D.Ali Ercan
Son zamanlarda Gazzede yaşanan dramatik olaylardan sonra sık sık gündeme gelen Arap-israel konusunda çok şey söylenebilir. . öncelikle İSRAELİN DAVRANIŞINI ASLA VE ASLA TASVİP ETMEDİĞİMİ belirteyim..
Ben bu konuda, Türkiye olarak yan tutmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Bu vesile ile genel tarih bilgilerimizi paylaşmak bakımından akla gelen bazı noktalara dikkatinizi çekmek isterim:
1. Filistinliler[ araplar] ve Yahudiler, kendi tarihlerine göre, Ur[fa]dan çıkıp kenan vadisine kadar gidip yerleşen İbrahim peygamberin [hani 99 yaşında çocuk sahibi olan, putları kıran, kurbanı, sünneti ilk başlatan]
soyundan fakat iki ayrı eşinden olanlar, yani ismail oğulları ve izhak oğullarından gelen, aynı ırktan, aynı soydan kan kardeşi kavimlerdir..dinleri, inançları,[aslında biri diğerinin devamı olmakla beraber] farklı sayılmaktadır. .
Güya kendilerine vaadedilen belirsiz [fırattan nile kadar] toprakların kavgasını bu analık çocukları 2300 yıldan beri sürdürüyorlar.. yani iki kardeş arasındaki 2300 yıllık bir davaya hariçten müdahil olmak gibi bir şey ..
2. Türkler müslüman oldular.. ama nasıl? Arapların türklere uyguladıkları soykırım ve, 700-800 arası 100 yıl süren kanlı cinayetler, talanlar ve savaşlar sonrası artık hayatta kalabilmek için çaresizlikten [assimile] müslüman olan Türkler, müslümanlığı kabul ettikten sonra bile araplar tarafından hiçbir zaman eşit kabul edilmediler, 2. sınıf
insan malawi olarak adlandırılıp aşağılandılar.. türk kızları arap erkeklerine eğlencelik cariye, oğlanlar da köle olarak hizmet ettirildiler. .[zaten islamda eşitlik yoktur..müslümanla müslüman olmayan eşit değildir.. müslüman olanlardan arap olanlarla arap olmayanlar eşit değildir..arap olanlardan kureyş kabilesinden olanlarla olmayanlar eşit değildir.. Kadınlarla erkekler eşit değildir..vs. vs.] 900 yılından sonra istisnasız bütün türkler müslümanlaştırılmış tı.. Hazar türklerinin bir kısmı da musevi dinine geçmişlerdi.. Yani bizler 11 asırdan beri müslümanız..
3. Zamanla devir değişti.. mazlum köleler Mısırda egemenliği ele geçirdiler [Kölemenler devleti, hala Mısırın yöneticileri bunların torunlarıdır.esmerleş miş derilerine rağmen asyalı yüzleri tanır gibi olursunuz.], Horasandan kaçan ve sonradan Anadoludaki “can dostlarıyla” kaynaşıp, dünyaya örnek bir yaşam felsefesi geliştirecek
olan alevi türkmenler kuzey anadolu yaylaları boyunca kars-erzurum- erzincan- sivas-malatya- kayseri üzerinden orta anadoluya kadar geldiler.Irandaki Pers-seleukid [selçuk] devletinin tebaası olan diğer sünni türkmen boyları da Irandan ayrılıp Bağdat üzerinden güneyden antep-maraş-adana- toroslar- konya ve daha ilerlere kadar gelerek Anadolu selçuk devletini, [başlangıçta tebaası oldukları Seleukid devletinin resmi dili olan farsçayı konuşan bu türkmenler, anadoluda tekrar öz kimliklerini buldular ve türkçe konuşmaya başladılar] ardından da Osmanlı devletini kurdular.. ve büyüyen bu imparatorlukta yahudiler ve araplar tebaa durumuna düştüler..
4.Anadolu eksenli bir türk devleti olarak Osmanlı devleti, özellikle 1453 istanbulun fethinden sonra, doğu Roma imparatorluğunun yerine yeni bir güç olarak dünya sahnesinde yer alınca, batıda kilise [vatikan] ve güneyde de [emevi] araplar tarafından bir tehdit olarak algılanmaya başladı… Osmanlının kurucu gücü olan sünni türkmenleri anadoludaki aleviler üzerine baskı ve tedhiş uygulamaya yönelten saray politikalarını n arkasında osmanlı sarayındaki “islami danışman” araplar vardı.. [aynen şimdi Ankara da cirit atan AB ve İMF vs. uzmanları gibi] ..hatta bunlar Anadoluda gerginliği artırmak için alevi türkmenlerin nefret ettiği yezid‘in adını bir şehzadeye verdirmeyi başarmışlardı.. [doğrudan yezid adını koyduramadılarsa da yezidin babası anlamında aba-yezid = bayezid adı verildi iki şehzadeye] Vatikan’ın rejisörlüğündeki siyasal entrikalarla Osmanlı askeri gücü doğuya yönlendirildi 1514 çaldıran [daha doğrusu çıldıran!] savaşında iki türk ordusu birbirini yedi tüketti.. Yavuz mısıra yöneldi, halifeliği ele geçirdi.. hesapta olmayan bir şeydi bu araplar için..Özellikle araplar bu durumu içlerine hiç sindiremediler. . boynuz kulağı geçmişti.. Hele hele bir Osmanlı imparatoru tüm islam dünyasının lideri halife olunca…
5. Fatih sultan Mehmet istanbulu götürdükten [aldıktan] sonra kuran-incil- tevrat birleşimi tek bir kitap yazılması konusunda bir irade göstermiş.. her nedense [?!] bu arzusu gerçekleşmemiş ve başlangıçta dini taasubu olmayan Osmanlı devleti arap etkisiyle git gide şeriatın derin çukuruna doğru gitmiştir..
Bilime arkasını dönen, teknolojik gelişmeleri ıskalayan osmanlının av olması kaçınılmazdı..[yani şimdi çok mu farklı..fizik- kimya-biyoloji dersleri gibi fen derslerinin seçmeli din dersinin ise mecburi olduğu bir eğitim sisteminden yetişen gençliği ile çağı yakalaması olanaksız olan Türkiye Cumhuriyeti de aynı durumdadır..]
artık ok-yay dönemindeki kazanımları, yaşamını sürdürebilmesi için yeterli olmamaya başlamış ve bir zamanların avcısı osmanlı devleti yeni saldırgan emperyalistlerin avı olmaktan kurtulamamıştır. ..
İşte hikayenin burasında 1. dünya savaşı sonrası güneye bakalım.. 1918 de osmanlıyı parçalamak için dört bir yandan saldıran emperyalist güçlerin başında gelen ingiltereye karşı filistin cephesinde savaşan türk ordularını, aynen doğu cephesinde ermenilerin yaptıkları gibi, düşmanla birlik olup arkadan vuran araplara din kardeşliği perdesiyle bu kadar çok yakınlık duyanlara, ki onlar aynı duyarlılığı, aynı tepkiyi ne Iraktaki türkmenlerin ne de Doğu Türkistandaki soydaşlarımızın uğradıkları zülümlere karşı göstermişlerdir, onlara sormak gerekir:
.ŞİMDİ DİN KARDEŞİMİZ OLAN FİLİSTİNLİLER 1918 DE DİN KARDEŞİ DEĞİLMİYDİ??
.BİZİM MİLLİ DAVAMIZ OLAN KIBRIS KONUSUNDA ARAPLAR KİMDEN YANA OLDU?
.OSMANLI DEVLETİNDE, ARAP, ÇERKEZ, ERMENİ v.s. HEMEN HER UNSURDAN HAİNLER ÇIKMIŞTIR..BİR TANE İHANET EDEN YAHUDİ VAR MIDIR?
OSMANLI DEVLETİNİN BÜTÜN DIŞ BORÇLARININ SİLİNMESİNE KARŞILIK, BUGÜNKÜ İSRAEL TORPAKLARININ, OSMANLI DEVLETİNE BAĞLI KALMAK KOŞULUYLA YAHUDİLERE VERİLMESİ ÖNERİSİNİ, SULTAN ABDÜLHAMİD KABUL ETMEMİŞTİ.. KEŞKE, DİYOR İNSAN, KABUL ETSEYDİ DE GENÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ O BORÇLARI ÖDEMEK MECBURİYETİNDE KALMADAN DEVRİMLERİ DAHA BÜYÜK BİR HIZLA GERÇEKLEŞTİREBİLSEYDİ , VE CUMHURİYETİN TEMELLERİ DAHA SAĞLAM ATILABİLSEYDİ. …TOPRAK REFORMU YAPILABİLSEYDİ , EĞİTİMDEKİ VE SANAYİDEKİ ATILIMLAR DAHA RAHAT, DAHA KUVVETLİ YAPILABİLSEYDİ .. EMİN OLUN ŞİMDİKİ MESELELERİMİZİN BİRÇOĞU OLMAYACAKTI. .NE EKONOMİK SORUNLAR, NE BAĞIMSIZLIK, NE LAİKLİK VE NE DE BÖLÜCÜLÜK/GERİCİLİK. . GENÇ CUMHURİYET KURULUŞ YILLARINDA BİNBİR MEŞAKKETLE, GELİŞMESİNDEN, KALKINMASINDAN ÖDÜN VEREREK ÖDEDİĞİ BU BORÇLARI SIRTLANMAMIŞ OLSAYDI ŞİMDİKİ DURUMUMUZ KESİNLİKLE ÇOK FARKLI OLACAKTI..SONUÇ TA NE OLDU YANİ? İSRAEL DEVLETİ YİNE KURULDU.. HEMDE İSTEDİĞİNDEN ÇOK DAHA BÜYÜK BİR TOPRAK PARÇASI ÜZERİNDE VE BİZ YİNE DÜNYANIN MİLLİ GELİRİNE GÖRE EN BORÇLU İLK 5 ÜLKESİNDEN BİRİ DURUMUNDAYIZ.
Son olarak rahmetli Üzeyir Garih’le ilgili bir anımı anlatayım.. Rahmetlinin [savunma sanayi müsteşarı olduğum bir dönemde] beni ziyaret ettiği bir gün konu bu yahudi meselesinden açıldı.. israille olan savunma sanayi ilişkileri falan…açıkçası hiç beklemediğim, [burada anlatamayacağı m] beni şaşırtan ifadeleriyle uzunca bir konuşmadan sonra bana “Hocam” dedi “ben Türkiyede yaşayan bir yahudi değilim, ben dini musevilik olan bir TÜRK‘üm..”
.