Türkmenler Ne İstiyor?

09-12-2008
Bu soru her ne kadar açık olsa da cevabının pek kolay olmadığını görmekteyiz.

1930 yılında Kerkük’ün milli şairi Nazım R. Koçak bu sorunun cevabını aslında, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya yazmış olduğu şiirinde güzel bir şekilde ifade etmektedir:

“Yurdum Kerkük avlım Türk, Başbuğum Kemal Paşa

Ben seninle öğünürüm al-bayrağım bin yaşa”

“Kurtulmak için bağlamışız belimizi hep sana

Büyük Gazi kurtar bizi bu kahpelerin bezinden

Kerkük Türk’tür gel ayırma anasını kızından

Burada bir gözü yaşlı bağrı taşlı öksüz var

Gece gündüz ayrı düşen yurdu için kan ağlar”

Bu mısralar her ne kadar çok anlamlı ifadeler taşısa da, artık gerçekleşemeyecek duygular olduğunu görmekteyiz…

Zira ne Gazi Mustafa Kemal gibi lider … ne de Ana’nın Yavru’sunu geri alma isteği vardır!

Yavru’nun Ana’dan çok küçük yaşlarda ayrılmış olduğu ve bu eve dönemeyeceği defalarca ifade edilmiştir…

Görünen o ki bu Yavru’nun artık kendi ayakları üzerinde durması, bulunduğu ortam içersinde varlığını güçlü bir şekilde sürdürmesidir.

Aynı şekilde dünya toplumlarına, varlığını kanıtlayarak, büyümüş olduğunu göstermesidir!

Neredeyse 90 yılı aşkın bir süredir Irak Türkleri’nin Anavatan’dan ayrı kalmasına rağmen, halen bir gün Türkiye’nin o toprakları ilhak edeceğini düşünmenin gereçekçi olmayacağını bilerek, yeni yol haritaları çizilmelidir…

Bu haritalar çizilirken, Ana’yla işbirliği yapmanın en doğal hak olduğunu da unutmamak gerekir.

Gelecek günlerde Irak’taki şartların, Türkmenler açısından daha da zor olabileceğini söylemek pek te yanlış sayılmaz… zira Irak’ta artık tek güç değil, güçler çatışmasının varlığını görmekteyiz.

Bu güçler denklemi ortamında, Türkmenler kendi yerlerini çok iyi tespit edip, dengelerini ona göre kurmalıdırlar.

Irak’taki yapılanmaya bakılırsa bu güçler dağılımını görmek çok da zor olmamalı; zira Şii’lerin El-Mehdi, Kürt’lerin Peşmergeler ve Sünni’lerin bile, Amerikalıların kurdurmuş olduğu El-Sahwa milis ordusu bulunmaktadır…

Bu güçler çekişmesi ortamında ise Türkmenlerin hiçbir gücü bulunmamaktadır….

2003 yılından önce Türk ordusu tarafından 7000 akıncı Türkmen eğitilmişti; ama her nedense bu akıncılar Türkiye tarafından 2003 yılından sonra dağıtıldı !

Açıklanan neden ise, artık demokrasi çağının gelmesi ve milis güçlere ihtiyaç kalmayacağı olmuştu !

Bu şartlar altında, Türkmenlerin durumunun belki de 2003 yılı öncesinden daha da zor olabileceğini söylemek abartılı olmayacaktır.

Zira o tarihten önce, Türkmenler sadece tek güce karşı mücadele etmekteydiler; ama şimdiki durum, yani güçler çatışmasının meydana çıkarmış olduğu ortam nedeniyle, mücadelenin eskisinden daha da zor koşullarda yapılacağı ihtimalini artırmaktadır.

Türkmenler, bu ortamda, dengeyi kurabilmek için önce kendi içerisinde birlik olan ve ne istediğini bilen bir toplum olarak, güçlü ve kendini bu mücadeleye adamış bir lider çıkarmalıdırlar..

Bu mücadele aslında sadece Irak’ın içerisine özgü olmamalıdır. Dünyaya açılarak kendi varlığını tanıtma çabalarına girilmelidir..

Tabii ki bunun için de, yetenekli ve uluslararası arenada hareket edebilecek çekirdek kadronun yetiştirilmesi elzemdir…

Örneğin Kuzey Amerika ve İngiltere’den sorumlu tek kişilik kadroyla çalışmanın, büyük bir eksiklik olduğu nitelenebilir.

Türkmen Cephesi Türkmenlerin en önemli kuruluşularından biridir; dolayısıyla bu kurumun dünya ülkelerinin önemli merkezlerinde bürolarının bulunmasının ve bu bürolarda yetenekli ve menfaat düşünmayen insanların çalışmalarının gerekli olduğunu bilmelidir yetkililer.

Örneğin Amerika gibi önemli bir ülkede, hem New York hem de Washington’da bürolarının bulunması çok önemli olacaktır.

Amerika’da yeni başkan seçildi, bu çok önemli olmalıdır Türkmenler açısından… Bu dönem sırasında Cephe Başkanı Washington’a bir ziyaret gerçekleştirmeli ve yeni yönetimle temaslarda bulunmalıdır.

Türkmenler artık dünyaya değişik pencereler açarak bakabilmelidir ..

Sadece tek bir pencereden bakarak anasının kuzusu olarak kalmaktan öteye gidemezler.

Unutmamak gerekir ki, Türkiye’nin varlığı da Türkmenler için en önemli destektir; zira anayı yavrusundan ayırsan bile gönülleri ayıramazsın!

Ancak yavrunun da kendi ayakları üzerinde durabilmeyi öğrenmesi şarttır….

Ana kuzusu kalınırsa ezik olmaya mahkum olunur.

 
1930 yılında Kerkük’ün milli şairi Nazım R. Koçak bu sorunun cevabını aslında, Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya yazmış olduğu şiirinde güzel bir şekilde ifade etmektedir: - 1 t türkmen4

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir