RUMLARIN RESMİ DİLİ RUMCA MIYDI
Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti AB’ye girerken resmi dilini İngilizce olarak beyan etmişti. Bunu yapmaktaki amaçları da 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına göre resmi dillerden bir tanesi olan Türkçenin AB’nin resmi dillerinden birisi olmasını önlemekti.
Nitekim başardılar da.
Biz ise bu konuda hiçbir itirazda bulunmadık.
Yol geçen hanına dönen AİHM’ye bile başvurmadık.
Bayramın ikinci veya üçüncü günü tatilden istifade Rum tarafına gidecek olan bir arkadaşıma bir devlet dairesine gitmesini ve Kıbrıslı Türk olduğunu söyleyip yapmak istediği işlemle ilgili olarak birkaç başvuru formu almasını istedim. Telefonu ile de çaktırmadan yapabilirse, duvarlardaki “Sigara içmek yasaktır” gibi veya “ödediğiniz para için makbuz alınız” gibi yazıları da çekmesini rica ettim.
Bu formları ben alamaz mıydım, bu resimleri ben çekemez miydim?
Elbette alabilirdim de, çekebilirdim de.
Ama ben gittiğimde bana çok farklı davranıyorlar. Alnımda adım yazıyor olmalı ki nedense nereye gitsem beni hemen tanıyorlar.
En son Ledra Palas barikatı çıkışından sonraki trafik çemberinden sağa, CYTA’nın önündeki caddeye dönünce, biraz ilerdeki Rum Meclisini geçtikten birkaç yüz metre sonra yer alan Yunanistan Elçiliğine gitmiştim.
Yunanistan’daki uluslararası bir konferansta konuşmacıydım ve bu nedenle de Yunanistan vizesine gereksinimim vardı. Erken erken başvurursam ancak vizeyi alırım niyeti ile de 45 gün evvelsinden Yunanistan Elçiliğine gittim.
Üstelik o gün de Yunanistan Dışişleri Bakanı Bayan Theodora Bakoyanni adadaydı ve hem yollar polis kaynıyordu hem de neredeyse Yunanistan Elçiliğine girmek olanaksızdı.
Elimde, T.C. Lefkoşa Büyükelçiliğinin biz Kıbrıslı Türklere verdiği Türkiye Cumhuriyeti pasaportu ile Elçiliğe girdim ve vize almak için başvurmak istediğimi söyledim.
Aslında niyetim vize başvurusu için ne istediklerini öğrenip, koçan gibi (taşınmaz mal mülkiyet belgesi), banka cüzdanı, Yakın Doğu Üniversitesi maaş bordrosu gibi benzeri belgeleri hazırlayıp tekrar gelmekti. Zaten Elçilik de barikattan yayan olarak on dakikalık mesafede olduğundan birkaç kez daha gitmek pek de sorun olmaz diye düşünmüştüm.
Görevli polisler veya korumalar beni hemen yan kapıdan üst kattaki vize bölümüne çıkardılar. Sonradan Konsolos olduğunu öğrendiğim bir bayan yanıma geldi ve güler bir yüzle “Galosorisede Giriye Atun” diyerek bana elini uzattı.
Utanmasan ve orası biraz da kalabalık olsaydı, bu bayan kime sesleniyor diye dönüp arkama bakacaktım ama orada bir ben vardım bir de Konsolos hanım. Beni hemen odasına davet ederek çay ikram etti ve ne istediğimi sordu. Elimdeki Konferans davetiyesini gösterip, vize için başvurmak istediğimi söyledim. Pasaportumu aldı, masasının üstüne koydu ve “Biz seni ararız, merak etme” diyerek çayımı bitirmemi bekledi sonra da beni kapıya kadar uğurladı.
Ben ne olduğunu hiç anlamadım. Niye pasaportumu aldığına da hiç bir mana veremedim. Herhalde başvurumu inceleyecek ve sonra da beni çağırıp elime bir liste tutuşturacak, listeyi tamamlayabilirsem ve de bana inanırlarsa vize verecekler diye düşündüm. Vize vermezlerse de konferansı düzenleyen üniversiteye niye gelemediğimi de nasıl yazacağımı daha orada kararlaştırdım.
Aynı günün gecesi Ledra Palas’ta bir resepsiyon vardı ve davetli olduğum için oraya gittim. Her ayın belli bir çarşambasında birlikte toplantı yaptığımız Rum siyasi parti liderlerinin tümü de oradaydı. Cumhurbaşkanı Talat ve Hristofyas da. Yanıma genç biri geldi ve bana bir zarf uzattı. Birçok ülkede hükümet dairelerinin yazışmalarda kullandıkları kahveye çalan sarı renkli zarflardan. Sol üst köşesinde Yunanistan Devleti arması, armanın altında da Yunanistan Büyükelçiliği yazıyordu. İçinde pasaportum olduğunu tahmin ettim ve “anlaşılan başvurumu reddettiler” diye düşündüm. Adama bozuk bozuk baktım ve merakımdan da zarfı açtım. Zarfın içinde aynen düşündüğüm gibi pasaportum vardı ama sayfalarından bir tanesine de bir Şengen vizesi yapıştırılmıştı. Hayretle adamın yüzüne baktım. Kafamdan geçenleri anlamış olmalı ki, “Konsolos hanım sizi çok iyi tanıyor Ata Bey” dedi. “Sizin başvuru yapmanıza bile gerek yok” diyerek merakımı yatıştırdı.
O gün bu gün, çok dikkat etmeğe başladım. Gerçekten de tanıyorlardı.
Bu nedenle de bu sefer herhangi bir daireden birkaç başvuru formu almasını arkadaşımdan rica ettim.
Gelen formlar hep Rumcaydı.
Üzerlerinde ne bir İngilizce yazı, ne de bir tek kelime Türkçe vardı.
Bırakın bir Kıbrıslı Türk’ü, AB üyesi bir devletin herhangi bir vatandaşı bu dairelere başvurduğunda nasıl iletişim kurup da bu formları dolduracak.
KKTC hükümetinin, AB’ye bu konuyu şikayet etmesi gereklidir.
Eğer Rumlar Avrupa Birliğine resmi dillerinin İngilizce olduğunu beyan etmişlerse, bu formların baştan aşağı İngilizce olması gerekmektedir.
Yok AB’ye 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasına göre kurulmuş Kıbrıs Cumhuriyeti olarak başvurmuşlarsa, o vakit bu formların hem Rumca, hem de Türkçe olması gerekmektedir.
Niye biz hiç şikayet etmek hakkımız kullanmıyoruz.
KKTC hükümetine çağrı yapıyorum. Lütfen bu konuyu AB’ye şikayet edin, AİHM veya ABAD’da da dava açmak için hazırlıklara başlayın.
Prof. Dr. Ata ATUN
Bir yanıt yazın