İsrafil K. KUMBASAR
Hani Türkiye’nin resmi dili ‘Türkçe’ idi.
Hani, Anayasa’nın değiştirilmesi bile teklif edilemeyen 3’üncü maddesi “Türkiye devleti ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir” diyordu.
Hani, 2954 sayılı TRT Kanunu, Türkçe’nin dışında farklı bir dil ve lehçede yayın yapılamayacağını öngörüyordu.
Demek ki, bir ülkede ‘tam bağımsızlık’ olmayınca, ‘millet iradesi’ milletin çıkarları doğrultusunda kullanılmayınca, ‘kâğıt üzerindeki’ yasalar hiçbir işe yaramıyor.
Efendiler, öyle istediğinde, ‘Anayasa’ da çiğneniyor, ‘yasalar’ da ayaklar altına alınıyor.
İhanet, artık ‘dağlarda’ isyan ateşi yakma sürecini çoktan tamamladı.
Devlete ‘Kürtçe’ televizyon kanalı kurdurma noktasına geldi.
* * *
Bugüne kadar, bölge halkına ‘tek kelime’ Türkçe öğretmeyi başaramayanlar, ne yazık ki şimdi ‘Kürtçe seferberliği’ başlatıyorlar.
Devletin televizyonu TRT, devletin varlığına karşı en büyük tehdidi oluşturacak ‘yeni bir dil’ yaratılması için araç olarak kullanılıyor.
Bugüne kadar, sağda solda ‘vatan haini’ olarak görülen her kim var ise, TRT’de istihdam edilip maaşa bağlanıyor.
TRT sayesinde piyasada ‘yeni bir sektör’ oluştu. ‘Dublaj’ stüdyoları harıl harıl ‘Kürtçe’ için çalışıyor.
Bugüne kadar TRT’de yayımlanmış olan bütün ‘sinema’ filmleri, ‘dizi’ filmler, ‘çizgi’ filmler, ‘çocuk’ programları, ‘müzik’ programları birer birer Kürtçeye tercüme ediliyor.
Nitelikli eleman sıkıntısı yaşandığı için kâşe fiyatları oldukça yükseldi.
* * *
Kim demiş ki, ‘şiddetle’, ‘silahla’, ‘terörle’ bir yere varılamıyor diye.
İşte gelinen nokta ortada.
Daha düne kadar ‘üç-beş çapulcu’ olarak nitelendirilen vatan hainleri, arkalarına aldıkları dış destek sayesinde, isyan ettikleri, dağlarında askerine/polisine kurşun sıktıkları devletin ‘işbirlikçi’ iktidarına, talep ettikleri televizyon kanalını kurdurmayı başardılar.
Devletin ‘Başbakanlık’ makamında oturan kişiyi ‘Kürtçe’ konuşturdular.
Sıra geldi Anayasa’da ‘ufak’ bir değişikliğe.
Baksanıza, daha devlete ait televizyon ‘Kürtçe’ yayınlara başlamadan, devlete bağlı üniversiteler ‘Kürt Dili ve Edebiyatı’ bölümleri açabilmek için birbirleriyle yarışa girdiler.
Bugün Kürtçe fakülte, yarın üniversite.
Peki ya sonra?
* * *
İhanete methiyeler dizen Ciwan Haco’nun konseri eşliğinde Kürtçe kanalı yayına sokanlar, hâlâ milleti saf yerine koyarak, “Bütünleşmeye katkı sağlayacak”, “Kardeşlik duygularını pekiştirecek” deyip duruyorlar.
Bu milletin ödediği vergilerden kesilerek bu kanal için harcanacak olan paraların, ileride yine bu milletin evlatlarına ‘kurşun’ olarak geri döneceğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Bundan sonra seçim propagandalarını Kürtçe yapmaya kalkışanları, kartvizitlerini Kürtçe bastıranları, meydanlarda Kürtçe pankart asanları, kim, nasıl suçlayabilir?
Emperyalizme karşı ‘vura vura’ bağımsızlığını kazanan bir devlet, üzerine kâbus gibi çöken ‘ver-kurtulcu’ anlayış sayesinde, artık tasfiye olma tehdidi ile karşı karşıya.
Nerede devletin asli sahipleri?
* * *
‘Veren’ kaybediyor.
‘Vuran’ kazanıyor.
Bir yanıt yazın