Site icon Turkish Forum

TÜRK TOPLULUKLARINDAN HABERLER

İÇİNDEKİLER: - Turkler Olmeyi Biliyorlar

İÇİNDEKİLER:

-ALMANYA

-AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ VE VİZESİZ AVRUPA ARAŞTIRMA GRUBU BAŞKANI GÜMRÜKÇÜ:

-”ATAD’IN KARARI TÜM TÜRK VATANDAŞLARINA VİZEYİ KALDIRMIŞTIR”

-”BU BİR TAVSİYE KARARI DEĞİLDİR. BAĞLAYICI BİR KARARDIR VE ULUSAL YASALARIN ÜZERİNDEDİR”

-ALMANYA

-TÜRK-ALMAN TİCARET VE SANAYİ ODASI TARAFINDAN BERLİN’DE

”GÖÇ VE YAŞLILIK: GELECEK TOPLUMUNUN POTANSİYELİ” KONULU TOPLANTI DÜZENLENDİ

-ALMANYA…

-”BAŞARILI ALMAN-TÜRK İŞ İLİŞKİLERİ” TOPLANTISI

BERLİN’DE YAPILDI

-TÜRKİYE’NİN BERLİN BÜYÜKELÇİSİ ACET:

-”ALMANYA VE TÜRKİYE’DE MEVCUT OLAN İKTİSADİ YAPILAR

NEDENİYLE İLİŞKİLER, ÖZELLİKLE ORTA ÖLÇEKLİ ŞİRKETLER

AÇISINDAN GİTTİKÇE DAHA BÜYÜK BİR ÖNEM KAZANIYOR”

TÜRK EMEKLİLERE PASAPORT UYARISI

HAVALEYE SIKI TAKİP

GÖÇMEN ÖĞRETMENE İHTİYAÇ VAR

FRANSA ’DA MOLIERE’İN KÜLTÜR MİRASINA TÜRK İŞ ADAMI SAHİP ÇIKTI

OKUMA-YAZMASI YOK DİYE ALMAN OLAMADI

***

-ALMANYA

-AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ VE VİZESİZ AVRUPA ARAŞTIRMA GRUBU BAŞKANI GÜMRÜKÇÜ:

-”ATAD’IN KARARI TÜM TÜRK VATANDAŞLARINA VİZEYİ KALDIRMIŞTIR”

-”BU BİR TAVSİYE KARARI DEĞİLDİR. BAĞLAYICI BİR KARARDIR VE ULUSAL YASALARIN ÜZERİNDEDİR”

BERLİN (A.A) – 28.02.2009 – Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Vizesiz Avrupa Araştırma Grubu Başkanı Harun Gümrükçü, Avrupa Topluluğu Adalet Divanı’nın (ATAD), TIR şoförü Mehmet Soysal’a Avrupa’ya gelebilmesi için vize almasına gerek olmadığı yönünde verdiği kararın tüm Türk vatandaşları için geçerli olduğunu söyledi.

Gümrükçü, Almanya’nın başkenti Berlin’de Anadolu Enstitüsü tarafından Türkevi’nde düzenlenen toplantıda, ATAD’ın aldığı kararın kendileri için sürpriz olmadığını, Türklerin AB ülkelerine gitmek için vize almak zorunda olmadıklarını belirterek, ”ATAD’ın vizeyi kaldıran kararının, sadece iş için Avrupa’ya gelen Türklere yönelik olduğu şeklindeki haberler tümüyle dezenformasyon yaymaya yöneliktir. Karar tüm Türk vatandaşlarına vizeyi kaldırmıştır” dedi.

Türklere vize uygulanmasının hukuki olmadığını ve 29 yıldır yapılan bu yanlışa son verilmesi gerektiğini ifade eden Gümrükçü, ”Bu bir tavsiye kararı değildir. Bağlayıcı bir karardır ve ulusal yasaların üzerindedir” diye konuştu.

Türkiye’nin 1963 yılında imzaladığı Ankara Antlaşması’yla 1973 yılında yürürlüğe giren Karma Protokol’ün Türk vatandaşları için de eşitlik ilkesini öngördüğüne ve AB Komisyonu tüzüğünün 41. maddesinde ”hizmetlerin sunumu ve edinilmesine kısıtlama getirilemez” şeklinde bir ifadenin yer aldığına dikkati çeken Gümrükçü, ”ATAD’ın kararı sadece vizeyi kaldıran bir karar da değildir. Çünkü tek kısıtlama vize değildir. Avrupa’da iş kurarken de Türklere zorluklar çıkartılıyor. Bunlara da son verilmeli” dedi.

AB ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşlarının aleyhine alınan hiçbir kararın yasal olmadığını ve bu durumun Türkiye tarafından kurulacak bir uzmanlar kurulu tarafından ciddi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Gümrükçü, Türk derneklerinin de bu konuda AB Komisyonu’na baskı yapmaları gerektiğini söyledi.

Gümrükçü, AB ülkelerinde yaşayan Türklerin sosyal haklarının da korunması, bu konuda da ulusal yasaların AB yasalarının altında tutulması gerektiğini belirterek, Alman hükümetinin, vizenin bir kötüleştirme olmadığı, sadece teknik düzenleme olduğu şeklinde yorumlar getirdiğini, vize uygulamasının kolaylaştırılması yönünde Alman hükümetinin getirdiği teklifi de kendilerinin kabul etmediğini belirtti.

Hukukun üstünlüğüne saygı duyan tüm ülkelerin AB yasalarını uygulaması gerektiğini ifade eden Gümrükçü, sadece Yabancılar Yasası’nı ihlal ettiği için bir yabancının sınır dışı edilemeyeceğini kaydederek, bu konuda onayı gereken başkonsolosların da bu onayı vermemelerini istedi.

AB ve Türkiye arasında sürdürülen üyelik müzakerelerinde bu hakların gündeme getirilmesini ve bugüne kadar vize için ödenen ücretlerin bile iadesinin talep edilmesini isteyen Gümrükçü, Almanya’nın asıl endişesinin de Türklerin, bugüne kadar ellerinden alınan haklarını geriye dönük olarak talep etmeleri olduğunu kaydetti.

Türklerin bugüne kadar ”gasp edilen haklarını” elde etmek için Türkiye’de kurulacak bir uzmanlar kurulunun eksiklikleri belirleyerek, bunları AB Komisyonu’na bildirmesi gerektiğini ifade eden Gümrükçü, bu konuda kararlı olunması gerektiğini, bu sayede çifte vatandaşlık hakkının bile kazanılabileceğini belirtti.

-”TÜRKİYE’DE ÇOK SAYIDA KURULUŞUN BU KONUDAKİ GÖRÜŞLERİ YANLIŞ”

Türkiye’deki çok sayıda kuruluşun ve bu kuruluşlarda çalışan uzmanların görüşlerinin de ”birileri” tarafından yayılmaya çalışılan dezenformasyon nedeniyle yanlış olduğunu savunan Gümrükçü, ”Türkiye’de çok sayıda kuruluşun bu konudaki görüşleri yanlış. Dışişleri Bakanlığındaki arkadaşlarımızın da. Ben kendilerini tanıyorum. Vatandaşlarımızın haklarını en iyi şekilde savunmak istiyorsa Dışişleri Bakanlığı reorganize olmalı” şeklinde görüş belirtti.

Yanlış bilgi aktarımının Brüksel’den kaynaklandığını, basının da bu yanlışların yayılmasına neden olduğunu ifade eden Gümrükçü, Türkiye’deki uzmanların da bu yanlışlara göre hareket ettiklerini savundu ve öncelikle olayların doğru bilinmesi gerektiğini kaydetti.

Toplantıya katılan Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat da Türkiye’de AB mevzuatıyla ilgili hukukçular arasında bir görüş birliği bulunmadığına işaret ederek, bu nedenle Gümrükçü tarafından önerilen kurulun oluşturulmasının çok önemli olduğunu belirtti.

Pulat, bunun Türkiye’nin ciddi bir sorunu olduğunu, bu tür konuların Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) bünyesinde bile gündeme getirilebileceğini söyledi.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşaviri Ahmet Nazif Garibağaoğlu da ATAD’ın aldığı kararın çok önemli olduğunu ve bu konuda gelecekte büyük ilerlemeler sağlanabileceğine inandığını, ancak uygulamaların her zaman teoriden daha yavaş işlediğini ifade etti.

Vizenin kaldırılmasının zorunlu olduğunu, ancak devletin de ”boş durmadığını” ve genelde ön planda olmasa da bu konuda yoğun çaba içinde bulunduğunu, ATAD’ın aldığı kararda da katkı payı olduğunu kaydetti.

Almanya Türk Toplumu (TGD) Genel Başkanı Kenan Kolat ise hakların savunulmasında sorunların ortaya çıktığına işaret ederek, önemli olanın AB Komisyonu’nu bu konularda ikna edebilmek olduğunu söyledi.

(EA-HA-ÇA)

***

-ALMANYA

-TÜRK-ALMAN TİCARET VE SANAYİ ODASI TARAFINDAN BERLİN’DE

”GÖÇ VE YAŞLILIK: GELECEK TOPLUMUNUN POTANSİYELİ” KONULU TOPLANTI DÜZENLENDİ

BERLİN (A.A) – 28.02.2009 – Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası (TD-IHK), Almanya’nın başkenti Berlin’de ”Göç ve Yaşlılık: Gelecek Toplumunun Potansiyeli” konulu toplantı düzenledi.

TD-IHK Başkan Yardımcısı Nihat Sorgeç ile Berlin Büyükelçiliği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Müşaviri Ahmet Nazif Garibağaoğlu’nun da katıldığı toplantının açılışında, göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer adına konuşan bakanlık yetkilisi Claudia Rohmann, göçmen kökenlilerin yaşlandıklarında ve hastalandıklarında bakımla ilgili konularda engellerle karşılaştıklarını ve bu engellerin ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.

Bu sorunların dil engelinin yanı sıra farklı kültürlerde yaşlılık ve hastalığın farklı algılanmasından kaynaklandığını belirten Rohmann, bu nedenle daha fazla göçmen kökenli uzman elemanın yetiştirilmesi ve işe alınması gerektiğini ifade etti.

Rohmann, toplum içindeki çeşitliliğin istihdam piyasasına da yansıması gerektiğini, bunun, mevcut olan çok dillilik ve kültürler arası yeterlilik gibi kaynaklardan daha fazla yararlanılmasını sağlayacağını kaydetti.

TD-IHK Yönetim Kurulu Üyesi Faize Berger de demografik gelişmeler, kısıtlı kaynaklar, piyasa koşulları, yasaların ve yönergelerin zor anlaşılır olması, yönetim yapıları ve sağlık konularında yaşa göre değişen hizmet ve kalite anlayışlarının büyük sosyopolitik zorluklar yarattığını belirterek, bu zorlukların istihdam piyasasını ve buna bağlı göç ve çeşitlilik gibi konuları da olumsuz yönde etkilediğini söyledi.

Berger, ”TD-IHK olarak toplumsal potansiyelleri tanımada ve kullanmada, genç ve yetişkinlerin konuya ilgilerini çekmede ve onları harekete geçirmede katkı sağlayabileceğimizi biliyoruz” dedi.

Toplantı için TD-IHK ile işbirliği yapan Almanya’nın önde gelen sağlık sigorta şirketlerinden AOK’nın temsilcisi Henry Kotek ise Alman nüfusunun gittikçe yaşlandığına dikkati çekerek, göç olmaması durumunda Almanya’nın nüfusunun 2050 yılına kadar 82 milyondan 58 milyona gerileyeceğinin tespit edilmiş olduğunu belirtti.

Göçmenlerin iş alanında ve ekonomik alanda büyük potansiyelleri olduğunu ifade eden Kotek, ”Önemli olan yaşlı insanlara, özellikle göçmen kökenlilere, uygun bakım ve entegrasyonu sağlayabilecek makul konseptlerin zamanında geliştirilmesidir. Bunu başardığımızda yaşlılığı bir yük olarak değil, bir zenginlik olarak algılayacağız” şeklinde konuştu.

Toplantı çerçevesinde daha sonra uzmanlar tarafından verilen konferanslarda ve düzenlenen bir panelde yaşlılar için sağlık hizmetlerinin nasıl daha iyi hale getirilebileceği sorusuna yanıt arandı.

(EA-HA-ÇA)

***

-ALMANYA…

-”BAŞARILI ALMAN-TÜRK İŞ İLİŞKİLERİ” TOPLANTISI

BERLİN’DE YAPILDI

-TÜRKİYE’NİN BERLİN BÜYÜKELÇİSİ ACET:

-”ALMANYA VE TÜRKİYE’DE MEVCUT OLAN İKTİSADİ YAPILAR

NEDENİYLE İLİŞKİLER, ÖZELLİKLE ORTA ÖLÇEKLİ ŞİRKETLER

AÇISINDAN GİTTİKÇE DAHA BÜYÜK BİR ÖNEM KAZANIYOR”

BERLİN (A.A) – 28.02.2009 – Almanya’nın başkenti Berlin’de bulunan Basic ekonomik araştırmalar şirketi tarafından ”Başarılı Alman-Türk İş İlişkileri” konulu toplantı düzenlendi.

Toplantıda konuşan Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet, bu tür etkinliklerin her zaman yapıcı sonuçlar doğurduğuna inanan bir kişi olduğunu belirterek, ”Türk-Alman ilişkilerinin günümüzdeki iş boyutuna baktığımızda çok boyutlu ilişkilerin mevcut olduğunu görüyoruz ve buna seviniyoruz” dedi.

Almanya ve Türkiye’de mevcut olan iktisadi yapılar nedeniyle ilişkilerin, özellikle orta ölçekli şirketler açısından gittikçe daha büyük bir önem kazandığını dile getiren Acet, bu nedenle bu etkinliğin de çok önemli olduğunu belirtti.

Kendisinin iş adamı değil, diplomat olduğunu, ancak bu iki meslek arasında insanlar arasındaki ilişkiler bağlamında ortak yanların bulunduğunu ifade eden Acet, diplomatların, görev yaptıkları ülkelerdeki tutum ve değerleri bilmeleri ve bunları benimsemeleri gerektiğini, bu kuralın iş dünyası için de geçerli olduğuna inandığını kaydetti.

Türkiye’de olmayan ve Almanya’da kendisini etkileyen adetlerden birinin de, birisini tebrik etmek için masanın üzerine vurulması olduğuna işaret eden Acet, buna önceleri şaşırdığını, ancak bu adeti daha sonra benimsediğini, insanları bir birine yaklaştıran etkenin de farklı değerlerin kabullenilmesi olduğunu sözlerine ekledi.

Acet, toplantıya katılanların Türklerin adetlerini bildiklerine inandığını, Türklerin çok misafirperverliği yanında, pazarlıkta da ”acımasız” olduklarını belirterek, ancak diplomaside olduğu gibi iş dünyasında da her şeyin ortak çıkarlar temeline dayandığını ifade etti.

Toplantının yeni iş ilişkileri kurulmasına vesile olmasını dileyen Acet, bu konuda büyükelçiliğin ve başkonsolosluğun da yardımcı olmaya hazır olduğunu söyledi.

Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası (TD-IHK) Başkan Yardımcısı Nihat Sorgeç ise toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’de 3 bin Alman şirketi toplam 75 bin kişi istihdam ederken, Almanya’da ise yaklaşık 75 bin şirketin 370 bin kişiye istihdam imkanı sağladığına ve yıllık gelirlerinin de 35 milyar avro olduğuna dikkati çekti.

Türk iş adamlarının karakterleri hakkında bilgiler veren Basic şirketinin Türk ortağı Ömer Başkan ise Türkiye’de bir iş adamıyla hemen konuya girilmesinin yaygın olmadığını ifade ederek, ”Türkiye’de genelde bir anlaşma imzalanmadan önce, anlaşma ortağıyla tanışılır. Meslek ve özel yaşantı bir birinden sıkı bir şekilde ayrı tutulmaz. Hemen anlaşmayı imzalamak isteyen, hızlı bir şekilde para kazanmak istediğinin işaretini verdiği için güven verici bulunmaz” şeklinde görüş belirtti.

İş bağlantılarında önemli bir unsurun, karşı tarafın kültürel özelliklerini bilmek olduğunu ifade eden Başkan, bu nedenle bu tür toplantılar düzenleyerek Alman ve Türkler arasındaki işbirliğinin özellikleri hakkında bilgi vermeyi amaçladıklarını, önemli olanın mevcut farklılıkların açık bir şekilde dile getirilmesi olduğunu kaydetti.

Başkan, Türk iş adamlarının esnekliğe ve rahatlığa da önem verdiklerini belirterek, anlaşmanın imzalanmasından sonra yemekte bir birlerini tanımayı da sevdiklerini, böyle bir yemeğe katılmayan iş adamının işbirliğini bile tehlikeye sokabileceğini sözlerine ekledi.

Şirketin Alman ortağı Jürgen Liebig de, Türkiye’de pazarlık yapılmadan hiç bir işin sonuçlandırılamayacağını savunarak, Alman iş adamlarının, alışık olmadıkları bu yönteme ”alışmak zorunda” olduklarını söyledi.

Dakiklik konusunda da Türk ve Alman iş adamları arasında büyük farklılıkların bulunduğuna işaret eden Liebig, Türkiye’de bir iş görüşmesine en az 15 dakikalık gecikmeyle başlanmasının da doğal olduğunu, Alman iş adamlarının ise dakikliğe önem verdiklerini kaydetti.

Toplantıya Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat ile çok sayıda Türk ve Alman iş adamı katıldı.

(HA-KUM)

***

TÜRK EMEKLİLERE PASAPORT UYARISI

28 Şubat 2009 / Dursun ÜNAL

Wuppertal’de Yaşlılar Buluşma Merkezi’nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında konuşan Yabancılar Dairesi Müdürü Michael Wiecher, emeklilerin Türkiye’de 6 aydan fazla kalabilmeleri için gerekli şartları anlattı.

Almanya’nın Wuppertal kentindeki Yaşlılar Buluşma Merkezi’nde düzenlenen bilgilendirme toplantısında konuşan Wuppertal Yabancılar Dairesi Müdürü Michael Wiechers, Türkiye’de 6 aydan fazla kalmak isteyen Türk emeklilerin 10 Euro karşılığında aldıkları belgenin süresiz olduğunu söyledi. Michael Wiechers, “Ancak Almanya dışında pasaport süreniz biterse tüm haklarınız kaybolur. Buna dikkat edin” diye uyarıda bulundu.

PASAPORT SÜRESİNE DİKKAT

AWO temsilcisi Celal Kaya, Merkez yöneticisi Sabriye İzgi ile çok sayıda Türk emeklinin katıldığı toplantıda konuşan Wiechers, “Almanya’da emekli olan Türk vatandaşları şartları yerine getirirse Türkiye’de 6 aydan fazla kalabilirler. Bunun için başvuruda bulunmak gerekiyor. Emeklilik belgesi, kira mukavelesi ve gelirlerin gösterildiği banka dekontları ile yabancılar dairelerine başvurulması gerekiyor.

Bir defaya mahsus 10 Euro karşılığında 6 aydan fazla kalınabileceğine dair belge veriliyor. Bu belgenin pasaport kontrollerinde görevli memurlara gösterilmesi gerekiyor. Aksi halde Türkiye’de altı aydan fazla kalanın Almanya’daki oturma izni iptal edilir ve Almanya’ya girmesi söz konusu olmaz. Ancak pasaporttaki oturma izinlerinin sürelerine ya da pasaportların geçerlilik sürelerine dikkat etmek gerekiyor. Nasıl olsa benim belgem var, diyerek düşünenler pasaportlarının sürelerini kaçırabilirler. Bu pasaportlarla Almanya’ya girmek çok zordur.”

***

HAVALEYE SIKI TAKİP

28 Şubat 2009 / Hakan AYTAŞ – Filiz KALAMAN

Almanya’da yurtdışı havalelerinde 2 Mart’tan itibaren kimlik veya pasaport göstermek zorunlu olacak. Eskiden 2 bin 500 Euro’dan itibaren kimlik tespiti yapılırken bu 1 Euro’luk havale için bile geçerli olacak. Bankada hesabı bulunanlar kimlik göstermek zorunda değiller. Avrupa’da bir çok ülke bu uygulamaya geçti bile.

Almanya’da başlatılan yeni uygulama ile para hareketleri daha sıkı şekilde kontrol edilecek. Yeni yasal düzenlemelere bağlı olarak 2 Mart 2009 tarihinden itibaren hesabı olmayan müşterilerin bankalardaki her türlü nakit işlemlerinde kimlik ibrazı zorunlu oluyor. Artık miktarı ne olursa olsun havale yapmak için bankaya gidildiğinde Türk vatandaşlarından pasaport, Avrupa Birliği (AB) ülkesi vatandaşlarından ise kimlik göstermesi istenecek.

Kimlik ibrazı edemeyenler para gönderemeyecek. Şimdiye kadar 2 bin 500 Euro ve üzeri işlemler için pasaport veya kimlik fotokopisinin alındığını hatırlatan yetkililer, 2 Mart’tan itibaren 1 Euro’luk işlem için bile kimlik tespiti yapılacağını, pasaport veya kimliksiz işlem yapılmayacağını bildirdiler.

AB karar aldı

Bonn’da bulunan Alman Mali Denetleme Kurumu’nun (BaFin) Basın Sözcüsü Ben Fischer konu ile ilgili şu açıklamayı yaptı: “Avrupa Birliği’nin 15.10.2005’de aldığı, ‘Terör finansmanını engelleme ve kara para trafiğini denetleme’ kararı çerçevesinde, 2008’den itibaren banka yoluyla gönderilen tüm paralarda kimlik ibrazı zorunluğu getirildi.

Bu uygulamaya, gerekli hazırlıkların yapılması ve elemanların konu ile ilgili bilgilendirilmesi için hemen geçilemedi. 2008’in Ağustos ayından itibaren uygulanması, bu tarihten mart 2009’a kadar da geçiş süresi konulması kararlaştırıldı. Mart ayında geçiş süresi de dolduğu için bundan böyle tüm para transferlerinde kimlik denetimi yapılacak.”

DİĞER ÜLKELERDE DURUM NASIL?

Fransa: Fransa’da kimlik bilgisi zorunluluğu 1,5 yıldır var. Miktarı ne olursa olsun, kişi havale işlemi için kendi bankasına bile gitse kimliğini göstermek zorunda. Verilen bilgiye göre bu ülkede 7 bin Frank’ın üzerindeki havalelerde ise “Havale sebebi” de soruluyor.

Belçika: Belçika’da 2008’den beri yurtdışı havalelerinde kimlik kartı fotokopisi alınıyor. Banka işlemleri için de mutlaka kimlik bilgilerine bakılıyor.

Hollanda: Miktar ne olursa olsun havalelerde kimlik gösterme zorunluluğu Hollanda’da uzun yıllardır var. Kişi kendi hesabından para havale etmediği taktirde işlemler için kimliğini göstermek zorunda.

Danimarka: Danimarka’da yurtdışı havalelerinde kimlik soruluyor. Bankanın kendi müşterisi değilseniz para havalesi mümkün değil. Ancak bazı banka şubeleri “Turist Havalesi” adı altında müşterisi olmayan kişilerin havalesini bir kereye mahsus olmak üzere kabul ediyor. Bu havale şeklinde de kişi tüm kimlik bilgilerini bankaya vermek zorunda. Havalelerde gönderilen para miktarı 10 bin Euro’yu geçerse merkez bankasına ve vergi dairesine bilgi veriliyor.

Avusturya: Bu ülkede sadece 1000 Euro’nun üzerindeki havalelerde kimlik bilgisi soruluyor. Yetkililer, Almanya’dan sonra Avusturya’da da benzer bir uygulamaya geçmenin mümkün olduğunu söylüyorlar.

İsviçre: İsviçre de her türlü havelede kimlik bilgisine bakıyor. Yetkililer, “Kişi kendi hesabından para havale etse bile kimlik numarası alınıyor” dediler.

Üçüncü kişinin havalesi yapılmayacak

İşbank Köln Şubesi Müdiresi Dilek Türkmen yeni uygulama ile ilgili şu bilgileri verdi: “Üçüncü kişilerin başkaları adına yaptığı havaleleri mümkün olduğunca kabul etmeyeceğiz. Yani komşunuzun, iş arkadaşınızın veya herhangi bir tanıdığınızın parasını rahatlıkla Türkiye’ye gönderemeyeceksiniz. Ancak soyadları tutan yakın akrabalar birbirleri adına havale yapabilecekler. Bu durumda da havaleyi asıl gönderen kişi ile bankamızda onun adına işlem yapan kişinin kimlikleri kayıt altına alınacak” dedi.

İYİ Kİ BUGÜN GELDİM

Köln’de oturan Ali Ekber Tunç da uygulamadan bankaya gelince haberdar olduğunu belirterek, “İyi ki bugün gelmişim. pazartesiye kalsaydım ikinci kez gelmek zorunda olacaktım. Çünkü yanımda pasaportumu taşımıyorum. Uygulama kara para için çıkarılmış. Elbette yolsuzluk ve kanunsuzluk yapılmasına izin verilmemeli. Ama bu tür uygulamalar vatandaşlarımızın işini daha da zorlaştıracak. Bir kaç yüz Euro göndermek için kimlik tespiti gibi formaliteler can sıkabilir” diye konuştu.

***

GÖÇMEN ÖĞRETMENE İHTİYAÇ VAR

1 Mart 2009 / Mustafa BORAK

Mannheim’da konuşan Yeşiller Eşbaşkanı Cem Özdemir, eğitimde ayrımcılığa yer olmadığını söylerken “Özellikle göçmen öğrencilerin başarılı olabilmesi için daha fazla göçmen kökenli eğitimciye ihtiyacımız var” dedi.

Yeşiller Eşbaşkanı Cem Özdemir, partisinin Mannheim teşkilatı tarafından düzenlenen “Herkes için yükselme fırsatı. Eğitim ve çalışma dünyasında sosyal bariyerler“ konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Mannheim Ökumenisches Bildungszentrum’da düzenlenen ve Yeşiller Federal Meclis Milletvekili Dr. Gerhard Schick’in yönettiği konferansta konuşan Özdemir, eğitimde eşit muamele ve ayrımcılığın önlenmesi gerektiğini söyledi.

Yasalar yetersiz

Eğitimde ayrımcılık ve ırkçılıkla mücadelenin önemine dikkat çeken Özdemir, bu konuda çıkarılan yasaları yetersiz buldu. Özdemir, “Almanya’da Eşit Muamele ve Ayrımcılığı Önleme Yasaları istenilen düzeyde değil. Almanya’daki bu yasalar Avrupa Komisyonu tarafından da eleştiriliyor. Belki Brüksel’in baskısı olmasa bu yasalar da olmayabilirdi” dedi.

Ayrımcılık son bulsun

Özdemir, “Çocukların okul öncesi eğitimi, tam gün okullar ve eğitim kalitesinin arttırılması gerekiyor. Ben kendim de bir eğitimciyim. Eğitmenlerin yüksekokul mezunu olmaları, öğretmenlerin geliştirme eğitimlerine tabi tutulmaları, bunun yanında eğitimcilerin maaşlarını ailelerini geçindirebilecek şekilde arttırmak gerekiyor. Öğrencilerin aile durumu, etnik kökeni, işçi çocukları Almanlar gibi eğitimlerini birlikte devam ettirebilmeliler. Herkese eşit fırsat tanınmalı ve ayrımcılık yapılmamalı. Bunun yanında özellikle göçmen öğrencilerin başarılı olabilmesi için daha fazla göçmen kökenli eğitimciye ihtiyacımız var” diye konuştu.

CDU’DAN BEKLENMEZDİ

Almanya’da uzun yıllar “Almanya bir göç ülkesi mi, değil mi? Çok kültürlü bir toplum mu, değil mi?” gibi tartışmalar yaşandığını hatırlatan Cem Özdemir şunları söyledi: “İçişleri Bakanı Schäuble’nin İslam Konferansı düzenlemesi, Başbakan Merkel’in uyum zirvesi yapması, partisi CDU’da hayal bile edilemezdi. Bu gelişmelerin olmasında Yeşiller olarak kendi başarımız şeklinde görüyorum. Yapılacak daha çok şeyler olmasına rağmen bu olanlar şimdiye kadar bu konularda çalışan kiliseler, göçmen kuruluşları, çeşitli inisiyatiflerin bir başarısıdır.”

***

FRANSA ’DA MOLIERE’İN KÜLTÜR MİRASINA TÜRK İŞ ADAMI SAHİP ÇIKTI

1 Mart 2009 / A.A.

Fransızların dünyaca ünlü tiyatro yazarı Moliere’in Lyon’da kentinde bıraktığı kültür mirasına bir Türk iş adamı sahip çıktı. Moliere’in ”L’Etourdie” isimli ilk oyununu yazarak sahneye koyduğu ve daha sonra lüks butik, otel ve restoranı ile turistik tesis haline getirilen tarihi mekanı, Yozgatlı iş adamı Hamza Dinç satın aldı.

Genç Türk iş adamı, UNESCO koruması altındaki bulunan ”La Tour Rose” isimli tarihi mekanda, 16. yüzyıldaki dekoruyla Moliere’in ”L’Etourdie” isimli oyununun yeniden sahnelenmesi için yoğun bir şekilde çalışıyor.

Muhabirin sorularını yanıtlayan Hamza Dinç, Lyon Tiyatro Okulu ile temas halinde olduğunu belirterek, ”En büyük hayalim, yine seyircilerin de, 16. yüzyıl giysileriyle oyunun ilk oynandığı bu yere gelmesi ve yerde oturarak, mum ışığında, ’L’Etourdie’ piyesinin ilk yazılarak sahneye konduğu yerde bir kez daha sergilenmesi. Bu konuda Lyon Tiyatro okulu yetkililerinden de olumlu yanıt aldım” diye konuştu.

Dinç, ”16.yüzyılda öksüz Moliere’in rahibeler tarafından bu tarihi mekanda korunduğunu” söyledi. Genç iş adamı, otelin halen bar olarak kullanılan bölümünün yıllar önce halka açık olduğunu ve dünyada tenis sporunun doğmasına yol açan ”jeu de paumes” oyunun da ilk kez burada oynandığını belirtti.

”Bu tür tarihi bir mekanın sahibi olmaktan büyük gurur duyduğunu” belirten Dinç, ”Bu turistik oteli almam için birçok Fransız iş adamıyla yarışmak zorunda kaldım. Sonunda burayı almak bana nasip oldu. Bir Türk iş adamı olarak bundan da çok gururluyum” dedi.

La Tour Rose, kentin tarihi ”Vieux Lyon” diye anılan ve trafiğe kapalı bölümünde yer alıyor. Otelin yine kendisi gibi meşhur restoranı, geçmişte Jacques Chirac, Bill Clinton, Jiang Zemin, Romano Prodi ve Jacques Santer gibi ün devlet adamlarını ağırladı.

***

OKUMA-YAZMASI YOK DİYE ALMAN OLAMADI

1 Mart 2009 / Oya SAKARYA

Almanya’da yaşayan bir Türk’e, okuma yazma bilmediği için Alman vatandaşlığı verilmemesinin yankıları sürüyor. Baden Württemberg Yüksek İdare Mahkemesi, okuma-yazma bilmeyen bir yabancının Alman vatandaşlığına geçme hakkına sahip olmadığını kararlaştırmıştı.

1989 yılından beri Pforzheim’da yaşayan Türk vatandaşının tüm şartları yerine getirmesine rağmen başvurusunun red edilmesine tepki gösteren avukat Macit Karaahmetoğlu, “Karar, Alman hukuk sisteminin bazı kişileri dışlayabildiğini gösterdi. Bu karar Alman devletine güveni olmayanların güvensizliklerini daha da derinleştirecek. Son derece adaletsiz bir karar” dedi.

Uyum sağladı ama…

Baden Württemberg Türk Toplumu başkanı Gökay Sofuoğlu ise “Alman devleti uyum konusunda ne kadar samimi olduğunu ortaya koymuştur. Alman Vatandaşlık Yasası’nın dışlayıcı karakteri bu kararla ortaya çıkmıştır” dedi. Sofuoğlu, oturma hakkı olan, çalışan, çocukları okudukları okullarda son derece başarılı olan, uyum sağlamış bir kişiye sadece okuma yazma bilmediği için vatandaşlığa almayan hukuk sistemini anlamanın mümkün olmadığı belirtti.

4 milyon kişi var

Almanya’da okuma yazma bilmeyen 4 milyon kişinin olduğu tahmin ediliyor. Mahkeme kararında “Bir yabancıdan Alman medyasını anlaması ve Almanlarla iletişim kurabilmesi beklenebilir. Başarılı uyum adına kaleme alınan belgelerin doğruluğunu teyit edebilecek seviyede dil bilgisine sahip olmalı” yazıyor.

Exit mobile version