“Kuklalar, guclu kukla oynaticilarin ellerinde, ancak iplerini kendi kendilerine cekerek oynamalari gulunc bir trajedidir..”
……………
Nasilsa ekonomik kriz ezmek uzere, hazir Turk halkinin ilgisi de ekonomiye odaklanmisken bir acele Ermenilerden ozur dileyiverelim firsatciligi ile bugun aydinliklari (!) ancak kendilerinden menkul bildik (!) bir takim kollari sivadi.
Tarihi inkar ederek mi ozur diliyorlar?
Avusturya Cumhurbaskanligi, tarafindan 1984’te Bilim ve Sanat Onur Madalyasi ile birlikte profesorluk payesi verilen PROF. DR. ERICH FEIGL artik yok (d.1931 – o.27.01.2007). Asagida kitabinin on sozunun tercumesini (bir kez daha) gonderiyorum. Zamaninda, milletce “Uluslararasi arenada BIZE BIZI VE HAKLARIMIZI” anlatan Prof. Dr. Erich Feigl’e (Bu baglamda Prof. Justin McCarthy’e, tarihci Norman Stone ve tarihci Stanford Shaw gibi uluslararasi akademisyenlere) gereken ilgiyi gosterseydik, bu ucuz kuklalar bugun “ozur dileyelim” diyerek ortalara dusemezdi.
Kimileri bu listeye cok iyi Turkce konusan Andrew Mango’yu da ekler, ancak ‘bana gore’ Mango sadece Turk degil baska kaynaklara (!) da hizmetle mukelleftir. Bu arada kendi tarihcilerimize bile ne kadar sahip ciktigimiz da tartisilir ya neyse.
Bize, bizi anlatan Prof. Dr. Erich Feigl bir konusmasinda su carpici oneriyi dile getirmis:
‘Soykirim konusunda tartisma olmaz. Bu kabul edilemez. Ermenilerin iddialarini bir kez tanidiniz mi arkasindan tazminat ve toprak talepleri gelir. Bunu kesinlikle yapmayin. Soykirimi sakin tartismayin!’
sozlerini soyle surdurmustur:
‘Rica ediyorum, Avrupa Birligi’ne teslim olmayin. Son gelisimden sonra sunu gordum ki gelismeniz gercekten muhtesem. Inanin Avusturya’da bizim boyle bir universitemiz yok.’ (Prof. Feigl, panelin yapildigi Istanbul Teknik Universitesi’ni kastediyor.)
Turk toplumunu ‘Mahcup davranmayin’ diye dostca uyaran Prof. Feigl, 1915 olaylarini derinlemesine arastiran ve konuyu en ufak ayrintisina kadar bilen bir insanin guveni icinde konusmasini su carpici sozlerle noktalamisti:
‘Bu topraklar sizin! Siz, Malazgirt Savasi’ndan bu yana degil, tam 10 bin yildir bu topraklardasiniz. Unutmayin ki bu, Catalhoyuk’teki kazilarda elde edilen bulgularla kanitlandi.’
VE kimsenin ‘ilgilenmedigi’ O kitabin onsozu..(*)
Saygilarimla
Caglayan
Ozel bir onsoz I
Prof.Dr. Erich Feigel
Ein Mythos des Terrors : armenischer Extremismus: seine Ursachen und Hintergrunde
(A Myth of Terror – Armenian Extremism: Its causes and its historical context)
Freilassing : Ed. Zeitgeschichte, 1986.
“Deliriyor musun” – “Yasamaktan yorgun mu dustun?”
Bu sozler, Ermeni terorizminin tarihsel kosullari ve nedenlerine iliskin bir kitap yazmaya calistigimi duyan arkadas ve dostlarimin sozleridir.
Nicin boyle tehlikeli bir konu secmistim?
Bu Turklerle Ermenilerin kendi aralarinda (uzerinde) calismalari gereken bir konu degil miydi? Tum dostlarim, projemi tehlikeli hatta tehditkar bulmustu ve anladim ki, bu korku ve dusunceler, Ermeni terorizminin arkasindaki tarihsel gercegin simdiye kadar tarafsiz bir gozle incelenmesini engellemisti.
Insanlar, misilleme yapilmasindan korktuklari ve bu nedenle, meydani tumu ile bu konuya iliskin yazini eylemsel olarak denetimleri almis ‘vahsetin pervasiz avukatlarina’ birakmislardi. Gercekte, Ermeni sorununu veya Ermeni terorizmini tartisan yazarlar, terore karsi anlayisli olunmasini istemekteydiler. Bu, tipki yaptiklari bir saldiridan sonra, sorumlulugu ustlenen terorist orgutlerin iddialarina benzemektedir.
Bu “sorumluluk” ile (veya daha dogrusu, bu soylu kavramin saptirilmasi ile) onlar, bir tur “Adalet” buyusu yaratarak guc kazanmakta gibi gorunmektedirler. Bu yasallastirma ile Azrail rolu oynamakta ve kendilerini desteklemekten kacinanlari vurmakta, suphede olanlara tehdit mektuplari gondermektedirler.
Azrail rolu oynayan sadece insanlar degildir, keza filmler ve yayinlar da vardir. Terentius Maurus I.S. 200’lu yillarda HABENT SUA FATA LIBELLI “Kitaplar Azrail rolu oynar” adli siirini yazmistir. Yukaridaki bahsi gecen siirinde, acikca “PRO CAPTU LECTORIS” yani “Okuyucunun anlayisina gore” demektedir.
Bu kitabin Almanca basimindan sonra, bu baglamda iki anahtar deneyime sahip oldum. Bunlardan birincisi, Orta Avrupa’nin Ermeni Ortodoks (Gregorian) Kilisesinin cok yuksek rutbeli bir temsilcisi Katolikler (Mekhitaristler) ile yapilan bir toplantida yuzume karsi, “Kitabinizda, olen Ermenilere karsi degersiz Turkleri savunmaya nasil cesaret ettiniz!!” demisti. Ben dehsete kapilip, sozunu dogru anlayip anlamadigimi sordugumda, daha siddetli bir ifade ile “Evet, degersiz Turkler!” diye karsilik verdi.
Ikinci soru bana, 14 Nisan 1987 tarihinde, Sosyalist Partinin (AZ) Avusturya Merkez Organinda (daha cok bir dergi duzeyinde) Anette Hoss adli bir kadin tarafindan soruldu: “Hristiyan olarak, Muslumanlari mi savunmaktaydim?” (Bu kitabin odak savlari ile ilgili tek bir soz etmedigi uzun tartismasinin daha baslangicinda) kesin bir anlatimla sunlari soylemekteydi: “I. Dunya Savasi sirasinda, Turkiye’de yasayan Ermenilere soykirim uygulandigi bir cok kitapta resimlendirilmis ve dunya kamuoyu tarafindan kabul edilmistir”
Simdi anliyoruz ki dunya kamuoyu tarafindan kabul edilen her sey “dogru” olmalidir.
Insanlik, bu “kamuoyunun” ne oldugunu, en azindan Kopernick’in “Dunyanin Gunesin cevresinde dondugunu” kanitlamasindan beri bilinmektedir. Yoksa, “Dunya kamuoyu bu gercegi anlamamis midir? Bununla birlikte, soylenti uzun bir surecte gercege aykiri olsa da, hatta soylenti cok yaniltici da olsa gerceklerden ustun olamaz. Bu kitabin Almanca basimindan sonra ortaya cikan deneyimler, bazi diger gelismeler, dost ve arkadaslarimin gorusleri beni, kitabin yeni bir nushasini, son olaylarin zorunlu kildigi kimi ekler ve onemsiz degisIkliklerle Ingilizce olarak yeniden yayimlamaya yoneltti.
Karsilastigim ilk Turk/Ermeni gerilimi, uzun yillar once Orta ve Uzakdogu dinsel topluluklarina iliskin belgesel filmlerden birini cekerken ortaya cikti. Antelias’in sIk Beyrut varoslarinda yasayan Katolik Sis Ermenilerinin onde gelenlerinden biri ile bulusmustuk. Kendisi buyuk bir ciddiyetle, Turklerin iki milyon Ermeni’yi dogradigini soyledi. Ve ben bu kutsal adamin sozlerini cok ciddi olarak kabul ettim ve uzun yillar dusuncelerimi onun sozlerine dayandirdim.
Zaman gectikce giderek dunyanin pek cok yerini gordum. Kendime cok iyi egitim gormus Ermeni ve Turk arkadaslar edindim.
Uzerinde calistigim konular asla ‘Ermeni sorunu’ ile dogrudan ilintili degildi, ancak Anadolu’da, tum Yakindogu’da sayisiz film projelerimde, Istanbul’da Van’da, Bagdat’ta, Tahran’da ve hatta ABD’de bu sorunla karsilasmam da kacinilmazdi. Hemen ayirdina vardim ki, Turkiye’den (nispeten) uzaklastikca sozcuklerin ve argumanlarin siddeti artmaktaydi. Turkiye’de yasayan veya zamanin bir bolumu Istanbul ve Avrupa arasinda gecirenler(Ermeniler) daha ilimli ve anlayisli konusuyorlardi. Rio veya Los Angeles’te yasayan ve yasamlari boyunca hic Turk gormemis olanlar (Ermeniler) daha ofkeli ve tek-yanli idiler.
Benim ise konuya iliskin ilgim, her saniye degismekte idi. Viyana’da Prinz Eugen Caddesindeki Turk Elciliginin onunde bir bomba patladigini duydum. Bu patlamada Turk Calisma ve Sosyal Isler Atasesi Erdogan Ozen yasamini yitirmisti. Erdogan Ozen’i (*2) cok yakinda taniyordum.
Caliskan ve kendini isine adamis bir isciydi. Onun isi, Avusturya’daki Turk iscilerine yardimci olmak ve onlarin sorunlari ile ilgilenmekti. O bu gorevlerini ustaca ve bilincli olarak yerine getirdi. Fakat, bundan baska bir sey daha vardi: O gunlerde onbir, oniki yasinda olan oglu Murat ile konusurken gorurdum onu cogu kez. Gozlerinde onu cocuguna ve esi Monika’ya baglayan (buyuk) bir sevgi vardi.
Erdogan Ozen, I. Dunya savasindan cok sonra dunyaya gelmisti ve dolayisiyla kendisinin 1915’deki bir cok Ermeni ve Musluman’in yasamina mal olan trajik olaylarla ilgisi yoktu.
Bunun otesinde, kendisi ile olan arkadasligima ve yaptigi her seyi bildigime dayanarak, sunu kesinlikle soyleyebilirim ki Erdogan Ozen yasadigi gunlerde, kendisinden yardim isteyen veya baskiya ugrayan Ermenilere de yardim etmisti.
Olumu ile ilgili haberleri duydugum anda, olanaklarim dahilinde bir seyler yapmaya karar vermistim. Konuyu iyice arastirip, cok sayida kisiyle konustuktan sonra, bu “Teror Efsanesi” (Myth of Terror) ile ilgili bir dizi film yaptim ve bu kitabi yazdim. Bu kitabin buyuk bir bolumu, film calismalarimdan alinan resimlerden olusmaktadir.
Bu kitabin konusu sozcugun tam anlami ile gercek bir “efsanedir..”. Bunun icindeki kimi seyler kurgu ve duslem urunudur, kimi seyler ise oykulestirilmistir. Ayni zamanda da teror eylemlerinden ve sonuclarindan goreceginiz canli,etkin dehset verici sonuclaridir.
Gunumuzde, tarihciler ve yorumcular, Ermenileri 1915 yilindaki trajik sIkintilara ugramak zorunda birakan ve ayni bicimde bir cok Musluman’i da hastalik, sIkinti ve olume goturen kosullari anlamak icin ya cok az , ya da hic caba harcamamaktadirlar. Hic kimse en az Ermeni kardesleri kadar aci ceken Turklerden soz etmemektedir.
(devam edecek..)
*1 2005 yilinda tarafimdan tercume edilmistir.)
*2 Cevirenin notu:
Erdogan OZEN
20 Haziran 1984
Viyana / Avusturya
Turkiye’nin Viyana Buyukelciligi Calisma Atasesi Erdogan OZEN, otomobiline yerlestirilen bombanin patlamasi sonucu oldu. Olayi, “Ermeni Devrimci Ordusu” adli orgut ustlendi.
Hikmet Ersoy to turkish-forum-.
Altdaki yazinin ozetini kirmizi ile isaretledim.. olay budur..
Bir kac yanar , doner ‘in tezgahi…Be utanmazlar siz bu “tazminat odeme”
faktorunu bilmiyormusunuz ki..!!! bu tezgahi kuruyorsunuz..Utanma diye bir sey vardir.
Ha memleketi satmissiniz , ha bu kanunu onaylatmissiniz ikiside ayni kapiya cikar..
Nicin ” Buyrun belgeler burada , sizde cikartin belgelerinizi , bu isi bitirelim ,dost yasayalim” demiyorsunuz..
Biz Turkiye olarak mudafamizi yapamadigimiz gibi , bizi mudafa edenlerle bile iyi bir diyalog kuramadik.
H.Ersoy