Can Ataklı
Perşembe akşamı Ülke TV’de Ersoy Dede’nin sunduğu Bıçak Sırtı programına konuk oldum. Konumuz 2008’e damgasını vuran olaylardı.
Doğal olarak Ermenilerden özür dilenmesi üzerine de konuştuk. Ersoy Dede’nin “Özür kampanyasına nasıl bakıyorsunuz?” sorusu üzerine konuklardan Alev Coşkun, “Ermenistan’ın ilk Başbakanı Kaçaznuni’nin 1923 yılında yazdığı bir raporu” anlattı ve “Bu kişiden de özür dilenecek mi?” diye sordu.
Kaçaznuni bu raporunda Ermeniler olarak çok ciddi hata yaptıklarını ve Türkler’in tehcir kararında çok haklı olduklarını açıklıyor.
Bu konudaki bilgisizliğime kızarak dün Kaçaznuni ve raporu hakkında araştırma yaptım.
Kim bu Kaçaznuni?
Ovannes Kaçaznuni bugünkü topraklarında kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı. Dönemin Osmanlı İmparatorluğu ile çete savaşlarına giren Ermenilerin önderlerinden. Rusya’nın himayesinde kurulan Ermenistan Cumhuriyeti, Sovyet devrimi olduktan sonra S.S.C.B’nin bir parçası haline geldi ve etkisini yitirdi.
İşte bu Ovannes Kaçaznuni 1923’te Bükreş’te yapılan Ermeni Konferansı’na bir rapor sundu. Raporda 1915’te başlayan Ermeni tehciri konu alınıyordu. Başlık “Biz ne hata yaptık?”
Bu rapor önce konferans aracılığıyla dünya kamuoyuna açıklanıyor. Ancak daha sonra bunun sakıncaları göz önüne alınarak Sovyet arşivlerine kaldırılıyor. Raporun kayıt numarası belgelerde yer alıyor ama çok uzun bir süre kimse içeriğini öğrenemiyor.Uzun yıllar sonra ortaya çıkarılan rapor Rusça’dan Türkçe’ye çevriliyor, daha sonra İngilizce ve Fransızca metinleri çeşitli Avrupa ülkelerine gönderiliyor.
Raporda ne var?
Şimdi gelelim Kaçaznuni’nin kendi el yazısıyla kaleme aldığı 128 sayfalık raporda neler olduğuna. Kaçaznuni, belli ki o günlerin rahatlığı içinde Osmanlı Devleti’ne karşı başlattıkları isyanın neden başarıya ulaşamadığını bütün açıklığıyla yazmış.
Örneğin şöyle diyor Ermeni Başbakan:
1914 sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya’da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Sadece birkaç hafta içerisinde Ermeni devrimci Taşnaksutyun Partisi hem bu birliklerin kurulmasına hem de Türkiye’ye karşı gerçekleştirdikleri askeri operasyonlara aktif biçimde katıldı.
Barışı sabote ettik
Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz Türklerin düşmanı olan İtilaf Devletleri’nin kampındaydık. Türkiye’den “denizden denize Ermenistan” talep etmekteydik. İtilaf Devletleri’nin ordularını Türkiye’ye göndermeleri ve hâkimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerika’ya resmi çağrılar yaptık. Nihayet şu da var ki, var olduğumuz sürece aralıksız olarak Türkler’le savaştık. Öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?
Gerçekleri göremedik
Askeri operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklerin milli mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf Devletleri’nin bize vaat ettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiçbir zaman devlet olamadık. Türkiye Ermenistanı diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.
Aklımız dumanlanmıştı
Biz Ermeniler kayıtsız şartsız Rusya’ya yönelmiş durumdaydık. Herhangi bir gerekçe yokken zafer havasına kapılmıştık. Sadakatimiz, çalışmalarımız ve yardımlarımız karşılığında Çar hükümetinin Ermenistan’ın bağımsızlığını bize armağan edeceğinden emindik. Aklımız dumanlanmıştı. Biz kendi isteklerimizi başkalarına mal ederek, sorumsuz kişilerin sözlerine büyük önem vererek, kendimize yaptığımız hipnozun etkisiyle, gerçekleri anlayamadık ve hayallere kapıldık.
Türkler doğru yaptı
1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tâbi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Bu yöntem en kesin ve uygun olanıydı. Siyasal bir parti (Taşnaksutyun) olarak biz, meselemizin Rusları ilgilendirmediğini ve onların gerektiğinde cesetlerimizi çiğneyerek geçip gidebileceklerini unutmuştuk.
Ve son söz
Kaçaznuni’nin raporu neden ilgimi çekti ve sizin için de geniş bir özet hazırladım? Son günlerde yürütülen özür kampanyası ile herkesin kafası karıştırılmak isteniyor.
Üstelik “vicdan” gibi sihirli bir sözcüğün arkasına sığınanlar, kabul edilmiş hangi belgeye dayanarak vicdan azabı duyduklarını açıklamaktan kaçınıyor.
Kimse 1915’te ve izleyen yıllarda hiçbir şey olmadığını söylemiyor. Ama tarihi gerçekler bu acı olayların tek taraflı olmadığını, koca bir imparatorluğun içine çekildiği ihanet çemberinden kurtulma refleksi olduğunu da kabullenmek durumunda kalıyor.
Bu rapor olayları bizzat yaşamış ve Ermenilere önderlik etmiş bir ismin itirafıdır aslında. Bu rapor yaşanan acı olayları ortadan kaldırmaz belki ama, büyük bir ulusu dünya kamuoyunda küçük düşürmeye çalışanların “vicdanına” ışık tutabilir.