Mustafa ASLAN
Bir haller oldu Türkiye’me!.. Kendilerini ülkeye ve insanlarına karşı sorumlu görmeyen, ülkem insanlarını; “göbeğini kaşıyan” diye, yüzde 60’ı aptal diye hâkir gören, Batı şakşakçılığını da aşarak yüzyılımızın Haçlı Birliği olduğu saklanmayan AB’nin, dolayısıyla Haçlı’nın taraftarlığını aydınlık sayan, dantelcilik oynayanlardan birkaç “dolma kalem”, bir özür kampanyası başlattılar!.. Özür dilediğinden haberleri olmayan kişilerin adlarını, arsızca saçmalıklarının altına yazdılar! İtiraz edenlerden özürse, yok!..
Cumhurbaşkanlığı Makamı’nda bulunan zât ise, bu özür kampanyasını hoş gören tavrıyla Türk Devleti’ni başsız bıraktı! “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyen ve devletine sevdâlı-sâdık bütün milleti incitti!..
Canan Arıtman diye bir cesûr vekil çıktı. Milletin vekîli tavrıyla; Cumhurbaşkanı’nın, makamı ve görev yeminiyle bağdaşmayan tutumuna itiraz etti. Ve Cumhurbaşkanlığı Makamı’nda bulunan kişinin, birinci dereceden akrabası birinin söylediklerinden hareketle, anneannesinin Ermeni olduğunu söyledi. “Dolma kalemler” in çarşısı da böylece karıştı! Oysa daha dün, bu ’Dolma kalemler’, “Hepimiz Ermeni’yiz” diye sokaklardaydılar!..
Cumhurbaşkanlığı Makamı’nda bulunan bir zâtın, böyle bir karşı çıkışa vereceği cevap, elbette olmalı ve anayasamızın tarif ettiği vatandaşlık bağının meydana getirdiği kimlikten bahsedilse yeterdi. Cevap açık olurdu. Ama o, soy kütüğü sundu! Türk ve Müslüman’mış!..
Başka ne olacaktın ki? Demezler mi şimdi?…
Siyâsi geçmişini; “Siz dağa taşa, ’Ne mutlu Türk’üm diyene’yazarsanız…” tepkisi üzerine kurmuş birisinin, bu soy kütüklü cevâbından kasıt; otuz yıllık siyâsî geçmişinden dolayı Türk Milleti’nden özürse, geç kalmış ama doğru bir Cumhurbaşkanı tavrıdır!.. Yasalarımıza göre kişiler; DNA testlerine göre, etnik köklerine göre değil, aîdiyet ve bağlılık duygularına göre, “Ne mutlu Türk’üm diyene” düstûruna bağlılığına göre seçilip seçiyorlar…
Cumhurun ve devletin başkanı; etnik kökenini değil, devletine sadâkatini, devletin-milletin ve vatanın bütünlüğünü korumaktaki yükümlülüğünün farkındalığını, ispatla yükümlüdür…
Muhteşem Türk Atatürk’ün; “Aslî unsurlarıyla yönetilmeyen milletler için izmihlâl mukadderdir” tesbîtini aslâ unutmaz, bu ülkenin bir cihan imparatorluğu bakiyesi olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran halklara Türk denildiğini de aslâ unutmayız…
Eğer kendilerine yöneltilenlere cevap verilecekse; anneannesinin etnik kökündense, “Gül, ’Kanlı Pazar’ı tertipleyen Kırklar Komitesi’nin üyesiydi. (www.nihat-genc.com)” iddiasına cevap verilmesi, daha elzem değil midir? İnternet sitelerinde milyonlarca kişinin; “Eğer bu iddiâlar doğruysa Gül, istifâ edecek midir?” sorusuna cevap, daha cumhûrca olmaz mı?..
Yeri gelmişken Canan Arıtman’ın; Atatürk’ün partisinden bir vekil olarak, sosyal demokrat kişiliğiyle Atatürk’ün tarifine uyan Türk milliyetçiliği tavrını, takdîr ediyorum. Benzer şekilde, Deniz Baykal’ın; son kurultaylarında yaptığı konuşmasında sahiplendiği, Türk milliyetçiliği ile, siyâseten cesâretimi artırdığını da açıklıyorum.
Devletin sahipsiz olmadığının, milletin siyâsî çâreler aradığının farkında olan siyâsilerimizin, seçim sath-ı mailinde görülmesi, keyfimizi yerine getirdi… Hasmının tarzı ve silâhıyla meydana çıkanların, mücâdelede eşit şartlara ve şansa sahip olacağı açıktır.
Sayın Canan Arıtman’a ulaşıp tebrik edemediğim için, bir özür borçluyum. Lütfen kabul etsinler. İzmir’in seçtiği “vekîl”, böyle oluyor beğler!..
Velhâsıl-ı kelâm; bu özürlü ortamda özür de özürlü, özürcüler de!..