Oray Eğin
Sadece Taraf gazetesinde yazan ve bir şebekenin piyonu olarak kullanılan Emrullah Uslu‘nun değil, Amerika’daki başka Türk polislerin de ilginç ilişkiler ağı göze çarpıyor. Havasından mı, suyundan mı acaba, oraya giden polis birden değişiveriyor.
Washington DC’de “Güvenlik ve Demokrasi için Türk Enstitüsü” diye bir dernek var. Yönetiminde de Türk Emniyet Teşkilatı’nın üyeleri yer alıyor. Zaten kuruluş amacını da “Türk Emniyet Teşkilatı’nın ABD’deki yüzü” olarak anlatıyorlar. Amerika’ya eğitim amaçlı gelen polislere burs, barınma gibi imkânlar sağlıyorlar.
Fikir babası da YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan…
Ne garip ilişkiler bağı değil mi? Bu kadarla da sınırlı değil.
Özcan, daha sonra Teksas’ta “Turkish Institute for Polis Studies-Polis Eğitimi İçin Türk Enstitüsü” kurdu. Bu kuruluş da daha sonra Washington’daki TISD’e dönüştü.
TISD’in başında tıpkı Emrullah Uslu gibi bir komiser bulunuyor. 1990’da Polis Akademisi’nden mezun olan Samih Teymur. Ne tesadüf ki tam 6 yıldır o da Türkiye’ye dönemiyor.
Yoksa o da MİT mensubu mu? Bilindiği gibi MİT mensubu olmayan devlet memurlarının yurtdışında 4 yıldan fazla kalmalarına olanak sağlanmıyor.
Belki de Teymur da Uslu gibi “okyanus ötesi uçamıyor”dur…
Komiser Teymur röportajlar veriyor, TISD’i anlatıyor. CIA ve FBI ile görüştüğünü, onlara inanılmaz teklifler verdiğini kendisi söylüyor. Guantanamo’daki sorgulamalara girmeyi bile önermiş! Terörle mücadele konusunda FBI ve CIA’le ortak çalışma içinde olunması gerektiğini savunuyor…
Peki Amerika’ya okumaya giden diğer polisler ne yapıyor?
İşte bazı öğrencilerin tez konuları…
*Komiser Ahmet Ekici: “Bir protestoya katılır mısınız? Protestolara katılım ve etkileyici etmenlerin incelenmesi.”
*Komiser Ali Özdoğan: “Amerikan iletişimi şirketlerinde kolluk kuvvetlerine yardım kanununun analizi.”
*Komiser Oğuzhan Başıbüyük: “Haber konusu olarak polisin toplumsal olaylara müdahalesi.”
*Komiser Samih Teymur: “DHKP-C’nin eleman kazanma yöntemleri.”
*Komiser Sebahattin Gültekin: “Polis sampasında mesleki kültürün rolü: Türk ve Amerikan polisinde ana kültürel temalar.”
TISD sadece Türk polisinin bu gibi tezleri yazmasına destek olmuyor, 2006’dan beri Türki Cumhuriyetleri’nden gelen polislere de yardımcı oluyor. Buralardan gelen polisler de FBI ve CIA’yle bir ilişki içinde mi, merak uyandırıcı.
İşin daha da ilginci bütün bunlar olurken, TISD içinde ciddi bir kafa karışıklığı yaşanıyor.
Samih Teymur “ABD’de FBI, Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) ve Yurtiçi Güvenlik Bakanlığı (NSA) içindeki birimlerle Türkiye’deki ilgili birimlerin bağlantılarına yardımcı olduklarını” belirtiyor, “Güvenliğe çok farklı açılımlar getirecek yeni bir grup yetiştiriyoruz; hem akademik hem uzmanlık alanı olan… Güvenlik biliminin altyapısı oluşuyor.”
Bu sözlere karşılık TISD’in İcra Direktörü Cihangir Baycan ise “Biz bir düşünce kuruluşu değiliz. Biz akademik birikime yöneliyoruz. Amaç buradaki birikimleri oraya götürmek, bizdeki tecrübeleri buraya getirmek. Buraya gelen arkadaşların organizasyonu ve eğitim çalışmalarının takibine yoğunlaşıyoruz” diye tarif ediyor yaptıkları işi.
Anlaşılan kendileri de karar verememiş. Ancak Washington DC’deki güvenilir kaynaklara göre, tıpkı Utah Üniversitesi gibi TISD’de de Cemaat’in ağırlığı epey fazla. Hatta TISD’in Cemaatçi polislere destek verdiği, onlara yardımcı olduğu da epey konuşuluyor.
Bu işlerin fikir babası YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’ın da bugünkü konumuna gelişinde Cemaat’ten onay aldığı, onlarla ilişki kurduğu da epey konuşulmuştu.
İçişleri Bakanlığı bu polislere ne diyor acaba?
Ahmet Altan daha ne kadar susacak?
Neden Ahmet Altan yönettiği gazetede yazan iki tartışmalı polis hakkında herhangi bir görüş bildirmiyor? Bildirmesi gerekmiyor mu? İki şaibeli polis, Ahmet Altan’ın yönettiği gazetede sistematik olarak bir kampanyanın sözcülüğünü yapıyorlar, artık planları ayyuka çıktı, nereye hizmet ettikleri de ortada.
Ahmet Altan onlara onay mı veriyor? Bu sessizliğini o yönde yorumlamak mümkün mü?
Samimi olarak merak ediyorum. Daha evvel kendisine Taraf’ın sahipliğiyle ilgili yönelttiğim sorular vardı. Pek çok kişi gibi benim de. Bunlara yanıt verdi Ahmet Altan. İkna edici olmasa bile bir şey söyledi. Ancak her nedense bu iki polis konusunda sessizliğini koruyor.
“Korkuyor” demek istemiyorum, bu çok ağır bir itham. Ama bunun sıradan bir sessizlik olmadığını da biliyorum.
Neo-Ergenekoncular’ı kim koruyor?
Neden medyada bu alternatif örgütün üyelerine dokunulmuyor ve eylemlerini uygulamalarına seyirci kalınıyor?
Peki Ahmet Altan, Emrullah Uslu’nun son zamanlardaki yakın arkadaşı hakkında ne düşünüyor, bu ilişkiyi “normal” mi karşılıyor?
Bilmiyorsa şimdi öğrenmiş olacak. Emrullah Uslu, Türkiye’yi çok iyi bilen ve bu toprakları karıştıran bir CIA ajanıyla arkadaş… Graham Fuller’la…
Devamını anlatacağım elbette.
Bir yanıt yazın