09.01.2009
Kıbrıs Türk Halkının haber bültenlerinde Filistin Halkına Israil tarafından yapılan kahredici katliam görüntülerinden, BM, AB ve Batı Dünyası′nın umursamazlığından gerekli derslerin alması şarttır…
Anlamamız gereken birinci husus, Filistin Halkının, kendilerine sahip çıkacak ve kendilerini kurtarmak için askerlerini ölüme gönderecek Türkiye gibi güçlü bir Anavatanları, kendilerini savunacak güçlü egemen bir devletleri, güçlü bir orduları olmaması ve birlik-beraberlik içinde olmamaları nedeniyle bu trajediyi yaşamaktadır.
Kıbrıs Türk Halkı, benzer bir soykırımı 1963-1974 döneminde yaşadı…103 TÜRK köyü yakılıp yıkıldı, yağmalandı, yüzlerce sivil insan yollardan alınıp katledildi ve kör kuyulara atıldı, hasta yatağındaki Türkler, kanları çekilerek öldürüldü, özürlü, yatalak insanlar, ak sakallı dedeler üzerlerine benzin dökülerek yakıldı, esir alınan kadınlarımızın ırzına geçildi, Ayvasıl′da, Taşkent′te, Atlılar′da, Muratağa′da, Sandallar′da ve daha birçok yerde sivil insanlarımız 3 aylık bebeklerden 90′lık nenelere kadar topluca katledildi…Kumsal katliamı′nda anne ve yavruları banyo içinde acımasızca kurşunlanarak öldürüldü…
BM, AB ve tüm uygar Dünya, gözleri önünde yapılan bu utanç verici soykırıma sessiz kaldı, Kıbrıs Türk Halkının imdadına, Anavatanları Türkiye′den başka koşan olmadı… Türkiye bu utanç verici soykırımı durdurmak için askerlerini ölüme gönderirken, onlar, adaya gizlice çıkarılan 20 bin tam teçhizatlı Yunan askerine ve 40 bin kişilik silahlı Rum ordusuna gözlerini kapayarak, Türkiye′yi durdurmak ve soykırımın devam etmesini sağlamak için, karar üstüne kararlar aldılar, tehditler savurdular, şantajlar yaptılar, filolarını Türk donanmasının önüne gönderdiler, silah ambargosu uyguladılar…Bir anlaşma olmadan Türk askerini adadan çıkarmak ve bizi yeniden eli kanlı katillerin insafına terk etmek için Anavatanımıza her türlü baskıyı yaptılar, yapmaya devam ediyorlar
Bunlarla da yetinmediler, bir daha soykırım yaşamayalım diye, güvenliğimizi sağlayalım ve kendi kendimizi özgürce yönetelim diye kurduğumuz devletimizin tanınmasını engellemek, devletimizi boğmak ve bizi eli kanlı, ırkçı, soykırım suçlusu Rum devletin boyunduruğuna sokmak için BM′den 541 ve 550 sayılı kararları çıkardılar… Yaşamın her alanında, 45 yıldır devam eden hukuk dışı ve insanlık adına utanç verici, yüzkarası ambargoları uygulamaya insafsızca devam ediyorlar.
Şimdi bütün bunları soykırıma uğrayan Filistin Halkına da uyguluyorlar…
Dolayısı ile bunlara güvenilebilir mi, bunların ipiyle kuyuya inilir mi? Bunların sözlerine aldanarak Anavatanımızdan, ordumuzdan, garantörlükten, devletimizden, egemenliğimizden vazgeçilebilir mi?
ANAVATANIN GARANTÖRLÜĞÜNE SARILMALIYIZ
Bütün bunlardan çıkarmamız gereken birinci ders, BM′ye, Güvenlik Konseyi′ne, AB′a, Batılı devletlere, Arap Dünyası′na asla güvenmemiz gerektiğidir…
Anavatanımız Türkiye′ye dört elle sarılmamız; Türkiye′nin etkin ve fiili garantisini asla pazarlık ve müzakere konusu yapmamamız gerektiğidir…
Anavatanımıza “işgalci”, ordumuza “işgal ordusu” diye saldıran ve adadan çıkmasını isteyen içimizdeki gafillere, Filistin Halkının yaşadığı trajediyi örnek olarak gösteriyoruz.
Filistin Halkının katledilmesine seyirci kalan ve 1963-1974 döneminde de bize uygulanan soykırımı sadece seyreden BM ve AB′ın da dahil olacağı çok uluslu bir barış gücüne asla
TANJU MUEZZINOGLU [email protected] 05338640545
GÜNEŞ GAZETESİ
Bir yanıt yazın