TÜRK TOPLULUKLARINDAN HABERLER

İÇİNDEKİLER:

SEÇİMLER İÇİN BİRLİK OLDULAR

ARSLAN: KAPALI KUTU DEĞİLİZ

-ALMAN-TÜRK İLİŞKİLERİNDE MEDYANIN SORUMLULUĞU
-İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ AB ENSTİTÜSÜ DİREKTÖRÜ
PROF. DR. KAYA:
-”TÜRKLERİ YA DA ALMANLARI MEDYA ÜZERİNDEN ANLAMAYA
ÇALIŞMAK MÜMKÜN DEĞİL”
-”ÇÜNKÜ MEDYA, UMBERTO ECO’NUN DEDİĞİ GİBİ DEDİKODUNUN
DEDİKODUSUDUR. ASLOLAN, TÜRKLERİN VE ALMANLARIN BİR ARAYA
GELMESİ, BİRE BİR İLETİŞİM KURMASIDIR”

AYRIMCILIĞA CEZA

NORVEÇ’E İŞÇİ AKINI SÜRÜYOR

SEÇİMLER İÇİN BİRLİK OLDULAR

19 Şubat 2009 / Oya SAKARYA

Türk dernekleri yerel, federal ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Türk asıllı adayları desteklemek üzere birlik oluşturdular

ALMANYA’nın Baden Württemberg eyaletindeki Türk Dernekleri bu yıl yapılacak seçimlerde Türk köenli adayları desteklemek için inisiyatif oluşturdu. Stuttgart Alman Türk İş Merkezi’nde düzenlenen toplantıya Baden Württemberg Türk Toplumu, Eğitim Entegrasyon ve Kültür Federasyonu, Württemberg Türk Okul Aile Birlikleri Federasyonu, Stuttgart Alevi Kültür Merkezi, Baden Württemberg Milli Görüş, Baden Württemberg Biz Kaç Kişiyiz İnisiyatifi, Stuttgart Türk Akademisyenler Derneği, Türk Alman Toplumu, Stuttgart Türk Kadınlar Derneği, Ahenk kültür ve Sanat Derneği, Stuttgart Türk Alman Sağlık Vakfı ve Avrupa Türk Öğrenciler Birliği’nden temsilciler katıldılar. Seçimler için birlik oluşturan dernekler ilk toplantılarında Türk asıllı adayların belirlenmesi, broşür basılması, Türk seçmen gücünün öneminin gündeme getirilmesi kararı aldılar.

***

ARSLAN: KAPALI KUTU DEĞİLİZ

19 Şubat 2009 / Tuncay YILDIRIM

DİTİB Genel Başkan Sadi Arslan, “Biz kapalı kutu değiliz. Şeffaf bir yapıda çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.

BERLİN Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, DİTİB’e yönelik çeşitli eleştirilerle ilgili Hürriyet’e konuştu. DİTİB’in AKP’nin baskısıyla Milli Görüş’e yaklaştığı ve Almanya’daki Türkler üzerinde baskı kurmaya çalıştığı şeklindeki iddiaları yersiz bulduğunu kaydeden Arslan, “Ne yaptığımıza ne Türkiye ne de Almanya karışır. Burada kararları 7 kişilik yönetim kurulu alır ve uygular” dedi. Arslan, “Biz siyaset üstüyüz. Hükümetler gelir geçer ama DİTİB’in hizmet politikası 24 yıldır hep aynıdır” diye konuştu.

MİLLİ GÖRÜŞ’LE YAKINLAŞMADIK

DİTİB’in Milli Görüş’le “Yakınlaşmasının” söz konusu olmadığını da vurgulayan Arslan, “Bizim ilişkide olduğumuz tek kurum Milli Görüş değil, diğer çatı kuruluşlarıyla da temas halindeyiz. Almanya’da üç milyonu Türk, beş milyon Müslüman var ama İslamiyet hala resmen tanınmıyor. Bu eksikliği dile getirdiğimizde ‘Siz dağınıksınız, bir araya gelin sizi tanıyalım’ deniliyor. 2007’de Müslümanlar Koordinasyon Kurulu’nu (KRM) kurduk. KRM’de sadece Milli Görüş yok, diğer tüm büyük çatı örgütleri mevcut. Koşullar gereği bu örgütlerle bir araya geldik. Türkiye’den hiç bir yönde telkin gelmedi.”

ATANMADIM, SEÇİLDİM

Arslan şöyle konuştu: “DİTİB her he kadar spor ve kültürel faaliyetlerde de bulunsa özünde dini bir kurumdur. Ayrıca Din Hizmetleri Müşavirleri DİTİB’in başına atanmazlar, seçimle gelirler. Ben 2006’da müşavirlik görevine atandım. Dört ay sonra da genel kurul yapıldı ve burada en fazla oyu alarak seçildim. Daha fazla teolojik bilgiye sahip olduğum için beni seçtiler. Ama ileride bu işi mahallinden daha iyi yapabilecek insanlar çıkarsa bize gerek kalmaz. Ben de sadece kendi işimi yaparım. Çok da memnun değilim bu durumdan, bayağı yoruluyorum. Hem Müşavirlik hem DİTİB başkanlığı kolay değil. Müşavirin seçilmesi din konusunda uzman olması ve muhataplar karşısında bilgi ve deneyimiyle en iyi temsil etmesi içindir.”

İSLAM KONFERANSI YARARLI OLDU

İslam konferansını çok olumlu bir adım olarak gördüğünü ifade eden Arslan, “Bence gecikmiş bir karardır. Müslümanlar 50 yıl sonra muhatap alınıyor. Ben bu duygularımı Başbakan Angela Merkel ile İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble’ye de söyledim. ‘Zararın neresinden dönersen kardır’ atasözümüzü hatırlattım. Bence olumlu sonuçlar da çıktı. 13 marttaki ara kararda Müslümanların bu ülkenin bir parçası olarak görüldüğünün açıklanması, İslam din dersleri ve muhatap sorunun gündeme geldi ve olumlu sonuçlar elde ettik” dedi.

BİZ BİR AVANTAJIZ

DİTİB’in uyuma yönelik çok sayıda proje yönettiğini de belirten Arslan bu projelerin Federal ve Eyalet hükümetleri tarafından desteklendiğini söyledi. Bu güne kadar DİTİB’in kurslarından 20 bin kişinin mezun olduğunu da vurgulayan Sadi Arslan, “DİTİB’in varlığı Almanya için büyük bir avantaj. Türkiye’deki laiklik ve demokrasiyi özümsemiş İslam anlayışını burada DİTİB yaşatıyor.Vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu DİTİB’i benimsiyor. DİTİB herkes için büyük şans” dedi.

***
-ALMAN-TÜRK İLİŞKİLERİNDE MEDYANIN SORUMLULUĞU
-İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ AB ENSTİTÜSÜ DİREKTÖRÜ
PROF. DR. KAYA:
-”TÜRKLERİ YA DA ALMANLARI MEDYA ÜZERİNDEN ANLAMAYA
ÇALIŞMAK MÜMKÜN DEĞİL”
-”ÇÜNKÜ MEDYA, UMBERTO ECO’NUN DEDİĞİ GİBİ DEDİKODUNUN
DEDİKODUSUDUR. ASLOLAN, TÜRKLERİN VE ALMANLARIN BİR ARAYA
GELMESİ, BİRE BİR İLETİŞİM KURMASIDIR”
(FOTOĞRAFLI)
İSTANBUL (A.A) -19.02.2009 – İstanbul Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Ayhan Kaya, Türkleri ya da Almanları medya üzerinden anlamaya çalışmanın mümkün olmadığını belirterek, ”Çünkü medya, Umberto Eco’nun dediği gibi dedikodunun dedikodusudur. Aslolan, Türklerin ve Almanların biraraya gelmesi, bire bir iletişim kurmasıdır” dedi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Avrupa Enstitüsü, Goethe Enstitüsü, German Meets Turkey ve Netzwerk Turkei iş birliğiyle ”Alman-Türk İlişkilerinde Medyanın Sorumluluğu” başlıklı bir konferans düzenlendi.
Üniversitenin Dolapdere yerleşkesinde gerçekleştirilen konferansın açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. Aydın Uğur, İstanbul Bilgi Üniversitesinin Avrupa ile Türkiye arasındaki karşılıklı birbirini anlama, analiz etme çabaları doğrultusunda bu konuya yönelik 4 master programı bulunduğunu anlattı.
Uğur, master programlarının içeriğinin sadece diplomatik ilişkiler üzerine kurulu bir anlama çabasını değil, Avrupa ve Türk toplumunun ekonomik, kültürel ve sosyal dokularıyla her türlü anlaşılması ve ele alınmasını içerdiğini belirterek, iki toplumun birbirini anlama çabasında önemli aktörlerden birinin de medya olduğunu vurguladı.
Goethe Enstitüsü Müdürü Claudia Hahn Raabe de 2006 yılında Türkiye’ye geleceğini öğrendiğinde, bir şeyler okuyarak Türkiye’yi tanımaya çalıştığını aktardı.
Hahn Raabe, ”Ama buraya geldikten sonra bütün öğrendiklerimi düzeltmek zorunda kaldım ve benim de medyanın bir kurbanı olduğumu fark ettim. O nedenle böyle bir konferans düzenleme önerisi geldiğinde üzerine atladım” şeklinde konuştu.
Konferansı yöneten Almanya’nın Die Zeit Gazetesi Yazarı Michael Thumann da medyanın toplumlar üzerinde büyük etkisi bulunduğunu, çünkü toplumların ‘kendileri dışındaki toplumları gördükleri merceğin’ medya olduğunu söyledi.
Thumann, Almanya ve Türkiye medyası incelendiğinde Almanya’da Türklere yönelik entegrasyon ve töre cinayetleri konulu haberlerin daha çok göze çarptığını, Türk medyasında da ağırlıklı olarak Almanya’ya yönelik haberlerin orada yaşayan Türklerle ilgili olduğunu belirtti.
Daha sonra geçilen konferansta konuşan İstanbul Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Ayhan Kaya da Almanya’nın Türkiye’yi orada yaşayan Türklere bakarak algıladığını, Türkiye’nin de Almanya’ya iktisadi bir bakış açısının bulunduğunu anlattı.
Berlin Kalkınma ve Nüfus Enstitüsü tarafından 800 bin kişiyle yapılan bir çalışmada Türklerin ”entegrasyona en az uyumlu toplum” oldukları sonucunun çıktığını belirten Kaya, ”Aslında entegrasyon tek taraflı değil, çift taraflı bir olgudur. Göçmen grupları, kimliği, kökeni, dini ne olursa olsun ev sahibi devlet tarafından geliştirilen politikalara her zaman olumlu yanıt veriyorlar. Almanya’da çıkan yeni vatandaşlık yasasıyla, Alman vatandaşı olan Türk sayısı 5-6 yılda 300 binlerden 800 binlere yükseldi. Göçmenleri içinize aldığınız zaman, onlar dışarıda kalmaya çalışmıyorlar” diye konuştu.
Almanya’da yaşayan Türklerin diğer Avrupa ülkelerinde yaşayanlara oranla cemaatçi bir yaklaşımı olduğunu, ancak buna çok şaşırmamak gerektiğini dile getiren Kaya, bunun nedeninin Alman toplumunda da cemaatçi, dini değerlere önem verilen bir yaklaşım bulunması olduğunu belirtti.
Türk ve Alman basınında çıkan haberlerin türünden de bahseden Kaya, ”Türkleri ya da Almanları medya üzerinden anlamaya çalışmak mümkün değil. Çünkü medya, Umberto Eco’nun dediği gibi dedikodunun dedikodusudur. Aslolan, Türklerin ve Almanların bir araya gelmesi, bire bir iletişim kurmasıdır” diye konuştu.
(SOY-SİM-MİR)

***

AYRIMCILIĞA CEZA

19 Şubat 2009 / Ali VARLI/BERLİN

Berlin’de anadili Almanca olmadığı gerekçesiyle işe alınmayan Dominik Cumhuriyeti vatandaşı Alanna Lockward’a kökene dayanarak ayrımcılık yaptığı gerekçesiyle firmaya para ceza verildi.

ALMANYA’da ayrımcılıkla mücadele yasasına dayanarak kendisini işe almayan sanat galerisini mahkemeye veren bir kişi davayı kazandı. Anadili Almanca olmadığı gerekçesiyle iş başvurusu ret edilen Dominik Cumhuriyeti vatandaşı Alana Lockward, ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle dava açtı. Davayı görüşen Berlin İş Mahkemesi, galerinin kökene bağlı olarak ayrımcılık yaptığı görüşüne vararak mahkum etti. Mahkeme, galerinin ayrımcılığa uğrayan Lockward’a üç maaş para ödemesini karara bağladı.

Yazılı ret geldi

İnternette bulduğu iş ilanına başvurduğunu ve sözlü mülakata gittiğini söyleyen Lockward, başvurusunun ret edildiğini söyledi. Bir süre sonra aynı galerinin hala eleman aradığını interette görünce kendi başvurusunun neden ret edildiğini öğrenmek için galeriye telefon açtığını belirten Lockward “Bana gerekçesini yazılı bildireceklerini söylediler. Bir süre sonra gelen yazıda anadilimin Almanca olmaması nedeniyle işe uygun bulunmadığımı öğrendim. Bunun üzerine Berlin Brandenburg Türkiye Toplumu TBB bünyesinde oluşturulan ayrımcılıkla mücadele projesine başvurdum. Onların yardımıyla dava açtık. Ve davayı kazandık. Ayrımcılıkla mücadele için bu davada verilen karar beni çok sevindirdi” dedi.

Bu bir ilk

TBB bünyesinde oluşturulan Ayrımcılıkla Mücadele Projesinin Sorumlusu Nuran Yiğit alınan mahkeme kararının Berlin’de bir ilk olduğunu belirterek “Berlin’de ilk kez etnik kökenini nedeni ile işe almayarak yapılan ayrımcılığı mahkeme mahkum etti. Beş yılı aşkın süredir ayrımcılıkla mücadele projemiz ayrımcılığa uğrayanlara yardım ediyor. Bir çok olayı mahkemeye gitmeden çözdük. İş başvurusunun ayrımcı gerekçelerle ret edilip mahkemece mahkum edilmesi bundan sonra bu tür olayların üzerine daha kolay gitmememizi sağlayacak. İnsanlar günlük hayatta bir çok alanda ayrımcılığa uğruyor. Ayrımcılığa uğrayan mutlaka hakkını aramalı. Kendisinin ayrımcılığa uğradığını düşünenler bize başvursun” çağrısında bulundu.

Kökene bağlı

TBB Sözcüsü Safter Çınar ise “TBB olarak biz mahkemede müdahil taraf olarak yer aldık. Avrupa Birliği direktifleri gereği Almanya 2006 yılında tam istenilen olmazsa da ayrımcılıkla mücadele yasasını hayata geçirdi. Bu yasaya dayanarak iş hayatında ayrımcılığım mahkum edilmesi sevindirici. Ayrıca yasa gereği bazı sivil toplum örgütleri müdahil olarak duruşmalara katılabiliyor. TBB’nin bu davada olduğu gibi bundan sonraki ayrımcılıkla ilgili davalarda müdahil olarak katılacak” dedi.

***

NORVEÇ’E İŞÇİ AKINI SÜRÜYOR

19 Şubat 2009 / OSLO

NORVEÇ Yabancılar Dairesi ülkeye yabancı akınının devam ettiğini açıkladı. Yabancılar Dairesi 2009 yılı ocak ayında 2 bin 210 yabancıya oturma ve çalışma izni verildiğini bildirdi.

Verilen bilgilere göre 2008 yılı aralık ayında 2 bin 535 kişi oturma ve çalışma izni aldı. Geçtiğimiz yıl ocak ayında Norveç’te oturum alan kişi sayısı ise 3 bin 486 olarak kayıtlara geçti. Yabancılar dairesi yetkilileri, aralık ayı ile ocak ayı arasında yabancılara verilen oturma ve çalışma izni sayısında yüzde 13’lük bir azalma olmasına rağmen ülkeye yabancı akınının devam ettiğini ve gelen yabancıların kendi ülkelerine dönmeyip, Norveç’te kalmayı tercih ettiklerini söylediler. Yabancılar Dairesi’nden Karl Erik Sjøholt, “Ülkemize gelen yabancı akını sürüyor. 1 Şubat tarihi itibariyle 94 bin 695 Polonyalıya çalışma ve oturma izni verildi. Ülkemize çalışmak amacıyla daha çok Polonya, Litvanya, Almanya, İngiltere ve Romanya’dan işçiler geliyor. Gelen işçilerin çoğunluğu gıda ve inşaat sektöründe çalışıyor” dedi.

***

İÇİNDEKİLER: - Turkler Olmeyi Biliyorlar

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir