Degerli WEB Siteleri arkadaslar.
Bu gun sizlere Hurriyet yazarlarindan Sayin Cuneyt Ulsever’in dun hurriyette cikan bir yazisini kopyaliyorum
dikkatle okumanizi tavsiye ederimCuneyt Ulsever. diger bazi Turk yazarlari gibi
ABD yeni tarihi doneme giriyor gibi yazilar yerine Yeni ABD rejimi ile Turkiyenin iliskilerini ortaya koymus
Barack Huseyin Obama daha ilk gununden Orta Dogu ve Orta Asyada ABD nin ne gibi bir politika
yurutecegini acik sacik belli etti. Hillary Clinton’u dis isleri bakani yaparken yanina ABD de sayili degerde bulunan George Michel Ve Richard Holbrook’u Ara bulucu olarak gorevlendirdi
Bu iki sahis ve Hillary ABD ‘nin onumuzdeki 4 yil icin yukarida adi gecen ulkelerdeki politikasini yurutecekler
Bu arada Bolgede en onemli bir jeo-politik yere sahip olan ve dunyadaki askeri gucu olanrak 10 ulke icinde yer alan
Turkiyenin esamisi bile okunmuyor
Sayin Ulsever’in bu gunki yazisinin aralarinda bu durumu incelemege calisin
Bilhassa 2,3,4,,6 ve 12 ci maddedeki satirlara dikkat edin
Sayin Ulsever’in yazisinda kalbimi ABD de yasiyan bir Turk olarak hoplatan son cumlesi oldu
“Türkiye-ABD ilişkilerini 29 Mart seçimlerinden sadece 25 gün sonra gerçekleşecek olan Ermeni soykırım tasarısının oylanacağı 24 Nisan 2009‘a endeksleyerek takip edeceğim. ”
ABD de yasiyan biz Turkler. Ermeni diosporasinin Soykirim tasarisinin ABD kongresince onaylanmasi icin ne derecede caba goste rdigini
buna mukabil yaklasik bir milyar dolara sahip bir organizasyon ile carpismaga calismanin guclugunu, evet bizler biliriz
Turkiyenin En Yuksek makamini temsil eden Cumhurbaskanimizin VELEVKI bir Mac icin Erivana gitmesinden sonra Bazi Turk bilim
adamlari ve Yazarlarinin giristikleri OZUR DILIYORUZ kampanyasi BIZLERIN bagrimiza saplandigi bir hancer oldu
Ermeni diosporasi bu hanceri her gun biraz daha derine (hemde burka burka) sokmaktadir
Yegane umudumuz Turk Halkinin ve Turk medyasinin bizlere guc ve destek vermesi
Turkiyenin onemini bilen ABD yonetimi Turkiyeyi uyutmak istese bundan daha elverisli bir zemin bulamazdi
Dis Islerinde Esaminisi bile okunmayan ve Ermenistan ile girisimlerde bulunan bir zat oldugu muddetce
(Sayin Basbakanimiz herhalde AKP icinde daha yapici birini bulamiyor)
Sayin Basbakanimizin da yerel secimlere indeksli olmasi nedeni ile Hukumetin bu konuda ne derece girisimde bulunacagi
mechuldur
Insallah Medya mizda Cuneyt Ulsever gibi yazarlar cikarda bu konuda bir nevi taahhutte bulunurlar
Ve Halkimizi bekleyen tehlikeyi( torunlarimiza bile surulecek lekeyi) bizlere bildirirler
Vedat Aslay
Guney Kaliforniya
ABD
=================
Cüneyt ÜLSEVER culsever@hurriyet.com.tr
İKİ gündür ABD Başkanı Barack Obama ile başlayan yeni dönemi incelemeye çalışıyorum. Obama’nın dış politikasını multilateral-çok boyutlu politika olarak tarif edeceğini tahmin ettiğimi yazdım.
Davetli olduğum halde rahatsızlığım nedeniyle katılamadığım bilgilendirme top lantısında Başbakanlık Başdanışmanı Büyükelçi Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu da Türk dış politikasını, “Entegre dış politika-Birbirini destekleyen, tetikleyen çok yönlü politikalar” (Erdal Şafak, Sabah, 21.01.09) olarak tarif etmiş. Sözel anlamda bakıldığında yeni dönemde Türkiye ile ABD’nin benzer ve birbirini tamamlayan politikalar izleyeceği varsayımıyla rahat bir nefes alabiliriz. Ancak…
Bir ülkenin dış politikasını Dışişleri tanzim eder ama dış politikayı o ülkenin siyasi otoritesi temsil eder. Siyasi otorite ABD’de artık Obama‘dır, bizde ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Dünya onların ağzına bakarak Türkiye-ABD ilişkilerini analiz edecektir.
Kusura bakılmasın ama tamamen yerel seçim mülahazaları ile dış politika söylemleri üreten Başbakan “entegre dış politika” üretmekten çok uzak.
Türk dış politikası son dönemde:
1) BM Güvenlik Konseyi‘nde resmi sesi olmaya aday olacak kadar açık bir şekilde bütün dünyada terörist örgüt olarak kabul gören Hamas‘ın temsilciliğine soyunmuş,
2) Bu tavrı nedeniyle niyetlendiği Suriye-İsrail yakınlaşmasına aracılık etme rolünü kend i eliyle dinamitleyen,
3) Atalarımızın açtığı kucağın diyetini isteyecek kadar (Yahudi düşmanlığını körükleyen) etnik-dini kökene odaklanmış,
4) Arapların bile görüşmeyi reddettiği bir dünyada Hamas‘ın görüşlerini alarak ateşten kestane toplamaya razı olduğu için alkışlanan,
5) Bu rolüne rağmen Mısır‘da İsrail‘in verdiği akşam yemeğine davet edilmediği halde hiçbir ülkenin İsrail’e tepki göstermediği,
6) Emine Erdoğan‘ın halisane duygularla yaptığı insani Filistin halkı ile dayanışma toplantısına, başta BOP’un Erdoğan ile eşbaşkanı İspanya Başbakanı’nın eşi olmak üzere hiçbir Batılı first-lady‘nin katılmadığı,
7) İsrail’in verdiği özel bilgiye dayanarak Hamas‘ın milletvekillerinin salıverilmesini bizzat Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın istemediğini dünyaya açıklayarak mahrem görüşmeleri dedikodu seviyesine düşüren,
8) Seçilmiş Hamas’ı alkışlarla vurgularken diğer seçilmiş Mahmut Abbas‘ı satan,
9) Bütün dünya birleştirmek için gayret sarf ederken Filistin’de Fetih ile Hamas‘ın arasını beter bozmaya 7alışan,
10) Kıbrıs‘ta AB’den müzakere tarihi almadan önce verdiği bütün sözleri sonradan yutan,
11) AB ile müzakereleri 2005’ten beri sallayan,
12) ABD’de ne zaman Ermeni tasarısı söz konusu olsa Kongre’den geçmemesi için gayret sarf eden Yahudi Lobisi’ni pervasızca karşısına alan,
13) Her fırsatta AB üyesi ülkelerin siyasi otoritelerini azarlayan bir görüntü içindedir.
Görüşünüz ne olursa olsun, dış politikada aranan iki temel prensip iç tutarlılık ve güvenirliktir.
Bu iki prensip Başbakan tarafından ayaklar altına alınmıştır.
Başbakan, Saadet Partisi fobisi ile sadece ve sadece 29 Mart için politika üretmektedir. Herhalde, dış dünyada doğan riskleri 30 Mart’tan sonra halletmeyi planlamaktadır.
Türkiye-ABD ilişkilerini 29 Mart seçimlerinden sadece 25 gün sonra gerçekleşecek olan Ermeni soykırım tasarısının oylanacağı 24 Nisan 2009‘a endeksleyerek takip edeceğim.