TÜRK TOPLULUKLARINDAN HABERLER

İÇİNDEKİLER:

ALMANYA

-LUDWIGSHAFEN YANGININDA HAYATINI KAYBEDEN TÜRKLER ANILDI

TÜRK DİLİ: DÜNYA DİLİ

ITDF BASIN BILDIRISI

-MERKEL:

-”PAPA, NAZILERIN SOYKIRIMINI KESIN BELIRLEMELI”

***

ALMANYA

-LUDWIGSHAFEN YANGININDA HAYATINI KAYBEDEN TÜRKLER ANILDI

LUDWIGSHAFEN (A.A) – 03.02.2009 – Almanya’nın Ludwigshafen kentinde 3 Şubat 2008 tarihinde çıkan yangında hayatını kaybeden 9 Türk vatandaşı, düzenlenen törenle anıldı.

”Das Haus” adı verilen binada düzenlenen törene Alman hükümetinin göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer, Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Acet ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey de katıldı.

Ludwigshafen Belediye Başkanı Eva Lohse, yangın faciasını hala unutmadıklarını, yakınlarını kaybedenlerin acılarını paylaştıklarını söyledi.

Lohse’nin konuşmasının ardından Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun mesajı okundu.

-DEVLET BAKANI YAZICIOĞLU’NUN MESAJI-

Yazıcıoğlu, mesajında, yangın faciasının acısını hala içlerinde yaşadıklarını, hayatını kaybeden vatandaşların aileleri ve yakınlarının derin üzüntüsünü yürekten paylaştıklarını ifade etti. Yazıcıoğlu, mesajında şunları kaydetti:

”Yangın faciasının haberini aldığımız andan itibaren şahsım ve Sayın Başbakanımız bizzat olay yerine gelerek yetkililerle görüşmek suretiyle Ludwigshafen’deki vatandaşlarımızın acılarını hafifletmeye çalıştığımız hatırlanacaktır. Yangının çıkış sebebinin akıllarda hiçbir şüpheye yer kalmayacak şekilde aydınlığa kavuşturulması için konunun yakın takipçisi olduk ve olmaya devam edeceğiz. Anılan yangının kasıtlı bir eylemden çıkmış olması halinde faillerin yakalanarak hukuki sürecin bir an önce başlatılması ve adaletin sağlanması beklentimiz her vesileyle yapılan temaslarda Alman tarafına iletilmeye devam edilmektedir.”

Yurt dışında yaşayan vatandaşların sorunlarına çözüm bulunmasının hükümet için Türkiye’deki vatandaşların sorunlarına çözüm aranması kadar önemli olduğunu ifade eden Yazıcıoğlu, ”Ludwigshafen faciası gibi olaylarda kendinizi yalnız hissetmemeniz için devlet olarak bundan sonra da yanınızda olacağımızı bir kez daha vurgulamak istiyorum. Ludwigshafen yangın faciasında hayatlarını yitiren vatandaşlarımıza Tanrı’dan rahmet, ailelerine ve yakınlarına sabır diliyorum” ifadelerine yer verdi.

-BÜYÜKELÇİ ACET-

Törende daha sonra söz alan Büyükelçi Acet, trajik yangında hayatını kaybedenleri anmak ve yangından sonra hayatları değişen mağdur ailelerin acısını paylaşmak ve onlarla dayanışma içinde olmak amacıyla toplandıklarını belirterek, ”Yaşadıkları büyük sarsıntıya rağmen hayata tutunan, acılarının herhangi bir çevre tarafından suistimal edilmesine izin vermeyen, en kederli günlerinde dahi toplumsal barış çağrısında bulunarak kararlı bir duruş sergileyen ailelerimize bu olgun tutumları ve sağ duyuları için Türk ve Alman toplumları olarak teşekkür borçluyuz” dedi.

Yangının çıkış sebebinin tam olarak tespit edilemediğine işaret eden Acet, ”Ancak sebebi ne olursa olsun facia sonrasında Türk toplumunun, Ludwigshafen halkının ve resmi makamların mağdurlara destek sağlamak ve yaralarını sarmak amacıyla el ele vererek seferber olması üzüntümüzü bir nebze hafifletmiştir” diye konuştu.

Başta Rheinland-Pfalz Eyaleti Başbakanı Kurt Beck, Bakan Böhmer ve Ludwigshafen Belediye Başkanı Eva Lohse olmak üzere tüm itfaiye, polis ve hastane personeline yangın sırasındaki ve sonrasındaki çabaları için teşekkür eden Acet, ”Buradaki Türk toplumu Almanya’yı da vatanları olarak benimsemiştir. Türk toplumunun Almanya’ya entegrasyon sürecinin gerçekleşmesi için Türk toplumunun kendisini güven ve huzur içinde hissetmesi vazgeçilmez bir ön koşuldur. Alman makamlarının bu ortamın sağlanması için gerekli adımları attıklarından kuşkumuz yoktur” dedi.

Bazı iddiaların aksine Türk toplumunun Almanya’da gün geçtikçe sorumluluklarını artan biçimde yerine getirmekte olduğuna inandığını ifade eden Acet, bunu hızlandırmak için ortak çabalarını somut eylemlerle hayata geçirmek zorunda olduklarını söyledi. Acet, konuşmasını, ”Yangında hayatlarını kaybeden Hülya, Dilara, Karanfil, Döne, Kamil, Kenan ve Medine Kaplan ile Belma Özkaplı ve İlyas Çalar’a Allah’tan rahmet, burada bulunan aile fertlerine sabır diliyor ve kendilerini sevgiyle kucaklıyorum” diye tamamladı.

-ALMAN BAKAN BÖHMER-

Böhmer de konuşmasında, yangında hayatını kaybedenlerin yakınlarının acısını içtenlikle paylaştığını belirterek, yangından sonra Belediye Başkanı Lohse ve yangında yakınlarını kaybeden Kamil Kaplan ile görüştüğünü hatırlattı.

Yangın sırasında yoğun şekilde çaba harcayan itfaiye ve polislere teşekkür eden Böhmer, Kaplan ailesinin gördüğü ilgi ve yardımların ailenin acısını bir nebze de olsa hafiflettiğini söyledi. Böhmer, bu yangından sonra büyük bir dayanışma içine giren Türk ve Almanların, birbirlerine daha da yakınlaştıklarını sözlerine ekledi.

Rheinland-Pfalz Eyaleti İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Roger Lewentz, bir rahip ve Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) diyalog sorumlusu Bekir Alboğa da yaptıkları kısa konuşmalarda, yangında hayatlarını kaybedenlerin ailelerinin acılarını paylaştıklarını söylediler.

Yangın faciasında yakınlarını kaybeden Kamil Kaplan da yaşadıkları acıyı hiçbir zaman unutamayacaklarını belirtti ve anma törenine katılan herkese yardım ve desteklerinden dolayı teşekkür etti.

Törenden sonra Kamil Kaplan, yangında hayatını kaybeden Belma Özkaplı’nın annesi Türkan Karakaplan, kızları Tuğçe ve Zümrüt ile evin sahibi Dira Karakaplan, yanan binanın önünde bir araya geldiler.

Türkan Karakaplan, torunlarının annelerinin öldüğünü bilmediklerini, kendilerine annelerinin işe gittiğini söylediklerini söylerken göz yaşlarını tutamadı. Acılı anne ağlayarak, ”Bağıra bağıra can verdiler” dedi.

(HA-MCT)

***

TÜRK DİLİ: DÜNYA DİLİ

Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın

Türk Dil Kurumu Başkanı

Bugün yaklaşık 220 milyon konuşuru bulunan Türk dili, Moğol ve Mançu-Tunguz dillerinin de yer aldığı Altay dil ailesinin en fazla konuşura sahip koludur…

19’uncu yüzyıl sonlarına doğru yoğunluk kazanan araştırmalarla Altay dilleri olarak adlandırılan Türk, Moğol, Mançu-Tunguz, Japon ve Kore dilleri ile Fin-Ugor dilleri olarak anılan Fin, Macar ve Samoyed dillerinin Ural-Altay adında bir dil ailesi oluşturduğu düşüncesi, dünyada genel kabul görmüş bir kuramdı. Ancak, 20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren yürütülen dil bilimi araştırmalarıyla Ural ve Altay dillerinin bir dil ailesi oluşturamayacağı düşüncesi yaygınlaşmaya başladı. Fin, Macar ve Samoyed dilleri ile Türk, Moğol, Mançu-Tunguz, Japon ve Kore dilleri arasında benzerlikler bulunuyordu ama bu benzerlikler bir dil ailesi oluşturmaya yetecek ölçüde bir kaynak dilden miras kalan ortak dil ögesi içermiyordu.

Bugün artık dünya dil bilimi çevrelerinde Türk, Moğol ve Mançu-Tunguz dillerinin oluşturduğu Altay dil ailesi, genel kabul görmektedir. Bununla birlikte Kore ve Japon dillerinin bu dil ailesinde yer alıp almadığı üzerine tartışmalar sürmektedir. Bu iki dilin Altay dil ailesine ait olmaları durumunda da, Türk dilinin Altay dil ailesinin en çok konuşura sahip kolu olduğu gerçeğini değiştirmez.

Türk Dilinin Kısa Tarihi

Türk yazı dilinin tarihi VII ve VIII. yüzyıllarda Orhon vadisinde dikilmiş olan yazıtlarla başlar. Gerek Orhon Yazıtları’nda kullanılmış olan gelişmiş ve işlek dil gerekse komşu ülke kaynaklarında yer alan bilgiler, Türk yazı dilinin başlangıcının çok daha eskiye gittiğini gösterir. Yakın dönemde bulunan yeni yazıtların okunması Türk yazı dilinin tarihini daha da gerilere götürmemizi sağlayacaktır. Ayrıca karşılaştırmalı ses ve biçim bilimi çalışmaları ve diğer dillerdeki alıntı sözlerden Türkçenin yaşının ortaya konulması yolunda önemli veriler elde edilmiştir. Türkçeden Sümerceye geçmiş olduğu kanıtlanan 168 Türkçe kökenli sözcük, Sümerce ile Türkçenin yaşıt olduğu görüşünün geliştirilmesini sağlamıştır. Esik kurganı buluntuları arasında yer alan ve MÖ 4’üncü yüzyıla ait olduğu saptanan bir çanaktaki Orhon yazısına benzer harflerle yazılan iki satırlık yazının en eski Türkçe metin olduğu bilinmektedir. Çin yıllıklarındaki bir Hun ağıtına ait iki dize ile birkaç sözcük MS 4’üncü yüzyıl Türkçesi hakkında fikir vermektedir. Ancak, edebî metin niteliğindeki ilk büyük metinler Tonyukuk (725), Bilge Kağan (731) ve Köl Tigin (732) adına dikilmiş olan Göktürk Yazıtları’dır. Türk dilinin ilk sözlüğü ve dil bilgisi kitabı Divanü Lugati’t-Türk ise 1072 yılında Kâşgarlı Mahmud tarafından yazılmıştır. Yaklaşık 9 bin sözü içeren eser, yalnızca bir sözlük, yalnızca bir dil bilgisi kitabı değil, aynı zamanda Türk yazı dilinin ve ağızlarının ele alındığı, kültür değerlerinin kayda geçirildiği anıtsal bir kaynaktır. Kâşgarlı Mahmud; Karahanlı, Uygur, Oğuz, Kıpçak, Kırgız ve diğer akraba topluluklarının söz varlığını bir araya getirerek hazırladığı eserine Divanü Lugati’t-Türk, yani Türk Lehçeleri Sözlüğü adını vermiştir. Kâşgarlı Mahmud’un yirmiyi aşkın yazı dilini ve ağzını Türk adı altında toplaması, bilimsel bir gerçekliği ortaya koymaktadır. Büyük ölçüde ortak dil ögelerine dayanan bu yazı dilleri ve ağızlar, zaman içerisinde kendi iç gelişmelerini sürdürerek bugün yazı dilleri ve resmî diller hâline gelmişlerdir.

Türk Dilinin Coğrafyası

Yayılma alanı Kuzey Buz Denizi’nden başlayıp Hindistan’ın kuzeyine, Çin Halk Cumhuriyeti’nin içlerinden Avrupa’nın en uç noktasına kadar uzanan yaklaşık 12 milyon kilometrekarelik bu coğrafyada en geçerli dil, Altay dil ailesinin en büyük kolu olan Türk dilidir.

19’uncu yüzyılda ünlü Türkolog Á. H. Vámbéry, Türk dilinin yayılma alanının genişliğini yaptığı gezi sırasında görmüş ve Balkanlardan Mançurya’ya kadar yolculuk yapacak bir kişinin Türk dilini bilmesi durumunda bu yolculuğunu en kolay bir biçimde yapabileceğini, çünkü bu coğrafyada en geçerli dilin Türk dili olduğunu söylemişti. Bugün bu alan daha da genişlemiştir. Özellikle 1960’lı yıllardan itibaren çalışmak ve okumak başta olmak üzere çeşitli nedenlerle endüstrileşmiş Avrupa ülkelerine Türklerin göçmesi sonucunda Türk dilinin yayılma alanı Balkanları da aşarak Atlas Okyanusu kıyılarına ulaşmıştır.

Türk dili, yoğunluğu Orta Asya ve Orta Doğu’da bulunan ve en azından son bin yıldır yerleşik halklar hâlinde olan; Türkiye Cumhuriyeti, Eski Sovyetler Birliği’nden bağımsızlaşmış Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan gibi Türk Cumhuriyetleri, Balkan Ülkeleri, Rusya Federasyonu, İran, Irak, Afganistan, Çin Halk Cumhuriyeti gibi devletler içinde konuşma dili veya yazı dili olarak yaşayan yirmi yazı dili koluna ayrılmaktadır.

Orta Çağ ile Yeni Çağı Osmanlı İmparatorluğu ve Altın Ordu Devleti gibi büyük coğrafyalara yayılan siyasi birlikler içinde yaşayan bu Türk toplulukları, 20’nci yüzyıl ilk çeyreğine kadar etkili olan klasik yazı dilleri Osmanlı Türkçesi ve Çağataycanın birleştirici karakteriyle güçlü bir yazılı edebiyat ve millî bir halk edebiyatı geliştirmiştir. Dil mirasının çok büyük bir kısmını oluşturan sözcükler, atasözleri, deyimler ve temel kavramlar bu Türk topluluklarının dillerinde ortaktır.

Türk dilinin bu ortak ve bütünleştirici özelliği, konuşma dillerindeki, ağızlardaki farklılıklarına karşın yazılı çeşitli lehçeleri, farklı konuşma dilleri bulunan Arapçanın, Çincenin veya Hintçenin durumu ile benzerlik göstermektedir. Bu dillerin içinde alt diller olarak gelişen birçok farklı ağza karşın tek bir dilin olması gibi, Türkçe de Sovyetler Birliği’nin özel siyasi şartları altında farkları yapay olarak artırılmış yazı dillerine ayrılmıştır. Bu yazı dilleri Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Özbek Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Tatar Türkçesi, Başkurt Türkçesi, Uygur Türkçesi, Gagavuz Türkçesi, Karakalpak Türkçesi, Kumuk Türkçesi, Karaçay Türkçesi, Balkar Türkçesi, Nogay Türkçesi, Hakas Türkçesi, Altay Türkçesi, Tuva Türkçesi ile Çuvaşça ve Yakutçadır.

Öte yandan büyük çoğunluğu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve Avrupa Birliği ülkelerine yerleşen yaklaşık 6 milyon Türk bulunmaktadır. Avrupa Birliği üyesi olmayan bazı Avrupa ülkelerinde de önemli ölçüde Türk nüfusu bulunmaktadır. Bu nüfusun önemli bir bölümü, yaşadığı ülkenin vatandaşıdır. Ayrıca Avrupa Birliği’nin yeni üyelerinden Romanya’da, özellikle de Bulgaristan’da bu ülkelerin vatandaşı olarak çok sayıda Türk yaşamaktadır. Makedonya, Kosova gibi diğer ülkelerdeki yerleşik Türklerle birlikte bütün Avrupa kıtasındaki Türk nüfusun 7 milyonu aştığı düşünülmektedir. Avrupa’daki bu nüfusun tamamının dili Türkiye Türkçesidir. Bu ülkelerde Türkler tarafından yayımlanan gazeteler, dergiler, kitle iletişim araçları Türkiye Türkçesini kullanmaktadır.

Çeşitli dönemlerde Arabistan yarımadasındaki ve Kuzey Afrika’daki ülkelere; Güney ve Kuzey Amerika kıtasında başta ABD olmak üzere çeşitli ülkelere ve Avustralya’ya yerleşen konuşurları sayesinde, bugün Türk dili dünyanın dört bir köşesinde yaşayan, konuşulan, kullanılan dil konumuna ulaşmıştır. Uydudan yapılan radyo ve televizyon yayınları, ağ ortamında yayıncılık, yurt dışında da yayımlanan gazetelerimiz ve dergilerimiz, öğretim kurumları ve kurslar aracılığıyla bugün Türk dili yeryüzünde etkin bir biçimde işlevini sürdüren dil konumuna ulaşmıştır.

Bugünün dünya siyasi haritasına bakıldığında farklı yönetimler altında ama sınırdaş ülkelerde yaşayan ve birbirine çok benzer dilleri konuşan Türk soylu halkların dil benzerliğinin yanı sıra çok büyük ölçüde kültür benzerlikleri gösterdiği bilinen bir gerçektir. Anadolu’daki bir halk türküsü Balkanlarda, Orta Doğu’da, Kafkaslarda hatta Orta Asya’da bilinmekte, dinlenmekte ve söylenmektedir. Türk mutfağının sevilen yemeği mantı, boyutları ve adı değişse de Sibirya’dan Çin’e, Orta Asya’dan Anadolu’ya ortak özellikler gösterir. Nasrettin Hoca’nın ünü ve fıkraları Türk soylu halklar arasında yayıldığı gibi, aynı coğrafyada komşu uluslar arasında da yaygınlaşmıştır. Ancak Türk dili konuşurları arasında en dikkat çekici benzerlik söz varlığında ve biçim özelliklerinde kendisini göstermektedir.

Dünyada birçok ülkede bağımsız olarak yürütülen akademik Türkoloji çalışmalarının sonuçlarına göre, bu Türk yazı dilleri, sözlük bilimi ölçütlerine göre sıralanan söz varlığı verilerine göre birbirinin ses dengi hâlindeki sözlere sahiptir. Hiçbiri yabancı dillerden alıntı olmayan temel söz varlığı sayesinde Türk toplulukları araya bir başka iletişim aracı koymadan kendi dilleri aracılığıyla birbirleriyle anlaşabilmektedir.

Bütün bu yazı dillerinde ve lehçelerde sayı adları, zamirler, fiiller ortaktır. Atlas Okyanusu kıyılarından Çin’in içlerine kadar uzanan coğrafyada 220 milyon insan bir, iki, üç, dört/tört, beş, altı, yedi/yeddi/ceti, sekiz, dokuz/tokuz, on diyerek saymaktadır. Birkaç sayı adındaki küçük ses değişikliği dışında bütün sayı adları tam bir ortaklık gösterir. Lehçeler arasındaki bu ses farklılıkları genel farklılıklardır ve düzenli olarak diğer sözcüklerde de görülürler.

Çeşitli alanlar ve kavramlardaki söz varlığına birkaç örnek vermekle yetiniyoruz:

Çevre ve Doğa Sözleri:

Türkiye T. toprak; Azerbaycan T. torpag; Türkmen T. toprak; Tatar T. tufrak; Kazak T. toprak; Uygur T. toprak; Özbek T. tuprak; Kırgız T. topurak.

Türkiye T. dağ; Azerbaycan T. dağ; Başkurt. tav; Tatar T. tav; Kazak T. tav; Kırgız T. too; Özbek. tağ; Türkmen T. dağ; Uygur T. tağ.

Türkiye T. ağaç; Azerbaycan T. agac; Türkmen T. agaç; Tatar T. agaç; Kazak T. agaş; Uygur T. yagas; Hakas T. agas.

Türkiye T. çiçek; Başkurt T. sesek; Kazak T. şeşek; Kırgız T. çeçek; Özbek T. çeçek; Tatar T. çeçek; Uygur T. çeçek.

Türkiye T. diken; Azerbaycan T. tiken; Kazak T. tiken; Kırgız T. tiken; Özbek T. tiken; Türkmen T. tiken; Uygur T. tiken.

Türkiye T. yaprak; Azerbaycan T. yarpag; Başkurt T. yaprak; Tatar T. yafrak; Kazak T. japırak, Özbek T. yeprak; Türkmen T. yaprak.

Renkler

Türkiye T. ak; Azerbaycan T. ağ; Tatar T. ak; Başkurt T. ak; Kazak T. ak; Kırgız T. ak; Özbek T. åk; Türkmen T. āk; Uygur T. ak.

Türkiye T. kara; Azerbaycan T. gara; Başkurt T. kara; Tatar T. kara; Türkmen T. gara; Kazak T. kara; Kırgız T. kara; Uygur T. kara.

Türkiye T. sarı; Azerbaycan T. sarı; Başkurt T. harı; Tatar T. sarı; Kazak T. sarı; Kırgız T. sarı; Özbek T. sarık; Türkmen T. sārı; Uygur T. serik.

Türkiye T. kızıl; Azerbaycan T. gızıl; Başkurt T. kızıl; Tatar T. kızıl; Kırgız T. kızıl; Özbek T. kızıl; Türkmen T. gızıl; Uygur T. kızıl.

Türkiye T. boz; Azerbaycan T. boz; Başkurt T. buz; Kazak T. boz; Kırgız T. boz; Özbek T. boz; Türkmen T. boz; Uygur T. boz.

Hayvanlar

Türkiye T. at; Azerbaycan T. at; Başkurt T. at; Tatar T. at; Kazak T. at; Kırgız T. at; Özbek T. at; Türkmen T. at; Uygur T. at.

Türkiye T. kuyruk; Azerbaycan T. guyruk; Başkurt T. koyorok; Kazak T. kuyruk; Kırgız T. kuyruk; Özbek T. kuyruk; Tatar T. koyrık; Türkmen T. guyruk; Uygur T. kuyruk.

Türkiye T. aslan; Azerbaycan T. aslan; Başkurt T. arıslan; Kazak T. arıstan; Kırgız T. arstan; Özbek T. erslan; Tatar T. arıslan; Türkmen T. arslan; Uygur T. arslan.

Türkiye T. koyun; Azerbaycan T. goyun; Başkurt T. kuyın; Kazak T. koy; Kırgız T. koy; Özbek T. koy; Türkmen T. goyun; Uygur T. koy.

Türkiye T. kuş; Azerbaycan T. guş; Başkurt T. koş; Kazak T. kus; Kırgız T. kuş; Özbek T. kuş; Türkmen T. guş; Uygur T. kuş.

Türkiye T. kurt; Azerbaycan T. gurd; Başkurt T. kort; Kazak T. kurt; Kırgız T. kurt; Özbek T. kurt; Tatar T. kort; Türkmen T. gurt; Uygur T. kurt.

Türkiye T. turna; Azerbaycan T. durna; Başkurt T. torna; Kazak T. tırna; Kırgız T. turna; Özbek T. turne; Tatar T. torna; Türkmen T. durna; Uygur T. turna.

Türkiye T. balık; Azerbaycan T. balıg; Başkurt T. balık; Kazak T. balık; Kırgız T. balık; Özbek T. balık; Türkmen T. balık; Uygur T. belik.

Madenler

Türkiye T. demir; Azerbaycan T. demir; Başkurt T. timir; Tatar T. timir; Kazak T. temir; Kırgız T. temir; Özbek T. temir; Türkmen T. demir; Uygur T. tömür.

Türkiye T. altın; Azerbaycan T. altun; Başkurt T. altın; Tatar T. altın; Kazak T. altın; Kırgız T. altın; Özbek T. altin; Türkmen T. altın; Uygur T. altun.

Türkiye T. gümüş; Azerbaycan T. gümüş; Başkurt T. kömöş; Tatar T. kömiş; Kazak T. kümis; Kırgız T. kümüş; Özbek T. kümüş; Türkmen T. kümüş; Uygur T. kümüş.

Türkiye T. taş; Azerbaycan T. daş; Başkurt T. taş; Tatar T. taş; Kazak T. tas; Kırgız T. taş; Özbek T. taş; Türkmen T. daş; Uygur T. taş.

İnsan Vücudu

Türkiye T. baş; Azerbaycan T. baş; Başkurt T. baş; Tatar T. baş; Kazak T. bas; Kırgız T. baş; Özbek T. baş; Türkmen T. baş; Uygur T. baş.

Türkiye T. dil; Azerbaycan T. dil; Başkurt. til; Tatar T. til; Kazak T. til; Kırgız T. til; Özbek T. til; Türkmen T. dil; Uygur T. til.

Türkiye T. diş; Azerbaycan T. diş; Başkurt T. tiş; Tatar T. tiş; Kazak T. tis; Kırgız T. tiş; Özbek T. tiş; Türkmen T. diş; Uygur T. tiş.

Türkiye T. ayak; Azerbaycan T. ayak; Başkurt T. ayak; Tatar T. ayak; Kazak T. ayak; Kırgız T. ayak; Özbek T. ayak; Türkmen T. ayak; Uygur T. ayak.

Türkiye T. kol; Azerbaycan T. gol; Başkurt T. kul; Tatar T. kul; Kazak T. kol; Kırgız T. kol; Özbek T. kol; Türkmen T. gol; Uygur T. kol.

Türkiye T. göz; Azerbaycan T. göz; Başkurt T. küz; Tatar T. küz; Kazak T. köz; Kırgız T. köz; Özbek T. köz; Türkmen T. göz; Uygur T. köz.

Türkiye T. kulak; Azerbaycan T. gulag; Başkurt T. kolak; Tatar T. kolak; Kazak T. kulak; Kırgız T. kulak; Özbek T. kulak; Türkmen T. gulak; Uygur T. kulak.

Verilen bu örneklerin yanı sıra Türk lehçelerinde fiillerde de büyük ölçüde ortaklık olduğu bilinmektedir.

Verilen örneklerden de görüleceği gibi, Türk yazı dillerinin sözleri, birbirinden bazen tek bir sesin değişkenliği ile ayrılmaktadır. Türk dilinin bu kollarının bağımsız sınırlara sahip ülkelerde yazı dilleri olarak kullanılması, onları birbirinden bağımsız diller halinde kabul etmemize imkân vermez.

Bu dillerin söz dizimi de aynı yapısal özelliği göstermektedir. Tamlamada tamlayan daima tamlanandan önce gelmektedir. Cümlede ögelerin dizilişi de:

özne + tümleçler + yüklem

biçimindedir. Gagavuz ve Karay Türkçesi gibi az sayıda lehçe dışında bütün Türk lehçelerinde söz dizimi benzerliği kendini göstermektedir.

Ana Dili Konuşurlarına Göre Diller ve Türk Dili

Dillerin nüfus sıralaması ana dili (birinci dil), ikinci dil, yabancı dil konuşurları bakımından birkaç ölçüt göz önünde bulundurularak yapılmaktadır. Ana dili, birinci dil, ikinci dil ve yabancı dil olarak konuşurlar bakımından İngilizcenin 2 milyara yaklaşan bir konuşuru olduğu kestiriminde bulunulmaktadır. Ana dili konuşurları bakımından yapılan sıralamalarda ise Çince farklı lehçeleri olmasına karşın birinci dil olma özelliğine sahiptir. Birbirinden ses, biçim ve söz varlığı özellikleri bakımından ayrılan sekiz ayrı lehçesiyle Çincenin, pek çok lehçesinin yanı sıra Urduca ile birlikte Hintçenin tek dil kabul edildiği ve buna göre dünyada en fazla konuşuru bulunan diller sıralamasında Çincenin birinci, Hintçenin dördüncü dil kabul edilmesi karşısında Türk dili de 220 milyona ulaşan konuşuruyla sıralamada tek bir dil olarak kabul edilmelidir. Bu ölçütlerle Türk dili dünyada en fazla konuşuru bulunan diller arasında beşinci sırada yer almaktadır.

Çince
1.300.000.000
Sekiz lehçesiyle birlikte

İngilizce
427.000.000

İspanyolca
266.000.000

Hintçe
223.000.000
Bütün lehçeleriyle ve Urduca ile birlikte

Türk dili
220.000.000
Bütün lehçeleriyle birlikte

Arapça
181.000.000
Bütün lehçeleriyle birlikte

Portekizce
165.000.000

Bengalce
162.000.000

Rusça
158.000.000

Japonca
124.000.000

Almanca
121.000.000

Fransızca
116.000.000

Dünyada Türk Dilinin Öğretimi

Ana dili konuşurları dışında Türk dili lehçelerinin birinci dil, ikinci dil veya yabancı dil konuşurları da bulunmaktadır. Özellikle Türkiye Türkçesinin pek çok ülkede konuşuru olduğu saptanmıştır. Ethnologue verilerine göre Türkiye Cumhuriyeti dışında 34 ülkede Türkiye Türkçesi konuşuru bulunmaktadır. Konuşur nüfusunun yanı sıra Sovyetler Birliği’nin dağılması, Körfez Savaşı gibi yakın tarihte yaşadığımız olaylar, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesinde ve dünyadaki önemini artırmış, Türkiye çekim merkezi hâline gelmiştir. Bu gelişmeler, Türkiye Türkçesinin Türk cumhuriyetlerinde ve diğer ülkelerde öğretimi konusunda çeşitli aşamalardaki yeni öğretim kurumlarının, üniversitelerde yeni bölümlerin kurulmasını ve özel dershanelerde kursların açılmasını sağlamıştır.

Ülkelerdeki Türk nüfusun yoğunluğuna ve talebe göre ortaöğretim kurumlarında Türkçenin öğretildiği seksen yedi ülke bulunmaktadır. En az bir ortaöğretim kurumunda Türkçenin öğretildiği bu ülkeler şunlardır: ABD, Afganistan, Almanya, Angola, Arjantin, Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Azerbaycan, Bangladeş, Belçika, Benin, Bosna-Hersek, Brezilya, Bulgaristan, Burkina-Faso, Burma, Çad, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Ekvator Ginesi, Endonezya, Etyopya, Fas, Fildişi Sahilleri, Filipinler, Fransa, Gabon, Gana, Gine, Güney Afrika Cumhuriyeti, Güney Kore, Gürcistan, Hindistan, Hollanda, Irak, İngiltere, Japonya, Kamboçya, Kamerun, Kanada, Kazakistan, Kenya, Kırgızistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kosova, Laos, Letonya, Liberya, Litvanya, Macaristan, Madagaskar, Makedonya, Malavi, Maldiv Adaları, Malezya, Mali, Meksika, Moğolistan, Moldova, Moritanya, Mozambik, Nepal, Nijer, Nijerya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Pakistan, Papua Yeni Gine, Polonya, Romanya, Rusya, Senegal, Sırbistan, Sri Lanka, Sudan, Suudi Arabistan, Tacikistan, Tanzanya, Tayland, Tayvan, Togo, Türkmenistan, Uganda, Ukrayna, Ürdün, Vietnam, Yemen

Bazı ülkelerde ortaöğretim kurumlarında Türkçenin öğretilmesinin yanı sıra özel kurslarda da talebe göre Türkçe öğretilmektedir. Kurslarda Türkçe öğretilen kırk altı ülke saptanmıştır. Bu ülkeler şunlardır: ABD, Almanya, Belçika, Beyaz Rusya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Cezayir, Çin, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Hollanda, Irak, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Japonya, Kırgızistan, Kolombiya, Letonya, Litvanya, Lübnan, Lüksemburg, Makedonya, Malta, Meksika, Mısır, Moğolistan, Norveç, Peru, Polonya, Portekiz, Rusya, Singapur, Slovakya, Slovenya, Şili, Türkmenistan, Vietnam, Yunanistan

Dokuz ülkede Türkçe öğretimin yapıldığı üniversite bulunmaktadır. Bu ülkeler şunlardır: Arnavutluk, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Gürcistan, Irak, Kazakistan, Kırgızistan, Romanya, Türkmenistan

Bünyesinde Türkçe öğretilen, Türk dili ve edebiyatı araştırmalarının yapıldığı, Türkoloji bölümlerinin bulunduğu yirmi sekiz ülke vardır. Bu ülkeler şunladır: Almanya, Avustralya, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Endonezya, Fildişi Sahilleri, Gürcistan, Irak, İran, İsveç, Japonya, Kamerun, Kazakistan, Kırgızistan, Kolombiya, Kosova, Litvanya, Macaristan, Mısır, Moldova, Romanya, Rusya, Türkmenistan, Ukrayna, Venezuela, Yemen

Sonuç

Bugün Türk dili, yaklaşık 12 milyon kilometre karelik bir alanda 220 milyon nüfusun konuştuğu, yüze yakın ülkede öğretiminin yapıldığı, kökleri tarihin en eski dönemlerine kadar uzanan, 600 bini aşkın söz varlığına sahip bir dünya dilidir. Geçmişi boyunca Çinceden Farsçaya, Arapçadan Macarcaya kadar pek çok dille etkileşim içerisine girmiş olan Türk dilinin bir kolu olarak yalnızca Türkiye Türkçesinin dünya dillerine verdiği sözcüklerin sayısı 11 binin üzerindedir. Genel Türk dili olarak diğer dillere verdiğimiz sözcük sayısı ise 20 binin üzerindedir. Özellikle giyim, yiyecek, askerlik başta olmak üzere hemen her alanda çok sayıda Türk dili kökenli sözcük ile tarihte ve bugün Türk soylu halkların yaşadığı coğrafyalardaki Türk dili kökenli çok sayıda yer adı dünya dillerinde varlığını bugün de sürdürmektedir.

Dünyanın hemen her bölgesinde öğretimi yapılan, bilimsel araştırmalara konu olan, dünya dillerine katkıda bulunan Türk dili, en yaygın ve en köklü dünya dillerinden biridir.

***

ITDF BASIN BILDIRISI

Şehit Türk diplomatlar Londra’da anıldı

İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu (İTDF) Londra’da, Ermeni teröristler tarafından şehit edilen Türk diplomatlarının anısına ”Türk-Ermeni İlişkileri” konulu bir konferans düzenledi. Bu yıl, üçüncüsü düzenlenen anma konferansında Prof. Jeremy Salt ve araştırmacı yazar Şükrü Server Aya, ‘Türk- Ermeni İlişkileri’ni irdeledi. Konferansta, 1973 ila 1994 yılları arasında katledilen 27 Türk diplomat, yakınları ve diğer siviller için saygı duruşunda bulunuldu ve konuşmalar yapıldı. Şehit diplomatlar ve ailelerinin fotoğraflarının ekrana geldiği slayt gösterisi, salonda bulunan konuklara duygulu anlar yaşattı.

Konferansı engellemeye çalıştılar

Prof. Belma Baskett’in yönettiği konferans LSE (London School of Economics)’de gerçekleşti. Federasyon adına yapılan açılış konuşmasında Ermenilerin konferansı engellemek için büyük çaba gösterdiği vurgulanarak konferansın amacının tarihi gerçekleri tartışmak olduğu ve kimsenin bundan rahatsızlık duymaması gerektiği söylendi. Konuşmada Ermeni terörü dahil olmak üzere tüm terör eylemleri kınandı ve konferansın barışa hizmet etmesi dilendi. Konuşmada, Ermenistan’ın Türkiye sınırlarını tanıması, şehit diplomatların katillerini Türk adaletine teslim etmesi ve Türkiye’den özür dilemesi talep edildi.

T.C. Londra Büyükelçiliği Elçi Müsteşarı Atılay Ersan, Londra Başkonsolosu Bahadır Kaleli, Büyükelçilik Siyasi Müsteşarı Serra Kaleli ve çeşitli düzeyde diplomatlar, Azerbaycan Büyükelçisi Fahrettin Kurbanov ve Azeri diplomatlar, Rus Büyükelçiliği temsilcisi Alexandar Shosnikov, TSK askeri ataşeleri Necdet Dervis, Özdem Koçer ve Mehmet Canlı, Liberal Parti temsilcisi John Oakes, sivil toplum örgütü temsilcileri, yerli ve yabancı akademisyenler, öğrenciler, kalabalık bir izleyici topluluğunun katıldığı konferansta konuşan edebiyat profesörü Belma Baskett, “Türk diplomatlarının şehit olduğu suikastların haksız ve yanlış olduğunu, 1915’de yaşananların hiçbir şekilde bu cinayetlere gerekçe oluşturamayacağını” söyledi.

Tüm Türk milleti suçlanıyor

Panel Başkanı Profesör Belma Baskett, Ermeni teröristlerin sadece 27 Türk diplomatını değil, bazı saldırılarda onların çocukları, eşleri ve diğer birçok masum sivil dahil olmak üzere 70 kişiyi katlettiklerini hatırlattı ve “Ermeni teröristler 105 rehine aldılar ve bunlardan bir Amerikalı kadın da dahil 12’sini öldürdüler, 524 kisiyi yaraladılar” şeklinde konuştu.

Prof. Baskett, Türklere karşı nefret kampanyasının bugün, hala, Ermeni Diasporası ve bazı Ermeni gruplarca sürdürüldüğünü, halbuki Türkiye’de bugün yaklaşık 50 bin Ermeni vatandaşına iş verildiğini hatırlattı. Prof. Baskett, “Yahudi soykırımında kimse Almanları tüm bir millet olarak suçlamıyor; Nazileri suçluyor; halbuki sözde ‘soykırım’ iftiracilari tüm Türk milletini suçluyor” dedi ve 1915 olaylarında meydana gelen olaylarda “hem Türklerin, hem de Ermenilerin kayıplar verdiğini, olayların savaş şartları ve emperyalist güçlerin kışkırtmasıyla meydana geldiğini” ifade etti.

Batı Osmanli tarihini yok sayıyor

200’u aşkın kişinin katıldığı konferasta, ilk konuşmacı Bilkent Üniversitesi öğretim görevlilerinden Prof. Jeremy Salt oldu. Jeremy Salt, ‘Ermeni Sorusu’nun, cevaplarından çok soru ortaya çıkarttığına dikkati çekerek, “Bu konuda, 2,5 milyonu Müslüman olan toplam 3 milyon savaş kurbanı sivilden bahseden kitabı bulmak çok zor. Osmanlı’nın savaş öyküsü ise bugüne kadar hiç anlatılmadı. Batı dünyası adeta Osmanlı tarihini yok sayıyor. 1915 olayları Osmanlı tarihinin sadece bir parçasıdır. Bir sonuca varabilmek için Osmanlı tarihi içinde Ermeni bölümü yeniden baştan sonra yazılıp, şekillendirilmelidir” dedi.

Prof. Salt, “Türklere kendi hikayelerini anlatma imkanının 19. yüzyılda olduğu gibi bugün de verilmediğini” vurgulayarak Türklere yönelik önyargıların ve ırkçı yaklaşımın günümüzde hala sürdüğünü söyledi . “Ermeniler büyük suçların kurbanları oldukları kadar failiydiler” diyen Prof. Salt, Osmanlı Ermenisi ve Rus Ermenileri’nin Doğu Anadolu’da yüzbinlerce Müslümanı öldürdüklerini söyledi. Ararat filminin yönetmeni Atom Egoyan’ı tarihi gerçeklere tekrar bakmaya çağıran Prof. Salt, savaş sırasında Akdeniz’e uygulanan deniz ablukası nedeniyle Suriye ve diğer Osmanlı topraklarında binlerce insanın açlık ve hastalıktan öldüklerini ve bu konuda doktora tez çalışmaları yapılması gerektiğini vurguladı.

Prof. Salt, bir soru üzerine ABD Başkanı Barack Obama’nın sözde “Ermeni soykırımını” tanıyan yasayı geçirecegini sanmadığını, kampanyalardaki söylemiyle, uygulamasının farklı olacağını tahmin ettiğini söyledi. Prof Salt, ‘Ermeni Sorunu’ konusunda ‘soykırım’ iddialarına katılmayan tarihçilerin akademik çevreler tarafindan kabul görmediğini ve zor durumda kaldıklarını söyledi.

Söylenen yalan en basit mantığa bile sığmıyor

Ermeni konusunda 40 yıllık araştırmaları, son 4 yılda yazdığı 200’e yakın makalesi ve piyasaya yeni çıkan ‘Soykırım Tacirleri ve Gerçekler’ ve İngilizce yayınlanan ‘Genocide of Truth’ adlı kitaplarıyla Şükrü Server Aya, “ İnsani değerler ve ahlaki küreselleşme” çerçevesinde konuyu ele alarak, irdeledi.

Araştırmacı yazar Aya, Ermenilerin 4 büyükelçi, 4 başkonsolosun da aralarında bulunduğu 70 kişiyi öldürüp, 240 terör saldırısında bulunduğunu, ancak tüm dünyanın sadece Hrant Dink’in katlini hatırladığını vurguladı. Yazar kitaplarında sadece yabancı ve özellikle de Türk karşıtı kaynakları kullandığını söylerek bu kaynakların inkar edilemez olduğunu ifade etti. Aya, yabancı arşivlerden topladığı gerçek belgelerin herkese açık olduğunu hatırlatarak, bu konudaki mevcut yalanların mantığa sığmayacak kadar büyük olduğunu söyledi ve insani degerlerin tüm insanlar tarafindan benimsenmesi halinde barışın ve huzurun sağlanabileceğini savundu.

“1914 yılında savaş başlamadan önce Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayan Ermeni nüfusun 1,3 ile 1,5 milyon arasında olduğunu” hatırlatan Aya, “Eğer tehcir sırasında 1,5 milyon Ermeni öldürüldüyse geriye kim kaldı? Söylenen yalan çok büyük, o kadar büyük ki en basit mantığa bile sığmıyor” dedi.

Bugün Ermenistan’da 11-12 yaşlarında çocuklara silahla eğitim verildiğini anlatan Aya, Osmanlı döneminde de Ermeni çocukların tahta tüfeklerle eğitim yaptıklarını ve küçücük kalplerinin kin ve nefret sözleri içeren şarkılarla zehirlendiğini söyledi.

Avrupa Adalet Divanı’nın 2004 yılında Ermenilerin başvurusunu reddettiğini ve davayı kaybettiklerini hatırlatan Aya, “Söz konusu davada, Avrupa Adalet Divanı’nın Ermenilere son sözü: ‘sözde soykırımı önce ispatlayın, ondan sonra tazminat isteyin’ olmuştur!” dedi.

Şükrü Server Aya, “soykırım yalanlarının bu işten para kazanan diyaspora içindeki gruplar tarafından canlı tutulduğunu, bu yalana son vermenin tek yolunun, bu çıkar zincirini kırmak olduğunu” söyledi. Aya, “bu yalan üzerinden para kazanan diyaspora Ermenilerinin dünyanın çeşitli yerlerinde keyif çattıklarını ve yoksulluk çeken Ermenistan halkının acılarına ilgisiz kaldıklarını” da ifade etti. Aya, herkesi “Gerçeğin Savunucuları” olmaya davet etti ve “Zekanızı kullanın, silahlarınızı değil!” diyerek konuşmasını bitirdi.

Biz Ermenilerden özür bekliyoruz

Kapanış konuşmasında Türkiye’de bazı kesimler tarafından 1915 olayları ile ilgili başlatılan ‘özür kampanyası’na da değinen Prof. Baskett, “Ermeni terörüne arkadaşlarını kurban vermiş biri olarak kimseden dilenecek bir özrü bulunmadığını, tam aksine Ermenilerden özür bekledigini” söyledi.

Prof Belma Baskett , “Türkiye’de kimsenin 1915’te yaşanan olaylar karşısında hassasiyetten yoksun olmadığını ya da hem Türkler hem de Ermenilerin bu olaylardan acı çektiğini inkar etmediğini” belirterek çözümün Ermenilerin, Türk hükümetinin önerisi olan tarihi gerçeklerin araştırılması ve karşılıklı arşivlerin taranması için iki taraftan bilim adamları ve tarihçilerinin katılacağı bir ortak komisyon kurulmasını kabul etmekten geçtiğini vurguladı.

Konuşmacılara teşekkür plaketi verildi

Konferans sonrasında konuşmacılar onuruna düzenlenen akşam yemeğinde konuk konuşmacılara Federasyon tarafından tarihi gerçeklerin ortaya çıkması için yaptıkları araştırmalar için birer teşekkür plaketi verildi. Sofra Restaurant’ta gerçeklesen yemeğe T.C. Londra Büyükelçiliği Başkatibi Ahmet Sadık Doğan, Birinci Katip Uygar Mustafa Sertel, Basın Müşaviri Orhan Tung, İşçi Partisi milletvekili adayı Ayfer Orhan, Federasyon Yönetim Kurulu ve çeşitli sivil toplum örgütü temsilcileri katıldılar.

İTDF 2006 yılında, Ermeni teröristlerce şehit edilen ilk Türk diplomatlarımız, Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir’in katledildikleri 27 Ocak 1973 tarihini esas alarak, ‘Ermeni Terörünü Kınama ve Şehit Diplomatları Anma Günü’ ilan etmiş ve her yıl 27 Ocak tarihi cercevesinde bir anma konferansı düzenleme kararı almıştı.

Londra, 30 Ocak 2009

Editöre Notlar:

İTDF hakkında bilgi:

İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu (İTDF) bünyesinde onaltı derneği barındıran bir çatı örgütüdür. İngiltere’de yaşayan Türkler arasındaki birlik, beraberlik ve dayanışmayı güçlendirmek, Türk toplumunun kendi kimliğini koruyarak İngiliz toplumuna uyumuna yönelik çabalara katkıda bulunmak, sahip olduğu hakları korumak ve güçlendirmek, ortak sorunlarının çözümü ve ortak çıkarlarının savunulması için çaba göstermek, Türk-İngiliz dostluğunun geliştirilmesine katkıda bulunmak, Türk kültürünü ve tarihini tanıtmak, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilgilendiren konularda çalışmalarda bulunmak üzere kurulmuştur.

İTDF ile iletişim:

E-posta: [email protected]

Posta: İTDF, 41 Camberwell Church Street, London SE5 8TR

Telefon : + 44 (0)77 8890 8803

***

-MERKEL:

-”PAPA, NAZILERIN SOYKIRIMINI KESIN BELIRLEMELI”

BERLİN (A.A) – 03.02.2009 – Almanya Başbakanı Angela Merkel, Katolik dünyasının ruhani lideri Papa 16. Benediktus’a sert çağrıda bulunarak, ”Naziler’in Yahudi soykırımını işlediğini kesinkes belirlemeli ve bunu inkar etmenin suç olduğunu bildirmeli” dedi.

Almanya’da, İngiltere doğumlu Katolik Piskopos Richard Williamson’un ”Naziler’in 6 milyon Yahudi’yi gaz odalarına gönderdiği doğru değildir” şeklindeki sözünü Vatikan’ın resmen affetmesi, büyük tepkiye neden oldu.

Alman asıllı Kardinal (Joseph Ratzinger) Papa 16. Benediktus’un, Willamson’un ”aforoz edilme ihtimalini tamamen kaldırarak onu tümüyle aklaması” şiddetli yankılara neden oldu. Başbakan Angela Merkel bunun üzerine bugün Papa’ya seslendi ve ”Vatikan kesin tutumunu belirlememiştir. Belirlemeli” dedi.

Almanya’da birçok Katolik din adamı Papa’nın Williamson’u affının iptal edilmesi için ciddi baskı yaptı. Ama Benediktus onları dinlemedi.

Papa Benediktus, yalnız, ”Hitler’in Nazi birliklerinin Yahudi soykırımına girişmesi feci hadisedir” dedi.

-VATİKAN SÖZCÜSÜ-

Vatikan Sözcüsü Federico Lombardi, ”Papalık makamı Yahudi Soykırımı meselesinde tutumunu açıkça ortaya koymuştur. Piskopos Richard Williamson’un aforozdan kurtarılması Papa’nın Naziler’in soykırımını reddettiği yönünde yorumlanamaz” diye konuştu.

Amerikan ”Soykırımdan Hayatta Kalanlar ve Yakınları” örgütünün başkan yardımcısı Elan Steinberg, Merkel’in Alman asıllı Papa’ya seslenişini ”olağanüstü” olarak niteledi.

Papa’nın gençliğinde Almanya’da Adolf Hitler’in Gençlik Bakanı Baldür von Schirach’ın birliklerinde kısa süre görev aldığı biliniyor.

-YALNIZ 200-300 BİN-

Tartışmanın odağı Piskopos Richard Williamson, geçen ay İsveç devlet televizyonunda şu konuşmayı yapmıştı:

”Tarihi belgelerin kanıtları, Naziler’in 6 milyon Musevi’yi Adolf Hitler’in emirleriyle katlettiğini çok büyük ölçüde yalanlamaktadır aslında. Tarihi yeniden ele alanların büyük çoğunluğu, somut olarak 200-300 bin Musevi’nin toplama kamplarında öldüğünü gösteriyor ve bunların hiçbiri gaz odasında zehirlenmemiştir.”

Fransa’nın önde gelen koyu muhafazakar Katolik Başpiskoposu Marcel Lefebvre (1905 – 1991), Piskopos Williamson’u hararetle destekleyen ve ”takdis eden” dinadamı olarak hatırlanıyor.

Katolik Kilisesi merkezi Roma-Vatikan, ”Piskopos Willamson’un aklanması, Hitler’in Museviler’e uyguladığının inkar edilmesi anlamına kesinlikle gelmez” açıklamasını Almanya hükümetine özellikle gönderdi.

Almanya’da Mainz eyaleti Kardinali Karl Lehmann, salı sabahı yaptığı ”acil açıklamada”, Vatikan’dan üst düzeyde ”özür” talebinde bulundu. Karl Lehmann, Suedwestfunk radyosuna, ”Naziler’in Yahudiler üzerindeki soykırımını inkar eden Piskopos Williamson’u aklayan Vatikan sorumludur” diye serzenişte bulundu.

(AP-KB-TEM)

***

İÇİNDEKİLER: - Turkler Olmeyi Biliyorlar

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir