Savunma Sanayii Müsteşarlığı, hükümete yeni bir öneri götürdü. Bu öneri gereği de Makine ve Kimya Endüstrisi’nin özelleştirilmesi yolunda ilk adımlar atılmaya başlandı.
Atatürk’ün talimatları doğrultusunda kurulan, ordunun silah ve mühimmat ihtiyacını karşılayan Makine ve Kimya Endüstrisi özelleşme yolunda. Cumhuriyet’in sanayi yapılanmasının temel taşlarından olan en eski KİT’i Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nundan (MKEK) bahsediyoruz.
Bilindiği gibi MKEK’nın temelleri, 15. yüzyılda Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet’in “Top Döküm Tesisleri” kurdurmasıyla atıldı. İmparatorluğun çöküşünün ardından, Atatürk’ün talimatıyla İstanbul’dan kaçırılan bir kısım tezgah, teçhizat ve malzeme ustalarıyla yeniden yapılanıp Kurtuluş Savaşı’nda etkin rol oynadı. İlk adı ‘Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğü’ olan ve merkezi Ankara’da bulunan kurum NATO üyeliği ile birlikte “Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu” adı ile yeniden teşkilatlandırıldı. MKEK’nın 10 fabrika ve 2 işletme müdürlüğü bulunmakta ve bu kurumda toplam 6 bini aşkın personel çalışmaktadır. 350-400 milyon YTL arasında ciroya sahip olan MKEK, 2007 yılında 72 milyon YTL kâr etti. Fabrikaları AQAP 120 ve ISO 9000 Kalite Güvence sistemlerine de sahip olan kurumdur bu kurum.
MKEK, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin silah, mühimmat ve patlayıcı ihtiyacını karşılamaktadır hali hazırda. Askerin ana muharebe silahı olan G-3 Piyade Tüfeği başta olmak üzere uçaksavar, makineli tüfekler, havan, obüs ve toplar gibi çok sayıda ürün MKEK’den temin ediliyor. Kurum 2007 yılında 28 ülkeye toplam 24 milyon 810 YTL’lik silah ihracatı da yaptı. Şimdi ise Silahlı Kuvvetlerimizin can damarı kesilecekmiş. Yani her Türklü mühimmat ihtiyacımızda dışarıya bağımlı olmamız isteniyor anlaşılan.
Unutulmamalıdır ki bu gücünü de yitiren bir ülkenin ayakta kalma şansı da yitirilmiş olacaktır. MKEK’nin özelleştirilmesine herkes karşı durmalıdır. Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri böyle bir şeye asla izin vermemelidir. Zira yoksa kaybeden Türkiye olacaktır. Zaten neredeyse tüm değerlerimizi özelleştirme adı altında kaybettik. Yeter artık…
Arzu Kök
Bir yanıt yazın