İÇİNDEKİLER:
‘KONSOLOSLUKTAN TEYİT İSTESİN’
ARTIK UYANDIK
-ALMANYA
-HAMBURG’DA TÜRK TABİPLER DERNEĞİ KURULDU
-BERLİN GÖÇ VE UYUM SORUMLUSU PIENING:
-“BERLİN DUVARININ YIKILMASININ MAĞDURLARI TÜRKLER OLDU”
DÖNERDEN DÖNMEYİZ
SORUN CİDDİYE ALINMALI
SADECE TÜRKLER’İN ALMANCASI GÖZE BATIYOR
***
‘KONSOLOSLUKTAN TEYİT İSTESİN’
İPEK YEZDANİ İstanbul
“Vize kararı 9 AB ülkesini bağlar” diyen Avukat Rolf Gutmann, “Almanya’ya gitmek isteyen Konsolosluğa yazılı başvuruda bulunup vizesiz girebileceklerinin teyidini istesin” dedi
Avrupa Birliği Adalet Divanı’nda (ABAD), Almanya’da hizmet sunmak veya almak amacıyla giriş yapmak isteyen Türk vatandaşlarına uygulanan vizenin kaldırılması kararının alınmasını sağlayan davayı açan TIR şoförü Mehmet Soysal’ın Alman avukatı Dr. Rolf Gutmann, kararın 9 Avrupa ülkesini kesinkes bağladığını söyledi.
Gutmann, “Kimseye ‘hemen Almanya’ya gidin, sınırdan vizesiz içeri girmeye çalışın’ demem. Almanya’ya gitmek isteyenler, Konsolosluk’a yazılı başvuruda bulunup vizesiz girebileceklerinin teyidini istesin” dedi.
Gutmann, ikinci bir seçeneğin ise vizesiz uçağa binmeye çalışmak olduğunu bildirdi.
Soysal’ın avukatı Dr. Rolf Gutmann, Düsseldorf ve İstanbul Baroları avukatı Murat Uğur Aksoy ve İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Haluk Kabaalioğlu, ABAD’ın aldığı vize kararını değerlendirmek amacıyla dün Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde bir toplantı düzenledi.
Türk vatandaşlarına uygulanan vizenin, Türkiye ile AB arasında 1970’te imzalanan Katma Protokol’ün hükümlerine aykırı olduğu kararının çıkmasını sağlayan Gutmann, kararın, Katma Protokol’ün yürürlüğe girdiği 1973 yılında AB’ye üye olmuş olan ve aralarında Almanya’nın da bulunduğu 9 Avrupa ülkesini bağladığını, diğer AB ülkeleri içinse bu tarih itibariyle Türkiye ile vize anlaşmaları ne ise onun geçerli olacağını söyledi.
Havayolu almazsa…
Almanya’ya vizesiz gitmek isteyenlere, “konsolosluktan teyit alın” önerisinde bulunan Gutmann, bundan sonraki süreçte mahkeme kararındaki koşullara uyan Türk vatandaşları için yapılabilecek ikinci bir seçeneğin de “vizesiz uçağa binmeye çalışmak” olduğunu söyledi. Gutmann, “Havayolu görevlileri vizesiz Türk vatandaşlarını uçağa bindirmezse, bu durumda sorumluluk havayolu şirketine ait olacaktır, şirkete tazminat davası açabilirsiniz” dedi.
Turistler ne yapacak?
Gutmann, bu haktan işadamı, tüccar, esnaf, sanatçı, sporcu, bilim adamı, montaj işçisi, avukat, doktor gibi hizmet sunan veya alan kişilerin faydalanabileceğini, bu kapsamda turistlerin de “pasif hizmet” alanlar olarak vizesiz giriş yapabileceklerini savundu.
Bu durumun sınır polisinin “kimin ne niyetle geldiğini anlaması” açısından pratik sonuçlar doğurmadığını vurgulayan Gutmann, “Bu durumda Schengen ülkelerinin yapması gereken tek bir şey var, o da Türkiye’yi vize gerektirmeyen ‘poziitif devlet’ listesine almak” dedi.
***
ARTIK UYANDIK
23 Şubat 2009 / Tuncay YILDIRIM – Bora ZERGER
Köln’de Cem Almanya Alevi Federasyonu tarafından düzenlenen Avrupa İnanç Önderleri Toplantısı’nda konuşan Köln Din Hizmetleri Ataşesi Hasan Çınar, “Bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorlar. Ama artık uyandık, bu oyunlara gelmeyeceğiz” dedi.
Türkiye’den katılan Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanı Ali Rıza Uğurlu da Alevilerin Türkiye’ye ve Atatürk ilkelerine bağlı bir topluluk olduğunu belirterek, yeniden yapılandırılmış bir Diyanet’te temsil edilmek istendiklerini söyledi.
Almanya’nın Köln kentinde Cem Almanya Alevi Federasyonu tarafından düzenlenen Avrupa İnanç Önderleri Toplantısı’nda konuşan Köln Din Hizmetleri Ataşesi Hasan Çınar, “Bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorlar. Ama artık uyandık, bu oyunlara gelmeyeceğiz” dedi.
Avrupa ülkelerinden yaklaşık 200 dinleyicinin katıldığı etkinlikte sözleri sık sık alkışlarla kesilen Ataşe Çınar, Ehlibeyt sevgisinin önemine dikkati çekerek başladığı konuşmasında şunları söyledi:
“Geçtiğimiz Muharrem ayında Diyanet İşleri Başkanlığımız aracılığıyla Türkiye’mizden dedeler geldi. Ben bizzat Köln’de onları karşıladım ve kucaklaşıp sarıldık. Bu dini, sevgiyi, barışı beraberce yeryüzüne yayacağız dedik. Sen cemevinde, ben camide diğeri kilisede, havrada bunu yapacak. Yeryüzünden silahı değil barışı hakim kılmak için birlikte mesaj vereceğiz dedik. Muharrem ayı boyunca dedelerimiz çok güzel mesajlar verdiler.”
BOZGUNA UĞRADILAR
Türkiye’de halkı birbirine düşürmek için çalışmalar yapıldığını vurgulayan Çınar şöyle konuştu:
“İstanbul’da 8-9 camiyi bombalayıp yaktılar. Bunları ‘Aleviler yapıyor’ diye yaymaya çalıştılar. Ama geçti artık. Artık insanlar bunu yutmuyor.
Diyanet İşleri Başkanımız çıktı dedi ki, ‘Bizim Alevi kardeşlerimizden en ufak bir şüphemiz yoktur. Arada fitne tohumları vardır’. Cem Vakfı Başkanımız Prof. İzzettin Doğan da, ‘Hayır bu yapılan yanlıştır. Fitne çıkarmayın, insanımızı birbirine vurdurmayın, Türkiye’mizin güzel insanları birbirimizi seveceğiz’ dedi. O kundakçılar, fitneciler baktılar ki olmuyor, ‘geçmişte yaptığımız gibi Alevi ve Sünnileri birbirine vurduramıyoruz’, deyip, kenara çekildiler.
CAMİYE GİTMEYEN DİNDEN ÇIKMAZ
Alevleri dışlamanın kabul edilemez olduğunu belirten Çınar şunları söyledi:
“Camiye gelmeyenlerin Müslüman olmadığını söyleyenler hata yapıyor. Böyle birşeyi Müslüman söyleyebilir mi? Söylüyorsa yanlış yapıyor. Camiye girmeyene ben nasıl Müslüman değil derim. İnsan namaz kılmazsa, camiye gitmezse dinden çıkar mı hiç? Sen, ben Allah mıyız ki camiye gelemeyene ‘sen kafirsin’ diyebilelim.”
Türkiye’den katılan Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanı Ali Rıza Uğurlu da Alevilerin Türkiye’ye ve Atatürk ilkelerine bağlı bir topluluk olduğunu belirterek, yeniden yapılandırılmış bir Diyanet’te temsil edilmek istendiklerini söyledi. Uğurlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Laiklik ilkesine dayalı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı yeniden yapılandırılmalı. Bu haliyle ben bu kurumun içinde yer almak istemem. Ancak özerk bir hale getiriler ve her kesimin kendini rahatça ifade etmesi sağlanırsa bu sorun çözülür. Dedelerin sosyal güvenceleri yok. Eğitimle ilgili sorunları var. Türkiye’de yüzlerce cemevi var. Ama dede olmadığı için kapıları kapalı. Diyanette beş bin dede olsa fena mı olur. Benim simit satan dedelerim var. Bu dedelerden nasıl verimli olmasını bekleriz.”
KABUL ETSİNLER SORUN ÇÖZÜLÜR
Toplantıya katılan İslam Bilimcisi Mustafa Cemil Kılıç, Alevilikle sünni inancının arasındaki önemli farklıkılra bulunduğunu belirterek, “Alevilerin Hz. Muhammed’e, Hz. Ali’ye ve Kuran’a bakışları farklıdır. Onlardan anladıkları farklıdır. Bu farklılıklar kabul edilirse sorun çözülür. Alevileri camiye, namaza davet etmekten vazgeçerlerse bu sorun çözülür” dedi.
KİMLER KATILDI
Toplantıya milletvekili Lale Akgün, Köln Başkonsolosu Kemal Demirciler, Eğitim Ataşesi Uğur Acar, Cem AAF Dedeler Kurulu Başkanı Yusuf Garip, TGD Başkanı Kenan Kolat, AADD Bşkanı Dursun Atılgan, Hacı Bektaşi Cemevinden dede Niyazi Bozdoğan ile Avrupa ülkelerindeki Alevi temsilciler katıldı.
***
-ALMANYA
-HAMBURG’DA TÜRK TABİPLER DERNEĞİ KURULDU
HAMBURG (A.A) – 22.02.2009 – Almanya’nın Hamburg kentinde ”Türk Tabipler Derneği” kuruldu.
”ArzteHaus”ta (Doktorlar Evi) düzenlenen toplantıda, derneğin başkanlığına Mesut Erdoğan, yardımcılığına ise Süleyman Keser ve Süleyman Selçuk getirildi. Yönetim Kurulunda ise emekli doktor Etem Ete, diş hekimi Filiz Karagül, Emine Çetin ve Oktay Yağdıran yer aldı.
Hamburg ve çevresinde görev yapan doktorların katıldığı toplantıda konuşan Erdoğan, Hamburg ve çevresinde yaşayan Türk kökenli vatandaşların Alman toplumuna uyumuna katkıda bulunmayı hedeflediklerini söyledi.
Erdoğan, ”Türk Tabipler Derneği olarak amacımız enformasyon çağında meslektaşlarımız arasında bir platform oluşturmak. Bu platformdaki hedeflerimiz mesleki enformasyon alışverişi, meslektaşlar arasında sosyal bağın geliştirilmesi, Türkiye ve Almanya tıp çevresi arasında bilgi değişimi, mesleki gelişim eğitimleri ve seminerleri düzenlenmesi, Türkiye kökenli doktorların demokratik, özlük ve mesleki haklarının gözetilmesi ve korunması, tıp öğrencilerine olanaklar dahilinde destek olunması, sağlık konusunda Türk kökenli vatandaşların bilinçlendirilmesi, sosyal açıdan yardıma ihtiyacı olan vatandaşlar için dernek ve kuruluşlarla birlikte hareket edilmesi ve halka açık merkezi sağlık danışmanlığı hizmeti verilmesidir” dedi.
Mesut Erdoğan, Türk Tabipler Derneği aracılığıyla eğitimini Almanya’da sürdürmek isteyen tıp öğrencilerine de danışmanlık hizmeti vermeyi amaçladıklarını sözlerine ekledi.
Hamburg Türk Tabipler Derneği, 14 Mart geleneksel Tıp Bayramı dolayısıyla da 4 Nisanda Hamburg’da bir gece düzenlemeyi planlıyor.
(KAP-EA-MCT)
***
-BERLİN GÖÇ VE UYUM SORUMLUSU PIENING:
-“BERLİN DUVARININ YIKILMASININ MAĞDURLARI TÜRKLER OLDU”
BERLİN (A.A) – 21.02.2009 – Almanya’nın Berlin eyaletinin göç ve uyum sorumlusu Günter Piening, Berlin Duvarının yıkılmasının mağdurlarının, kentte yaşayan Türkler olduğunu söyledi.
Piening, Berlin Türk Cemaati (TGB) tarafından Türkevinde düzenlenen bir toplantıda, göçmenler üzerine yapılan ve Türklerin topluma en az uyum sağlayan halk grubu olduğunu gösteren iki araştırmanın sonuçlarını değerlendirdi.
İki Almanya’nın birleşmesi öncesinde çalışmak amacıyla ülkeye gelen vasıfsız Türk işçilerinin, birleşmeden sonra eski Doğu Almanya’dan (DDR) vasıfsız vatandaşların varlığı yüzünden büyük ölçüde işsiz kaldığına dikkati çeken Piening şunları söyledi:
“Berlin Duvarının yıkılmasının mağdurları Türkler oldu. Batı Almanya’da daha önceleri vasıfsız işçi olarak parası fazla olmayan işlerde çalışıyorlardı. Birleşmeden sonra çoğu işsiz kaldı. Bence Türklerin bu sorunu çok geç fark edildi. Araştırmalar bunları göz önünde bulundurmuyor ve Türkler başarısız deniliyor.”
Araştırma sonuçlarının aslında Berlin için yeni olmadığını ifade eden Piening, başarılı Türklerin ise basında fazlaca ön plana çıkarılmadığını; bu konuda basına da önemli görevler düştüğünü, başarılı Türklerin ön plana çıkarılması ve Türk toplumunun çeşitliliğinin gözler önüne serilmesi gerektiğini ifade etti.
Almanya’da genel olarak Türkler arasında işsizliğin çok fazla olduğunun ve eğitim düzeyinin diğer göçmen gruplarına göre daha düşük bulunduğunun araştırmalarda belirtildiğini, ancak özellikle Berlin’de yaşayan Türklerin eğitim seviyelerinin daha yüksek olduğunu kaydeden Piening, “Bence Türk toplumu en aktif ve en iyi örgütlenmiş göçmen grubu, ancak bu nedenle de daha fazla göze batıyor” dedi.
Piening, kendi dairesi tarafından hazırlanan bir araştırmada ise Türkler başta olmak üzere tüm göçmenlerde büyük potansiyeller bulunduğunu tespit ettiklerini ve bu potansiyellerin değerlendirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
TGB Başkanı Bekir Yılmaz da, Türklerin Alman toplumuna en az uyum sağlayan halk grubu olduğu şeklindeki araştırma sonuçlarını kabul edemeyeceklerini belirterek, çok başarılı Türk örneklerinin bulunduğunu, yaklaşık 70 bin Türk işletmesinin her yıl toplam 40 milyar avro ciro yaptığını söyledi.
Yılmaz, Türklerin genelde çok başarılı olduğunu, ancak basına her zaman olumsuz örneklerin yansıtıldığını kaydetti.
Bu arada Türk gazetecilere açıklama yapan Piening, çifte vatandaşlıkla ilgili bir soru üzerine, bunu desteklediklerini ve Almanya’da doğup yetişen gençlerin 18 yaşından sonra iki vatandaşlıktan birini seçmek zorunda bırakılması uygulamasını yanlış bulduklarını belirtti.
Ekonomik krizin Almanya’da yaşayan Türklerin durumunu nasıl etkileyeceği sorusunu ise yanıtsız bırakan Piening, Türklerin çoğunun işsiz olduğunu ve bu durumu düzeltmek için her türlü çabayı harcadıklarını, ancak krizin Türkleri nasıl etkileyeceği konusunda şimdiden bir şey söyleyemeyeceğini kaydetti.
Türkevindeki toplantıya çok sayıda vatandaşın yanı sıra Türkiye’nin Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat da katıldı.
(EA-ALŞ)
***
DÖNERDEN DÖNMEYİZ
23 Şubat 2009 / Mehmet TAŞKIRAN
Viersen Belediyesi’nin, “Döner Tarifesi”ne uymadığı gerekçesiyle Türk döner büfelerinden tabelalarındaki “Döner” ibaresi yerine, “Dönen şiş” anlamına gelen “Drehspiess” yazılması talebi tepki çekti. Türk dönerciler, para cezası tehdidine rağmen, tabelaları değiştirmediler.
Almanya’nın Viersen kentinde belediyenin “Döner Tarifesi”ne uymadığı gerekçesiyle Türk döner büfelerinden tabelalarındaki “Döner” ibaresini kaldırarak, “dönen şiş” anlamına gelen “Drehspiess” yazılması yönündeki talebi dönerciler arasında ilgi görmedi.
Dükkanlarındaki tabelaları değiştirmeyen Yüksel Duru ile Cevat Çıplak, “Belediyenin amacını anlamadık. Amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Sattığımız ürün sağlığa zararlıysa açıklasınlar, hatta cezalandırsınlar. Ama böyle bir gerekçeyle döner adına kimse yasak getiremez” diye konuştular. Viersen’e bağlı Waldniel kasabasında dönercilik yapan Yüksel Duru ile Süchteln kasabasında döner dükkanı işleten Cevat Çıplak, belediyenin uyarılarına sekiz aydan beri direniyorlar. Tabelalarındaki döner kebap ibaresini değiştirmeyen, mönü listesinde de kendilerinden istenilen “Drehspiess” tanımlamasını kullanmayan esnaf, döner adında ısrar ediyor.
Sudan mazeretler
Para cezası ile cezalandırılma pahasına dönere “döner^” demeye devam edeceklerini söyleyen 16 yıllık dönerci Yüksel Duru (44), “Haziran ayından beri birkaç kez belediyeden mektup geldi. Dönerde fazla kıyma bulundurma gibi bir sürü mazeretler var. Ama bunlar geçersiz. Örneğin yaprak dönerde kıyma olmaz. Tavuk dönerde ise asla kıyma olmaz. Peki bunları döner diye satamayacak mıyız? Belediye sağlıklı olup olmadığını kontrol etsin. İçinde kullanılan maddeler zararlı mı ona baksın. Dükkanlarımızı denetlesin. Ama dönerin adına böyle sudan mazeretlerle kısıtlama getirmesin” dedi.
Müşteriye nasıl anlatırız
10 yıldır döner büfesi işleten Cevat Çıplak (34) da belediyenin yasağına direniyor. Çıplak, “Ben silmedim, ayrıca döner onların dediği gibi yapılırsa dönerlikten çıkar. Herkes döneri döner olarak alıyor ve yiyor. Şimdi buna ‘Drehspiess’ dersek müşteriye nasıl izah edeceğiz” diye tepki gösterdi.
Belediye: Karşı değiliz ama…
Viersen Belediyesi Veterinerlik ve Gıda Denetim Dairesi Müdürü Dr. Helmut Theissen, “Döner” ismini kullanma yasağının satılan ürünlerin döner üretim kıstaslarına uymadığı gerekçesiyle getirildiğini söyledi. Dönerin 1989’da Berlin’de Türk Döner İmalatçıları Derneği işbirliğiyle hazırlanan bir tarife üzerine yapıldığına işaret eden Dr. Theissen, “Bu kurala uygun olarak imal edilen ürünler elbette döner adı altında satılabilir. Biz dönerin adına karşı değiliz. Bilakis, satılan ürünler döner tanımlamasına uymadığı için döner olarak satılmasına izin vermiyoruz. Bunun yerine döneri andıran ‘dönen şiş’ (Drehspiess) tanımlaması kullanılmalıdır” dedi.
***
SORUN CİDDİYE ALINMALI
23 Şubat 2009 / A.A.
Alman Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir, Yahudi karşıtı düşünce tarzının sadece aşırı sağcı ya da solcu kesimler içinde değil, Müslüman cemaati içinde de görüldüğünü söyledi.
Özdemir, Frankfurter Rundschau gazetesinde yayımlanan demecinde, sorunun ciddiye alınması ve Müslüman kuruluşların temsilcilerinin bu konuda açık ve kesin bir tavır ortaya koyması gerektiğini belirtti.
”Yahudilere ve İsrail’in mevcudiyet hakkına karşı çıkanlar görüşme muhatabı olamazlar” diye konuşan Özdemir, ”Yahudi karşıtı düşünce tarzının maalesef sadece aşırı sağcı ya da solcu kesimlerde değil, Müslüman cemaati içinde de olduğunu görmekteyiz. Özellikle Arap, Türk ve Kürt gençleri arasında” ifadelerini kullandı.
Almanya’da yaşayan Türk gençlerinin kendilerini neden Filistin kimliğiyle bağdaştırdığı sorusu üzerine Özdemir, bu gençlerin büyük çoğunluğunun bir kimlik arayışında olduğunu, kendilerini Filistinliler gibi dışlanmış hissettiklerini, dinin de ortak olması sebebiyle Filistinlilere yakınlık duyduklarını savundu.
Özdemir, Almanya’da yaşayan çok sayıda göçmenin Orta Doğu’daki krizi ”bire bir” Almanya’ya getirme çabası içinde de olduğunu ve kendilerini Filistinlilerin temsilcileri gibi gördüklerini kaydetti.
Yahudi düşmanlığının Almanya’daki temel değerlere ve İslami geleneğe de aykırı olduğunun gençlere anlatılması gerektiğini söyleyen Özdemir, Yahudi düşmanlığının İslamiyet’in bir buluşu olmadığını, İsrail-Filistin krizinden kaynaklandığını ve radikal örgütler tarafından da siyasi alet olarak kullanıldığını belirtti.
***
SADECE TÜRKLER’İN ALMANCASI GÖZE BATIYOR
22 Şubat 2009
Federal Meclis eski Başkanı Rita Süssmuth, “Türklerin Almancası, Yunanlardan ve İtalyanlardan daha iyi. Yunanlar ve İtalyanlara sempatiden olacak bu bizi rahatsız etmiyor, ama nedense Türkler sözkonusu olunca rahatsız ediyor” dedi.
Federal Meclis eski Başkanı Rita Süssmuth, CDU bünyesindeki Türk Alman Forumu’nun (DTF) Duisburg’daki genel kurulunda, göç politikası için partisi içinde verdiği mücadeleyi anlattı. Paralel Toplum kavramını eleştiren Süssmuth, göçmenlerin çok büyük çoğunluğunun hep şikayet edilen paralel toplumlarda yaşamadığını söyledi. Berlin Enstitüsünün son araştırmasına dolaylı olarak gönderme yapan Süssmuth, “Türklerin Almancası, Yunanlardan ve İtalyanlardan daha iyi. Yunanlar ve İtalyanlara sempatiden olacak bu bizi rahatsız etmiyor, ama Türkler sözkonusu olunca rahatsız ediyor” dedi.
Uyum toplumsal sorun
Almanya’da sadece göçmenlerin değil, toplumun alt kesimlerinin, yaşlıların ve gençlerin uyum sorunu olduğunu belirten Süssmuth, bu nedenle uyumun sadece göçmenlerin değil, herkesin sorunu olduğunu söyledi. Göçmen, göçmen kökenli, mülteciler gibi kavramların dikkatli kullanılmasını talep eden Süssmuth, bunların yerine Duisburglu, Berlinli gibi aidiyet duygusu veren tanımlamaların kullanılmasının çok daha yerinde olacağını vurguladı. En çok CDU tarafından söylenen, “Çokkültürlü Toplum anlayışı iflas etti” sözünü “aptalca bir söz” olarak niteleyen Süssmuth, “Şu anda kültürel bir çeşitlilik içinde yaşıyoruz” dedi.
Hayat ettiğimden fazlasına ulaştım
Göç ve uyum politikaları konusunda partisi içinde hep yalnız kaldığını ve umutsuzluğa kapıldığını bildiren Süssmuth, “Bana yanlış partide olduğum söylendi. Ama ben kalmakla doğruyu yaptığıma inanıyorum. Bugün, hayal ettiğimden daha fazlasına ulaştım„ dedi. CDU’nun yıllarca Almanya’nın bir göç ülkesi olduğu gerçeğini kabul etmediğini hatırlatan Süssmuth, “Tanrıya şükür bundan kurtulduk. Ama hala taşlı yollar var” dedi.