Ermenici medya ve karanlık mihrakların linç etmeye çalıştığı CHP’li Milletvekili, bir adım dahi geri atmadan salvolarını sürdürdü:
Türküm demekten rahatsız olan bir cumhurbaşkanının Türk milletini, Türk devletini koruyup kollayacağı konusunda ciddi endişelerim var.
Anladılar da işlerine gelmedi
Halk beni anladı. Siyasiler de anladı ama işlerine gelmedi. Tezgahlarına çomak sokuldu. Maskeler düştü, kral çıplak kaldı!
Yeminimin gereği
Milletvekili yemini ettim ve gereğini yapacağım. Ülkemi yönetenler de bu hassasiyeti göstermeli.
Çarpıtmayın!
Etnİk köken peşinde değilim. Öyle olsa cumhurbaşkanı seçilirken konuşurdum.
‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözünden rahatsız olan başkomutan olamaz
Özürcü sözde aydınları destekleyen Cumhurbaşkanı Gül’e yönelik sözlerinden dolayı linç edilmek istenen CHP’li Canan Arıtman eleştirilere cevap verdi:
Haber: Fatih ERBOZ
Sözde Ermeni soykırımına özür dileyen aydınlara destek veren Abdullah Gül’e karşı çıkışıyla son günlerde adından çokça söz ettiren ve bir anda hedefteki milletvekili haline gelen CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, hem kendisi hakkındaki eleştirileri yanıtladı, hem de Cumhurbaşkanı’na yaptığı eleştirinin nedenlerini anlattı. Cumhurbaşkanı’nın etnik kökeninin kendisini ilgilendirmediğini ifade eden Arıtman, Türkiye’ye karşı gerçekleştirilen sinsi siyasi projelerin tüm herkes tarafından bilinmesi gerektiğini belirtiyor. Arıtman, “Cumhurbaşkanı bu siyasi projelere karşı koyma görevini yerine getirmelidir” diyor.
Tezgâhları bozuldu saldırıya geçtiler
* Siyasiler sizin sorgulama amaçlı mesajınızı anlayabildi mi?
Halkın anladığını görebiliyorum. Bize gelen çok sayıda mesajdan bu rahatlıkla anlaşılıyor. Teşekkür ediyorlar ve kendilerinin sesi olduğumu söylüyorlar. Benim söylediklerimin siyaset kurumu tarafından da anlaşıldığı açıkça ortada ama bu pek çok kişinin de işine gelmiyor. Yani bir tezgah kurulmuştu, o tezgaha çomak sokuldu. Bir çok şey yıkıldı, döküldü. Maskeler düştü, kral çıplak kaldı, dolayısıyla bundan büyük bir rahatsızlık doğdu. Bana saldırıyorlar, saldırarak geri adım attırmaya çalışıyorlar, önce sözlerinizi geri alır mısınız dediler, özür diler misiniz dediler, ben sözlerimin arkasında durduğumu her zaman söyledim. Çok açık ve net bir şekilde söylüyorum ki kimsenin etnik kökeninin peşinde değilim. Eğer böyle bir anlayışım olsaydı 2007 yılında dindar bir cumhurbaşkanı seçeceğiz diye bunu siyasete alet ederlerken söylerdim.
Ettiğim yeminin gereğini yapıyorum
* Verdiğiniz mesajı “anlamak istemiyorlar” dediklerinize tekrarlar mısınız?
Ben, Türkiye Cumhuriyeti milletvekili olarak, bir yemin ettim ve bu yeminin gereğini yapmaya gayret ediyorum. Ülkemi yönetenlerin de bu hassasiyeti, özeni göstermesini istiyorum. Biz bir dünya imparatorluğu kurmuş daha sonra kaybederek, Anadolu’ya kadar gelmiş bir milletiz. Elimizde kalan son vatan toprağını ve oluşturduğumuz milleti kaybetmememiz gerekiyor. Bu nedenle hepimizin duyarlı olması gerek. Bu vatana, bu millete hepimiz sahip çıkalım. Buna sahip çıkmayanlar, bu vatanın bölünmesine neden olacak olanlar varsa ve bunlara destek olanlar olursa benim görevim bunlara karşı çıkmaktır, uyarmaktır, tepki göstermektir. Gerekirse de sorgulamaktır, ben bunu yapıyorum, bunu yaptım. Halk benim bunu yaptığımı çok iyi anladı.
Asıl etnik ayrımcılık böyle yaratılır
* Abdullah Gül iyi bir başkomutan olabilir mi sizce?
Ben asker kızıyım, rahmetli babam asker hekimdi. Cumhurbaşkanı Gül iyi bir Başkomutan olamaz. Kesinlikle olamaz. Bugün hepimiz ülkemizin çıkarlarının yeterince korunmadığını görüyoruz. Bunu siyasi alanda görüyoruz. Askeri alanda inanın çok daha kötüsü olurdu. Benim kişisel görüşüm bu doğrultuda. Her zamanki açık yürekliliğimle cevap veriyorum. “Ne mutlu Türküm diyene” sözünden rahatsız olan, bu rahatsızlığını beyan eden bir cumhurbaşkanının Türk milletini, Türk devletini koruyup kollayacağı konusunda ciddi endişelerim var. Bunu bir ayrımcılık olarak niteleyerek karşı çıkmıştı Cumhurbaşkanı. ‘Dağa taşa Ne mutlu Türküm diyene yazılıyor’ dedi, bunu okullarda zorla çocuklara söyletmekten bahsetti. Başka nasıl millet olunur? Nasıl bu son vatan toprağına sahip çıkılır? Türk milletine sahip çıkmak, son vatan toprağına sahip çıkmak Ne Mutlu Türküm demeyerek mi olacaktır? Bu nedenle sözde Ermeni soykırımını kabul edip özür dileyen sözde aydınların, bence aymazların imza kampanyasını teşvik edip desteklemesi hatta daha çok demokrasi, daha çok özgürlük adına bir anlamda alkışlaması ve desteğini de buna dayandırması esas etnik ayrımcılığa neden olacak etnik çatışmalara götürecek ve bu ülkeyi parçalayacak. Ben bu tehlikeye dikkat çektim.
Herkesten önce karşı çıkmalıydı
* Bu kampanyaya karşı Cumhurbaşkanı Gül’den nasıl bir tutum beklersiniz?
Herkesten önce cumhurbaşkanının bunun karşısında durması gerekiyor. Yapılanın yanlış olduğunun onun söylemesi gerekiyor. Türk devleti Türk milleti tarihsel, bilimsel ve hukuki olarak ispatlıyoruz arşivlerimizi açıyoruz, iddia ediyoruz, bizim bir tezimiz var, diyoruz ki bu millet en ağır insanlık suçu olan soykırım suçunu işlememiştir. Bunu kabul etmek bu şekilde hakaret eden, iftira eden, insanları desteklemek kabul edilebilir bir şey değildir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi tezini yani, biz bu suçu işlemedik sözünü sade vatandaşımızdan, cumhurbaşkanına kadar hepimiz söylemeliyiz.
1 Mayıs’ta tekmelenenlerin hakkı ne olacak
Bu sözün arkasında hepimiz dik durmalıyız. Yoksa bu son vatan toprağını da kaybederiz. Ben bunu söylüyorum, bu nedenle Cumhurbaşkanı’na çağrıda bulunuyorum. Ermeni aydınlarının sitelerinde yayınladıkları teşekkür mektupları, uluslararası basın kuruluşlarında çıkan haberler bu ülkenin nereye getirileceğini herkesin gözüne sokuyor. Ne yazık ki Başbakanımız da, cumhurbaşkanımız da, ‘ben Türküm’ diyemiyor. Problem burada. Cumhurbaşkanı ben bunu desteklemekle, hoş görmekle Avrupa’ya demokrasi olduğunu gösteriyorum diyor. Ama cumhurbaşkanının bu demokrasi sesini 1 Mayıs’ta yere düşüp tekmelenen kadınlar için duymuyoruz. Bu çelişkileri ortaya koyuyoruz.
Emperyalizme uşaklık ediyorlar
* Türkiye’nin özellikle siyasal alanda oturmuş Cumhuriyet değerleri üzerinden siyaset yapılmamasının nedenlerini neye bağlıyorsunuz?
Türkiye’yi aşırı dindar hale getirmelerinin nedeni bizi millet olma yapısından uzaklaştırmak istemelerindendir. Ümmet olmamızı istiyorlar, din paydasında birleşmemizi istiyorlar, o zaman bizi daha rahat bölüp parçalayacaklarına inanıyorlar. Topraklarımıza sahip istemelerinden kaynaklanıyor. Dindarlık söyleminin altında yatan neden budur. Dindarlık siyaseti yapanlar emperyalizmin uşaklığını yapmaktadır. Bu millet asırlardır zaten dindar ve asırlardır zaten Müslüman’dır.
Sevr’cilere hizmet ediyorlar
* Türkiye Cumhuriyeti’nin değişmez ilkelerini değiştirmek isteyenler var. Neden Türkiye’de siyaset kurumu içinde yer alan bazı siyasal oluşumlar bu ilkeleri kabul ederek siyaset yapamıyor?
Bu ülkenin ve bu milletin büyük bir çoğunluğunun anayasanın değişmez ilkeleriyle bir sorunu bulunmamaktadır.Devletinin ve milletinin geleceğinin, bekasının o maddeler olduğunun farkındadır. Bu milletin, bu devletin bölünüp parçalanmasını isteyenlerin o maddelerle sorunu vardır. Bunlar iç ve dış güçlerin beraber yürüttüğü emperyalist bir projedir. Dış güçler bu projeyi yürütmek ister, maalesef Türkiye’de de işbirlikçileri vardır. Girişimler Sevr Anlaşması’nı yeniden hayata geçirmek isteyenlere hizmet etmektedir.
Milli Görüş’ü kullanamayınca AKP’yi doğurdular
* AKP’ye kaynak olan “Milli Görüş”ün anti emperyalıst bir yapısı vardı. AKP bu yapıdan nasıl doğdu?
Evet… AKP’ye kadar olan Milli Görüş çizgisindeki partiler emperyalizme biraz olsun karşı durmaya çalışan partilerdi. Yani en azından şöyle söylemek gerekiyor, en azından bir milli tavır sergilemeye çalışıyorlardı. Zaten o partilerle işbirliği yapılmaya çalışıldı, ancak o işbirliğinde başarılı olamayınca, bu sefer milli görüşün son temsilcisi olan partiyi bölüp parçalayıp içerisinden AKP’yi çıkardılar. İktidara gelmesini ve iktidarda kalmasını sağladılar. Eğer AKP onların istediklerini yapmazsa bir şekilde onula da hesap görüp, yollarını ayıracaklar. Yeni parti hazırlıkları hep yapılmaktadır bu ülkede.
Dünyayı dar ederim dedim, geri adım attılar
Tecavüz ve taciz davalarında da çıkışlarınız sert olmuştu…
* Çocuklara yönelik tecavüz cezalarının arttırılmasına yönelik çabalarım oldu.Bilindiği gibi geçtiğimiz Ekim ayında Adalet Bakanlığı’nda yer alan bir çalışmada tecavüz ve taciz 15 ile 18 yaş arasında oluyorsa şikayete bağlı oluyor, onu getirmeye kalktılar, evlilik yaşının 14’e indirmeye kalktılar üstelik daha önce Türk Ceza Yasası’nda olan ancak son değişikliklerle çıkartılan tecavüz eden kişi, tecavüz ettiği kişiyle evlenirse eğer cezadan kurtulacaktı. Bu tür yasal düzenlemeleri yapmaya kalktılar. Ben de dünyayı dar ederim onlara dedim, yine kıyamet koptu ve şimdilik bu düzenlemelerden vazgeçildi.
* TBMM’de yaptıklarınızla da dikkatleri çok üzerinize çektiniz…
Ermeni soykırımı yaptık deyip özür dileyenleri kınayan ve karşı bir bildirinin de TBMM tarafından hazırlanması gerektiğini ilk söyleyen benim. Zaten o gün kıyametin koptuğu gündü. Gelin ortak bir bildiri hazırlayalım dedim, MHP kabul etti, DTP karşı çıktı, AKP’li Murat Mercan öncelikle TBMM Başkanlığı’na soralım tüzüğe aykırı bir durum olmasın dedi. Burada topu taca attı. Bu tabii ki sadece benim kendi görüşüm değildi, CHP’nin görüşüydü. Bu iş sürüncemede kalınca AKP, CHP ve MHP kendi gruplarında bunu imzaya açtılar. Türk milletinin böyle bir soykırım işlemediğini belirten ve özür dileyenleri tenkit eden çok iyi bir metin hazırlandı. İmzalar tamamlandığında bu da kamuoyuna deklare edilecektir. Bu devletin başındakiler milletin hakkını hukukunu savunmayınca milletvekilleri olarak bizler savunmalıyız.
Bir yanıt yazın