Taraf’tan Radikal’e “Hoş Geldin”
14 Şubat 2009 Cumartesi
Neval Kavcarkavcar@sonsayfa.com
2007’deki Cumhurbaşkanı seçimine giderken başlayan, şiddetini gitgide arttıran askere taciz olayı ile karşı karşıyayız. “Hükümeti Yıkma” adı altında başlayan dava adeta TSK’ne saldırıya dönüşmüş durumda. Yürümekte olan yargı safhasının doğruyu mutlaka bulacağına inancımız sonsuz. Fakat zanlı adı ile Emniyete götürülen kişiler medya yolu ile infaz ediliyor.
Verilen ifadeler çarpıtılarak servis ediliyor. Psikolojik harbin ortasındayız ve TSK başta olmak üzere kurumlar yıpratılıyor. Devlete yıllarca şerefle hizmet etmiş kişilere adi suçlu muamelesi yapılıyor, örgüte üyeymiş gibi gösteriliyor. Aylar sonrada atılan çamurun izi ile delil yokmuş denilerek salınıyor.
Normal hayatını yaşayan insanların evleri sabahın beşinde basılıyor “plan, liste bulundu” diye abartılarak topluma aktarılıyor. Yapılanlara bakarak şunu söyleyebiliriz. Göz altına alınan kişinin emniyet ya da adliye safhasında o bilgileri kimler veriyor.
Düşünebiliyor musunuz bir sabah medyaya, ağzınızdan çıkmayan kelimeler telefon konuşması diye yansıyor. Psikolojik saldırıda, önemli olan ilk duyulan bilgidir. Ardından gelen düzeltme, olup biteni tekrar yoluna koymaz. Davos medya yolu ile Türkiye’de ilk duyulduğunda milyonlarca kişi “helal olsun” dedi. Olay soğuyup, gerçek ortaya çıktığında, toplantının Türkiye’nin talebi üzerine hazırlandığının bilinmesi ilk intibaı değiştirmedi.
Bir buçuk yıldır devam eden, tutuklamalar ile ilgili kamuoyu ikilemde kalmıştır. Toplumun saygı duyduğu birçok isim zan altında bırakılmıştır. Asıl gaye sanki bu gibi durmakta. En tabi hak olan muhalefet etmeyi “Hükümeti devirmek” gibi suçlama ile karşı karşıya bırakılmasına bakarak “muhalefetsiz iktidar” için “sivil darbe” mi yapılıyor sorusu akla gelmektedir.
“Hükümete darbe” değil de “muhalefete ve temel değerlerimize darbe” gibi durmakta olup biten.
İbrahim Şahin gözaltına alınıyor, evinde bulunduğu söylenen planla Ankara köstebek yuvasına döndürülüyor. Sonra ülkenin her yerden cephanelikler çıkıyor. Günlerce vatandaşın zihni o görüntülerle yıkanıyor. Ardından hepsi bir anda bitiyor, bu defa Radikal Gazetesinde İbrahim Şahin’e ait olduğu söylenen ifade yayınlanıyor.
“Eski Özel Harekât Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, savcı Zekeriya Öz’e verdiği 107 sayfalık ifadesinde, Genelkurmay’ın talimatıyla kurmaya hazırlandığını iddia ettiği S-1 (Sefir) adlı örgütün “Türkiye’nin iç temizliğinden ve Kuzey Irak’tan” sorumlu olduğunu iddia etti.”( Radikal- 12 Şubat 2009)
Aynı gün genelkurmay, ertesi gün İbrahim Şahin bunu yalanlıyor. Radikal kuzu kuzu Şahin’in açıklamasını veriyor. Oyuna geldiğini anlaması bir tam gün sürüyor.
“Genelkurmay Başkanlığı’nın 12 Şubat 2009 tarihli açıklamaları doğrudur. Benim Genelkurmay Başkanlığı ve Genelkurmay Başkanımız ile hiçbir görüşmem olmamıştır. Savcılık makamında ifade verirken böyle bir soruyla da karşılaşmadım. ….Fakat TSK’lerini hedef alan bu sorular sanki sorulmuş gibi ifade tutanağında cevap hanesine boş olarak yazılmış…Sorgulama tamamen TSK’lerini hedef aldığından birçok soruda susma hakkımı kullandım..” ( Radikal – 13 Şubat 2009)
Radikal’in üfürük haberi yayınlaması ile Taraf Gazetesi “Aramıza Hoş geldin radikal” diyor. Psikolojik bombardıman altında yaşanan bilgi kirliliğinde, hükümet sessiz kalıyor. Ne İç İşleri ne de Adalet Bakanı olup bitene el koyma gereği duymuyor. Asıl yanlış olan bu.
Var olmayan ifade metinlerini medyaya kim veriyor? Basın asılsız haberi halk ile buluşturduğunda, hükümet önleyecek tedbiri almıyor. Tercümesi iktidar üzerine düşeni yapmıyor. Niçin?
Bilgi kirliliğinde bize düşen, TSK başta olmak üzere temel değerlerimizi yıpratmaya dönük haberlere sazan gibi atlamamak olmalı.
Elimizde yedek bir Türkiye daha yok.
* * *
Kılıçdaroğlu Rüzgârı
Önce AKP’nin genel başkan yardımcılarını düşürdü, Deniz Feneri Derneği’ni gündemimize soktu, şimdi İstanbul’da esiyor.
Başbakanın oğlu ve gelinin pırlanta ortaklığını, iktidarın pırlantada ticaretinde KDV’yi sıfırladığını anlatınca dudaklar uçukladı resmen.
Ardından pırlantacı Cihan Kamer, Topbaş’ın dünürü Kavurmacı ve eski futbol federasyonu Başkanı Hasan Doğan’ın ortaklaşa aldıkları arsa üzerinde oynanan oyunla, arsanın değerinin yükseltilmesi anlatılıyordu ki bilin bakalım ne oldu?
“2004 yılında yeşil alan iken, alınan 5 bin 243 metrekarelik E-5’e cepheli arsanın vasfının belediye tarafından ticari alana dönüştürüldüğü ortaya çıktığı önceki gün, apar topar Futbol Federasyonu’na bağışlandı.” (Objektif haber – 13 Şubat 2009)
“Vatandaşa din iman, kendilerine han hamam”, … iktidar için söylenmiş sanki.
nevalkavcar@yahoo.com
Bir yanıt yazın