Ahmet KÜLAHÇI
04.12.2008
Lale Akgün, Almanca yazdığı bu kitabında, kendi ailesi ile akrabalarının yaşamından kesintiler ve esintiler sunuyor.
Zaten kendisi de bunu şöyle ifade ediyor: Ben bu kitapta Türk insanın mizah zenginliğini yazdım. Ağırlıklı olarak halam Semra hanımın mizah dolu yaşantısını yazmakla beraber, ailemin hemen hemen tüm fertlerini de, güldürürken düşündüren bu mizah şölenine katarak yazdım. Türk insanının yüz yıllardan süzülüp gelen ve kültüre dönüşmüş bir mizah anlayışı var. Benim Türkiye’de ve buradaki ailemin fertleri de bu kültürle yoğruldukları için yaşadığımız mizah dolusu hayatı kitaplaştırmak istedim.
Tabii Lale Akgün, “Almanya’da 45 yılı aşkın süredir içiçe yaşıyoruz. Ama nedense Almanlar Türkleri hala tek tip, tek düze olarak görmeye devam ediyorlar. Umarım bu kitapla da böyle düşünenleri, Türklere karşı ön yargılı insanları bir nebze de olsa mahcup ederiz” demeyi de ihmal etmiyor.
Ancak Lale Akgün’ün kitabında Almanların kafalarındakinden farklı bir Türk aile yaşantısı sergilemesi bazı çevreleri rahatsız etti.
Hatta Almanya’da camiler yapılmasına karşı çıkan, Müslüman kadınları penguene benzeten bir yazar, kitabı eleştirme yerine, ibr gazetede yayınlanan “kitap eleştirisi”nde, Almanya’daki paralel toplumlara, gençler tarafından girişilen şiddet eylemlerine, ithal gelin ve damatlara, zorla evliliklere yer vermediği için Lale Akgün’e adeta ateş püskürmüşmüş.
Almanya’da yukarda sözü edilen konularla ilgili kitap yazanlar Türk kökenli yazarlar da var.
Almanların kafalarındaki Türk imajıyla örtüşür içerikli bu kitapları yazanlar büyük alkış da alıyorlar.
Buna da itirazımız yok.
Ancak kafalardakinden farklı bir Türk imajı yaratmak isteyenlere de aynı hoşgörünün gösterilmesi gerekmez mi?
Niye bu tahammülsüzlük?
CDU’nun anadil tutkusu
Alman Anayasası’nın 22. maddesinde “Almanya Federal Cumhuriyeti’nin başkenti Berlin’dir. Devletin temsil edilmesi başkentte federal hükümetin görevidir. Almanya’nın bayrağı siyah-kırmızı-altın rengindedir” denilmektedir.
Başbakan Angela Merkel’in genel başkanlığına 5. kez seçildiği Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU), Stuttgart’taki kurultayında, Anayasa’nın 22. maddesine “Federal Cumhuriyet’te dil Almanca’dır” ibaresinin eklenmesi de karara bağlandı.
Her ne kadar CDU lideri Angela Merkel ve diğer yöneticiler buna karşı çıktıysa da, delegeler Anayasa’ya bu değişikliğin girmesini desteklediler.
Almanya’da resmi dil zaten Almanca’dır.
Almanya’da yaşayan ve uzun süre yaşamak isteyenlerin ilk önce iyi derecede Almanca öğrenmeleri gerektiği zaten herkes tarafından kabul edilmektedir.
2000’li yılların başında ortaya atılan anlamsız ve saçma “Leitkultur” (Alman öncü kültürü) tartışmasının açtığı yaraların izi hala yok olmamıştır.
Umarız CDU durduk yerde gündeme getirdiği bu yeni tartışmaya da noktayı kendisi koyar.
Aksi halde CDU, başka ülkelerde azınlıkların dillerin de konuşulmasına, öğrenilmesine hatta o dillerde radyo, televizyon yayınları yapılmasına, gazete ve dergi çıkarılmasına izin verilmesi konusundaki inandırıcılığını kaybedecektir.
Yazıları posta kutunda oku