AVRUPALI ORTAKLARIMIZ

AVRUPALI ORTAKLARIMIZ

En büyüğünden en küçüğüne, tüm Rum siyasi parti liderlerinin konuşmalarını, demeçlerini, basın bildirilerini ve açıklamalarını bıkmadan usanmadan okurum. Dakikada üçyüz kelime okumak gibi bir alışkanlığım olmasına rağmen bu metinleri okurken hızımı düşürürüm. Bazen geri vitesi bile takarım.

Bilirim ki bu adamlar boşuna konuşmazlar ve kullandıkları her kelime de seçilmiştir. Kesinlikle konuşmalarında mesajlar vardır veya akıllarındakini gizli kapaklı kelimelerle açıklamak girişimi vardır.

Son zamanlarda, özellikle de konu “Talat-Hristofyas Müzakeresi” olduğunda ortaklaşa kullandıkları bir kelime var , “Avrupalı Ortaklarımız” kelimesi.

Bu kelimeyi sıkı sık kullanmaları, Kıbrıs konusunda mutlu sona ulaşmak çabalarının içinde kimlerin olduğunu ve müzakerelerin zeminini hangi platforma çekmek istediklerini de açıkça ortaya koymaktadır.

Artık hem Türkiye, hem de Hristofyas’ın çok şikâyetçi olduğu “Eski Yoldaşları”, Rumların müzakereler sürecinde “Avrupalı Ortakları”nın arkasına saklanmak istediklerini, AB’yi müzakerelerin içine çekmeyi planladıklarını ve Türkiye-AB müzakerelerinde de Rumların, birincil olarak AB’nin çıkarlarını kollamak yerine müzakereleri taviz koparmak amaçlı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istediklerini iyice anlamış durumda.

Hristofyas, AKEL Genel Merkezi’nde yılbaşı nedeniyle düzenlenen kutlamadaki “Yeni Yıl Pastasını Kesme” töreninde yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a ve Cumhuriyetçi Türk Partisi’ne bayağı sitem etti. “Eski yoldaşlarımız, işbirlikçilerimiz ve mücadele arkadaşlarımız çözüm konusunda rota değiştirmiş ve bugün, çok daha katı, çok daha az adil ve iki parti arasında zaman zaman yapılan anlaşmaların ötesinde ve dışında bir çizgi izliyorlar” sözleri ile de duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

Her ne kadar Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), AKEL ile kapalı kapılar ardında gizli anlaşmalar yapmadığını söylüyorsa da, Hristofyas, her başı sıkıştığında CTP ile geçmiş yıllarda yaptığı ve o günlerde basına aktarılmamış “Gizli anlaşmalar”ı ifşa etmekte ve Rum halkı ile AB üyesi ülkelerin Başkanları, AP milletvekilleri ve Komisyon üyelerine, muhataplarının ikiyüzlü olduğu imajını vererek, müzakerelerdeki tıkanmanın ve yavaş gidişin faturasını Kıbrıslı Türklere yüklemeye çalışmaktadır.

Bu güne kadar Rum basınında, “Hristofyas”ın, “Sözcü”lerinin, “AKEL Sözcü”lerinin veya bu konuda “Yetkili Olan Kişiler”in yaptıkları açıklamalarında ve röportajlarında, geçmiş yıllarda, “Türkiye’den gelen kardeşlerimizin geri gönderilmesi”, “Türk askerinin geri gitmesi” ve “Rumların kuzeye geri dönüp yerleşebileceklerine” dair bir dizi anlaşmanın yapıldığını iddia eden cümleler yer almıştı.

Hristofyas’ın geçen günkü kutlama töreninde söyledikleri de bunların bir tanesiydi ve şimdilik de en sonuncusuydu.

Türkiye’deki AKP hükümeti ise artık Kıbrıs konusunda daha belirgin bir yol tutmuş konumda. Rumların “Avrupalı Ortaklarına” pek fazla güvenmediklerini kibar ve diplomatik yollarla ortaya koyuyorlar.

Türkiye Dışişleri Bakanı Babacan, katıldığı bir televizyon programında Türkiye’nin dış politika konularına ilişkin soruları yanıtlarken doğal olarak “Kıbrıs” konusuna da değindi ve çok önemli bir mesaj verdi.

Babacan bu önemli mesajında, doğrudan Rumların “Avrupalı Ortakları”na hitap etti ve “Kıbrıs konusunda Türkiye’nin tek taraflı adım atmayacağını ve AB’nin 28 Nisan 2004’de ilan ettiği tüzükler uyarınca Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonlar kaldırılmadığı müddetçe de limanlarını Rum gemi ve uçaklarına da açmayacaklarını” dile getirdi.

Babacan ileriye dönük olarak da Türkiye’nin, AB’nin müzakere sürecinin dışında olmasını istediğini ve Kıbrıs sorununa çözüm bulmak konusunda çok yavaş ilerleyen müzakereleri hızlandırmak, adil ve sürdürülebilir bir sonuca ulaşmak için de artık bir takvim ortaya konulmasının gerekli olduğunu dile getirdi.

Müzakerelerin nasıl sonuçlanacağının işaretini ise Rum Meclisi ve DİKO Başkanı Marios Karoyan verdi.

Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın yeni yıl dolayısıyla kendisine gönderdiği hediye sepetini, içinde “Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat” yazısı ve sepette bulunan çeşitli paketlerde de “KKTC” ibaresinin bulunmasından dolayı iade etmesi, Rumların ve özellikle de Rum siyasilerin “Kıbrıslı Türklere” nasıl baktıklarını ve bizleri hangi seviyede gördüklerinin çok güzel bir örneğidir. Bizlere hiçbir zaman ortak gözü ile bakmadılar ve halen de bakamıyorlar.

Buna ilaveten de Karoyan’ın sürmekte olan “Doğrudan Müzakereler”in 2009 sonuna kadar bir çözüme ulaşamayacağını ve “Çıkmazın daha olası” olduğunu söylemesi ise, mevcut Rum hükümetinin, müzakerelerden neler beklediğini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Ve bugün artık kanıksanmış olan müzakerelerin 14. raundu yapılacak. Şimdilik “Anlaşılanlar” sepetinde, vatandaşlık haklarından başka bir şey yok. Karoyan “2009 sonunda çıkmaz görüyorsa”, kısmet 2010’a demektir.

Yıllar mı bitti. Önümüzde 2010 var, 2011 var, 2020 de var.

Müzakereler başladığında genç bir delikanlıydım. Şimdi, çocuklarım o çağı geçti bile. Kısmet torunlarıma.

Prof. Dr. Ata ATUN

Artık hem Türkiye, hem de Hristofyas’ın çok şikâyetçi olduğu “Eski Yoldaşları”, Rumların müzakereler sürecinde “Avrupalı Ortakları”nın arkasına saklanmak istediklerini, AB’yi müzakerelerin içine çekmeyi planladıklarını ve Türkiye-AB müzakerelerinde de Rumların, birincil olarak AB’nin çıkarlarını kollamak yerine müzakereleri taviz koparmak amaçlı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istediklerini iyice anlamış durumda. - avrupa ekseni

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir