Yiğit Bulut
Bir başlık daha atayım Hasan Cemal’e cevabımdır… Cemal, dünkü yazısında çok güzel anlatıyor neden “özür bildirisine imza attığını”!
Düşünce özgürlüğü var o zaman ben de anlatayım neden atmadığımı asla atmayacağımı ve atanların da “bunu nasıl yaptıklarını” bir türlü anlayamadığımı… Cemal’in yazısında çok ilginç cümleler var, bir tanesi aktarayım “…Sevgili kardeşim Erivan’da gün doğuyor, güneş sislerin içinde kırmızı bir portakal gibi. Sabahın bu güzel sessizliğinde, beyaz karanfilleri senin için koyuyorum anıtın dibine. Beni buralara sen, senin acıların getirdi çünkü… Evet, gelin önce birbirimizin acılarına saygı gösterelim!…” Evet, yanlış okumadınız bu inanılmaz cümle “Cemal’in yazısında” geçiyor! Sanmayın “dibine çiçek bırakılan anıt, Cezayir’de ve anlamı da Fransızlar’ın yaptıkları” ile yoğrulmuş…
Dibine “beyaz karanfiller” bırakılan anıt, Ermenilerin “Türkler bizi katletti” diyerek diktikleri ve tepesinde “Ağrı dağının da içinde olduğu Türk topraklarının Ermenistan diye” gösterildiği bayrağın dalgalandığı anıt! İşin daha da vahimi Erivan’da “küllendirilmek” istenen acı Türk vatandaşı olan ve “Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Çetin Emeç” gibi teröre kurban giden “Hırant Dink’in” yani bizim Dink’imizin acısı!
Ne komik aslında ne kadar tiraji-komik! Türk aydını “neyi nasıl algılıyor ve nerede arıyor”! Ben de duyuyorum içimde “Dink’in acısını“! Uğur Mumcu kadar, Hablemitoğlu kadar duyuyorum! Neden “çünkü o bu Devletin koruması altında olan bir Türk vatandaşıydı”! Onun “yaşama hakkı” benim devletime-onun devletine aitti! Ve biz bu yaşama hakkını koruyamadık! Ondan duyuyorum acısını… Ama Cemal gibi “Türk topraklarını” yok sayan, Türkler’in aleyhine “binlerce beddua ile” açılmış o anıtın dibinde Erivan’da aramıyorum acıma çareyi…
Neden imza atmadığıma gelince…
Cemal orada da çok önemli bir gerçeği ıskalamış… Türkiye Cumhuriyeti “Ne Mutlu Türküm” diyen yeni bir başlangıç… Osmanlı ise çok farklı “her ırktan, her milletten insan” bir arada ve yönetimde kimin olduğu belli değil. Osmanlı “idaresi” padişahın kullarının yer değiştirmesi kararını verdiğinde “Genelkurmay Başkanı” Alman, Padişah’ın başdanışmanı Ermeni! Hatta Osmanlı’yı Almanlar’ın “kucağına iten” 1854 sonrası “18 borçlanmayı” yapması için “Padişahın yetki verdiği üç ismin üçü de Ermeni” ! Şimdi soruyorum Osmanlı gibi bir “yapıda” kim karar verdi? Kimlerin yerini değiştirdi! Ben neden özür dilemiyorum! İşte bu gerçekler için “özür dilemek gibi bir kavramı” düşünme gereği dahi duymuyorum! Aynı yıllarda “benim Erzincan’da, Elazığ’da” Taşnak çeteleri tarafından katledilen “akrabalarım” için kim özür dileyecek! Onlar için de “özür beklemiyorum”!! Asla özür beklemiyorum! İşte Hasan Cemal senin de ıskaladığın burası! Türkiye Cumhuriyeti “yeni bir başlangıç” ve biz “kimseden ne özür bekliyoruz” ne de Cumhuriyet öncesi için “özür dilememiz” gerekiyor!
Ne Mutlu Türküm diyebilen “kim olursa olsun” bu ülkede “taze bir başlangıç” yaptı ve sizin gibilere rağmen “bu tazelik, saflık, temizlik” asla ama asla kaybolmayacak!