İÇİNDEKİLER:
ALMAN KADININ GÖÇ YASASI İSYANI
“MÜCADELECİ AYŞE” SİNEMALARDA
KALİFİYE ELEMANA KAPILAR AÇILIYOR
-ALMANYA’DAKİ TÜRK İZLERİ BELGESEL OLUYOR
-SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ TARAFINDAN
HAZIRLANACAK 40 DAKİKALIK BELGESEL FİLM TÜRKİYE
VE ALMANYA’DA GÖSTERİLECEK
-YRD. DOÇ. DR. MUŞMAL: ”İŞÇİ OLARAK GİTTİKLERİ ALMANYA’DA
BUGÜN İŞVEREN NOKTASINA GELEN VE 200 BİN ALMAN’A İŞ VEREN
TÜRKLERİN İZLERİNİ BELGESELE TAŞIYACAĞIZ”
-ALMANYA’DAKİ YANGIN FACİASI
-GAZİANTEP BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI GÜZELBEY:
-”ALMANYA’DAKİ YANGINDA HAYATINI KAYBEDEN GAZİANTEPLİLERİN
TOPRAĞA VERİLDİĞİ GÜN OLAN 11 ŞUBATTA LUDWIGSHAFEN PARKI’NDA
TÖREN DÜZENLEYECEĞİZ”
TÜRK KIZI BELÇİKA GÜZELİ
GÖÇMENLER GÜNÜ KUTLANDI
İŞSİZLİĞE TURİZMDE ÇARE ARAYIŞI
TALABANİ’NİN İPİYLE KUYUYA İNİLİR Mİ?
***
ALMAN KADININ GÖÇ YASASI İSYANI
Recep SEPLIN / BREMEN | 24.12.2008
Almanya’nın Bremen kentinde yaşayan Karla Almut Işık, 1,5 yıldır Türkiye’deki eşini yanına getiremiyor. Yeni Göç Yasası’na isyan eden Alman kadın, “Ben hastayım ve ameliyat olmam gerek. Eşim Ali yanıma gelmeden ameliyat masasına yatmayacağım” dedi.
Bremen’in Blumenthal semtinde yaşayan 50 yaşındaki Karla Almut Işık, 1,5 yıl önce Türkiye’de evlendiği kocası Ali Işık’ı Göç Yasası nedeniyle Almanya’ya getiremiyor. Yakında fıtık ameliyatı olacağını ve kocasını yanında görmek istediğini söyleyen Karla Almut Işık, ‘Eşimle Aydın’ın Nazilli ilçesinde tanıştım. Bir birimizi sevdik ve evlendik. Ben Almanya’ya geldikten sonra eşimi yanıma almak istedim. Vize başvurusuna giden 48 yaşındaki eşimden Almanca istediler. Eşim Almanca bilmediği için de buraya gelemedi. Bu ne biçim yasa. Karı-kocayı ayıran bir yasa olur mu? Zaman zaman intihar etmeyi dahi düşünüyorum’ diyerek yeni Göç Yasası’na isyan etti.
Ameliyat olmak için eşini bekliyor
Hasta olduğunu ve bir an önce ameliyat olması gerektiğini söyleyen Almut Işık, ‘Eşimle ancak telefonla görüşebiliyoruz. Ameliyat olmam gerek. Ben o gelmeden ameliyat masasına yatmayacağım’ dedi. Alman kadının Nazilli’deki eşi Ali Işık’ta ‘Eşim Bremen’de hasta. Doktorlar kendisini ameliyat etmek istiyorlar. İzmir’deki Alman Konsolosluğu’na en az 3-4 kez başvurdum. Üç aylık bir zaman istedim. Eşim ameliyat olurken yanında bulunmayı arzuladığımı dile getirdim ama yetkililer, ‘Nuh diyor peygamber demiyor’. Bana ‘Almanca öğren gel’ diyorlar. Ben emekliyim. Üç ay Almanya’da kalıcağım diye bu yaştan sonra nasıl Almanca öğrenirim.’
***
“MÜCADELECİ AYŞE” SİNEMALARDA
Ertugrul PAMUK | 24.12.2008
Almanya’da 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren Türk oyuncu Semra Turan’ın başrolünü üstlendiği “Fightgirl Ayşe” (Mücadeleci Ayşe) adlı film vizyona girecek.
Danimarkalı Natasha Arthy yönettiği filmde, 17 yaşındaki Ayşe’nin kendini bulma serüveni anlatılıyor. Semra Turan’ın büyük bir başarıyla oynadığı Ayşe, ailesi tarafından liseyi bitirmesi ve tıp eğitimi alması konusunda teşvik edilmektedir. Ancak Ayşe’nin en büyük tutkusu Uzak Doğu Sporları olarak bilinen mücadele sporlarıdır. Bayan yönetmen Arthy, “Mücadeleci Ayşe”yle biat eden ve ezilen Müslüman kızı klişelerinden uzak bir film çektiğinin söyledi.
***
FRANKFURT | 24.12.2008
KALİFİYE ELEMANA KAPILAR AÇILIYOR
Avrupa ülkeleri giderek artan kalifiye eleman açığını gidermek üzere göçmen uzmanlara kapılarını açıyor. Başta Almanya olmak üzere birçok ülke kalifiye göçmene oturma ve çalışma izni şartlarını hafifletmek için bir dizi kararlar alıyor.
Kalifiye eleman açığını dikkate alan Avrupa ülkeleri ekonomileri dışardan geleceke kalifiye göçmenlere kapılarını aralamağa başladı. Hemen hemen tüm Avrupa ülkeleri hükümetleri bir taraftan göç akınına karşı sert önlemleri birer birer gündeme getirirken, kalifiye göçmenin gelmesi için de şartları hafifletici kararlar almaya başladı. Almanya İçişleri Bakanı Wolfgang Schaeuble ve Çalışma Bakanı Olaf Scholz, dünyada kalifiye insanlar için sürdürülen rekabete Almanya’yı da başarılı bir şekilde dahil edebilmek amacıyla hükümetin bu yönde bir karar aldığını belirtmişlerdi.
Bakan Schaeuble, eylem programıyla itinalı bir şekilde Alman ekonomisindeki kalifiye eleman açığını kapatmak istediklerini ifade ederken Bakan Scholz da, üniversite ya da yüksek okul mezunu olan kalifiye yabancıların Almanya’ya gelmelerinin çok kolaylaşacağını söyledi. Böylece dünyada bu konuda süren rekabette daha başarılı olacaklarını ve bunun Almanya’nın ekonomik büyümesi için çok faydalı olacağını ifade eden Scholz, vasıflı yabancıların da ihtiyaca göre Almanya’ya gelmelerini sağlamak istediklerini kaydetmişti.
NELER YAPILACAK?
– Almanya ’da en az 250 bin Euro’luk yatırım yapan her yabancıya oturma izni verilecek.
– Almanya İçişleri Bakanlığı, AB’ye yeni üye olan ülkelerden Almanya’ya gelecek akademisyenlere 1 Ocak 2009’dan itibaren istihdam piyasasına girmelerinin önündeki tüm engelleri kaldırıyor.
– Kalifiye yabancıların Almanya’da süresiz oturma izni alabilmeleri için yılda 86 bin 400 Euro kazanmalarını öngören uygulamanın sınırı 63 bin 600 Euro’ya indirildi.
– Belirli bir öncelik sırasına göre AB dışındaki ülkelerden gelecek yabancıların da 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren istihdam piyasasına girmeleri sağlanacak.
– Almanya dışındaki Almanca eğitim veren üniversite ve yüksek okullardan gelen yabancılar için öncelik araştırması yapılmayacak.
– Çeşitli nedenlerden dolayı oturma izinleri olmamasına rağmen Almanya’da kalmalarına izin verilen göçmenlerin çocuklarının gerekli şartlara sahip oldukları takdirde istihdam piyasasına girmeleri kolaylaştırılacak.
– Eğitimini Almanya’da tamamlayan yabancı öğrencilerin en azından üç yıl Almanya’da çalışabilmesi için gerekli koşullar sağlanacak.
95 BİN MÜHENDİS GEREKLİ
Belli alanlarda kalifiye eleman bulunamamasının Almanya”ya pahalıya mal olduğunu söyleyen Federal Ekonomi Bakanı Michael Gloss özellikle iyi eğitimli mühendis bulmakta zorluk çekildiğine işaret etti. Almanya’da özellikle mühendislik ve teknisyenlik gibi alanlarda kalifiye eleman eksikliği nedeniyle ülkenin yılda 20 milyar Euro zarar ettiği bildirildi.Mannheim kentindeki Avrupa Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü, 2014 yılında Almanya’nın 95 bin mühendis ile 400 bin akademisyen açığı olacağını duyurmuştu. Fen bilimleri alanında okuyan öğrenci sayısının azalmasının da bu açıkta önemli rol oynadığı belirtiliyor. Federal İstatistik Dairesi, geçen yıl fen bilimlerine yönelen üniversiteli sayısının yıllar sonra yüzde 9 oranında artmasına rağmen yaşlanan nüfusun ve hızlanan ekonomik büyümenin talebi karşılayamaya yetmeyeceğinden endişeli.
PATRONLAR İSTİYOR
Ekonomi Bakanı Michael Glos’un talimatı üzerine Alman Ekonomi Enstitüsü tarafından yapılan araştırmaya göre, söz konusu eleman eksikliğinin giderilmesiyle Almanya’nın Gayri Safi Milli Hasılasını (GSMH) yüzde 2’ye varan oranda artırması mümkün olacak.
Federal hükümetin yabancı kalifiye elemanları Almanya’ya çekme kararından Alman Ticaret ve Sanayi Odaları ise memnun olduklarını açıkladı. DIHK Başkanı Ludwig Georg Braun, kalifiye yabancı elemanların Almanya’ya getirilmesinin şartlarının kolaylaştırılmasından yana olduklarını belirtti.
Danimarka ve Norveç kalifiyeye istisna yapıyor
Danimarka ve Norveç hükümetleri, özel durumlarda, dışarıdan gelecek yabancılara oturma ve çalışma izni veriyor. Bu kişiler: kontratlı işçiler, din adamları, bilim adamları, araştırmacılar, eğitimciler, pedagoglar, serbest meslek sahipleri, eğitmenler, doktorlar, mühendisler, bilgisayar uzmanları, telefon teknikerleri gibi meslek sahipleri olmaları gerekiyor.
Serbest meslek sahipleri de Danimarka ve Norveç menfaatlerine uygun ise bir iş yeri açmak için ülkede oturma ve çalışma izni alabiliyor. Ancak kişinin yeterli ekonomik imkanı olması, açılacak iş yerinin hissedarı değil, sahibi olması ve günlük iş hayatına aktif olarak katılması gerekiyor. Bir yabancı restoran, manav yada küçük market açmak isterse oturma ve çalışma izni alamıyor. Mutlaka büyük sermayeli iyi bir iş yeri açması ve işçi istihdam edecek olması gerekiyor. Bu kişilere 1’er yıllık oturma ve çalışma izni veriliyor ancak her yıl bir değerlendirme yapılıyor. Firma iyi giderse uzun süreli oturma ve çalışma izni verilebiliyor.
Hollanda kazanca
bakıyor
Hollanda’daki bir işverenin yanına çalışmak üzere gelecek kişinin yılda brüt en azından 47 bin 565 Euro kazanması gerekiyor. Eğer 30 yaşından küçükse bu sınır 34 bin 881 Euro.
Girişimci olarak Hollanda’ya gelen kişide şu şartlar aranıyor: Geçerli pasaport, Hollanda’da geçerli sağlık sigortası, kamu için tehlike oluşturmamak, tüberküloz hastası olunmaması, yeterli paraya sahip olunması (miktar belirtilmiyor), mesleğini icra edebilecek gerekli koşullara uymak, girişimcilikle Hollanda ekonomisine katkı sağlamak.
Yapılacak girişimle Hollanda’nın ekonomik hedeflerine katkı sağlanıp sağlanmayacağı şu kriterlere bakılarak ve bunlara verilen puanlarla belirleniyor: Kişisel deneyim (eğitim, girişimcilik, iş deneyimi), işletme planı (pazar araştırması, ürün ya da hizmet, fiyatı, organizasyon, finans), Hollanda’ya sağlayacağı katma değir (inovasyon, yaratıcılık, yatırımlar). Bu kriterler için toplam 300 puan alınabiliyor. Üç ana noktanın her birine en az 30 puan alınması koşuluyla toplam 90 puan ve üstü ülkeye kabul anlamına geliyor.
Hollanda’da beyin göçü ile ilgili olarak hızlı prosedür uygulanıyor. 2004 yılından bu yana bu tür başvuruları Göç ve Vatandaşlık Dairesi’nin özel bir birimi değerlendiriyor. Bu hızlı prosedürden yararlanmak için aralarında üniversitelerin de bulunduğu yaklaşık 2600 kurum ve kuruluş özel birime kayıt yaptırdı. Geçtiğimiz yılın Haziran ayı itibariyle hızlı prosedürden 8800 kişi yararlandı. Beyin göçü kapsamında Hollanda’ya gelenlerin aileleri ile 18 yaşın altında çocukları da başvurunun iki hafta içinde karara bağlanmasını öngören hızlı prosedürden yararlanıyorlar.
İsveç kalifiye elemanları kabul etmeye başladı
İSVEÇ’in kalifiye eleman iş açığını gidermek için başlattığı uygulama 15 Aralık tarihinde yürürlüğe girdi. İşverenler İsveç iş piyasasında aradıkları kalifiye elemanı bulamadıkları taktirde AB içerisinden veya dışından istedikleri branşlardaki elemanı İsveç’e rahatça getirip istihdam edebiliyorlar. İşverenlerin talebi üzerine İsveç’e getirilecek kalifiye elemanlar işverenin izin talepleri çercevesinde çalışma ve oturma müsadesi alabilecekler. İsveç’te daha önce de sınırlı ölçüde kullanılan bu uygulamada 15 Aralık tarihinden itibaren yasal ve uygulamalı olarak yaşama girmişti.
Türk baklavacıda böyle gelmişti
15 Aralık tarihinde uygulamaya başlayan kalifiye elemanlara sınırları açma politikası daha önce de sınırlı olarak uygulamasına başlanmıştı. Türkiye’den Erdal Kaya’da İsveç’e baklava ustası olarak 2005 yılında bu uygulamadan yararlanarak gelen kalifiye elemanlar arasında yer aldı. İsveç’te baklavacı ustası bulamayan bir işveren tarafından 2005 yılına İsveç’e gelen Erdal Kaya, daha sonra eşi Emine Kaya ve çocuklarını da alarak İsveç’e yerleşerek yaşamını sürdürenler arasında ilk olanlar arasında yer aldı.
***
-ALMANYA’DAKİ TÜRK İZLERİ BELGESEL OLUYOR
-SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ TARAFINDAN
HAZIRLANACAK 40 DAKİKALIK BELGESEL FİLM TÜRKİYE
VE ALMANYA’DA GÖSTERİLECEK
-YRD. DOÇ. DR. MUŞMAL: ”İŞÇİ OLARAK GİTTİKLERİ ALMANYA’DA
BUGÜN İŞVEREN NOKTASINA GELEN VE 200 BİN ALMAN’A İŞ VEREN
TÜRKLERİN İZLERİNİ BELGESELE TAŞIYACAĞIZ”
KONYA (A.A) – 24.12.2008 – Önder Felek – Avrupa Birliğiyle Tarihi ve Kültürel İşbirliğinin Geliştirilmesi Projesi Türkiye-Almanya Örneği kapsamında ”Almanya’daki Türk İzleri ve Türkiye’deki Alman İzleri” isimli belgesel film çekilecek.
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği tarafından yürütülen Sivil Toplum Diyaloğu kapsamında Selçuk Üniversitesi liderliğinde uygulanmakta olan Avrupa Birliğiyle Tarihi ve Kültürel İşbirliğinin Geliştirilmesi Projesi Türkiye-Almanya Örneği proje ekibinde yer alan Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Muşmal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, belgesel filmin, yürütülen projenin somut bir çıktısı olacağını kaydetti.
Projede yürütülen faaliyetlerin anlık olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Muşmal, yaygın ve sürdürülebilir bir etkinin ortaya çıkarılması için belgesel film hazırlamaya karar verdiklerini söyledi.
Yrd. Doç. Dr. Muşmal, proje faaliyetleri ile ilgili birçok verinin belgeselde yer alacağını anlatarak, ”projenin sürdürülebilirliği ve kalıcılığı anlamında önemli bir çalışma olacak. Hedefimiz hem Almanya’da, hem de Türkiye’de daha çok insana ulaşmak” diye konuştu.
Almanya’nın her köşesinde Türklerin bıraktıkları izlere rastlamanın mümkün olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Muşmal, şunları kaydetti:
”Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan süreçte ciddi bir nüfus sıkıntısı ve istihdam sorunu yaşadı. Yine ekonomik anlamda yıpranmış ve yetenekli iş gücüne aç bir ülke görüntüsü çizdi. İşte o dönemde Türkiye’den, Almanya’ya yüzbinlerce insan göç etmiş. O süreçte Türkiye ile Almanya temas içerisine girmişler. Türkler, işçi olarak başladıkları hayatta bugün işveren noktasına gelmişler. 200 bin Alman işçisi Türk firmalarında çalışıyor. Bu, çok ciddi bir rakam ve bu anlamda öne çıkmış önemli Türk iş adamları var. Almanya’da her alanda iz bırakan önemli isimlere rastlamak mümkün.”
-İZ BIRAKANLARLA RÖPORTAJ-
Yrd. Doç. Dr. Muşmal, 2,5 milyonun üzerinde Türk’ün yaşadığı Almanya’da çekebilecekleri çok sayıda iz olduğunu belirterek, ”Babası Türk annesi Alman olan Bayern Münih’te uzun yıllar top oynamış Mehmet Scholl’un yanı sıra Hamit Altıntop ve Nuri Şahin gibi isimlerle temasa geçerek belgesel için röportajlar yapacağız. Yine Almanya’da önemli izler bırakmış başkaca şahsiyetlere de belgesel de yer vermeyi planlıyoruz” dedi.
Demografik anlamda olmasa bile Türkiye’de de Almanya’nın ciddi anlamda izlerinin olduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Muşmal, şöyle devam etti:
”Almanlar uzun yıllar Türkiye’de önemli arkeolojik çalışmalar gerçekleştirmiş. Belki Almanlar açısından Türkiye’de demografik bir durumdan söz edilemez ama Almanya ile birlikte yapılmış Osmanlı’dan bugüne çok sayıda tarihi binanın varlığını biliyoruz. Yine Anadolu-Bağdat demir yolu hattının yapımını da Alman firmalar gerçekleştirdi. 1908 yılında inşaatına başlanan ve 1924 yılında tamamlanan Konya Ovası Sulama Projesi’ni de Almanlar hayata geçirdi.”
-GALASI ALMANYA VE TÜRKİYE’DE YAPILACAK-
Yrd. Doç. Dr. Muşmal, belgeselin önyargıların kaldırılması açısından son derece önemli olduğunu belirterek, ”iki devleti kader aslında bir araya getirmiş, ayrılmaz bir parça gibi. Özellikle Almanlar bunun pek farkında değil” dedi.
20’şer dakikalık iki bölümden oluşacak belgeselin çekimlerinin Almanya ve Türkiye’de yapılacağını kaydeden Muşmal, Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Ayhan Selçuk, Doç. Dr. Aytekin Can ve Yrd. Doç. Dr. Caner Arabacı’dan oluşan ekibin belgeselin senaryosu için çalışmaları sürdürdüğünü söyledi.
Haziran 2009’da başlanacak belgeselin çekimlerinin 5 ayda tamamlanması hedefleniyor. Belgesel, Almanya ve Türkiye’de yapılacak galaların ardından her iki ülkede gösterime girecek.
(ÖND-ERS-NİS)
***
-ALMANYA’DAKİ YANGIN FACİASI
-GAZİANTEP BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI GÜZELBEY:
-”ALMANYA’DAKİ YANGINDA HAYATINI KAYBEDEN GAZİANTEPLİLERİN
TOPRAĞA VERİLDİĞİ GÜN OLAN 11 ŞUBATTA LUDWIGSHAFEN PARKI’NDA
TÖREN DÜZENLEYECEĞİZ”
GAZİANTEP (A.A) – 24.12.2008 – Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey, Almanya’daki yangında hayatını kaybeden Gazianteplilerin toprağa verildiği gün olan 11 Şubatta Gaziantep Ludwigshafen Parkı’nda tören düzenleneceğini söyledi.
Belediye Başkanı Güzelbey, hizmetlerini tanıtmak için düzenlediği basın turunda, 9 Gazianteplinin yaşamını yitirdiği yangının meydana geldiği 3 Şubatta Almanya’da tören yapılacağını bildirdi.
Bu töreni aslında Gaziantep’te düzenlemek istediklerini ifade eden Güzelbey, şöyle konuştu:
”Ancak Almanya bu törene çok önem veriyor ve bakan düzeyinde katılım olacak. Almanya Dışişleri Bakanlığından aradılar ve bizim de katılmamızı rica ettiler. Büyük bir aksilik olmazsa 3 Şubatta orada olacağız. Biz de Almanya’daki yangında hayatını kaybeden Gazianteplilerin toprağa verildiği gün olan 11 Şubatta Ludwigshafen Parkı’nda tören düzenleyeceğiz. Onlar da bu törene katılacak. Bunun dostluğun pekiştirilmesine katkı sağlamasını arzu ediyoruz. Asla öyle bir kin, intikam duyguları değil. Orada yaşayan vatandaşların o toplumla daha uyumlu, daha barışık ve daha rahat bir yaşam sürmesini hedefliyoruz.”
-BELEDİYENİN HİZMETLERİ-
Asım Güzelbey, belediyelere sağlık hizmeti konusunda yetki verildiğini, yasa çerçevesinde 1 sağlık merkezi, 3 sağlık ocağı ve 1 hastane yapımı için harekete geçtiklerini belirtti.
Düztepe Mahallesi’nde yapımı sürdürülen hastanenin daha çok dar gelirlilere hizmet vereceğini, hastanenin tamamlanmasının davalar ve teknik nedenlerden dolayı geciktiğini ifade eden Güzelbey, şöyle konuştu:
”Davalar diyorum, bunlar genelde yürütmeyi durdurma davalarıdır. Sağlıkla ilgili, merkeze bir hastane yapımına dava açılması olayının Gaziantep’ten başka Türkiye’nin hiçbir yerinde olacağını zannetmiyorum. Sonuçta adalet tecelli etti, mahkeme bizim haklılığımıza karar verdi. Ancak biz 1 yıla yakın zaman kaybettik. Hastanenin yapımı devam ediyor, burası belediye hastanesi olarak bundan sonra Gazianteplilere hizmet verecek. 50 yataklı bu hastaneyi gelecek yılın ilk çeyreğinde açmayı planlıyoruz. Sağlıkta kaliteyi ve rekabeti savunuyoruz.”
Güzelbey, düzenledikleri kurslardan mezun olun ihtiyaç sahibi öğrencilerin tamamına burs vereceklerini söylediklerini ancak CHP’nin bursun verilmemesi için dava açtığını ve yürütmeyi durdurma kararı verildiğini anımsattı.
Kendilerine idari mahkemenin kararı resmen tebliğ edilmediğinden burs vermeye devam ettiklerini ancak gerekçeli kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından yasalara uyacaklarını bildiren Güzelbey, ”İnşallah çocuklar perişan olmaz. Geçenlerde bir eve gittik. Hasta bir kızları varmış. Hukuk fakültesi 4. sınıf öğrencisi, 3 aydır hasta yatıyor. O kız belediyeden 100, başka bir kurumdan ise 120 YTL alarak geçiniyor. Bursu kesilmesi halinde okuluna devam edemeyeceğini söyledi” dedi.
Güzelbey, kendileri için 100 YTL önemsiz olan kişilerin zor durumdaki insanların halinden anlayamayacağını, bu nedenle bu paralara göz dikildiğini öne sürdü.
-”GAZİANTEP, TURİZMDE HAK ETTİĞİ YERİ ALACAK”-
Belediye Başkanı Güzelbey, Gaziantep’in gelecek yıl turizmde hak ettiği yeri alacağını belirtti.
Bugün dünyada artık ülkelerin değil şehirlerin yarıştığını, bu şehirlerin yarışması için de altyapılarının her açıdan güçlü olması gerektiğini vurgulayan Güzelbey, şöyle devam etti:
”Bugün sadece sanayiyle şehir merkezlerinin planlı ve düzenli olmasıyla yarış yapamayız. Şehirleri yarıştıracaksak mutlaka kimlikli bir şehir olması lazım. Bu kimlik de tabii ki şehrin tarihi ve kültürel kimliğiyle birleşmiş modern şehirden geçiyor. Gaziantep bugün tarihi ve kültürel kimliğini modernlikle birleştirmiş, bunu kültür ve sanatla desteklemiş, sanayisi olan bir şehir. İşte gerçek marka budur.”
Güzelbey, yarın Gaziantep’in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü etkinlikleri kapsamında kentin İstiklal Madalyası’nı Türk bayrağı üzerine takıp göndere çekeceklerini, havanın yağışlı olması durumunda ise üzerine madalya takılı Türk bayrağının salonda dolaştırılacağını ifade etti.
Asım Güzelbey, bir gazetecinin ”Madalya kaybolmaz değil mi?” sorusu üzerine ”Madalya kesinlikle kaybolmaz, kasada kilitli” dedi.
(SEÇ-İY-ESA-HAN)
***
Zeynel LÜLE Yusuf CINAL / CHARLEROI | 24.12.2008
TÜRK KIZI BELÇİKA GÜZELİ
Türk kızı Zeynep Sever, Belçika’nın en güzel kızı seçilip “Miss Belgique 2009″ (Belçika güzellik kraliçesi) ünvanını kazandı. Bu zaferle Belçika’da ve tüm Avrupa’da yaşayan Türkler’i sevince boğan Zeynep, Türk kadınının güzelliğini bir kez daha gözler önüne sererek göğsümüzü kabarttı.
ZEYNEP SEVER RESİMLERİ İÇİN TIKLAYINIZ
Salı gecesi Charleroi kentinin Spiroudome’unda düzenlenen ‘Miss Belgique 2009’ güzellik yarışmasında 20 aday arasından sıyrılarak Belçika’nın en güzel kızı seçilen 19 yaşındaki Zeynep’in ardından Cassandra d’Ermilio ikinci, Michèle Thissen ise üçüncü sırayı aldı.
HÜRRİYET’E TEŞEKKÜR ETTİ
Belçika’daki Türk toplumunun yoğun desteğini arkasına alan Zeynep yarışmadan sonra kendisine binlerce oy sağlayan Hürriyet okurlarına teşekkür ederek sözlerine şöyle devam etti: ‘Sadece beni destekleyen Türk insanlarına değil, beni kendilerinden biri olarak kabul eden ve ayrımcılık yapmadan Belçika Kraliçesi seçen Belçika halkına da şükran duygularımı sunmak istiyorum. Farklı kültürlerin birbirlerini tamamlayarak birlikte yaşadığı bu güzel ülkeyi ve insanlarını bir sene boyunca bütün dünyada temsil etmekten gurur duyacağım.’
ZERAFETİ BÜYÜLEDİ
1,76 m boyu ve 90-62-94 vücut ölçüleriyle kusursuz fiziğinin yanısıra sempatik davranışları ve sahnedeki rahatlığı ile jürinin ve telefonla oylamaya katılan televizyon izleyicilerinin gönüllerini kazanan Türk kızı Zeynep, ilk oylamalar sonucunda üçüncü sırada bulunuyordu.
Yarışma ilerledikçe önce ilk on, sonra da ilk beş güzel arasına girmeyi başaran Zeynep, son oylamaya geçmeden önce ilk sıraya yükseldi. Kraliçe adaylarının sergiledikleri danslarda zerafeti ile dikkat çeken Türk kızı yarışmanın soru-cevap bölümünden de düzgün bir Fransızca ve Hollandaca kullanarak alnının akıyla çıktı.
TARİHE GEÇTİ
Kraliçe’nin adının açıklanmasıyla birlikte salonda bulunan ailesi ve arkadaşları ile yarışmayı televizyonlarının başında izleyen Türk seyircileri adeta sevince boğulurken yeni kraliçe Zeynep kendinden emin bir şekilde diğer adayların tebriklerini kabul etti. Kraliçelik tacı 2008’in kraliçesi Alizée Poulicek tarafından başına takılan Zeynep böylece Belçika’nın ilk Türk asıllı güzellik kraliçesi olarak bu ülkenin tarihine geçti.
FENERBAHÇELİ VOLKAN’IN SEVGİLİSİ
Belçika Güzellik Kraliçesi Zeynep Kübra Sever, beş aydan beri Fenerbahçe’nin ve Milli takımın kalecisi Volkan Demirel ile flört ediyor. Sever geçen ay, Belçika’nın ‘La Derniere Heure’ ğazetesine verdiği demeçte, Volkan ile ortak bir arkadaşları sayesinde tanıştıklarını belirtmiş, ‘Bu yarışmaya katılmamdan çok memnun. Çünkü o kıskanç değil” demişti. Sever, “Başlangıçta çevredeki bütün masalar bize bakmadan bir restorana gidemiyorduk. Benim, onu kıskanmak için daha fazla nedenim olduğu kesin” diye konuşmuştu. Milli kaleci Volkan da Belçika’ya gelerek Charleroi’daki yarışmada sevgilisinin heyecanını paylaştı.
****
GÖÇMENLER GÜNÜ KUTLANDI
Mehmet UZUN Sedat OLGAÇ / HANNOVER | 24.12.2008
Uluslararası Göçmenler günü Hannover’de düzenlenen bir etkinlikle kutlandı. MİMİ Projesi çerçevesinde sağlık eğitimi alan 65 göçmene sertifika verildi.
Uluslararası Göçmenler Günü Hannover’de düzenlenen bir etkinlikle kutlandı. Congress Centrum’da düzenlenen etkinlikte Ethno-Medizinisches Zentrum e.V (Etno-Tıp Merkezi)tarafından 4 yıldır yürütülen MİMİ-Göçmenler ile Göçmenler İçin Projesi çerçevesinde sağlık eğitimi alan 65 göçmene de sertifikaları verildi.
Etno-Tıp Merkezi tarafından düzenlenen Uluslararası Göçmenler Günü konferansına Aşağı Saksonya Sosyal İşler Bakanı Mechthild Ross-Luttmann, Hannover Başkonsolosu Aydın İlhan Durusoy, Aşağı Saksonya Uyum Sorumlusu Honey Deihimi, siyasi parti temsilcileri ile çok sayıda sivil toplum örgütü üyeleri katıldı. Konferansta göçmenlerin bugünü, yarını, sorunları ve başarıları konuşuldu. Prof. Dr. Halil Hacı Usluca’da göçmen gençlerini sorunlarını çözme ve eğitim üzerine bir konuşma yaptı.
Konferansta konuşan Başkonsolos Aydın İlhan Durusoy, Almanya’da yaşayan Türklerin elde ettiği başarıları, yaptıkları sosyal ve kültürel çalışmalarla Almanya’ya kattıkları kazançları anlattı. Uyum Sorumlusu Deihimi ise, ‘Siyasi platformda ve meclislerde daha çok göçmen görmek istiyoruz. Göçmenlerin sorunları en iyi göçmenler bilir. Bu nedenle meclislerde daha çok göçmen kökenli politikacılara ihtiyaç var’ dedi.
Sertifika aldılar
MİMİ Projesi çerçevesinde 3 ay çeşitli sağlık sorunları üzerinde eğitim alan 28’i Türk olmak üzere toplam 65 göçmene sertifika verildi. Sertifikaları sahiplerine Sosyal İşler Bakanı Ross-Luttmann, Başkonsolos Durusoy ile Uyum Sorumlusu Deihimi verdi. Sertifika alanlar arasında bulunan Gülbeyaz Dablan ile Gülşah Vardar, kadın sağlığı, çocuk sağlığı ve kanserle ilgili aldıkları eğitimi anadilde düzenleyecekleri seminerlerle Türklere aktaracaklarını söylediler.
***
İŞSİZLİĞE TURİZMDE ÇARE ARAYIŞI
BERLIN | 24.12.2008
Yüksek meslek okullarında turizm dalında eğitim gören göçmen kökenlilerin sayısının artırılması da önerildi.
Almanya’da işsiz sayısının azaltılması için göçmen kökenli gençlerin yurt dışında turizm alanında çalışmalarına imkan kılınmasının yollarının aranması hedeflendi.
Büyük koalisyon hükümetini oluşturan Hıristiyan Demokrat/Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti (SPD) tarafından ‘uluslararası turizmde göçmenlerin potansiyelinden yararlanma’ adı altında hazırlanıp Federal Meclis’e sunulan bir önergede, turizm alanında çalışacak göçmen kökenlilerin sayısının artırılması için var olan imkanlardan yararlanılması önerildi. Önergede, Dünya Turizm Organizasyonu (UNWTO) gibi Uluslar arası örgütler nezdinde girişimde bulunup, işbirliği yaparak göçmen kökenlilere turizm alanında istihdam olanağı sağlama yollarının aranması yer aldı. Aynı zamanda Almanya’daki turizm şirketleri, kurumları ve kuruluşları ile temasa geçip, göçmen kökenlileri bu alana kazandırmak için ne gibi çalışmalar yapılması gerektiğinin üzerinde durulması da önerildi.
Hükümet partilerinin önergesinde, Alman Turizm Semineri (DSFT) ve Alman Seyahat Acenteleri Birliği ile daha fazla göçmen kökenli gence turizm dalında meslek eğitimi verilmesi için işbirliği yapılması da yer aldı. Aynı zamanda dünya genelinde her geçen yıl artan artan turist sayısı gözönünde bulundurularak farklı kültür ve farklı dilden göçmen kökenli gençlere meslek yüksek okullarının turizm bölümlerinde daha fazla imkan kılınması da önerildi. Başka ülkelerin dilini ve geleneğini bilmenin turizm dalı için ne denli önem taşıdığının daha iyi bir biçimde anlatılması da istendi.
***
TALABANİ’NİN İPİYLE KUYUYA İNİLİR Mİ?
Fikret Bila
25 Aralık Perşembe 2008
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin ortaya attığı PKK’nın silah bırakmasını da öngören dört aşamalı plan, gündemi meşgul edecek gibi görünüyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Talabani’nin planı konusunda kesin bir değerlendirme yapmadı. Sadece, “Bizim bir eve dönüş yasamız var. Önerileri değerlendireceğiz” demekle yetindi. Bu sözler, Ankara’nın böyle bir çalışmadan bilgi sahibi olduğunu gösteriyor.
Henüz üzerinde taraflarca uzlaşılmış bir plandan söz etmek için erken. Tablo ortaya çıkmış değil. Önümüzdeki günlerde netleşebilir.
Talabani faktörü
Konunun boyutları tam olarak ortaya çıkmadı ama bu projeye Talabani öncülük edecekse, başından sorunlu bir süreç yaşanacağını söylemek mümkün.
Talabani, bugün Irak Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyor olsa da sonuçta bu sıfatının konjonktürel olduğu ve ABD tarafından bu koltuğa getirildiği biliniyor. Talabani’nin yine Kuzey Irak’taki Kürt lider olduğunu unutmamak gerekir.
Talabani hakkında Türk kamuoyunda iyi bir izlenim olduğunu söylemek zor. Siyasi “esnekliği” güven sorunu yaratacak boyutta olan Talabani’nin ipiyle kuyuya inilir mi sorusuna Türk kamuoyundan olumlu yanıt beklememek gerekir. Bu da işin başında bir güven sorunu olduğunu gösterir.
Abdullah Öcalan’ın yanında Şam’da boy gösteren, birlikte basın toplantısı düzenleyip “ateşkes” ilan eden Talabani’nin PKK konusundaki tutumu hiçbir zaman Ankara’ya güven vermemiştir.
Bu nedenle, Talabani’nin öncülük edeceği bir girişim, başından sakat bir girişim olabilir. Ankara iyi niyetle hareket etse bile Türk kamuoyu açısından Talabani faktörünün yaratacağı etkiyi iyi hesaplamalıdır.
Kim kimi ikna edecek?
Talabani’nin olayı sunuşuna biraz daha yakından bakalım…
PKK’nın silah bırakmasını, silahlı mücadele döneminin geride kaldığını söylüyor. Dağdan inecek PKK’lıların Türkiye’de cezaevlerine değil evlerine dönmeleri gerektiğini belirtiyor. Türkiye’nin bunu sağlayacak adımı atması gerektiğini savunuyor.
Bu söylem sanki ikna edilmesi gereken unsur PKK’ymış gibi bir izlenim doğuruyor. “Türkiye sizi cezaevine göndermeyecek, evlerinize döneceksiniz” söylemiyle PKK’nın, “silah bırakma”ya ikna olacağı gibi bir hava yaratıyor Talabani…
Bu işlerin bu kadar basit olmadığını herkes bilir. Sanki ikna edilmesi gereken PKK’ymış gibi bir sunuş başından yanıltıcıdır.
PKK’nın silah bırakıp, tasfiye edilmeyi beklemesi düşünülemeyeceğine göre, Türkiye’den talep edilen nedir? Bir başka ifadeyle, Talabani’nin dile getirdiği planın karşılığı nedir? Karşılık olarak Ankara bir taahhütte bulunmuş mudur? PKK’lı olmayan Kürt vatandaşlarımız bu projenin neresindedir? Talabani’nin bu girişimi ile Irak’taki Türkmenlerin durumu arasında bir bağlantı var mıdır? Bu denklemde Kerkük yer alıyor mu?
PKK’ya karşı Türkmenler gibi bir pazarlık söz konusu mu?
Soruları çoğaltmak mümkün. Önümüzdeki dönemde, bu soruların yanıtlarını birlikte göreceğiz.
Ancak şurası açıktır ki, çalışmaların Talabani imzası taşımasını Türk kamuoyu kuşkuyla karşılayacaktır.
Bir yanıt yazın