BİR SAHTEKARIN HAYALİ SENARYOSU
Dün yerel gazetelerde ve internetin saygın gazetelerinde, Türkiye’de yaşayan ve bazı TV dizilerinde yer alan bir sanatçının “1974 Mutlu Barış Harekatı” ile ilgili açıklamalarını okuyunca beni gülme tutmuştu.
Arkadaş, önce elleri bağlı bir düşman askerini alnından vurmuş, sonra da komutanı her gün ona vurması için esir getirmiş.
Hatırlarsanız, bir evvelki yazımda “İnananın da” diye bir yerel deyimden bahsetmiştim. Bu hayali senaryo için de, bu deyim aynen geçerli.
Türk Ordusunda “Cellat” diye bir makam yok. Öyle olsaydı, ne Barış Harekatında, ne de Kandil dağlarındaki çatışmalar sonrasında esirlerle geri dönülürdü. Çağırırlardı cellatları ve hepsi de, söz konusu sahtekarın anlattığı gibi, esirleri alınlarından vururdu.
Belli ki bu arkadaş ne savaşa katılmış, ne çarpışmış, ne de eline silah almış. Anlattıklarının 1974 Mutlu Barış harekatında yaşananlar ile yakından uzaktan ilgisi yok.
Serde araştırmacılık var ya!.
Bu kişinin sözlerinin doğruluğunun teyidini almak için hemen başladım araştırmaya.
Bu adam askerlik yaptı mı?
Yaptıysa, nerede yaptı?
Barış Harekatına katıldı mı? Hangi bölük, hangi birlik, ne vakit nereye çıktı, nerede savaştı? Gazi mi, Gazilik Beratı ve Madalyası aldı mı?
Araştırma sonunda edindiğim bilgiler benim için hiçte sürpriz olmadı. Anlattıklarının Barış Harekatı ile ilgisi olmadığından beni gülme tuttu demiştim ya, aynen çıktı.
Söz konusu sanatçının anlattıkları tam bir hayali senaryo.
Zaten kendisi de sonradan, anlattıklarım bir senaryoydu dedi ama, ok bir kere yayadan çıkmış, akıllarda soru işareti bırakmış, Türkiye’yi ve Türk Ordusunu da zan altına sokmuştu.
Bu kişi Barış Harekatına katılan birisi değil.
Adaya ayak basan hiçbir dalgada adı yok.
Benim ulaşabildiğim 1974 Barış Harekatı Gazileri listesinde de adı yok.
Her Barış Harekatı Gazisine verilen Berat’ı ve Madalyayı alacak bir görev de yapmamış, böylesi bir onura layık görülmemiş.
1.ci ve 2.ci Barış Harekatı arasında, yani 23 Temmuz-14 Ağustos 1974 tarihleri arasında, 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirilen 1.ci Barış Harekatında şehit olan Kıbrıs Türk Alayı’nın (TURDIK) kahraman mensupları yerine gönderilenlerin arasında adaya gelmiş.
O dönemde TURDIK’de görev yapan göz şahitlerinin anlatımına göre, bu kişinin gösterdiği olağan dışı korkaklıktan dolayı kendisine silah atış talimi bile yaptırılamamış ve bu nedenle de her hangi bir silah zimmetlenmemiş. Gece yalnız kalmaktan korktuğu için nöbetlere de konulamamış ve son çare olarak karargaha alınarak kafeteryada görevlendirilmiş. Görevi de sabah akşam patates soymak olmuş.
1.ci Barış Harekatı sonrasında 1974 Mutlu Barış Harekatını gerçekleştiren Kolordu tüm birlikleri ve teçhizatı ile aday çıkıp gerekli stratejik mevkileri tuttuğundan ve de 2.ci Barış harekatını da gerçekleştirdiğinden, Kıbrıs Türk Alayı’nın görevi, bulunduğu bölgenin savunması yapmak, stratejik mevkileri tutmak ve bölgedeki Mücahitlere ateş, lojistik, stratejik ve sağlık desteği vermek olmuştu.
Yani bu sanatçımız, sıcak savaşa, herhangi bir çatışmaya bile katılmamış.
Eline silah bile verilmemiş. Sadece patates ayıklama bıçağı verilmiş. Hem bir de önlük, üzeri kirlenmesin diye.
Geceleri korku krizi geçirip, sürekli ağladığı için de 1974 yılının Eylül ayı içinde Türkiye’ye geri gönderilmiş. Adada kalış günlerinin toplamı da bir aydan fazla değil.
İşte bu sahtekarın hikayesi aynen böyle.
Söylediklerinin hiç birinde doğruluk payı yok.
Göz şahitleri, olayın büyümesi durumunda, sözlerinin doğrulu konusunda Mahkemede şahadet vermeye ve belge sunmaya hazır olduklarını da bir infial içinde belirtmişlerdir.
Prof. Dr. Ata ATUN