Darwin’den yüzlerce yıl önce İslam bilginleri evrim kuramının temellerini ortaya koymuşlardı.
BİLİM ve ÜTOPYA Mart 2009 sayısı |
Bilim ve Ütopya Mart 2009 sayısı bayilerde +++++++++++++++++++++ Ebu Osman Amr bin Bahr el-Cahız (776-869) +++++++++++++++++++++++++++ “Birinci dereceden metafizik ve ikinci dereceden fiziksel faktörler altında, türler, yeni türleri meydana getirecek kadar değişiklik geçirebilir. Bu değişiklikler sonunda, tamamen yeni türler ortaya çıkar” Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Biruni (973-1051) +++++++++++++++++++++++++++ “Canlılar suni seçim yoluyla evrimleşir ve evrimleşmenin ölçüsü “Tabiat ekonomisi” dir. Tabiatta bir iktisat vardır, başıbozukluk yoktur. Varlıkların evrimleşmesi ve çoğalmasını tabiattaki bu doğal iktisat gücü yönetmektedir” Abdul Malik İbn Muhammed İbn Tufeyl (….-1186) +++++++++++++++++++++++++++ “Güneş ısı ve ışığı, su, toprak ve havadan meydana gelen uygun bir biçimdeki karışıma tesir ederek mayalandırabilir. Bu mayalanmış çamur halden hale geçip nihayet güzel bir şekil alınca Allah ona ruh verir” İbn Tufeyl, cansız maddelerin karışımından ve bu karışımın kimyasal evrimi sonucu ana-babasız meydana gelen ilk insanın tabiata nasıl uyum sağladığını “Hayy bin Yakzan” adlı eserinde anlatır. İhvan-ı Safa Risaleleri (900-1000) ++++++++++++++++++++++++++ Kınalızade Ali Efendi (1510-1572) ve diğerleri…. ++++++++++++++++++++++++++ Dergide olmayan Ek Bilgi +++++++++++++++++++++++++++ EVRİMİ DARWİN’DEN YÜZYILLARCA ÖNCE İBN MİSKEVEYH BULDU
Biruni’nin çağdaşı İbn Miskeveyh, (ölümü 1030), El-Favzu’l-Asgar adlı eserinde şöyle diyor: “Yüksek alemden inen nefs, yani ruh, çeşitli dünya varlıklarında kendini göstermiş ve tekamül ederek (gelişerek) insanlık mertebesine gelmiştir. Bu yüce hayat eserini kabul eden ilk varlık bitkidir. Aşağı düzeyinde bitki, tohumsuz ürer. Otlar gibi. Bunlar minerallerden, azıcık hareket yeteneğiyle ayrılırlar. Hayat eseri nefs, bitkilerde güçlenmeye devam eder, gelişir, tohumla üreyen bitkiler meydana gelir. Bunlardan sonra köklü, yapraklı ve meyveli ağaçlar türer. Ağaçların ilk mertebesi dağlarda, çöllerde, adalarda kendi kendine bitenlerdir. Bunlar türlerini tohumla sürdürmekle beraber, ağır hareketlidirler. Sonra zeytin, nar, elma, incir ve benzeri gibi güzel toprağa, tatlı suya, ılımlı havaya ihtiyacı olan ağaçlar türer. Nihayet evrim, üzüm ve hurma ağacına varır. Bitki, hurma ile, tekamülün (gelişimin) son sınırına varmıştır. Hayvanla arasında çok benzerlik olan hurmanın erkeği dişisi vardır. Meyve vermesi için hayvanlardaki birleşmeye benzer biçimde tozlanması gerekir. Kök ve damarlarından ayrı olarak hurmada temel bir organ daha vardır ki, buna bir şey oldu mu hurma ölür. Bu organ, toprağın içindeki baştır. Bu baş, hayvan beyni gibi görev yapar. Bu baş toprakta kaldıkça, hurmanın hayatı sürer. Hurma, bitkinin son, hayvanın ise ilk derecesindedir. Bundan sonra azıcık hareket yeteneğine sahip, köksüz yaşayabilen, yalnız dokunma duygusu olan hayvanlar oluşur. Irmak ve deniz kıyılarında bulunan sedef ve salyangoz gibi. Evrim devam eder, kurtçuklarda, kelebeklerde olduğu gibi duyu gücü artar. Hayat eseri nefs, evrimle güçlenir, köstebek ve benzeri gibi dört duyu sahibi hayvanlara, oradan da karınca, arı ve gözleri boncuğa benzeyen, göz kapakları olmayan hayvanlara varır. Bunlarda henüz görme duyusu zayıftır. Daha sonra beş duyu sahibi hayvanlar türer. Bunlar da derece derecedir. Kimi aptaldır, hisleri cevval değildir; kimi zekidir, hisleri latiftir; eğitilebilir, emir ve yasağı kabul eder, sözden anlar. At ve doğan gibi. Nihayet evrim insan sınırına yaklaşmıştır. Hayvanlık mertebesinin sonu, insanlık mertebesinin başında maymunlar ve benzeri hayvanlar vardır. Bunlarla insan arasında az bir mesafe kalmıştır. Burası atlanınca nefs, insan olur. Bu noktaya gelince nefsin boyu düzelir (sırtı düzleşip dik duru demek istiyor) azıcık ayırım gücü, bilgi kazanma yeteneği oluşur. Kutup bölgelerinde yaşayan bu ilkel insanlarla hayvanlar arasında büyük fark yoktur. (Demek ki Eskimoları bulup incelemiş!!!). Bunlardan hikmet sadır olmaz, komşu uluslardan da bilgi öğrenmezler. Bu yüzden halleri bozuk, yararları azdır. Evrimleşen orta kuşaktaki (ekvatorla kutuplar arasında demek istiyor) insanlar, işte, gördüğün bu zeka, bilgi ve beceri düzeyine gelmişlerdir.”
LAVAZYE KANUNU’NU ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ BULDU Darwin’den (1809-1882) çok önce Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. (1703-1772) evrim tezini Ma’rifetname adlı eserinde şöyle özetledi: “Varın yok olması, yokun var olması mümkün değildir. Var daima var, yok da daima yoktur. Var, bir mertebeden diğer mertebeye, bir halden diğer hale geçebilir. Allah’ın emriyle felekler ve yıldızlar hareket edip dört unsur istihale (evrim) ile birbirine karışmış, unsurların izdivacından (birleşmesinden) önce madenler, ondan bitkiler, hayvanlar vücuda gelmiş, ve hayvan kemalini bulunca insan meydana gelmiştir. Madenlerle bitkiler arasında ara varlık mercandır. Bitkilerle hayvanlar arasında ara varlık hurmadır. Hayvanlarla insanlar arasında ara varlık maymundur. Zira cümle azası, kıl ve kuyruktan başka içi dışı insana benzer. Ara varlıkların varlığının hikmeti şudur ki, her biri kendi mertebesinin aşağısından en yükseğine vasıl olup, varlıklar mertebesi bir düzenle sıralanıp, insan mertebesinde son bulur. Gaye, devr-ü zamanın tetimmesi, cihanın özü olan insanın meydana gelmesidir.” Kur’an tefsirinin çeşitli yerlerinde bu görüşe dikkat çeken M. Hamdi Yazır, şöyle der: “İnsanın şu veya bu hayvandan tekamül etmesi, onun değerini düşürmez.” Lavoisier (Lavazye okunur, 1743-1794) den önce Erzurumlu İbrahim hakkı Hz., “Varın yok, yokun var olamayacağını” ortaya koymuş, daha sonra Lavayze kimyasal deneylerle bu görüşün doğruluğunu kanıtlamıştır. Einstein (Aynştayn okunur) ise madde-enerji dönüşümünü kanıtlayarak bu görüşü bir ileri düzeye getirmiştir. İbn Miskeveyh ve Erzurumlu’nun teorilerinde tabii ki birçok hatalar vardır. Ama Darwin’in teorisinde de birçok hatalar vardı. Darwin’in elinde olan imkanlar bu iki kişide olsaydı, onlar belki de daha iyi bir teori ortaya koyacaklardı. CAMİ-ÜL AHBAR : ADEM İLK İNSAN DEĞİLDİ Alusi’nin aktarımına göre, İmamiyyeden Cami-ül Ahbar adlı eserin sahibi, bu kitabın beşinci bölümünde şöyle demektedir: “Atamız Adem’den önce, her biri arasında bin yıl bulunan otuz Adem gelip geçmiştir. Onlardan sonra elli bin yıl harap kalmış, sonra elli bin yıl yeniden şenlenmiş, sonra atamız Adem yaratılmıştır. İBN BABVEYH, KİTABU’T-TEVHİD İbn Babveyh, Kitabu’t-Tevhid adlı eserine göre, Cafer-i Sadık şöyle demişti: “Siz sanırsınız ki yüce Allah atanız Adem’den başka insan yaratmamıştır. Hayır, vallahi bin kere bin Adem yaratılmıştır. Siz o Ademlerin sonuncususunuz.” Muhammed Bakır ise şöyle demişti: “Bizim atamız olan Adem’den önce bin kere bin yahut daha fazla Ademler gelip geçmiştir.” ŞEYH-İ EKBER MUHYİ’D-DİN İBN ARABİ Bu zat, Fütuhat adlı eserinde, Adem’den kırk bin yıl önce başka bir Adem’in yaşamış olduğunu söylemektedir. TOPARLAYALIM Yukardaki alıntılarda, Müslüman düşünür ve bilginlerin, Kur’an’da sözü geçen Adem’in ilk insan olmadığını, Adem’e gelinceye kadar binlerce insan soyunun gelip geçtiğini söylediklerini görüyoruz. Adem’den önceki insanlar, anasoylu bir düzende yaşıyorlardı. Adem, insanlığı anasoylu aile düzeninden ataerkil aile düzenine geçiren ilk insandır. Yani erkeğin üremedeki yerini anlamış, kadının alanı olan tarıma da hayvanların evcilleştirilmesi sayesinde el atarak onu eve kapamış, Adem-Havva söylencesini kendisine dayanak yaparak kadını emri altına almış olan ilk kahraman-ata Adem’dir. Böylece erkek, anasoylu dönemi tamamen unutturarak insanlığın tarihini ataerkil aileyi kuran Adem ile başlatıyor. Ancak yukarda gördüğümüz Müslüman düşünürler, Adem’in ilk insan olmadığını tespit etmişler, fakat o çağda bilgi düzeyleri yetmediği için, bu olayın nedenini açıklayamamışlardı. Bu olayların anlaşılmasından sonra, bazı metafizikçiler artık evrimi kabul ediyorlar. “Fakat” diyorlar, “evrimin gayesi, en şerefli varlık olan insanın meydana gelmesidir. İnsan meydana geldi ve evrim sona erdi. Çünkü oluşacak daha mükemmel bir şey yok”. Demek ki metafizikçi, bilimlerin ortaya koyduğu evrim olayını inkar edemiyor, fakat evrimi donduruyor. “Bundan sonra değişiklik olmayacak” diyor Bazı metafizikçiler ise, evrimi asla kabul etmiyor. Örneğin Harun Yahya gibi bazı şarlatanlar, İbn Miskeveyh, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. gibi Müslüman düşünürlerin evrimi bulduğunu gözlerden gizleyerek, evrimi Darwin adlı gavurun uydurması olarak niteliyor ve insanları aldatmaya devam ediyorlar. Ali Serdar Bolat [[email protected]] |
Bir yanıt yazın