İÇİNDEKİLER:
NİMET’İN DOSYASI DİLEKÇE KOMİSYONU’NDA
-VİZESİZ AVRUPA’YA DOĞRU…
ŞOFÖRLER DAVAYI KAZANIRSA AVRUPA’YA VİZESİZ GİRERİZ
VERİLEN SÖZ TUTULMALI
-ÖGER TOURS’UN SAHİBİ OLAN AVRUPA PARLAMENTOSU ÜYESİ VURAL ÖGER:
-”ŞİRKETİN, TÜMÜYLE AİLENİN ELİNDE OLDUĞUNU BİLMEK GÜZEL BİR DUYGU”
-ALMAN ENDÜSTRİSİNİN YAKLAŞIK 5’TE BİRİ YABANCILARIN ELİNDE
TÜRKİYE KONUMUNUN ARTIK FARKINA VARMALI
***
NİMET’İN DOSYASI DİLEKÇE KOMİSYONU’NDA
17 Şubat 2009 / Ali VARLI/BERLİN
Yurtdışında altı aydan 11 gün fazla kaldığı gerekçesiyle Almanya’dan sınırdışı edilmek istenen emekli Nimet Yavuz’un sorununu Dilekçe Komisyonu inceleyecek. Dilekçe Komisyonu da, İçişleri Senatörlüğü’ne tavsiye kararında bulunacak.
Berlin Yabancılar Dairesi’nin, yurtdışında altı aydan 11 gün fazla kaldığı gerekçesiyle oturumunu uzatmayıp sınırdışı etmek istediği Nimet Yavuz’un durumuna Dilekçe Komisyonu el attı.
Yasal olarak sınırdışı edilmeleri mümkün olan fakat insani nedenlerle Almanya’da kalması gerekenlerin durumunu inceleyen Dilekçe Komisyonu, 38 yıldır Almanya’da yaşayan ve malulen emekli olan Yavuz’un sorununu mart ayındaki toplantısında gündeme alması bekleniyor.
Dilekçe Komisyonları, incelemeden sonra Yavuz’la ilgili tavsiye kararını İçişleri Senatörü Ehrhardt Körting’e iletiyor. Körting ise geçmişte, söz konusu komisyon tarafından yapılan öneriler doğrultusunda kararlar almıştı.
İnsani değil
Nimet Yavuz’un avukatlığını yapan Sosyal Demokrat Parti SPD Berlin Eyalet Meclis Milletvekili Canan Bayram, “Dilekçe Komisyonu Berlin Yabancılar Dairesi mağduru Nimet Yavuz’un durumunu insani nedenlerle ele alacak. Ve bir çözüm bulacağına inanıyorum. Nimet Yavuz 49 yıllık ömrünün 38 yılını bu ülkede geçirmiş. Onun sorunu için ben de İçişleri Senatörü Ehrhart Körting ile görüşeceğim. Senatör Körting bu konularda çok duyarlı. Geçen yıl içişleri senatörümüz Dilekçe Komisyonu’nun önerisi üzerine 177 kişinin sınırdışı edilmesini önledi” dedi.
Beş aydır mücadele ediyor
Almanya’ya 1971 yılında 11 yaşındayken gelen Nimet Yavuz, sağlık nedenleriyle 1992 yılında malulen emekli oldu. 30 yıl Almanya’da yaşayan Nimet Yavuz, 24 Şubat 2008 tarihinde İstanbul’a, üniversitede okuyan kızının yanına gitti. Hastalanıp tansiyonu yükselen Yavuz, doktorların uçuş yasağı koyması üzerine yurtdışında altı aydan 11 gün fazla kaldı. 1999 yılında Alman vatandaşlığına geçen ve aynı yıl Türk vatandaşlığına başvuran Yavuz, 2002 yılında Türk vatandaşı oldu.
Yavuz, 2000 yılında yürürlüğe giren ve çifte vatandaşlığı öngörmeyen Alman Vatandaşlık Yasası gereği 2005 yılında Alman pasaportunu iade etti. Aynı yıl 3 yıllık oturum alan Yavuz, 7 Eylül 2008’de sona eren oturumunu uzatmak için gittiği Berlin Yabancılar Dairesi, kendisinin yurtdışında altı aydan fazla kaldığı gerekçesiyle oturumunu uzatmayarak ülkeyi terk etmesini istedi.
***
-VİZESİZ AVRUPA’YA DOĞRU…
-AÜ VİZESİZ AVRUPA ARAŞTIRMA GRUBU BAŞKANI GÜMRÜKÇÜ:
-”(ATAD’IN 19 ŞUBAT’TA VERECEĞİ KARAR) BU KARAR, TÜRKİYE’Yİ
AB’NİN BİR PARÇASI YAPMA VEYA YAPMAMA KARARIDIR. EĞER BU KARAR,
SİYASİ BASKILAR ALTINDA ORTADAN KALKARSA, TÜRKİYE’NİN ÜYELİĞİNİN
ÖNÜ KESİLMİŞTİR”
-”MAHKEME KARARI ÇIKTIĞINDA VE TAM UYGULANDIĞINDA ‘TÜRKİYE, ÜYE
DEĞİLDİR AMA ÜYELİKTEN SONRA EN FAZLA İMKANI OLAN ÜLKEDİR’
DİYEBİLECEĞİZ”
-”ATAD, CİDDİ VE BÜYÜK BİR SİYASİ BASKI ALTINDADIR.
TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK SİYASİ BASKI ALTINDADIR. MAHKEME,
ONUR SAVAŞI VERMEKTEDİR”
İSTANBUL (A.A) – 17.02.2009 – Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Öğretim Üyesi ve Vizesiz Avrupa Araştırma Grubu Başkanı Prof. Dr. Harun Gümrükçü, Avrupa Toplulukları Adalet Divanının (ATAD) 19 Şubat Perşembe günü vereceği kararın, Türkiye’yi AB’nin bir parçası yapma veya yapmama kararı olduğunu belirterek, ”Eğer bu karar, siyasi baskılar altında ortadan kalkarsa, Türkiye’nin üyeliğinin önü kesilmiştir” dedi.
Gümrükçü, TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Lütfü Küçük ile birlikte ATAD’ın 19 Şubat 2009 tarihinde Mehmet Soysal’a ile ilgili davanda açıklayacağı karara ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Türkiye-Almanya arasında TIR şoförlüğü yapan Mehmet Soysal, İbrahim Savatlı ve Cengiz Salkım’ın açtığı davanın, Berlin Eyalet Mahkemesi tarafından ATAD’a havale edildiğini anlatan Gümrükçü, normal prosedürde mahkemenin dava dosyasını 27 üye ülke ile Avrupa Komisyonuna gönderdiğini ve burada üye ülkelerin verdiği yanıtların önemli olmadığını belirtti.
Gümrükçü, Avrupa Komisyonunun görüşünde vizenin hukuki olmadığını bildirdiğini ve ”Katma Protokolün 41’inci maddesine dayanarak, ”vizeyi kaldır” dediğini bildirerek, buraya kadar her şeyin normal olduğunu ancak 2 Eylül 2008 tarihindeki duruşmaya katılan Avrupa Komisyonu temsilcisinin, daha önce verdiği yazılı görüşünü geri aldığını mahkeme heyetine söylediğini ve komisyonda çıkan ‘kavga’ üzerine kararın böyle çıktığını anlattığını dile getirdi.
Harun Gümrükçü, ”Demek ki, hukuku denetlemeden sorumlu Avrupa Komisyonu, denetleme görevini yerine getirememiştir ve bu 15 bine yakın karara görüş bildiren Avrupa Komisyonunun tarihinde bir ilk. Türkiye söz konusu olduğu zaman. Bir başka deyişle Avrupa Komisyonu, Avrupa’dan olanlar ve olmayanlar şeklinde hukuku farklı yorumlamaya başlamıştır” diye konuştu.
-VİZE UYGULAMALARINDAN HER YIL 12-14 MİLYON AVRO…-
Gümrükçü, bu duruma tepki gösterdiklerini vurgulayarak, ”Hukukun üstünlüğü çerçevesinde dava kazanılır veya kaybedilir. Eğer mahkemelere bu şekilde siyasi müdahale yapılırsa, ki komisyon yapmıştır, baskıyla yapmıştır, 27 ülkenin baskısıyla yapmıştır, o zaman oradaki kararın objektifliği kalmaz” dedi.
”Niye üye ülkeler bu kadar ağır bir baskı yapmak zorunda kalmışlardır?” diye soran Gümrükçü, şöyle devam etti:
”Bu karar, sadece vizeyi kaldırma değildir. Bu karar, Türkiye’yi Avrupa Birliğinin bir parçası yapma veya yapmama kararıdır. Eğer bu karar, siyasi baskılar altında ortadan kalkarsa Türkiye’nin üyeliğinin önü kesilmiştir. Niye bu kadar kesin ve net konuşuyorum? Çünkü kararın birinci maddesi, ‘taraflar, yani Türkiye ve AB üye ülkeleri, 1973’teki durum ne ise ondan daha geri gidemezler’ diyor. O zaman şu sonuç çıkıyor; 1973’teki durum ne idi? 1973’ten beri üye ülkeler hangi alanlarda ne kötüleştirmeler yapmışlardır ki, bu kararın çıkmasını önlemek istiyorlar? Ne büyük suçları var ki, bu şekilde bir müdahaleyi kaçınılmaz gördüler? Büyük bir hukuki çiğneme vardır Avrupa’da, büyük bir güvencesizlik yaratılmıştır. Vize bunlardan sadece biridir.
Eğer, 1973’ten bu yana Türkiye’de, Almanya’da, Fransa’da, İngiltere’de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının aleyhine ve hukuka müdahale yoluyla yapılan tüm kötüleştirmeler ortadan kalkarsa, Türkiye AB’ye girmiş sayılır. Üye değildir ama girerseniz içini doldurmuş olursunuz. Bu mahkeme kararı çıktığında ve tam uygulandığında şunu diyebileceğiz; Türkiye, üye değildir ama üyelikten sonra en fazla imkanı olan bir ülkedir.”
Harun Gümrükçü, vize uygulamalarından yıllık 12 milyon-14 milyon avro alındığını kaydetti.
-”LÜKSEMBURG’DA HAKİMLER VARDIR’ DEMEK İSTİYORUZ”-
Gümrükçü, karara ilişkin beklentisini, ”ATAD, ciddi ve büyük bir siyasi baskı altındadır. Tarihindeki en büyük siyasi baskı altındadır. Mahkeme, onur savaşı vermektedir. Onurunu korumak zorunda olduğu görüşündeyim. Mahkemenin, bu siyasi büyük baskıyı bertaraf ederek, hukukun üstünlüğünü gerektiren bir karar vereceği kanaatindeyim. Bunu bekliyoruz mahkemeden. Biz, perşembe günü ‘Lüksemburg’da hakimler vardır’ demek istiyoruz” şeklinde açıkladı.
Soruları yanıtlarken de Gümrükçü, kararın illegal olarak orada yaşayan insanları legalleşmesini ve buradan illegal akışı içermediğini bildirdi.
TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Lütfü Küçük de, iş dünyası olarak bu uygulamalardan muzdarip olan insanlardan sadece biri olduklarını belirterek, Avrupa ile ticarete mahkum olana sektörler olduğunu dile getirdi.
Küçük, kararın çok önemli bir dönüm noktası olduğunu düşündüğünü ifade ederek, böyle kararlara referans göstererek duruş sergileyebileceklerini söyledi.
(AND-ALİ-KUM)
***
ŞOFÖRLER DAVAYI KAZANIRSA AVRUPA’YA VİZESİZ GİRERİZ
Türkiye-Almanya arasında TIR şoförlüğü yapan Mehmet Soysal, İbrahim Savatlı ve Cengiz Salkım açtıklarığı davayı kazanırsa, Avrupa’ya vizesiz giriş yapma imkanı doğacak.
Açılan söz konusu davanın Berlin Eyalet Mahkemesi tarafından Avrupa Toplulukları Adalet Divanı’na (ATAD) havale edildiğini anlatan Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Vizesiz Avrupa Araştırma Grubu Başkanı Harun Gümrükçü, “Eğer şoförler davayı kazanırsa Avrupa çerçeve kararı vermiş olacak. Bununla birlikte artık Avrupa’ya vizesiz girilebilecek” dedi. Gümrükçü, TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Lütfü Küçük ile birlikte ATAD’ın 19 Şubat 2009 tarihinde Mehmet Soysal ile ilgili davada açıklayacağı karara ilişkin basın toplantısı düzenledi. Gümrükçü, ATAD’ın 19 Şubat günü vereceği kararın, Türkiye’yi AB’nin bir parçası yapma veya yapmama kararı olduğunu belirterek, “Eğer bu karar, siyasi baskılar altında ortadan kalkarsa, Türkiye’nin üyeliğinin önü kesilmiştir” dedi.
Vizeyi Kaldır maddesi
Gümrükçü, Avrupa Komisyonu’nun görüşünde vizenin hukuki olmadığını bildirdiğini ve “Katma Protokolün 41’inci maddesine dayanarak, “vizeyi kaldır” dediğini hatırlattı. Gümrükçü, buraya kadar her şeyin normal olduğunu ancak 2 Eylül 2008 tarihindeki duruşmaya katılan Avrupa Komisyonu temsilcisinin, daha önce verdiği yazılı görüşünü geri aldığını mahkeme heyetine söylediğini ve komisyonda çıkan ’kavga’ üzerine kararın böyle çıktığını dile getirdi. Harun Gümrükçü, “Demek ki, hukuku denetlemeden sorumlu Avrupa Komisyonu, denetleme görevini yerine getirememiştir ve bu 15 bine yakın karara görüş bildiren Avrupa Komisyonunun tarihinde bir ilk. Türkiye Avrupa Komisyonu, Avrupa’dan olanlar ve olmayanlar şeklinde hukuku farklı yorumlamaya başlamıştır” diye konuştu.
***
VERİLEN SÖZ TUTULMALI
17 Şubat 2009 / Ahmet KÜLAHÇI
Alman sosyal demokratların başbakan adayı ve Federal Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, kendilerinin iktidara ortak olmaması halinde Türkiye’nin AB üyeliği konusunda Almanya’nın pozisyonunun değişeceğini söyledi. Steinmeier, “Biz, verilen sözün tutulmasını istiyoruz” dedi.
Almanya’nın başbakanlığına soyunan Federal Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, mensubu olduğu Sosyal Demokrat Parti’nin iktidarda olmaması veya iktidara ortak olmaması halinde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyeliği konusunda Almanya’nın pozisyonunun değişeceğini söyledi.
Almanya Türk Toplumu’nun (TGD) dün Berlin’de “Alman-Türk Perspektifleri” adı altında düzenlediği toplantıda bir konuşma yapan Steinmeier, yalnız Alman Hıristiyan Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) değil bazı Avrupa ülkelerinin Türkiye’nin tam üyeliğine şüpheyle baktıkların hatırlattı.
Tutumumuz belli
Bakan Steinmeier, “Benim ve partimin tutumu belli. Biz Türkiye’ye AB üyeliği için dürüst bir şans verilmesini istiyoruz. Yıllar önce verilen sözde durulmalıdır. Bizim iktidarda olmamamız halinde Türkiye’nin AB üyeliği konusunda Almanya’nın pozisyonu değişecektir. Bunun aksini düşünmek saflık olur. Biz 2005 yılında başlatılan müzakereler kararlı bir şekilde sürdürülmeli.
Saptanan başlıklar sadece müzakerelere açılmakla kalmamalı, sonuca da bağlanmalı. Türkiye tabii Kopenhag Kriterleri’ni ve kendisine düşen görevi yerine getirmeli. Türkiye AB yolunda kararlı bir şekilde yürümeye devam etmeli. Avrupa da Türkiye’nin umutlarını yıkacak davranışta bulunmamalı. Müzakereler tabii ucu açık sürdürülmeli. Ama tam üyelik hedefiyle sürdürülmeli” diye konuştu.
Türkiye’ye ihtiyacımız var
Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet, Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat ile Almanya’daki Türk sivil toplum örgütü temsilcileri ve işadamlarının da katıldığı yemekli toplantıdaki konuşmasında Bakan Steinmeier, Türkiye’nin bölgesinde cesur bir dış politika izlediğinin de altını çizdi.
Özellikle Davos öncesi Türkiye’nin İsrail ve Suriye arasında uzlaşma sağlaması için üstlendiği rolü ve çabayı takdirle karşıladıkların belirten Steinmeier, “Afganistan ve İran başta olmaz üzere bölgede yaşanan sorunların çözümü için Türkiye’ye ihtiyacımız var. Türkiye’nin yardımcı eli çok önemli. Türkiye’nin bu önemi önümüzdeki yıllarda daha da artacak” diye konuştu.
Alman Bakan Türkiye’nin Avrupa’ya bölgeden enerji sevkiyatının güvenliği açısından da çok önemli bir rol oynadığının ve bunun öneminin ilerde bugünkünden çok daha iyi anlaşılacağını söyledi.
Vize kolaylığı yok
Toplantıda, Almaya’nın Türkiye’deki diplomatik temsilciliklerinden vize alma zorluğundan da şikayetçi olundu. Dışişleri Bakanı Steinmeier, “Ben bunun sorun yaratmasını anlayabiliyorum. Şu anda Türkiye ile yaptığımız görüşmelerde vize koşullarının kolaylaştırılması gündemde değil. Bir ara öğrenci ve işadamlarına ‘kolay vize’ verilmesi üzerinde konuşulmuştu. Ama bu alanda yeni bir şey yok. Federal İçişleri Bakanlığı ile bu konu yeniden görüşmelere açılabilir” dedi.
***
-ÖGER TOURS’UN SAHİBİ OLAN AVRUPA PARLAMENTOSU ÜYESİ VURAL ÖGER:
-”ŞİRKETİN, TÜMÜYLE AİLENİN ELİNDE OLDUĞUNU BİLMEK GÜZEL BİR DUYGU”
BERLİN (A.A) – 17.02.2009 – Almanya’nın önde gelen turizm şirketlerinden Öger Tours’un sahibi olan Avrupa Parlamentosu üyesi Vural Öger, şirketin tümüyle ailesi tarafından yönetilmesinin güzel bir duygu olduğunu söyledi.
Öger, Die Welt gazetesinde yer alan bir röportajında, şirketinin Rus milyarder Alexander Lebedev’e satılması girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla ilgili olarak, ”Şirketin, tümüyle ailenin elinde olduğunu bilmek güzel bir duygu. Çalışanların heyecanı da benim için çok mutlu olduğum bir gelişme. Onların bu kadar motive olduklarını hiç görmedim. Başarılı çalışmamız bizim en büyük sermayemiz” dedi.
Lebedev’ın Alpstream adlı şirketinden geçen yaz bir teklif aldıklarını ve kızı Nina Öger’ın bu şirketle görüşmeler yaptığını ifade eden Öger, uzun süren görüşmelerden sonra anlaşmaya vardıklarını, noterde bir ön sözleşme imzaladıklarını, ancak belirlenen tarihte bir ödeme yapılmadığını, ödeme için yeni bir süre vermelerine rağmen bunun da kullanılmadığını, bunun üzerine sözleşmenin fesh edildiğini kaydetti.
Ödeme yerine şartlar değiştirilmiş olarak kendilerinin kabul edemeyecekleri yeni bir teklif sunulduğunu ve bu nedenle görüşmelere son verdiklerini ifade eden Öger, ”Alpstream şirketine gelecekte bir satış olabilir mi?” şeklindeki soruya karşılık da, ”Biz her şeye açığız. Görüşme yaptığımız şartların dışında kendi hisselerimi vermem” diye yanıt verdi.
Kızı Nina Öger ile birlikte şirketi mükemmel bir şekilde yönettiğini, kızının satış ve pazarlama bölümlerinden, kendisinin de stratejiden sorumlu olduğunu belirten Öger, ”Böyle bir kızı bana hediye ettiği için tanrıya şükrediyorum. Kendisinden ve çalışmalarından gurur duyuyorum. Çok ciddi ve kendine güvenen bir kadın oldu. Para kazanmak için çok ağır şekilde çalışılması gerektiğini biliyor” dedi.
”Ne kadar daha şirkette çalışmak istiyorsunuz?” şeklindeki bir soru üzerine de Öger, bedensel ve zihinsel durumunun el verdiği sürece çalışacağını, şirket sahiplerinin emeklilik yaşlarının olmadığını söyledi.
Öger, Avrupa Parlamentosu için de bir daha aday olmayacağını ve kendisine zaman ayıracağını, şirkette de çalışmalarını sürdüreceğini kaydetti.
Nina Öger de, şirket satışıyla ilgili olarak durumun açıklığa kavuşmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, şimdi görüşmeler nedeniyle yapamadıkları projeleri gerçekleştirebileceklerini söyledi.
Şirketin krizden etkilenmesiyle ilgili olarak da Nina Öger, şimdiye kadar durumun iyi göründüğünü, Almanlar için seyahat etmenin yemek yemek gibi yaşamak için gerekli bir şey olduğunu belirterek, ”Bu bizim için bir şans. Diğer ülkelerde turizm daha zor durumda. Türkiye de, uygun seyahat ülkelerinden biri olması dolayısıyla çok cazip” dedi.
Rezervasyonların bu yıl yüzde 10 oranında azalmasını beklediklerini ve şirketi bu doğrultuda şekillendirdiklerini ifade eden Nina Öger, şimdilik yaklaşık yüzde 7 oranında bir gerileme olduğunu, ancak sayıların gittikçe düzeldiğini, bunun yıl sonuna kadar böyle sürmesi durumunda beklentilerinden daha iyi bir durumda olacaklarını sözlerine ekledi.
(ERB-EA-MTN)
***
-ALMAN ENDÜSTRİSİNİN YAKLAŞIK 5’TE BİRİ YABANCILARIN ELİNDE
-FEDERAL İSTATİSTİK DAİRESİ BAŞKANI EGELER: ”ALMANYA’DA FAALİYET
GÖSTEREN YABANCI ŞİRKETLERİN İSTİHDAM PİYASASI İÇİN ÖNEMİ, TAHMİN
EDİLENDEN ÇOK DAHA FAZLA”
BERLİN (A.A) – 17.02.2009 – Alman endüstrisinin yaklaşık 5’te birini yabancı şirketlerin yürüttüğü bildirildi.
Wiesbaden kentindeki Federal İstatistik Dairesi’nin Başkanı Roderich Egeler, bugün Berlin’de yaptığı açıklamada, yabancı şirketlerin Alman endüstrisinin yaklaşık yüzde 20’sini yürüttüklerini belirterek, ”Almanya’da faaliyet gösteren yabancı şirketlerin istihdam piyasası için önemi, tahmin edilenden çok daha fazla” şeklinde konuştu.
İlk kez Almanya’da faaliyet gösteren yabancı şirketlerin durumu hakkında da istatistikler tutulduğuna işaret eden Egeler, ”Yabancı şirketler 2006 yılında yaklaşık 1,9 milyon kişi çalıştırıyorlardı” dedi.
Egeler ayrıca, Alman şirketlerinin yurt dışındaki tesislerini de mercek altına aldıklarını, ancak bunun verimlilik açısından şirketlere çok fazla bir şey kazandırmadığını kaydetti.
Federal İstatistik Dairesi tarafından hazırlanan raporda, Almanya’da faaliyet gösteren yabancı şirketler arasında AB ülkelerinin ve Amerikan şirket sayılarına yer verilirken, Türk şirketlerinin durumu hakkında bilgi verilmedi.
(EA-TLN)
***
TÜRKİYE KONUMUNUN ARTIK FARKINA VARMALI
Arent Fox Uluslararası Ticaret Hukuku Partneri Matthew Nolan, “Türkiye’nin kendi konumunu gözden geçirmesi, farklı bir ticari ilişki geliştirmesi ve kendisini farklı bir stratejik konuma oturtması gerektiğini düşünüyorum” dedi
İSTANBUL
Arent Fox Uluslararası Ticaret Hukuku Partneri Matthew Nolan, Türkiye gibi ülkelerin artık gelişmekte olan ülkeler olmadığını belirterek, bu ülkelerin ABD’deki Genelleştirilmiş Tercihler Sisteminde yapılacak yeni düzenleme ile gümrüksüz sistemden çıkarılabileceğini bildirdi.
Türk Amerikan İşadamları Derneği (TABA/AmCham) ve Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi (DEİK) Türk-Amerikan İş Konseyi tarafından düzenlenen “ABD Başkanı Barack Obama’nın Ticaret Politikaları” konulu toplantıda konuşan Nolan, geçtiğimiz sene yüzde 6 artan küresel ticaretin 2009 yılında yüzde 2 küçüleceğini dile getirerek, bunun çok tehlikeli bir gelişme olduğuna işaret etti.
TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ GELİŞTİRMELİ
Matthew Nolan “Dış politikada ABD’nin birtakım ülke ve bölgelerle ilişkisini geliştirmesi gerekiyor. Orta Doğu ve Avrasya bölgesi çok önemli. Türkiye bu bölgedeki lider ülke. Türkiye’nin kendini bu bölgesel mevcudiyete nasıl dahil ettiği ve ABD ile kuracağı ortaklık bölge için önemli olacak. Stratejik müttefik olarak bu bölgedeki rolünüzü güçlendirmeniz gerekiyor. Türkiye’nin kendi konumunu gözden geçirmesi, farklı bir ticari ilişki geliştirmesi ve kendisini farklı bir stratejik konuma oturtması gerektiğini düşünüyorum”şeklinde konuştu.
Obama tüm dünyanın umudu
Türk-Amerikan İş Konseyi Başkanı Haluk Dinçer de Obama’nın sadece ABD değil tüm dünya için bir umut haline geldiğine işaret etti. Önemli sorunların yaşandığı bir küresel kriz döneminden geçildiğini dile getiren Dinçer, “Başkan Obama’nın en önemli önceliği bu küresel yangını ülkesinden başlayarak söndürmek olacak” dedi. Dinçer, Obama’nın bir taraftan bütçe açıklarını kontrol altına almakisterken, diğer taraftan yükselen işsizlik ve ekonomiyi canlandırma sorunlarıyla uğraşması gerekeceğini vurguladı .
18.02.2009
Bir yanıt yazın