“İfrata kaçmak” diye buna derler herhalde! CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, bu sefer de “çarşaflı bir il başkanımız olabilir” diye Posta Gazetesine röportaj vererek, yine CHP’yi o dipsiz kuyuya doğru çekmeye devam etti. Sonuçta tabii ki neyin manşet yapılacağına gazeteci karar verir; ama Cumhuriyetin ve laikliğin “ödünsüz” olarak bilinen son kalesi adına söz sarf ederken, o kişi üç kere yutkunup beş kere düşünmek durumundadır.
Cumhuriyet gazetesi, geçen yıl “tehlikenin farkında mısınız?” sorusunu kamuoyuna yönelterek önemli bir ikaz yapmıştı. Türk kadınının nasıl “çarşaf altına” alınmaya çalışıldığını ve bu görüntü üzerinden Cumhuriyete yönelik ağır tehditlerin nasıl oluşturulduğunu gündeme taşıyan bu kampanya haklı olarak hedefi on ikiden vurmuştur. Şimdi kalkıp çarşafı, Atatürk’ün partisi masum bir detay olarak sunduğu zaman, bu pek şık bir gelişme olmuyor… “CHP her vatandaşına eşitçe sahip çıkar” diye genel bir çağrı yapmak başkadır, kalkıp yüzlerce kamera önünde çarşafa rozet takıp, bir de “çarşaflı il başkanı” komedisini, ortaya çok ilerici sözler söyler edasıyla cümleye dökmek, apayrı bir şeydir!
“Kurbağanın su ılıkken başlayarak yavaş yavaş pişirilmesi” örneğini, Türkiye’de şeriatçılığın laik kesimi usulca alıştırıp felç etmesinin bir imajı olarak, 1993’de (yoksa 1994 müydü?) Cumhuriyet’teki köşemde ilk ben yazmıştım. Bu metaforu bana aktaran ise, Prof. Dr. Selçuk Erez’di. Şimdi bizim kurbağa, artık suyun kaynadığı şu günlerde, yalnız refleks değil, akıl tutulması da geçiriyor. CHP’de yaşanan delirme emarelerini başka türlü izah etmek mümkün değil.
Acaba, Anadolu’da “özgür, Atatürkçü Türk kadını” imajını yerle bir eden bu “sözde açılım”ın, genç kızlarımıza neye mal olacağını düşünen var mı CHP’de? Kadınlarımızın türbanlanması bir haneden diğerine, bir mahalleden öbürüne atlayıp giderken, zaten kıskanç yapıdaki Türk erkeği, bu durumu kendi bölgesindeki “dişileri” kontrol altında tutmak için bir yol olarak görürken, bir de politikacılarımız bu çıkışı yapınca şimdi ne olacak? Anadolu’da çeşitli evlerde kimi aileler 15-16 yaşında kızlarına hiç çekinmeden “bak Atatürkçüler bile artık kapanıyor, fahişe mi olmak istiyorsun!” diyebilecekler! Bu kırılmanın mimarları, bu sonuçla gurur mu duyacaklar?
CHP’nin başına bu “çarşaflı” çorabı ören İl Başkanı, önemli başka bir yaratıcılık daha gösterdi. CHP’de “parti içi demokrasi” yokluğunu ve bunun alınan sonuçlarla olan ilişkisini anlatmaya çalışırken, yıllardır onca söz sarf ettik, bu “tombala” olayı kadar çarpıcı bir örnekleme bulamadık!
Gerçekten de CHP’de Baykal ve kurmay heyeti, herkesi “seçerler”: Milletvekillerini, belediye başkanlarını ve il başkanlarını! Yani Sn. Gürsel Tekin, denetleyemediği bir refleksle bu cümleyi sarf ettiğinde, esasen Necla Arat’ı değil, Baykal ve ekibini eleştiriyordu! Çünkü Tekin’in “tombalacılık” olarak nitelendirdiği yöntemin uygulayıcılarının kim olduğunu herkes biliyor… Tabii Sn. Tekin’de İstanbul İl Başkanlığı’na aynı yöntemle yumuşak iniş yapmıştı. İlginç değil mi? Dolayısıyla, bu hatırlatmalardan sonra, Sn. Tekin’in yapmış olduğu gibi Sn. Arat’dan veya Sn. Baykal’dan değil, kendi kendisinden özür dilemesi lazımdı!
Yıllardır, aday olduğumuzda bile bu yöntemin yanlışlığını anlattık. 2003’de “CHP’de demokratik devrim” sloganıyla başkanlığa aday olduğumda, 41 ili gezdim. Tartışmasız her yerde en çok destek alan cümlem şuydu; “Bırakın Edirne’yi Edirneliler seçsin, Van’ı Vanlılar seçsin, Malatya’yı Malatyalılar seçsin, böylece adayların tespitinden sonra, kimse şikayet edemez, kimse gık diyemez.” Bu çok zor bir şey midir?” Şikayet şimdiden başladı… Ege’nin şirin ilçelerinden birinden bir otel sahibi dostum aradı:”Buraya seçeceklerini söyledikleri adayla almaları mümkün değil, herkes tepkili, inanamıyorum” (İlgilenirlerse, isimler bende mahfuz) Akıl var, mantık var… Yüzlerce, binlerce il, ilçe ve beldede, o yörenin insanları kimi ister, nerden bileceksin? Bırak bu işi onlara, yalnız denetle ve rahat et!
Bu yerel seçimlerde, CHP’nin ve solda birliğin hayati önemini hepimiz biliyoruz. İşte tüm bu ikazlarımız, “tombalacılığın” artık kanıtlanmış tehlikeleri üzerine…
Bedri Baykam
Bir yanıt yazın