12 Ocak 2009 KANADOĞLU’NA HUKUKSUZLUK
– Yargı bağımsız olmalıdır. Yargı her türlü hukuk dışı eylemde eli kolu bağlanmadığı sürece hesap soracak. Ama yargı bazı adımlar attıkça ülkemizde yargı darbesi yorumları yapılmıştır.
– Yargının tek bir referansı vardır o da hukuktur. Kimse yargının bağımsızlık ve tarafsızlığına gölge düşürmemelidir.
– Cumhurbaşkanı olsa bile iddialar var ise yargıdan kaçınmamalıdır.
– Türkiye Cumhuriyeti yargı organları üstlendiği görev ile hukuksuzlukların üstesinden gelmek için var gücüyle çalışmıştır.
– Türkiye’nin en saygın yaratıcı ve örnek kurumlarından, ömrünü adalete hizmet etmekle geçiren, onursal Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun yakın zamanda hukuksuzluğa uğradığı kamuoyunun bilgisindedir.
ÇETEYLE YAN YANA KONDU
– O Kanadoğlu ki çetelere karşı verdiği hukuk savaşı görmezden gelinemezken, ismi onların yanına konulmuştur.
– Yargıtay’a suikast planı yaptıkları iddia edilenlerle irtibat içinde gösterilmiş, katiller savcıların evlerinde aranır hale gelmiş, gerekçeler ise arama kararlarında görülememiştir.
– Bir hukuk devletinde bu olamaz. Kurgulara dayandırılarak, sosyal ya da tesadufi telefon konuşmaları kanıt gösterilerek soruşturmalar yürütülemez.
– Kamuoyunda ikna yaratılabilmek için yakalanan silahlar, Cumhuriyet Başsavcılığı’nın onayı olmayan, toplumu yönlendirme amacıyla anında görüntülü olarak kamuoyuna sunulmuştur.
KONTROL POLİSİN ELİNDE– Soruşturma sürecinde haber alma hakkının ötesinde tüm bilgilerin medyaya sunulması, soruşturma ve yargılamanın yargı organlarına bırakılmaması, yargı ne karar verirse versin, medya yoluyla yargılama yapılması yolu kullanılmaktadır. Soruşturma ve yargılamalar yargıya bırakılmalıdır.
– Ülkemizde artık telefon dinlemeleri herkesin beynine geçmişte yaşananlarında ötesinde, işkencenin de ötesinde, söz konusu olabilen telefon dinlemeleri en başta tercih edilmekte, insanların önüne metin olarak sunulmaktadır.
– Yargıç ve savcı dışındaki kişilerin elde edilen evrakı inceleme yetkisi olmadığı unutulmuştur.
– Soruşturmalar polisin etkisinde gerçekleştirilmeye başlanmış.
– Savcının talep ettiği kişiler önce yetkisi olmayan polis tarafından dinlenmeye başlanmış, savcılar polis olmadan yürütecekleri soruşturmaları kendi yapacak hale getirilememiştir.
– Terörle mücadele yasası’nın birinci maddesini yorumlama sadece savcılarda olmasına rağmen, polis tarafından yorumlanmaktadır.
BAŞBAKAN’A SAVCI GÖNDERMESİ
– Türkiye Cumhuriyeti bir polis devleti değildir, olamaz da olamayacak da. Şüpheliyi yorma ilkesi unutulmuştur.
– Sadece Cumhuriyet Savcısı’na bağlı, bir adli kolluk kurmaktan ısrarla kaçan, bağımsız bir ülke başsavcılığı kurmaktan uzak duran irade, Cumhuriyet Savcısı’na bağlı olmayan, ancak kendisi olayın savcılığına soyunarak, bu soruşturmaların yürütülmesini sağlamış, neredeyse kendisi soruşturur hale gelmiştir.
– Tüm adli dinlemeler, tüm faaliyetlerinden derhal bilgi vermekle görevlendirilen kuruluşu, iktidar soruşturma adımlarını, sürecin doğrudan içerisinde yer almaktan geri durmamıştır.
– Soruşturma sırasında yargının emrinde olması gereken yürütme birimler, yargının emri altına sokulmamıştır.
– Gözaltı arama yakalama tutuklama koşul ve yöntemleri konusunda kurallar yerine yeni uygulamalar yaratılarak insan hakları ihlalleri ortaya çıkmıştır.
KİŞİLER KÜÇÜK DÜŞÜRÜLDÜ
– Bir hukuk devletinde esas olan insan haklarıdır. Darbe, militarizm, YÖK, MGK, laik hukuk karşıtlığı söylemleri medyanın soruşturmayı göklere çıkarmaya neden olmuştur.– Devlet katındaki sorumluluk dönemlerinde anayasal sistemde, bağlılıkları ile ön plana çıkan kişilere, kameralar önünde, sanki kaçma eğilimi izlenimi verilmek istenircesine, yaka paça kollarına girmek suretiyle, sağlıklarını kaybedecek biçimde gözaltı sürecinin başlatılması ise bir güç gösterisidir.
– Aksine davranışlar toplumun hukuka olan güvenini sarsacaktır. Korkuyu egemen kılmak, hukukun güçsüzleştirilmesi sonucunu doğuracaktır.
– Geçmişte yaşanan olaylar hakkında kesinleşmiş yargı kararlarının tekrar ele alınmasının yolu açıkça belliyken bu kararlar bile tartışmalara konu edilir olmuştur.
JANDARMA DEVRE DIŞI BIRAKILDI
– Mahkemelerin ve savcıların davranış kurallarını, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen kurallar yerine, fiili uygulamaların ortaya çıkması, polisten gelen taleplerin altına imza atılması, yargının bağımsızlığının zedelendiğini, yargının hukukla baş başa bırakılmasının amaçlanmadığını ifade etmektedir.– Bunun somut bir örneği suç öncesi izleme ile ortaya çıkmıştır. MİT, Emniyet ve Jandarma tarafından getirilen, ucu açık talepler irdelenemeden sorgulanamadan yargı kararı haline gelmiş bu hukuksuzluk jandarma yönünden engellenmiş ancak MİT ve Emniyet tarafından devam ettirilmiş, fakat adalet bakanlığı buna kol kanat germiş, hukukun ve yargının yanında değil, istihbarat organlarının yanında yer almaktan geri durmamıştır.
– Adalet Bakanı, konu MİT ve Emniyet olunca yargı süreci başlatılmamıştır. MİT ve Emniyet hukuksal çalışan kurumlar olmaktan uzaklaştırılmamalıdır.
YARGIDA SESSİZLİK YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR
– 70 milyonun izlenme kapsamına sokularak, istenen herkes için bilgiler toplanmış. Bizzat savcının yapması gereken soruşturma, polis soruşturmanın sahibi olarak kendisini görmeye başlamış ve çalışmalarını yürütmüştür.
– Bu çalışma ortamında polisin istekleri darbe karşıtlılığından yararlanılarak, yargı organları noter pozisyonuna konulmak istenmektedir.
– Telefonların izlenebilir ve dinlenebilir olma durumu Türkiye Cumhuriyeti’nde ve yargısının bağımsız olduğu Türkiye Cumhuriyet’inde yargıçlar için söz konusu edilmiştir.
– Siyasi iradeye dokunan yargıçlara dokunulmuş, yargıda sessizlik yaratılmaya çalışılmıştır.
– Yargı yargıya bırakılmalıdır, bunu söyleyen bir önceki dönem adalet bakanıdır.
– Bu tabloda yargıç ve cumhuriyet savcılarının yaşadığı sorunlar için çözüm üretmesi gereken adalet bakanı, yargıç adaylarının tek seçicinin etkin gücün adalet bakanlığı olduğu, başbakanlık müsteşarının yargıçların maaşını belirleyen kişi konumuna getirilmiştir.
– Adalet Bakanı terör soruşturmaları için yaptığı kendi genelgesini bile hatırlamak istememiş, polisin iş ev işlemlerine destek vermiş, yargıç ve savcıları memur olarak görmüş, polislere destek verirken, diğer savcılar için koruyuculuktan uzak durmuş, yargının değil istihbari faaliyetlerin yanında yer almıştır.
– Oysa kendisi kendisi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı’dır. Bu yaptığı başkanlığı ile bağdaşmamaktadır.
– Adalet Bakanlığı yargı için seferber edilecek bir birimdir. Bakanlığın bu gerçeği kavrayarak hareket etmesi gerekmektedir.
HİTLER VE MUSSOLİNİ DARBELERİ UNUTULMAMALI
– Süreçte yapılması gereken, iktidara karşı darbe iddiasını içeren soruşturmanın iktidara bağlı ve güvencesiz, yürütmenin açıkça etkisinden korunaksız olan polisler eliyle yürütülmesinin örneğinin yaşanmadığı, bunun Dünya tarihinde, hukuk tarihinde, Hitler ve Mussolini’nin hukuk yoluyla iktidar darbelerini yarattığı gerçeği karşısında, etki altında kalmadan, tarafsız bir soruşturmanın yürütülmesi için sayı ve mesleki tecrübe anlamında yeterince Cumhuriyet savcısının sadece bu soruşturmayla görevlendirilmesi, soruşturmanın yasa hükmü uyarınca bizzat Cumhuriyet savcıları tarafından yürütülmesinin sağlanması, bu konuda Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kararname ya da yetkilendirme ile işlem yapması, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ile ilgili yasanın bir an önce anayasal denetim sürecinin sonuçlanması, polisin CMY’ndaki konumu içinde tutulması, siyasi iradenin etkisini yaratabilecek etkenlerin ortadan kaldırılması, Adalet Bakanı’nın yargı üzerinden gölgesini çekmesidir.
YARSAV ÇETELERE KARŞIDIR
– YARSAV yasalarda yer almayan kontr-gerilla, gladyo, Susurluk tipi devlet içinde konuşlanmış tedhiş ve ruh hali yaratma örgütlenmelerini her zaman, ulusun gerçek iradesini yansıtan demokratik toplum düzeni için bir tehlike olarak görmüş ve varsa her türlü bağlantılarının ortaya çıkartılmasından yana olmuştur, olacaktır da.– Bu çerçevede ise tek talebi vardır: Bu tür soruşturma ve kovuşturmaların tarafsızlıkla, hukuk içinde, insan haklarına saygı çerçevesinde yürütülmesi.
HÜKÜMET GÖLGE ETMESİN
– Türk yargısı, iktidar sahipleri tarafından gerekmediğinde yok saydıkları, gerek duyduklarında ise kullanacakları bir araç değildir. Yargının bağımsızlığına sürekli/aşırı müdahale etmek ve yargıyı kendi çıkarlarına uygun ve güdümlü hale getirmek isteyenler ve ortakları bilmelidirler ki, Ergenekon, güdümlü yargı yaratmanın izdüşümü olmayacaktır. Varsa gerçekliği ortaya çıkarılacak, yoksa masumiyet korunacaktır.– Cumhuriyetin yargıç ve savcıları bunu başaracak yetenek ve birikimdedir. Gölge edilmemesi yeterlidir. Türk yargısı dahili ve harici bedhahlarına karşı onurlu mücadelesini sürdürecektir.
Yargı insanlar için varsa, her şeyden önce insana saygıdan uzaklaşılmamalıdır.– YARSAV Tüzüğünde yer alan ilke ve hedefler doğrultusunda her zaman olduğu gibi bu süreçte de yaşanan hukuka aykırılıkların bertaraf edilmesi için üzerine düşeni yapacak ve yapmaya da devam edecektir.
<br
YARSAV Başkanı’ndan Ergenekon açıklaması
Konu Hakkında okumaya devam et: Ergenekon Davası
Bir yanıt yazın