Sefa KAPLAN
|
Ermenistan hükümetinin İsviçre Büyükelçiliği teklifini kabul eden ünlü şarkıcı Charles Aznavour, Türkiye doğumlu bir Ermeni ailenin çocuğu.
Aznavour, Aras Yayınları tarafından yayımlanan, ’Geçmiş Zaman Olur ki’ adlı anılarında, 1915’teki tehcirde canlarını zor kurtaran anne ve babasının hiçbir zaman intikam ve düşmanlık hisleri beslemediğini belirterek şunları söylüyor:
“Annemle babamın modern Türkiye’yi küçümseyip kötülediğine hiç tanık olmadım; bize hiçbir zaman Türk halkına karşı kin aşılamadılar. Tam tersine, Türkiye’nin güzel bir ülke, kadınlarının çok alımlı, mutfağının Ortadoğu’nun en iyi mutfağı olduğunu ve temelde bu halkla aramızda birçok benzerlik bulunduğunu söylediklerini işitmişimdir hep. ”
Aznavour, kendisi hakkında çıkartılan Karabağ’daki Ermeni-Azeri savaşına para yardımı yaptığı iddialarını da kesin bir dille reddederek, hiçbir 24 Nisan törenine katılmadığını da vurguluyor:
“Bazı Türk ve Azeri gazeteciler geçmişle ilgili ne söylemiş ya da yazmış olursa olsun, ben asla -bakın ’asla’ diyorum- 24 Nisan’da katliamı anmak üzere Paris’te ya da başka bir yerde yapılan bir yürüyüşe katılmadım. Karabağ’a silah da göndermedim. Azerilerle Karabağ Ermenileri arasındaki çatışmalar sırasında silah alımı için para da toplamadım. Kadınların ve çocukların yaralanmasını ya da öldürülmesini amaçlayan bir eyleme girişmeyecek kadar saygım var insanoğluna.”
Aznavour, Adapazarlı annesini ve Ahıskalı babasını ise şu sözlerle tanıtıyor: “Ben nasıl Fransız’sam, annem de Türkiye’de doğduğu için Türk’tü; Adapazarı’nda, tütün eksperi bir babadan doğmuştu. İki erkek, bir kız kardeşi vardı; hepsi kırımda ölmüştü. Tanrı bilir nasıl.”