Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde Ermeniler tarafından katledilen Türklere ait 185 toplu mezarda
araştırmalar yapan bilim adamları, 1915 olaylarına ilişkin başlatılan “özür
diliyorum” kampanyasına tepki gösterdi.
Atatürk Üniversitesi Türk Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü Doç.
Dr. Erol Kürkçüoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1. Dünya Savaşı sırasında
ve savaştan sonra asıl mağdur olan tarafın Türk, Rus ve Fransız arşivlerindeki
belgelerde de belirtildiği gibi Türkler olduğunu vurguladı.
Osmanlı Devletince 1919 Paris Konferansı’na belgeleriyle sunulan raporda,
519 bin Müslüman halkın Ermeniler tarafından katledildiğinin belirtildiğine
dikkati çeken Kürkçüoğlu, şöyle konuştu:
“Yani burada mağdur olan tarafın Türk insanı olduğu belgelerle
ortadadır. Tehcir Kanunu da Van’da Ermeniler tarafından 10 bin kişinin
katledilmesi sonucu çıkartılmıştır. Osmanlı Devleti, bu olay üzerine siyasi ve
askeri tedbirler almıştı. Bu kapsamda Taşnak,Hınçak, Ramgavar ve Veragöz gibi
Ermeni cemiyetler kapatılıyor ve yöneticileri de tutuklanıyor. Buna rağmen
Anadolu’nun muhtelif yerlerinde Ermeni çetelerinin Müslüman ahaliyi
katletmelerine devam etmesi üzerine 27 Nisan 1915 yılında Tehcir Kanunu
çıkartılıyor ve 30 Mayıs 1915’te Tehcir Kanunu resmen yürürlüğe konuyor. Tehcir
Kanunu kesinlikle 24 Nisan 1915 tarihinde çıkartılmıyor.”
Tehcir Kanunu’nun kesinlikle “katliam ve soykırım yasası” olmadığını
ifade eden Kürkçüoğlu, söz konusu yasayla devletin vatandaşının
canını, malını ve
namusunu korumaya çalıştığına işaret etti.
O dönemi değerlendirirken, 1. Dünya Savaşı sırasında yaşananların çok iyi
analiz edilmesi gerektiğini anlatan Kürkçüoğlu, Osmanlı Devleti’nin söz konusu
savaşta 7 ayrı cepheye asker gönderdiğini, bu nedenle de cephe gerisinin tamamen
savunmasız kaldığını kaydetti.
-ERMENİLERİN KATLİAM KARARI ALDIĞI KONGRE –
Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, 1914 yılının temmuz ayında Ermeni Taşnak
Cemiyeti’nin 8. kongresini Erzurum’da yaptığını ve kongrede Rusya tarafında
Osmanlı Devleti’ne karşı savaşılması ve savunmasız Müslüman halkın katledilmesi
kararlarının alındığını bildirdi.
Kongrede alınan kararların 1. Dünya Savaşı sırasında uygulandığını
anlatan Kürkçüoğlu, “Savaş sırasında binlerce insanımız katledildi. Savaşta
zaten Ermeniler Ruslarla birlikte hareket etti. Bu şartlar altında dahi
Ermenilere yönelik bir soykırım ya da katliam söz konusu değildir.
Bunu, yerli ve
yabancı bilim adamları bilgisiyle, belgesiyle ortaya koymaktadır” dedi.
Kürkçüoğlu, 24 Nisan 1915’te Ermeni cemiyetlerinin kapatıldığını ve 27
Nisan 1915 yılında Tehcir Kanunu’nun çıkartıldığını anımsatarak, “Bu olaylardan
3 yıl sonra Mondros, 5 yıl sonra da Sevr antlaşmaları imzalandı.
Mondros ve Sevr,
Osmanlı Devleti’nin teslim olma, esaret ve yok edilme belgesidir. Osmanlı, bu
antlaşmalarda sunulan hiçbir maddenin değiştirilmesini
sağlayamamıştır. Eğer 1915
yılında ve sonrasında Ermenilere yönelik katliamlar olsaydı mutlaka bu
antlaşmalara iri harflerle yazılırdı” diye konuştu.
-DOĞU VE GÜNEYDOĞU’DAKİ TOPLU MEZARLAR –
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yapılan araştırmalarda, Ermeniler tarafından
katledilen ve Türklere ait olduğu tespit edilen 185 toplu mezarın ortaya
çıkarıldığını vurgulayan Kürkçüoğlu, şöyle devam etti:
“Kucağında çocuğu bulunan kadınların, yaşlıların, bebeklerin
katledildiğini tespit ettik. O dönem insanlarımız büyük katliama maruz kaldı.
Binlerce insanımızı kaybettik. Dün bunlar yaşandı, bugün ise bazı gazeteci ve
akademisyenler, 1915 Tehcir Kanunu sonrasında yaşandığını öne sürdükleri
olaylarla ilgili özür kampanyası düzenliyor. Başlatılan özür kampanyasıyla
insanların kafası karıştırılmak isteniyor. Tarihimizde soykırım ve katliamın
olmadığı belgelerle ortadadır. Herkes tarihi noktalarda biz tarihçilerin ortaya
koyduğu çalışmaları dikkate almalı. Bu meseleyi en iyi biz biliyoruz. Bunun
aksini iddia eden gelip toplu mezarlarda yaptığımız çalışmaları görsün.”
-RUS YARBAYIN ANILARI –
Rusya’da Bolşevik İhtilali’nin çıkmasının ardından Çarlık Rusya
ordularının işgal ettikleri topraklardan çekildiğini dile getiren Kürkçüoğlu,
sadece Erzurum’da Yarbay Tverdo Khlebov komutasında 40 kişilik bir birlik
bırakıldığını belirtti.
Kürkçüoğlu, Yarbay Khlebov’un anılarını kaleme aldığı kitaptaki şu
ifadelere dikkati çekti:
“(Ermeniler, bana 27 Şubat gecesi 3 bin Türkü iftiharla katlettiklerini
beyan ettikleri zaman savunmasız, masum insanların öldürülmesinin vahşet
olduğunu belirttiğimde, ‘siz Russunuz Ermeni milletinin ideallerini
anlayamazsınız’ dediler.)”
Yine aynı yarbayın üstlerine gönderdiği mektupta bölgedeki görevlerinin
sona erdirilmesini istediğini ifade eden Kürkçüoğlu, Khlebov’un “Artık Ermeni
eşkiyalarının masum Türkleri katletmesine seyirci kalamayız” dediğini aktardı.
Kürkçüoğlu, 1919 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen General
Harbord başkanlığındaki heyetin Erzurum’da çeşitli incelemeler bulunduğunu da
söyledi.
Harbord’un araştırmalarında, “İsa’nın kulları nasıl böyle bir katliam
yapabildiler?” dediğini ifade eden Kürkçüoğlu, daha sonra General Harbord’un
hazırladığı raporun bölgede yaşananlarla ilgili Lozan Antlaşması’na delil olarak
sunulduğuna işaret etti.
-ASİMED ERZURUM ŞUBE BAŞKANI ÇİĞDEM’İN AÇIKLAMALARI-
Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Erzurum Şube
Başkanı ve AÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.
Süleyman Çiğdem ise söz konusu kampanyanın tarihi gerçekler bilinmeden,
araştırılmadan, tamamen hissi ve taraflı bir değerledirme sonucu başlatıldığını
vurguladı.
Kampanyayı düzenleyenlerin tarihi gerçekleri görmezden geldiğini söyleyen
Çiğdem, şöyle konuştu:
“1915 öncesini bilmeden olayları ele almak hem milletimizi rencide eder
hem de tarihi gerçeklerin reddini ortaya koyar. Bu gibi olaylarla ilgili bir
çalışma yapılırken önce araştırılmalı, sonra kamuoyu önüne
çıkılmalıdır. Bizim de
vicdanımız bu yapılanı kaldırmıyor ve çeşitli illerde katledilen aziz
şehitlerimizden özür diliyoruz. Çünkü bu topraklarda Müslüman Türk olarak
yaşarken bunun bedelini canlarıyla ödeyen şehitlerimizin masumiyetini ne içerde
ne de dışarda anlatabildik. Şehitlerimiz için ne gözyaşı dökebildik ne de feryat
figan edebildik. Şehitlerimizi hatırlamadık, hatırlatamadık ve de hatırlamıyoruz
da. Bunun için şehitlerimizden özür diliyoruz.”