‘Bireysel Özür’ Böyle mi Olur?

Nilgün Cerrahoğlu   – Sağnak

Bireysel vicdan hesaplaşması ve özür çağrısışeklinde bir grup aydının internette imzaya açtığı metin, her kampanya gibi sonuçları itibarıyla bir toplu hareketolması hasebiyle, kolektif sorumlulukve vicdan sahibiher yurttaşı muhatap alan bir kolektif suçgöndermesi içeriyor.

İlk sorun burda.

Bu yaman bir çelişki.

Başka bir sıfatkullanmak istemediğim için, yamandemekle yetiniyorum. Ama kısaca ifade etmek gerekirse bireysel özüradına, bir imza kampanyasıaçılmasını, -“kendi payıma”- çok yakışıksızbuldum.

Bir ahbabınıza, kalbini yaralayan bir kabahatiniz oldu diyelim. Özür dilemek adına konu komşuyu toplayıp; kapısına dayanırsanız bu efendice olmaz. Değil mi?

Böyle bir durum dostunuzu, hiç arzu etmediği son derecede sevimsiz bir nahoş oldu-bittiylekarşı karşıya bırakmakla eş anlama gelir ki; vicdan sahibi Türk yurttaşları ve aydınlarınınmuhatap olduğu durum tam da bu şimdi….

Bakın görün; ben vicdanlı bir aydın olaraktan, kendi özrümü sunuyorum. Hadi bakalım. Hodri meydan! Senin de vicdanın var mı, yok mu görelim?gibilerden bir durum var ortada.

“Vicdan” mı, “diplomasi” mi?

Aydınsözcüğü ile at başı giden bir kavram vicdansa; bir başka kavram da altına imza attığınız fikirlerin politik sonuçlarını kabullenmekve bu sonuçların arkasında durmaktır

Kimse kimseyi aldatmasın.

Sapına kadar politik bir metin var ortada… Ve fakat kaçakya da kaçamak!

Türkiyenin en hassas yaralarından biri üzerinde politikbir kampanya başlatacak ama kendi payımaibaresiyle bir kaçış noktasıbırakacaksınız

Metnin samimiyetine gölge düşüren bu diplomasi oyununu-naçizane ben de kendi payıma– büyük bir zaafolarak görüyorum.

Samimi, içten bir vicdan hesaplaşmasında; diplomasi oyunlarınınyeri olamaz.

Bireysel vicdan hesaplaşmaları”; bireysel yapılır. Kimse de buna karışmaz. Karışmamalı da. Vicdandenen şey çünkü hürdür. Baştan sona kişiselbir kavram olan vicdan”; ancak hürriyet varsa, var olabilir. Vicdankavramından hürriyetiçıkardığınız anda geriye bir hiçkalır.

Ne var ki bireysel özüradı altında böyle uluorta herkesin vicdanıaçık arttırmaya çıkarıp; ardından da mamafih kendi payımademek olmaz. Yok böyle bir şey.

“Provokasyon” ve demokratikleşme

İmzacılar arasında, beğendiğim, çok sevdiğim dostlarım da var.

Bazılarıyla konuşsam; bana şunu söyleyeceklerine eminim:

Burası Türkiye! Bazı açılımlar bizde ancak böyle bazı şeyler zorlanarak yapılabilir!

Bu da yaman bir çelişki doğrusu.

Prensipse prensip!

İlkelerin en yücesi vicdanla, siyasi pragmatizmin” yan yana getirilmesi; inandırıcılığavurulacak en büyük darbedir.

Kişisel vicdan hesaplaşmalarınınötesine giden siyasi hedeflergüdülüyorsa -ki fiili sonuçlargöz önüne alındığında ister istemez bu böyle- güdülen amaçne?

Türkiye Cumhuriyetinin, tarihin bambaşka bir aşamasında; Osmanlıdandevraldığı karanlık mirasın üzerine çekilen bir perdeyi aralamak mı?

Tarihi temize çekmek; Ermenistanla bir yumuşama, yakınlaşma sağlamak mı?

AB hedefine yaklaşmak mı?

Türkiyeyi sadece daha insan haklarına saygılı, daha demokratik, daha uygar bir ülkeye dönüştürmek mi?

Böyle bir kampanya; bu hedeflerin hiçbirine bizi, bugün olduğumuzdan daha yakın bir konuma getirmez.

Olsa olsa Özür dilemiyorumya da Özür bekliyorumminvali karşıt kampanyalarca gördüğümüz üzere anında fitillenen bir kamplaşma ve sertleşme ortamına çeker.

Geniş genel kamuoyunda düpedüz tokatetkisi yaratan ve provokasyon şeklinde algılanan bir çıkışın; siyasi açıdan” “diyaloğahizmet etmesini beklemek de safdillik.

Bunun nedenini de gelecek yazıda anlatacağım.

nilgun@cumhuriyet.com.tr

“Bireysel vicdan hesaplaşması ve özür çağrısı” şeklinde bir grup aydının internette imzaya açtığı metin, her kampanya gibi sonuçları itibarıyla bir “toplu hareket” olması hasebiyle, “kolektif sorumluluk” ve “vicdan sahibi” her yurttaşı muhatap alan bir “kolektif suç” göndermesi içeriyor. - ozur kampanya ermenileri mest etti o

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir