Savaş Süzal
Türkiye’de malum bir gurubun başlattığı özür dileme kampanyasında sıra ne zaman PKK’ya da gelecek merak etmeye başladım. Özür dileyenler listesinde yer alan isimlere baktığımda da hiç mi hiç şaşırmadım. Aynı Türkiye düşmanları, aynı Türklüklerinden utananlar. Aslında onlar da haklı.
Onlar için vatan, atalar ve kendi tarihleri bir şey ifade etmedi etmeyecek de. Onlar Türk olmaktan her zaman utandılar. Onlar hep birilerine hizmet edip birileri olmaya özen gösterdiler. Onlar için vatan kiraladıkları ev veya uşaklık yapmaya gittikleri ülke olabilir. Onlar için millet de önemli değil.
30 yıla yakın yurt dışında neler gördüm neler. Önce isimlerini değiştirirler, çoğu zaman dinlerini de. Ancak öldükleri zaman mezarları başında imam beklerken bir papaz yâ da haham görünce şaşırırsınız. Çocuklarına evlerinde Türkçe konuşturmazlar. Gerekçeleri o ülkeye adapte olmaktır. Kendi toplumlarından uzak kalırlar. Yılda bir kez Türkiye’ye tatile gelince sınırdan girerken Türk olduklarını hatırlarlar.
Onlar, yeşil dolarları gösterenlerden yana olur onların bayrakları için savaşır, o cüzdanlar için uşaklık yaparlar. Oysa herkes köküyle geldiği soyu ile kültürü ile övünür yabancı ülkelerde, bizimkiler hariç. Bizimkiler de yalnız bir yemek kültürü vardır. Onun dışındaki edebiyatı, folk müziği kültür değildir. Şimdiye kadar anlattıklarım, yurt dışında olanlar. Peki, içerdekiler, içeride Türk toprakları üzerinde yaşayıpta kendi Türklüklerinden utananlar, onlara ne demeli?
Başlatılan kampanyaya imza veren isim listesine baktım, döndüm döndüm baktım. Ne garip, Türkiye’nin bölünmesi yolunda çaba harcayan aynı karanlık gurup, aynı isimler. Ne acı ki kendilerini aydın diye tanımlıyorlar aynı, Türk siyasetine en karanlık dönemi yaşatan partiye AK dedikleri gibi. Bu listedeki birçok ismin sadece benim bildiğim kadarı ile ABD başkentine nasıl koştura koştura gelipte kendi ülkelerini şikâyet ettiklerini de unutmak mümkün değil.
Peki, bu karanlık aydınlara soruyorum, Ermeni terör örgütü Asala, sizi temsil eden zavallı diplomatlarımızı öldürdüğü zaman neredeydiniz? Hangisinin cenaze törenine katıldınız, ailelerine yardım ettiniz? Şehit diplomatlarımızın geride bıraktığı ailelerinden de özür dilemeyi düşündünüz mü? Peki, Ermenilerin istediği topraklar için sahip olduğunuz evin bahçesinden bir metrekareyi, tazminat için maaşınız veya gelirinizin onda birini vermeye hazır mısınız? Yok, öyle benim kesemden bonkörlük yapmak. Madem suçlusunuz verilecek tazminatı ödeyin toprakları da kendi bahçenizden verin. Sizler Ermeni sizler Hırantsınız ya elinizi taşın altına sokun bakalım….
Sevgili okurum, bu sadece bir başlangıç. Şimdi bundan sonraki aşama, PKK terör örgütünden özür dilemekte. Sizi temin ederim bir veya iki yıla kalmaz bu isimler, PKK’dan özür dileyip bebek katili APO’nun salıverilmesi içinde imza kampanyası başlatacaktır. Bunlar değil mi insan hakları başkanı diye birini Meclise terör örgütü partisinden meclise sokanlar. Onlar diyetlerini böyle ödediler.
Ama gerçeği söylemek gerekirse onlar suçlu değil, suçlu olan davasına satılmışlar kadar sahip çıkmayan bizleriz. Aynı İnönünün dediği “namusluların namussuzlar kadar haklarına sahip çıkması” söyleşisinde olduğu gibi.
Bu yazıyı yazarken aklıma bir de Abdullah Gül’ün kulak rahatsızlığı takıldı. Acaba, yeni ABD Başkanı Obama randevu verse ve üç güne kadar Washington’da ol deseydi o kulak ne kadar hızla iyileşirdi çok merak ediyorum. Neyse siz Gül’ü falan boş verinde kendinizi PKK için başlayacak özür dileme kampanyasına hazırlayın 18/Aralik/2008
Bir yanıt yazın