Site icon Turkish Forum

TÜRK TOPLULUKLARINDAN HABERLER

İÇİNDEKİLER: - Turkler Olmeyi Biliyorlar

İÇİNDEKİLER:

HAKKINIZI ARAYIN

EKONOMİ VE EĞİTİME ÖZDEMİR BAKACAK

BAKAN CAMİ AÇILIŞINA KATILDI

İNGİLİZ POLİSİNDEN PKK’YA GECE BASKINI

-ALMANYA”DA TÜRK İŞADAMLARI DERNEKLERİ
AVRUPA FEDERASYONU, ”KÜRESEL KRİZDE KOBİ’LERE
YENİ AÇILIMLAR” ADLI PANEL DÜZENLEDİ

-ALMAN HABER AJANSI ALMANYA-TÜRKİYE
İLİŞKİLERİNDE 2008’İ DEĞERLENDİRDİ

-FAZIL SAY’A ALMAN BASININDAN ÖVGÜ
-ALMAN SÜDDEUTSCHE ZEITUNG GAZETESİNDEKİ MAKALEDE, PİYANİST VE
BESTECİ SAY’IN MÜNİH KONSERİNE İLİŞKİN OLUMLU ELEŞTİRİLER YER ALDI
-MAKALEDEN:
-”SANATÇI, KULAKLARDA BIRAKTIĞI BÜYÜK BİR TINI POTANSİYELİ İLE
AYAKTA ALKIŞLANARAK SAHNEDEN AYRILDI. KONSERE GELEN TÜRK VATANDAŞLARI
DA VARDI. İNSAN, ONLARIN SAY’A SIMSIKI SARILMAK İSTEMELERİNDEKİ
SEBEPLERİ ANLIYOR”
-FAZIL SAY’IN ”HAREMDE BİNBİR GECE” ADLI ESERİNİN TÜRKİYE
PRÖMİYERİ YARIN İSTANBUL’DA GERÇEKLEŞTİRİLECEK

***

FRANKFURT | 21.12.2008

HAKKINIZI ARAYIN

Avrupa Adalet Divanı’nın aldığı “Mülteci olarak AB ülkesine gelen ve en az 2,5 yıl çalışan Türk vatandaşlarının aile fertleri de ikamet ve çalışma gibi haklardan yararlanabilir” kararının örnek olduğunu belirten avukat Memet Kılınç “Alman makamları bu kararı tanımak zorunda. Dosya numarasını iyi saklayıp hakkınızı arayın” dedi.

Avrupa Adalet Divanı’nın, AB ülkelerine mülteci olarak gelen Türklerin yakınlarına da ikamet ve çalışma hakkı tanıyan kararı (C-337/07) büyük yankı uyandırdı. Adalet Divanı, Türkiye-AB Ortaklık Konseyi 1/80 numaralı kararının 7. maddesine göre, aile birleşimi yoluyla AB ülkesinde yaşayan ve en az üç yıl iş piyasasına dahil olmuş anne veya babasının yanına gelen bir Türk vatandaşının, yasal olarak ikamet etmesi durumunda oturma izni ve bununla beraber çalışma iznine kavuşacağı kararını almıştı.

Tanımak zorundalar

Kararın örnek teşkil ettiğini belirten avukat Memet Kılınç, “Benzer durumda olan yüzbinlerce kişi bu kararı örnek alabilir. Alman makamları bu kararı tanımak zorunda. Avukatınız aracılığı ile başvuru yapıp dosya numasını yetkilileri bildirin. Hakkınızı mutlaka arayın” tavsiyesinde bulundu.

Bir çok karar Divana gitmiyor

Avukat Kılınç, Almanya’da görülen bir çok benzer davanın olduğuna dikkat çekerek “Ne yazık ki bir çok dava, Avrupa Adalet Divanı’na gitmiyor. Bunun nedeni mahkemeler. Bazı mahkemeler, olayın Adalet Divanı’na gitmesine gerek görmüyor. Ancak mağdurlar, böyle bir durumla karşılaşmaları halinde Adalet Komisyonu’na başvurup Adalet Divanı’na ulaşabilirler” diye konuştu.

Karar bizi sevindirdi

Adalet Divanı’nın son kararının kendisini çok sevindirdiğini belirten avukat Kılınç “Avrupa’da Türkler lehine alınan kararlar artıyor. Bu çok sevindirici bir gelişme. Adalet Divanı aldığı objektif kararlarla umut verilor” dedi.

En az üç yıl ikamet şart

Mülteci olarak Almanya’ya gelen Ali A.’nın daha sonra aile birleşimiyle yanına getirdiği İbrahim A. isimli oğlunun sınır dışı edilmesinin istediği bir davayı ele alan Avrupa Adalet Divanı, “Türk vatandaşlarının 1/80 Kararı’ndan doğan haklarından faydalanmaları için hangi nedenle AB ülkesine geldikleri önem taşımıyor. Tek önem taşıyan nokta aile birleşimiyle gelen aile ferdinin en az üç yıl bir AB ülkesinde legal ikamet etmeleridir” kararını almıştı.

Oturum için engel değil

Stuttgart İdari Mahkemesi, Ali A.’nın iltica talebinde gerçek olmayan beyanlarda bulunduğunu, bunun çok sonra ortaya çıktığını ve bu nedenle babası üzerinden oturum alan oğlu İbrahim A.’nın da oturum izninin geçersiz olduğunu bildirmişti. Ancak Adalet Divanı bunu kabul etmedi. Divan, “Baba Ali A.’nın yanlış beyanla iltica statüsünü alması, oğlunun oturma izni almasına engel teşkil etmez. Çünkü önemli olan, baba Ali A.’nın iltica statüsünün iptal edildiği zaman, oğul İbrahim A.’nın, oturma ve çalışma izni için aranan şartları taşıyıp taşımamasıdır” dedi.

Karara itiraz etti

1996’da Almanya’ya iltica başvurusu kabul edilen Ali A. 1999’da eşi ve oğlu İbrahim A.’yı aile birleşimi yoluyla Almanya’ya getirdi. 1999-2002 arasında 2,5 yıl sigortalı olarak çalışan Ali A., şirket iflas edince işsiz kaldı. Oğlu İbrahim A. da 2003’te tecavüze yeltenme suçuyla 1 yıl üç ay gençlik cezasına çarptırıldı. Böblingen Yabancılar Dairesi, İbrahim A.’nın oturumunu uzatmayarak, genç hakkında sınır dışı kararı verdi. İbrahim A. Stuttgart İdari Mahkemesi’ne başvurarak “kendisine AB hukukuna (1/80) dayanılarak oturum izni verilmesi” gerektiğini belirterek karara itiraz etmişti.

***

BERLIN | 21.12.2008

EKONOMİ VE EĞİTİME ÖZDEMİR BAKACAK

Almanya’da Der Spiegel dergisi, Yeşiller Partisi’nin eşbaşkanı Claudia Roth’un Yeşiller Partisi’nin 2009 yılında yapılacak genel seçimler için hemen hemen tüm önemli konularından sorumlu olduğunu, iç ve dış politikanın yanısıra normalde Cem Özdemir’in konuları olan iklim ve nükleer enerji gibi önemli konuların da sorumluluğunu üstlendiğini bildirdi.

Yalnızca yabancılar ve göç konularından sorumlu olmak istemediğini söyleyen Özdemir’e de bir önemli konu olarak yenilenebilir enerji konusunun kaldığı ifade edildi. Özdemir’in ayrıca, ekonomi ve eğitim konularından sorumlu olacağı kaydedildi.

GENÇ BEYİNLER DEĞERLENDİRİLMİYOR

Özdemir daha önce de Alman birinci televizyonu ARD’de yayınlanan ‘hartaberfair’ (acı ama doğru) adlı tartışma programında katılmıştı. Frank Plaster’in sunduğu programa Yeşiller Eşbaşkanı Cem Özdemir, Bavyera Eyaleti eski Eğitim Bakanı Monika Hohlmeier (CSU), Kabare oyuncusu Fatih Çevikkollu, Aşağı Saksonya Kriminoloji Araştırma Enstitüsü Başkanı Christian Pfeiffer ve Berlin Neukölln İlkokul öğretmeni Heidrun Quandt katıldı.

Türklerin okullardaki uyum sorunu ve Almanca eğitiminin yetersiz kaldığı yönünde gelişen tartışmada Cem Özdemir ile Fatih Çevikkollu Türklerin genelinin bir potaya konulduğunu öne sürerek, eğitimli Türklerin göz ardı edilmemesini istediler. Özdemir, akademisyen eksikliğinden yakınan Almanya’da, yeni işyerleri için buluşlar yapacak beyin takımının zaman zaman nasıl yok edildiğinin altını çizdi. Programın sonunda Fatih Çevikkollu’nun Alman anayasanın birinci maddesinin içeriği nedir? sorusunu ilkokul öğretmeni Quandt hiç yanıt veremezken, Adalet bakanlığı yapmış olan Pfeiffer de zorlandı. Bunun üzerine sunucu Plaster Alman Anayasası’nın birinci maddesini şöyle açıkladı: “İnsanın haysiyetinin dokunulmazlığı anayasanın birinci maddesinde belirlenmiştir. Bu hakkı korumak ve savunmak tüm devlet organlarının görevidir.”

GÖÇMENLER YETERİNCE TEŞVİK EDİLMİYOR
Türkçe konuşulan bir ortamda büyüdüğünü, ilkokuldaki iyi Almanca konuşmasına rağmen iyi yazamadığı için Almanca dersinin zayıf olduğunu belirten Özdemir, tüm eleştirilere rağmen sonuçta iyi bir kariyere sahip olduğunu söyledi. Özdemir, Almanya’da göçmen kökenli gençlere gereken önemin verilmediğini ve ihtiyaç duyulmasına rağmen yeterince teşvik edilmediklerini vurguladı. Bir işçi ailesinin çocuğu olarak ilk kez 1994 yılında meclise girmeyi başardığını belirten Yeşiller Eşbaşkanı Cem Özdemir, hala bu konumda olduğunun bazıları tarafından normal görülmediğini de sözlerine ekledi. Bu toplumda yaşayan herkesin Almanca’yı öğrenmeye mecbur olduğunu da dile getiren Özdemir, “Yapılan araştırmalar Alman çocuklarının da Almanca problemi olduğunu ortaya koydu. Sadece Berlin’de değil, Hessen’de yaşayan Alman çocukları da aynı sorunu yaşıyorlar. Bu sosyal bir problem. Bunun için işçi kesimi olan orta sınıfın okuryazarlık problemi üzerinde durmak gerekir” dedi.

***

BAKAN CAMİ AÇILIŞINA KATILDI

Mehmet DURAN / STADTHAGEN | 19.12.2008

Almanya’nın Aşağı Saksonya Eyaleti’ne bağlı Stadthagen şehrinde yapımı tamamlanan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Aksa Camii, Aşağı Saksonya Eyaleti Kültür ve Eğitim Bakanı Bayan Heiste Neumann ve Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan’ın katılımıyla hizmete açıldı.

Yaklaşık 4 bin Türk vatandaşının yaşadığı Stadthagen’deki caminin açılış töreninde DİTİB Genel Sekreteri Dr. Ali İhsan Ünlü, Hannover Başkonsolosluğu Din Hizmetleri Ataşesi Seyfi Bozkuş, Stadthagen Belediye Başkanı Bernt Hellmann, bölgede görev yapan DİTİB din görevlileri ve dernek yöneticileri ile çok sayıda Türk ve Alman davetli hazır bulundu. Açılışta bir konuşma yapan Aşağı Saksonya Eyaleti Eğitim ve Kültür Bakanı Bayan Heiste Neumann, “Dini mabedler insanların bir arada toplandığı, insanların kültürlerini geliştirdiği, dostlukların oluşturulduğu ve insanların eğitim aldıkları verlerdir. Hoşgörü dinlerin kardeşliği bakımından son derece önemlidir” dedi. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan da yaptığı konuşmada, “Camilerimiz sadece dini vecibelerimizi yerine getirdiğimiz yerler değil, aynı zamanda yapılacak eğitimlerle bir kültür ve uyum merkezleridir” dedi.

***

İNGİLİZ POLİSİNDEN PKK’YA GECE BASKINI
LONDRA

Terör örgütü PKK üyesi ve yöneticilerinin Londra’da ikamet ettiği evlere İngiliz polisi tarafından baskın düzenledi. Terör yasası kapsamında önceki gece sabaha karşı düzenlenen ani baskınlarda PKK’nın üye ve yöneticilerinin kaldığı çok sayıda evde arama yapıldı. Evlerin bazılarında aramanın 15 saat sürdüğü ve polisin bazı örgüt üyelerini gözaltına aldığı öğrenildi. Baskınlara tepki gösteren ve PKK’ya yakınlığıyla bilinen FED-BİR Derneği, yaptığı açıklamada baskınların kabul edilemez olduğunu savundu. Bu arada polisin kimi evlere, kapılarını kırarak girdiği kaydedildi.
22.12.2008

***

-ALMANYA”DA TÜRK İŞADAMLARI DERNEKLERİ
AVRUPA FEDERASYONU, ”KÜRESEL KRİZDE KOBİ’LERE
YENİ AÇILIMLAR” ADLI PANEL DÜZENLEDİ

KÖLN (A.A) – 19.12.2008 – Türk İşadamları Dernekleri Avrupa Federasyonu (TİDAF), Almanya’nın Köln kentinde, ”Küresel krizde KOBİ’lere yeni açılımlar” konulu bir panel düzenledi.
Panelin açılış konuşmasını yapan TİDAF Genel Başkanı Ahmet Serdar Yenice, geçen yıl bu zamanlarda Türkiye’de panelin ilkinin düzenlendiğini, ikincisini Köln’de yapmaktan dolayı mutlu olduklarını söyledi.
Yenice, bu projenin öneminin günümüzde daha iyi anlaşılacağını belirterek, ”Belki de önceden bu global krizi sezinleyip bu çalışmayı başlattık. Bu konuda neler yapabileceğimizi inceledik. Değerli hocalarımız ve TİDAF Yönetim Kurulu üyelerinin katkılarıyla, iki ülkede iki ayaklı bir proje geliştirdik” dedi.
Dünyayı saran ekonomik krizin en çok KOBİ’leri etkilediğini hatırlatan Yenice, ”Çünkü bu tür ekonomik krizlerde büyükler bir şekilde işlerini hallediyor. Oysa dünya ekonomisinin yüzde 98’ini KOBİ’ler temsil ediyor. Ancak krizlerde onlarla ilgili çok da birşey yapılmıyor” diye konuştu.
TİDAF olarak 25 Haziran’da Brüksel’de KOBİ’lere dönük olarak ’10 Emir” adını taşıyan 10 maddelik bir taslak ortaya koyduklarını vurgulayan Yenice, ”Hocalarımızla birlikte 10 maddelik ‘TİDAF Acil Talep Bildirgesi’ni hazırladık. Bazıları Brüksel’de hazırlananlara uygun, ancak bazıları zıt düşüyor. Bunlar bizim 10 maddelik taslağımız. Ayrıca başta başbakanlarımız Recep Tayyip Erdoğan ve Angela Merkel olmak üzere BM’ye üye olan ülkelerin başbakanlarına mektup yazdık. Bunları bir kitapçıkta topladık” dedi.
Proje koordinatörü Prof. Dr. Asuman Altay da küresel mali krizin patlak vermesinden bu yana projede kısmi değişiklik yaptıklarını belirterek, ”Bu çalışmanın, krizin KOBİ’ler için bir fırsata dönüştürülmesine katkı sağlayacağını umuyorum” diye konuştu.
EGE KOBİDER Genel Başkanı Fettah Güventürk ise KOBİ’lere resmi kuruluşların destek vermeleri gerektiğini ifade ederek, başta medya ve üniversiteler olmak üzere diğer kurumlarla birliktelik ve işbirliğiyle bir sinerji oluşturulabileceğini anlattı.
Köln’de proje danışmanlığı yapan TİDAF İcra Kurulu üyesi Osman Sirkeci ise Türkiye’de 6 milyon, dünyada ise 500 milyon KOBİ olduğunu hatırlatarak, KOBİ’ler ve mikro işletmelerin ekonominin lokomotifi olduklarını dile getirdi.
(KAR-HA-ADG-İN)

***
-ALMAN HABER AJANSI ALMANYA-TÜRKİYE
İLİŞKİLERİNDE 2008’İ DEĞERLENDİRDİ

BERLİN (A.A) – 21.12.2008 – Alman Haber Ajansı (DPA), Almanya-Türkiye ilişkilerinde bu yıl çok sayıda konunun gündeme geldiğine dikkati çekti.
Ajans, Almanya’da Türkiye ve Türklerle ilgili olarak yoğun şekilde gündeme gelen konular arasında; 9 Türk’ün hayatını kaybettiği Ludwigshafen kentindeki yangını, Türkiye’nin Frankfurt Kitap Fuarında konuk ülke olmasını, Avrupa Futbol Şampiyonası sırasında Türkiye ile Almanya arasında oynanan çeyrek final karşılaşmasının bir uyum sınavına dönüşmesini, Cem Özdemir’in Yeşiller Partisi’nin eş başkanlığına seçilmesini ve oyuncu Mehmet Kurtuluş’un ”Tatort” adlı polisiye dizide komiser rolünü üstlenmesini saydı.
Ludwigshafen kentindeki yangının önceleri aşırı sağcı bir kundaklama olayı olduğunun tahmin edildiğini, sonuçta yangının büyük olasılıkla ihmalkarlık sonucu çıktığı yargısına varıldığını kaydeden ajans, bu olaydan kısa bir süre sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyareti sırasında ”Asimilasyon insanlık suçudur” şeklinde konuşmasının Alman basınını bir süre meşgul ettiğini hatırlattı.
DPA, merkezi Essen kentinde bulunan Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Vakfı Direktörü Faruk Şen’in Avrupa’daki Türklerin durumunu İkinci Dünya Savaşı sırasında takibe uğrayan Yahudilere benzetmesi nedeniyle görevinden ayrılmak zorunda kaldığını kaydetti.
Almanya’da 2008 yılında da başarılı olan Türkler arasında yönetmen Fatih Akın ve en fazla izlenen polisiye dizi ”Tatort”un baş rol oyuncusu Mehmet Kurtuluş’u gösteren ajans, Türkiye’nin Frankfurt Kitap Fuarına yaklaşık 250 yazar ve 150 yayıncıyla katıldığını, Avrupa’da fazla tanınmayan yazarların da dünya edebiyatçılarına kendilerini tanıtma imkanı bulduğunu belirtti.
Ajans, Alman hükümetinin İstanbul’da ”Villa Tarabya” adı altında Alman sanatçılar için bir buluşma yeri açma kararını ve bir Alman-Türk üniversitesinin kurulmasına ilişkin çalışmaları da bu yılın önemli gelişmeleri arasında saydı.
Avrupa Futbol Şampiyonası Almanya-Türkiye karşılaşması sırasında olayların çıkacağı şeklindeki endişelerin yersiz olduğunun anlaşıldığını, maçtan sonra Almanların ve Türklerin birlikte kutlama yapmalarının uyum konusunda başarı olarak değerlendirildiğini ifade eden Alman Haber Ajansı, başarılı uyumda en önemli işaretin siyasi alanda yaşandığına dikkati çekti. Ajans, bu çerçevede Cem Özdemir’in Yeşiller Partisi’nin keş başkanlığına seçildiğini anımsattı.
(EA-HA-MCT)

***

-FAZIL SAY’A ALMAN BASININDAN ÖVGÜ
-ALMAN SÜDDEUTSCHE ZEITUNG GAZETESİNDEKİ MAKALEDE, PİYANİST VE
BESTECİ SAY’IN MÜNİH KONSERİNE İLİŞKİN OLUMLU ELEŞTİRİLER YER ALDI
-MAKALEDEN:
-”SANATÇI, KULAKLARDA BIRAKTIĞI BÜYÜK BİR TINI POTANSİYELİ İLE
AYAKTA ALKIŞLANARAK SAHNEDEN AYRILDI. KONSERE GELEN TÜRK VATANDAŞLARI
DA VARDI. İNSAN, ONLARIN SAY’A SIMSIKI SARILMAK İSTEMELERİNDEKİ
SEBEPLERİ ANLIYOR”
-FAZIL SAY’IN ”HAREMDE BİNBİR GECE” ADLI ESERİNİN TÜRKİYE
PRÖMİYERİ YARIN İSTANBUL’DA GERÇEKLEŞTİRİLECEK

ANKARA (A.A) – 20.12.2008 – Burcu Bilgin – Almanya’da yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesindeki bir makalede, piyanist ve besteci Fazıl Say’ın Münih konserine ilişkin olumlu eleştiriler yer aldı.
Gazetede, müzik eleştirmeni Wolfgang Schreiber ”Dip Noktası” adlı bir makaleyle Say’ın Münih konserini değerlendirdi.
Yazısına, ”Kışın, güneşli bir Pazar sabahında, Münih’in yan duvarlarından süzülen loşluğu içindeki Prinzregenten Tiyatrosu’nun karanlığına çekilmek, büyük müzik sevdası ve sanatçıya duyulan hayranlıkla ilgilidir” satırlarıyla başlayan Schreiber, salonun tamamen dolu olduğunu vurguladı.
Fazıl Say’ın duyguların ve müzik heyecanının ”en uç” ve ”en radikal” temsilcilerinden biri olduğunun belirtildiği makalede, ”Besteci ve piyanist Fazıl Say ile olan bu buluşma, aslında aynı zamanda Bach ve Beethoven müziklerinin çekirdeğine ulaşma beklentisi de içermekteydi” denildi.
-JAPONYA SONRASI MÜNİH-
Fazıl Say’ın 1 ay boyunca Japonya’da turnede olduğunu ve pek çok kentte konserler verdiğinin anımsatıldığı yazıda, sanatçının isteği üzerine programa Çek besteci Janacek’in ”Trajik Sonat”ının da eklendiği ifade edildi.
Sanatçının, biri Busoni, biri Liszt ve biri kendisine ait üç Johann Sebastian Bach uyarlamasını seslendirdiği programındaki performansı şöyle değerlendirildi:
”Fazıl Say’ın güçlü tını dünyası, enerjik, rafine, baş kaldıran, ama aynı zamanda sükuneti elden bırakmayan Bach performansı, ilk ‘bravo’ seslerinin de haklı olarak sebebi oluverdi.
Janacek’in ‘Önsezi ve Ölüm’ başlıklı eserini, Bach’a cevap olarak programa almak, Fazıl Say’ın derin ciddiyetini gösteriyordu. Eserdeki olağanüstü şiirselliği ve varoluşçu anlatımı yorumcu da nitekim aynen iletti.
Fazıl Say’ın müzikle bütünleşmesi aslında her eserde otantik kalıyor. Müzikteki ifade gücü, ifade isteği, hatta ‘ifade zorunluluğu’, aslında onun mırıldanmasına da tepinmesine de sebebiyet veren unsurlar oluyor. Ama kendisi artık her şeyi kontrol altına alabilen bir teknik düzeye de sahip. Bu, başta Beethoven’ın en son sonatı olan ve en çok dışa vurumunu yansıtan ama zorluğu en uç noktalarda bile hesaplı kitaplı olmaya dayanan Opus 111’i de çok inandırıcı kıldı ve Beethoven’ın yaralı ruhunun altını özellikle çizdi.
Konserin sonunda Beethoven ve Mussorgski’den 2 bis parçası sunan sanatçı kulaklarda bıraktığı büyük bir tını potansiyeli ile ayakta alkışlanarak sahneden ayrıldı. Konsere gelen Türk vatandaşları da vardı. İnsan, onların Fazıl Say’a sımsıkı sarılmak istemelerindeki sebepleri anlıyor. Bu nedenle Fazıl Say da hep ama hep kalbini sonuna kadar açmak zorunda…”
-”HAREMDE BİNBİR GECE”-
Fazıl Say’ın ilk keman konçertosu ”Harem’de Binbir Gece”nin prömiyeri de yarın İstanbul’daki Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda yapılacak.
Dünya prömiyeri bu yıl İsviçre Luzern’de gerçekleştirilen yapıtın solistliğini ünlü keman sanatçısı Patricia Kopatchinskaja üstleniyor. Eserde, Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Aykut Köselerli de kudüm, bendir ve darbukada Kopatchinskaja’ya eşlik edecek.
Şef John Axelrod yönetimindeki CRR İstanbul Senfoni Orkestrası’nın sahne alacağı konserin biletleri tükendi. Konserde, ayrıca Mozart’ın ”Saraydan Kız Kaçırma Uvertürü” ve ”21 nolu Piyano Konçertosu” ile Fazıl Say’ın ”Keman ve Piyano Sonatı” seslendirilecek.
İsviçre’de Luzern Senfoni Orkestrası’nın siparişi üzerine 2008 yılı başlarında tamamlanan eser, ilk kez 20 Şubat 2008’de John Axelrod yönetimindeki Luzern Senfoni Orkestrası ve Patricia Kopatchinskaja’nın solistliğinde seslendirildi.
Yapıtın Ankara prömiyeri de 12 ve 13 Şubatta Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde gerçekleştirilecek. Konserde, orkestrayı Şef İbrahim Yazıcı yönetecek.
(BUR-NUR)

***

Exit mobile version