Sürprizlerle karşılaşmamak için yine de dikkatli olmakta yarar var.
Diplomatik çevrelere yakınlığıyla bilinen İngiliz ‘The Economist’ dergisi Türkiye temsilcisi Amberin Zaman’ın önceki gün Taraf’ta çıkan yazısı alarm zilleri çalmayı gerektiriyor. Obama’nın seçim kampanyasında Ermeni asıllı seçmenlere verdiği ‘soykırım sözü’nü her şeye rağmen tutma ihtimali varmış… “Hatta Türkiye Ermenistan ile diplomatik ilişkiler kurup sınırı açsa dahi yine de Obama’nın sözüne sadık kalacağını düşünenler var” diyor Zaman. Kongre’ye sunulan karar tasarısının da bu yıl geçebileceğini söylüyor. Can alıcı cümlesi şu: “Türk liderlere düşen görev, böyle bir olasılık karşısında kamuoyunun tepkisini körüklemek yerine yatıştırmak olmalı.”
Kendisini bilgilendiren ‘Batılı kaynaklar’ son cümlesine sızan saflık derecesindeki iyi niyetliliği paylaşıyorlarsa, kendilerini ciddi bir ‘şok’ bekliyor demektir. ‘Türk liderler’ -Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan- herbiri ayrı ayrı zamanlarda verdikleri demeçlerde, Başkan Obama ‘s’ harfiyle başlayan sözcüğü açıklamasında kullandığı veya her yıl denenip Beyaz Saray’ın gayretleriyle geri püskürtülen ‘karar tasarısı’ bu defa geçtiği taktirde, ikili ilişkilerin onarılması imkânsız büyük darbeler alacağını açıkça ifade ettiler.
En büyük darbeyi de, sağlıklı bir zeminde sürdürülen Türkiye-Ermenistan ilişkilerini normalleştirmeyi amaçlayan dolaylı müzakereler alacaktır. Ermenistan’ın bulunduğu bölgede Türkiye gibi bir ülkenin dostluğuna ihtiyacı var; ‘düşmanlık’ hislerini hortlatacak her yanlış girişim Ermenistan’ın aleyhinedir.
ABD gibi bir ülke böylesine hayati bir konuda bu denli ciddi bir hata yapabilir mi?
Bu sorunun doğru cevabı “Yapabilir, ama yapmamalı” olacak. Amerika’nın tarihi, küçük hesaplar peşindeki politikacıların ülkelerinin başına açtığı büyük dertlerle doludur; Türkiye’yi küstürüp denklemin dışına çıkaracak bir yanlışlığın ABD’ye dayatacağı faturanın haddi hesabı yoktur.
Irak’tan mümkün olan en kısa zamanda (2010 sonuna kadar) askerlerini çekmeyi planlıyor ABD; Arap-İsrail ihtilâfını barışçı yollarda ve ilgili bütün tarafların rızasıyla artık sona erdirmeyi arzuluyor. Kafkaslar’dan Orta Asya’ya uzanan coğrafyada enerji hatlarının maceracı olmayan kullanımını önemsiyor. İran’la ‘saygınlık’ temelinde bir yakınlaşma kurmayı hedefliyor. Ortadoğu’da biriken sorunların katılımcı bir anlayışla çözülmesi beklentisine de sahip.
Kısacası, Türkiye’nin bugüne kadar savunageldiği ilkeler ve esaslar çerçevesinde bir yeni politika peşinde ABD… Bir tek sözcük ve anlamsız bir karar bütün bu dengeyi bozabilir…
Galiba Başkan Obama’nın ilk sınavı Türkiye olacak…
Bir yanıt yazın