MUMBAİ (BOMBAY) SALDIRISI’NIN ANALİZİ

Doç. Dr. Oya Akgönenç

Kasım ayının sonu Alt kıtada büyük olaylarla başladı. Bombay’da altı, yedi hedefin eşzamanlı olarak bombalanması sonucunda 170 kişi hayatını kaybedip, yüzlerce kişi de yaralı olarak olaydan kurtuldu. Bu olay, Hindistan, Pakistan ve tüm dünya’da şaşkınlık ve öfke yarattı. Lanetlenmesi gereken bu terror olayında sorulması icab eden sorular bu olayın nasıl gerçekleştirildiği ve en çok kimin bundan karlı çıktığı veya kazanç beklediği hususlarıdır.

Mumbai, uzun yıllar Bombay olarak bilinen bölgenin eski ve özgün adıdır. Ingilizler Hindistanı sömürgeleştirirken, bu ticaret şehrinin adını da “Bombay” olarak değiştirmişlerdir. Hindistanın bağımsızlığından sonra şehir tekrar “Mumbai” olmuştur. İngilizlerin bu “Alt kıt’a”dan yani Hindistan, Pakistan, Siri Lanka (Ceylon) dan çekilirken başta Keşmir meselesi olmak üzere bir çok siyasi problemi arkalarında bırakmışlardır. Aradan geçen 60 yıl içinde Keşmir bir gün bile huzur görmemiştir.

Terörün gerçekleşmesi:

Hintli’ler dahil, konu hakkında fikir yürüten bütün terror uzmanlarına göre bu saldırı son derece iyi organize edilmiş, adeta askeri bir disiplin ve mükemmeliyet içinde gerçekleştirilmiş bir olaydır. Sıradan bir sivil terror grubunun eyleminden ziyade özel yetiştirilmiş askeri bir birimin eylem ve organizasyonu gibi görünmektedir. Burada ki garip durum, dışardan geldiği zannedilen bu terröristlerin Bombay şehrinin sokaklarını ve tüm hedefleri gayet iyi ve teferuatı ile bilmiş olmaları ve 60 saat vuruşacak ve saldıracak kadar silah ve mühimmatı yanlarında bulundurabilmeleri veya bir yerden bulmuş olmalarıdır.

Bombay, İstanbul kadar bir şehirdir. Böyle bir şehirde eşzamanlı olarak 6 veya 7 hedefi vurmak ve sonra da güvenlik güçleri ile 60 saat çarpışmakl için gerekli tüm saldırı malzemesini ve silahlarını temin etmek gözden kaçmayacak bir durumdur. Gemi ile gelen teröristler, gemi kaptan ve mürettabatından 11 kişiyi öldürerek gemiyi ele geçirmiş ve sonra da motorlu lastik botlarla sahile çıkarak, soğukkanlılıkla eylemlerini gerçekleştirmişlerdir. Kaç kişi oldukları tam olarak bilinemeye on ile kırk arasında tahmin edilen bu teröristler 60 saatlik bir direniş gösterebilmişlerdir. Teröristlerden 9 tanesi ölü ve 1 tanesi de sağ olarak ele geçmiş olup diğerleri hiç bir iz bırakmadan ortadan kaybolmuşlardır. Hindistan sahil koruma gemileri ve donanması bu olaydan çok geç haberdar olmuş ve zayıf kalmıştır. Bu da düşünülecek bir durumdur.

Saldırı sırasında özellikle Ingiliz ve ABD pasaportlu yabancılar seçilerek vurulmuştur. Diğer tabiyetli Avrupalılar ise serbest bırakılmıştır. Otel çalışanları ve basın mensupları arasından İngiliz ve Amerikalı’lara yardım eden ve onların kaçmalarını sağlayan birçok kişi olmuştur.

Bu çatışmalar sırasında terrörle mücadele masası şefi, cesaret ve dürüstüğü ile takdir kazanmış bir polis komiseri de terrorist kurşununa kurban gitmiştir. Oteller, istasyon ve ulaşım noktaları’nın yanı sıra bir de Mumbai Nariman Tefekkür ve İnzivaa Merkezi ( Nariman Jewish meditation center)da saldırıya uğramış ve olayda 8 Musevi ölmüştür.

Saldırı sırasında Hindistan büyük ölçüde komşusu Pakistanı ve Müslüman teröristleri suçlamıştır. Dünya basınında çıkan yazılarıdan özellikle Batı kaynaklı olanları da suçu Müslümanlara yıkmaya çalışmış ve daha incelemeler yapılmadan suçlamalar yapılmıştır.

Diğer taraftan ABD ve Ingiltere’de yayınlanan mecmua ve önemli gazetelerde yazıları çıkan Alt kıta’lı yazarlar (Hindistan ve Pakistan asıllı) ise çok daha temkinli davranarak, kendi hükümetlerini ve siyasileri itidale davet etmiş ve olaya daha değişik açılardan bakmışlardır. Dış basından gelen yorumlar daha dar ve daha yanlı olduğu halde Alt kıta yazarlarının yorumları çok daha global ve çok yönlü olmaları ile dikkat çekmiştir.

Saldırı ve Olaylarda ki gariplikler:

Olayı uzun süre kimse üstlenmemiş ve ancak daha sonraları “Deccan Mucaheedin” denen bir grup olayın kendilerince yapıldığını ilan etmiştir. İlk defa adı duyulan bu grubun adının “Deccan” olması dikkatleri beklenmedik bir noktaya çekmiştir. Deccan ismi Hindistanda Haydarabad şehrinin bulunduğu bölgenin eski adıdır.

Oysa ki olaydan hemen sonra Hindistan yetkilileri Pakistanı suçlayarak orada odaklandığı düşünülen “Lashker-e Tayyeba” grubunu hedef göstermişlerdir. Bu grup, her yaptığı eylemi açıkça benimsemesi ve ilan etmesi ile meşhur olan bir gruptur. Lakin, bu defa, hiçbir şekilde Bombay saldırısına karışmadıklarını ısrarla vurgulamaktadırlar.

Bir diğer enteresan husus, olayların olduğu günlerde Pakistan dışişleri bakanının, Keşmir ve diğer konuları görüşmek üzere Hindistanda toplantılara katılıyor olmasıdır. Saldırıların olduğu gün Hindistan televizyonlarına çıkarak, olayı tel’in etmiş ve Pakistanla hiçbir ilgisi olmadığını ifade etmiştir.

Olaydan bir hafta önce de Pakistan başbakanı yaptığı bir açıklamada , “ülkeler arasında vukuu bulacak bir çatışma durumunda, Pakistanın nükleer silahı kulanan ilk taraf olmayacağını” ifade etmiştir. Yine yakın bir zamanda Pakistan Cumhurbaşkanı Asaf Ali Zerdari de Güney Asya’da nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge yaratılmasına taraftar olduğunu belirtmiştir.

Yıllardan beri ilk defa Pakistan ve Hindistan Keşmir konusunda birçok hususta anlaşmaya yakınlaşmış ve iki ülke arasında ulaşım kolaylığı ve vize rahatlaması yaratacak tedbirler üstünde konuşmaya başlamışlardır. Bu tip gelişmeler olurken aniden bu “terror baskını” bütün gayretleri bir darbe ile yok etmiştir.

Hindistanda çok yakın bir gelecekte seçimler yapılacaktır. Bu olay birçok partiye “sertleşme” ve “halk’ından puan toplama “ imkanı tanımaktadır. Olayın bu yönü de dikkate alınmalıdır.

Kazançlı Çıkanlar:

Muhakkak olan ilk şey, Hindistan’ın tüm dünyada büyük bir sempati topladığı ve durduk yerde Pakistanın oldukça kötü bir durumda kaldığıdır. Olay incelenmeden suçlamalar yapılmıştır bile.

Keşmir konusunda hiçbir ilerleme veya düzelme olmasını istemeyen gruplar mutlak olarak en kazançlı çıkmış olanlardır.

Hindistan ve Pakistan arasında iyi ilişkiler ve düzelme olmasını arzu etmeyen gruplar da karlı çıkmışlardır. Bu gruplar, bölgede istikrar ve barışı istemeyenler kadar çatışma isteyen silah tüccarları da olabilir. Yahutta, global veya bölgesel siyasi planlara sahip devlet veya gruplar da olabilir.

İsrail devleti, Hindistanda ki bir Yahudi tefekkür merkezine yapılan saldırı bahanesi ile dünya da ki bütün benzer yerlerin muhkemleştirileceğini ve buralara yapılan bir saldırının İsrail devletine yapılan bir saldırı olarak kabul edileceğini ilan etmiştir. Böylece diğer ülke topraklarında bulunan Yahudi tesisleri yolu ile kendi egemenlik sınırlarını da bir nebze genişletmiştir. O da kendine göre karlı çıkmıştır.

Şüpheli’ler listesi:

Tabii ilk günden töhmet altına düşen Pakistan olmuştur ama günler geçtikçe ortaya çıkan manzara değişmeye başlamıştır.

ABD Pakistan ile Hindistan arasında bir çatışma ve gerginlik istemediğini defalarca ifade etmiştir. Bunun en önemli sebebi de böyle bir çatışma durumunda Pakistan’ın askerlerini Hindistan sınırına kaydıracağı ve böylece Afganistan da ki Talibana karşı kuzey sınırında fazla bir askerin bırakılmayacağı hususudur. Bu durum ABD ve NATO güçlerini çok zor bir durumda bırakacaktır. ABD bunu istememektedir.

Hindistan donanmasından bazı amiraller ise olayı Somali Korsanlarına yıkmakta ve geçenlerde Hint donanması tarafından batırılan Somali Korsan gemisinin öcünü almak için bu korsanlar tarafından düzenlenmiş bir saldırı olabileceğini ileri sürmektedirler.

Hint’li bazı yazar ve analistlere ve (3/12/2008 tarihli ve Counter Current’ta çıkan bazı yazılara göre) bu olay Mossad ve CIA tarafından belli gayelerle gerçekleştirilmiş bir olaydır. Bu bölgede ki bir çatışmada Pakistan zayıflayacak ve bölgede ki istikrarsızlık bazı devletlerin işine yarayacaktır.

Diğer bazı Alt kıt’a yazarları ise Hindistan hükümetine asıl memleketin içine bakmalarını ve belki de bu terrorist grubun kendi içlerinden çıkan birileri olabileceğini savunmaktadırlar.

Bu arada Barak Obama’nın Alt Kıt’a ile ilgili sözlerini hatırlamakta yarar vardır. ABD yeni başkanı “bölgede barış ve istikrarın sağlanması için herşeyden önce Keşmir meselesi çözülmelidir” demiştir ve”bu konu da Hindistana daha çok iş düşmekte ve orada 60 yıldır devam eden eziyete sona ermelidir” demiş ve Hintlilerin tepkisini çekmişti.

Bundan hiç hoşnut olmayan aşırı dinci Hindu partiler de derhal tavır koymuşlardı. Bunların başına da Vishwa Hindu Parishad partisi gelmektedir. Bunlar dua ve ayin sırasında bileklerine kırmızı iplik bağlamaktadırlar. Açıkça intikamdan bahsetmektedirler. Enteresan bir nokta, ölü ele geçen teröristlerin birinin bileğinde de aynı ipliğin bulunması olmuştur.

Bombay veya Mumbai saldırısı sadece bir şehirde yapılan bir eylemin çok ötesinde dünya çapında etkileri ve bağlantıları olan bir olay gibi görünmektedir.

Doç. Dr. Oya Akgönenç - mossad agent

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir