Kim kimden özür diliyor?

Hasan ÜNAL

 BİR grup ‘aydın’ 1915’de yaşanan trajediden dolayı Ermenilerden özür dileme kampanyası başlattılar. Bu köşenin okurları o tür ‘aydınlara’ tercüme bürosu dediğimizi gayet iyi bilirler.
Onlara neden tercüme bürosu dediğimizi dün Melih Aşık’ın köşesinde sorular soran Haldun Ertem izah etmiş. Şöyle soruyordu Ertem: Ermenilerden özür dileme kampanyası başlatan liberaller kabahatin bizde olduğunu kimden öğrendi?
Yanıt: Orhan Pamuk’tan…


Kimler inandırmıştır…
GERÇEKTEN de bu soruyu defalarca sormak gerekiyor. Pek çoğu Ermeni meselesiyle ilgili tarihi veya hukuki konuların uzmanı olmayan; sadece kulaktan dolma bilgilerden öteye özel araştırmalar yapmamış bulunan bu insanlar 1915-1916 yıllarında Ermenilere bir soykırım yapıldığını nereden bilirler? Kimler söylemiş olabilir onlara?
Ermeni meselesi konusunda araştırmalar yapmış uzman tarihçilerin çoğu o yıllarda yaşananların ‘soykırım’ olarak değerlendirilmesine pek sıcak bakmıyorlar. Ermeni tezlerine destek verenlerin bir kısmı tarihçi değil; tarihçi olanların pek çoğu Osmanlı ve Batılı ülke arşivlerini birlikte değerlendirmemişler. Bir kısmı da popüler türden tarih kitapları yazıyorlar. Ama nedense Ermenilere bir soykırım yapılmış olması gerektiği varsayımından hareket ediyorlar.
Ermenilerin bu konuda dünya kadar araştırma yayımladıkları ve Türk tezlerini çoktan çürüttüklerine dair Türkiye’deki tercüme bürolarının pompaladığı görüşlerin doğru olmadığını araştırmaların niteliği ve muhtevası açıkça gösteriyor. O halde, bu tercüme bürolarına Türklerin 1915-16 yıllarında Ermenilere soykırım yaptıklarını kimler söylemiş özellikle de kimler hangi belgeleri göstererek inandırmıştır?
Aynı insanların Kıbrıs konusunda Rum-Yunan tezlerinden yana olduklarını; Irak’ın kuzeyi ile ilgili olarak Barzanici tezler ileri sürdüklerini; Türkiye’de PKK ve yandaşlarına çok yakın duran bir çizgide yer aldıklarını; bu arada Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisine yakın bir kısmını resmen ve açıkça üstelik de göstere göstere işgal edip, sonra da etnik temizliğe tabi tuttuğunu hiç görmek istemediklerini; Barzani gibi aşiret ve feodal temelde bir yönetimi bile destekleyebildiklerini hatırlamak lazımdır.
Hatırlamak lazımdır; çünkü bunların hepsini hatırladığımız zaman, bu insanların aslında Türk milleti, ‘Türk’ kavramı ve Türk milli devleti ile adeta bir savaş içerisinde olduklarını görürüz. Çünkü bütün bu sorunların hepsinde aynı anda Türkiye, Türk milleti ve Türk devleti suçlu, yanlış, haksız ve hatalı olamaz. Eğer bir grup tercüme bürosu toptan Türkiye’yi, Türk milletini ve Türk devletini bu şekilde haksız, suçlu, yanlış ve hatalı buluyorsa ve üstelik de bu konuların çoğu zaman hiç birisi hakkında kayda değer derecede bilgi sahibi değilse, bunun ‘aykırı’ bir ‘aydın’ davranışı olması düşünülemez.


Aykırı aydın davranışı olsaydı…
ORTADA o yıllarda yaşanan trajediyi ‘soykırım’ olarak değerlendirmemizi gerektirecek belgeler yokken; ama hem Türk hem de Ermeni tarafının o yıllarda yaşadıklarının bir trajedi olduğu gerçeğinden hareket ederek, Ermenistan’dan ve Türkiye’den birer grup aydın çıkıp karşılıklı acıları dile getiren bildiriler yayımlayabilirdi.
Örneğin Ermenistan aydınları Türk milletinin yaşadığı acıları dile getirip, Ermeni komitacılarının Türk-Müslüman ahaliye yaptıklarından dolayı üzüntü duyduklarını ifade edebilirler; buna karşılılık da Türkiye’den bir aydın grup, Ermenilere aynı dönemde yapılanları üzüntüyle karşıladıklarını beyan edebilirlerdi. O zaman bile yani yapılanlardaki sorumluluğu paylaştırmak yoluyla söylenecekler dahi adil olmazdı. Çünkü bu işe sebep olanların Ermeni çetecileri olduğu gün gibi ortadayken…
Hiç olmazsa o zaman aydınların biraz ileri gitmekle birlikte ortaklaşa acılarla ilgili üzüntü ifade ettiklerini düşünebilir ve bu girişimi masum addedebilirdik. Ama böyle bir şey yok. Varsa yoksa Türkiye ve Türkler. Hep onlar suçlu. Ermenistan’dan 300 kadar aydın – ki , onlar kendi ülkelerinin ve kendi milletlerinin tezlerini savundukları için aydındırlar – Cumhurbaşkanı Gül’e mektup yazarak soykırım iftiralarının tanınmasını talep edebilmektedirler. Bu ne cür’et ve bu ne küstahlık. Cumhurbaşkanı Gül’ün Batılı medyanın göklere çıkardığı ‘ezber bozan’ Ermenistan diplomasisinden çıka çıka bu mu çıkacaktı Allahım?


Bütün bunlar provokasyondur
BÜTÜN bu girişimlerin provokasyon olduğuna şüphe yoktur. Bizdeki tercüme büroları, eğer iki halk arasında bir uzlaşma istiyorlarsa, bilsinler ki, buna hizmet etmiyorlar. Ermenileri anlamsız beklentilere sevk etmekten başka bir işe yaramıyor yaptıkları.
Cumhurbaşkanı Gül de anlamalı ki, Amerika’nın ve Avrupalı ülkelerin girişimiyle başlattığı girişimler hem Türkiye’nin hem de Azerbaycan’ın milli çıkarları aleyhine sonuçlar verecektir. Osmanlı’nın son yüz elli yılından bu yana Batılı ülkelere hoş görünmek adına yapılan hiçbir girişim Osmanlı’nın ve/veya Türkiye’nin menfaatlerine gelişmemiş ve haklarımızı korumamıştır.
O girişimleri başlatanlar başlangıçta Batılılarca alkışlanmış; ardından her defasında daha fazla taviz vermesi için teşvik edilmiş, istenenlerin bir noktadan itibaren verilmesi mümkün olmayınca da, bu kişiler hemen ya Batı karşıtı ya da şimdilerde olduğu gibi ‘milliyetçi’ ilan edilivermişlerdir. Bizden söylemesi…

Hasan ÜNAL - ozur kampanya ermenileri mest etti o

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir