DEROGASYONLAR VE MÜLKİYET KONUSU

<!– /* Font Definitions */ @font-face {font-family:”Cambria Math”; panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:roman; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-1610611985 1107304683 0 0 159 0;} @font-face {font-family:”Bookman Old Style”; panose-1:2 5 6 4 5 5 5 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:roman; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} @font-face {font-family:Tahoma; panose-1:2 11 6 4 3 5 4 4 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-520082689 -1073717157 41 0 66047 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-unhide:no; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:””; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:”Times New Roman”,”serif”; mso-fareast-font-family:”Times New Roman”;} .MsoChpDefault {mso-style-type:export-only; mso-default-props:yes; font-size:10.0pt; mso-ansi-font-size:10.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt;} @page Section1 {size:612.0pt 792.0pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} –>


/* Style Definitions */
table.MsoNormalTable
{mso-style-name:”Normal Tablo”;
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:””;
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin:0cm;
mso-para-margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:11.0pt;
font-family:”Calibri”,”sans-serif”;
mso-ascii-font-family:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:”Times New Roman”;
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:”Times New Roman”;
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}

DEROGASYONLAR VE MÜLKİYET KONUSU

Annan Planı döneminde ağızlardan düşmeyen ve bizim de dört elle sarıldığımız bir kavramdı bu “Derogasyon” kelimesi.

Hepimiz bu kelimeyi daha evvel hiç duymamıştık ve manasını da bilmiyorduk ama gene de bu kavrama bu kavrama sıkı sıkıya sarılmıştık.

Kıbrıs sorununa kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm prosedürü içinde “Derogasyon”, basit kelimelerle Avrupa Birliği’nin karmaşık hukuki mevzuatı içinde AB’yi AB yapan temel ilkelere ilişkin bazı istisnaların Kıbrıslı Türklere tanınması anlamına geliyor.

Bu istisnalar, tanımı gereği geçici bir süre için veriliyor. Bunun altındaki neden de zaman içinde derogasyon istenen sorunun yumuşayacağı veya kendiliğinden ortadan kalkacağı düşüncesidir.

Süreler ise yıllarla değil, on yıllarla belirtiliyor.

27 ülkenin AB’ye katılımı süreci içinde çeşitli ülkeler tarafından kalıcı derogasyonlar talep edildi ve bir kısmı da onaylanarak katılım müzakereleri sonucunda imzalanan “Katılım Belgesi” içinde yerini aldı.

Buna karşılık AB içinde çok sayıda ülkeye çok sayıda durum için tanınmış bir dizi geçici istisnalar yani “derogasyonlar” var.

Örneğin Polonya’nın ve Danimarka’nın AB’ye katılım tarihinden itibaren 10 yıl süre ile Alman vatandaşlarının söz konusu ülkede taşınmaz mal satın alamayacağına dair derogasyon.

Her ne kadar mülkiyet sahibi olmak ve satmak hakkı, AB’nin temel ilkelerinden bir tanesi olsa da, bu konuda talep edilen kısıtlama derogasyon olarak anlaşma içine konmuş.


“Kalıcı derogasyon”ların sayıları çok fazla olmasa da örnek artık oluşmuş durumda.

Talat ve Hristofyas arasında görüşmeler sonucunda, Kıbrıs’ta her iki halkın ayrı ayrı ama aynı tarihte referandumuna sunulacak çözüm planının bir bölümü AB hukukuna getirilen bir dizi istisnayı yani derogasyonları oluşturacak. Oluşturacaktan ziyade oluşturmak zorunda.

Bu derogasyonlar büyük bir olasılıkla, Rumların adanın kuzeyindeki Türk Devletinde daimi ikamet için yerleşmelerine ve mal-mülk satın almalarına (ya da eski mallarına dönmelerine) ilişkin kısıtlamalar ile, çözüm anlaşması uyarınca adanın kuzeyindeki Türk kurucu devletine yerleşmesine izin verilecek olan Rumların bazı seçme ve seçilme hakları ile ilgili olacak.

Kıbrıs müzakerelerinde “Yönetim ve Güç Paylaşımı” başlığı tamamlandı ve 28 Ocak’taki görüşmede ise bütünlüklü çözümün bir parçası olarak değerlendirilebilecek bir konu olan “Mülkiyet” başlığını ele alınacak.

Mülkiyet konusu, bütünlüklü, kalıcı ve sürdürülebilir çözümün en önemli başlığı. Bu başlıkta mutabakat yoksa çözüm olmayacak demektir.

İşte bu başlık görüşülürken, Kıbrıslı Türklerin “Derogasyonlar” istemleri tekrar masaya konacak.

Taşınmaz mal ve mülkiyet hakkı AB’yi AB yapan temel kurallardan bir tanesi ve mevcut durum da AB’yi AB yapan bu temel kurala aykırı ama mevcut durumun idamesi de Kıbrıslı Türkler için olmazsa olmaz bir konu.

İşte bu aykırılık yüzünden Cumhurbaşkanı Talat, müzakereler sürerken ve olası çözüm planında, mülkiyet konusunda kalıcı derogasyon istemek ve bunun da AB temel hukukuna dahil edilmesini talep etmek zorundadır.

Amaç, çözüm müzakereleri yapılırken Rumların açtığı davalar nedeni ile mülkiyet konusunun Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından delinmesini önlemek olmalıdır. Nitekim Talat bu konuda çok ısrarcı oldu ve çözüm süreci sonuna kadar AB Adalet Divanında ve AİHM’de dava açılamayacağı konusunu masaya koydu.

Önümüzdeki hafta, Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuran Orfanidi, Aleksandru, Gavriil ve Solomonidi isimli Kıbrıslı Rumlardan dördünün davasının sonucu açıklanacak.

Bu davalar KKTC Taşınmaz Mal Komisyonu konusu henüz gündemde yokken kabul edilen 32 Kıbrıs Rum başvurusundan dört tanesi. Bunlar büyük bir olasılıkla pilot dava olarak da değerlendirilen diğer 8 davanın sonucu beklenmeden karara bağlanacak ve tümü de Türkiye’nin aleyhine çıkacak.

Bir taraftan mülkiyet konusu masada liderler tarafından konuşulurken, diğer taraftan mülkiyet davaları AİHM’de görüşülmeye devam edecek. Bu davaların etkisini azaltmak için BM’nin de “süreçte hakemlik yapması ve sürece zaman sınırlaması getirmesi”ni talep etmek ve Taşınmaz mal ve mülkiyet hakkı konusunda da Derogasyonları masaya koymak kaçınılmaz oldu.

Prof. Dr. Ata ATUN

Taşınmaz mal ve mülkiyet hakkı AB'yi AB yapan temel kurallardan bir tanesi ve mevcut durum da AB'yi AB yapan bu temel kurala aykırı ama mevcut durumun idamesi de Kıbrıslı Türkler için olmazsa olmaz bir konu. - ata atun 2

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir