ermeni gazeteci Murat Bardakçı Halide Edip
Beyrut ve Şam’a müfettiş olarak giden Halide Edip, Maliye Nazırı Cavid Bey’e yazdığı mektupta tehcir nedeniyle gelen Ermenileri şöyle anlatıyor: “Çöllerde ot yiyerek karınları şiştikten sonra kimi anasını, kimi babasını, birçokları da çocuklarını kaybettikten sonra buraya düşmüşler.”
Gazeteci Murat Bardakçı, “Talat Paşa’nın Evrak-ı Metrûkesi” adlı kitabında, 1915’te Ermenilerin göç ettirildiği şehirlerden olan Beyrut ve Şam’daki Türk kız mekteplerine müfettiş olarak giden Halide Edip’in Maliye Nazırı Cavid Bey’e yazdığı ilginç mektup da yer alıyor. Halide Edip, 1 Mart 1917 tarihli mektubunda, tehcir sonrası Ermenilerin yaşadığı sıkıntıları şu cümlelerle dile getiriyor: “Çöllerde ot yiyerek karınları şiştikten sonra kimi anasını, kimi babasını, birçokları da çocuklarını kaybettikten sonra buraya düşmüşler.”
Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Kumandanı Cemal Paşa’nın davetiyle umumi müfettiş olarak Beyrut ve Şam’a giden Halide Edip, İttihat ve Terakki’nin lider kadrosunda yer alan Cavid Bey’e yakın dostluğu nedeniyle gönderdiği mektupta, tehcir nedeniyle gelen Ermenileri şöyle anlatıyor:
Felaketini haykırıyor
“Bilhassa Ermeniler, Cemal Paşa’nın aziz başına Allah’la beraber yemin eden sırf burada yaşamak hakkını bulan bir sürü bedbaht Ermeni var. Mektebe bağlı bir binada da birçok var. Çöllerde ot yiyerek karınları şiştikten sonra kimi anasını, kimi babasını, birçokları da çocuklarını kaybettikten sonra buraya düşmüşler. Daha doğrusu, Cemal Paşa getirtmiş. Belediye biraz yiyecek veriyor, oturuyorlar… Dışarıdan anası açlıktan ölen, babası yanında öldürülen 12 yaşında bir Ermeni kızı geldi, iltica etti. Mahzun büyük gözleriyle etrafımda dolaşıyor, lüzumlu, lüzumsuz elimi öpüp ağlıyor. Bahçede bir facia daha var! Oğlunu yanında öldürürlerken birdenbire dilini kaybeden bir bedbaht, öteki oğlunu ve ailesini nereye attıklarını bilemiyor. Ayakları çıplak, gözleri elem içinde, mütemadiyen işaretle felaketini haykırıyor… İşte bunlardan binlerce, yüzlerce var. Yetimhaneler hayatta bir şeyin telafi edemeyeceği şeyi kaybetmiş, yarı aç bedbaht çocuklarla dolu.”
‘Kendi hayatımla ödesem…’
Halide Edip, mektubunda, Ermenilerin kendisine “Bizim için bir şey yap. Dünyada bir Cemal Paşa, bir seni severiz” dediklerini de anlatarak, şu talepte bulunuyor: “Yeni kabine bu emsalsiz zulüm ve cinayetin hiç olmazsa netâyicini tahfif edemez mi? (Neticesini hafifletemez mi?) Şimdi bugün yaşayanlara insan hakkı veremez mi? Ben kendi hayatımla bu fena ve çirkin şeyi ödeyebilsem öderdim. Fakat benim hayatım nedir ki?”
Programdaki gizli madde
Bardakçı kitabında, Talat Paşa’nın 4 Şubat 1917’de sadrazamlığa getirilmesinin ardından kurduğu hükümet program taslağındaki ilginç bir notu da ilk kez yayımlıyor. Talat Paşa’nın el yazısıyla verilen notta, hükümet programına geçecek açık maddelerin yanı sıra, gizli maddelerin de bulunduğu anlaşılıyor. Bardakçı, programdaki ilginç gizli maddeyi şöyle anlatıyor:
“Mesela her Osmanlı vatandaşının, anayasanın tanıdığı haklardan istifade edeceğinin açık bir şekilde öngörüldüğü programda, imparatorluğun Türk unsurunu güçlendirecek tedbirler de öngörülmekte, fakat bu madde gizli tutulmakta ve ilan edilecek programa alınmamaktadır.”
TALAT PAŞA’NIN NOTU ŞÖYLE:
Kabinenin siyaset-i dahiliyesi
1- Kabine, hukuk-ı efrâda son derece riayet edecektir, bilâ istisna her ferd-i Osmanî kanun-ı esâsî ile bahşolunan hukuktan müstefid (faydalanacaktır) olacaktır. (Beyannameye geçecektir.)
2- Devletin bekasını teessüsünden (kuruluş) beri te’min eden ve Müslümanlığı müstakil bir devlet halinde muhafaza eyleyen Türk unsuru, bu vazife-i mukaddeseyi güçlükle ifa edebilecek derecede ezilmiştir. Bu unsurların inkırazı (yok olması) memleket-i Osmaniye’yi ve Müslümanlığı ve hilâfeti tehlikeye düşürebilir. İşte bu nokta-i nazardan, kabine Türk unsurunun kabiliyeti derecesinde iktisâden ve ictimâen kuvvetlenmesini kendisine esas ittihaz (kabul) edecek ve bu derecelerin tanzîminde bu ciheti nazar-ı dikkate alacaktır.
Hukuk-ı esâsiyede diğer anâsırın (unsur) müsâvâtı (eşitliği) kabul edilmiştir, Türk milletini ilmî ve ictimâî olarak yükseltmek ve gençlerine hiss-i milli vermek için, ancak maarif nezareti ancak diger anâsır-ı İslamiye üzerinde suitesir (olumsuz tesir) etmeyecek bir şekilde çalışacaktır. Hususî teşebbüslere hükümet hiçbir veçhile müzaharet ve muavenet (yardım) etmeyecektir. (Beyannameye girmeyecektir.)
|
Bir yanıt yazın